Pazar, Mart 23, 2008

Yatsak Kalksak, Sabah Olsa

Değerli gençler, perşembe akşamı Maltepe Üniversitesi' nde konserimiz var, TRT İstanbul Radyosu Türk Sanat Müziği Gençlik Korosu olarak, geçtiğimiz haftalarda Harbiye' de Radyo Evi' nde yaptığımız konserden yola çıkarsak bunun da güzel olacağı belli gibi şimdiden, hani orda okuyan, evi yakın olan ya da canı gelmek isteyen olursa haber vereyim dedim, konser sezonu açıldı artık bundan sonrası şenlik şatafat. Aslında başka şeyler yazacaktım ben ama not defterim pek yakınımda değil; alıp gelmeye, gelip yazmaya da pek üşeniyorum şu an. Bir de yatsam fena olmayacak ama eğer gemiysem ya da vapursa çok fena olacak.

Perşembe, Mart 20, 2008

Bir Devam Hayali

Efendim dün bahsettiğim ve sansasyonlar yaratan, her tülü sosyal çevrede farklı derinliklerdeki tepkimelere vesile olan olayın ardından bugün de konuyla ilgili bir kaç şey yaşamadım değil. Girdiğimiz ilk dersin ardından Doruk Bey bana müzik çalarını verdi çünkü içinde dinlememi istediği bir Yeni Türkü albümü varmış. Neyse benim de boynumda kendi müzik çalarımın tek kulaklığı duruyordu -çiftincisi kopalı çok oldu ağalar paşalar- bir de bunun yanına yeni müzik çaların bir kulaklığını da benimkinin oraya sarkıttım boyundan dolayıp, diğerini de taktım. Sonra bir kaç arkadaşa denk geldikçe o kulağımdaki kulaklığı da çıkarıp diğer ikisinin yanından sarkıttım, yani düşünün boynumun solundan gelip sağ omzundan dökülen 3 tek kulaklık vardı üzerimde.

Diyeceğim o ki ya dünkü kızcağız beni öyle görse ve ben tek kulaklıkla dinlerim normalde cümlesinden yola çıkıp, benim müzik çalarları için insanları gözümü kırpmadan öldüren bir seri katil olduğuma inanıp ve kulaklık sayısına bakarak şu an üçte olduğuma düşünürse, sonra da kurtulduğu için sevinç gözyaşları dökerse ben ne yapardım? Neyse ki böyle bir şey olmadı, bu arkadaşla karşılaşmadık ya da karşılaştık da ben tanımadım. Yine de kendisiyle karşılaşsaydık gözlerimi havada bir noktaya sabitleyip önce sağ sonra sol kulağıma birer kulaklık takıp en son kalanı da ağzıma sokabilirdim ki ben bunu gören kız olsam çığlık atıp bileklerimi dahi keserdim. Aklıma pek hoş 3-5 yazılık döküman geldi aralara serpiştireceğim gibi bundan sonra malzeme bol vakit az yani ehehe. Ya nasip.

Çarşamba, Mart 19, 2008

Trafik Neler Yaptırır

Bugün hayatımda (son iki senedir) her daim yapmak istediğim bir şeyi yaptım daha doğrusu yaptırdım ve bunun tüm dünyaya yayılmasını istiyorum, yayılmazsa dahi en azından 125 hattında bu samimiyet ortamını yaratmak istiyorum, ilk adımı attım gerisini de bekliyorum.

Efendim çıktım okuldan otobüse bindim ve bindiğim anda aklıma geldi ki müzik çalarımı sabah evde bırakmıştım ağabey dinlesin diye ama bu kadar rahat bırakmamın bir diğer sebebi müzik dinlemezken otobüste okuma yapabilmem ve gün içindeki yazacağımız essay için bir şeyler okuma hevesimdi. Neticede sabah giderken okumuştum bunu, ama şu an akşamdı, okumam gereken br şey olmadığı gibi bir kitap, dergi dahi yoktu yanımda ve müziksiz bir yol nasıl bir şeydi tatmamıştım bilemezdim ki.

Neyse yanımda oturan hanımefendinin (sürekli hanımefendilerin yanına oturuyorum iki yazıdır evet tarzım bu) müzikçalarını dinleye dinleye gitmesine alışmıştım tam ama çok afedersiniz de okuldan (Etiler' in dibi) Akmerkez' e de 45 dakikada gidilmezdi ki. Neticede 15 dakikalık bir düşünme ve yapsam mı yapmasam mı heyecanının, kararsızlığının ardından şu diyaloğa hayat verdim.

(yanımdaki müzikçalarını dinleyen bayanı hafifçe dürterek)
- Pardon bir şey sorabilir miyim?
- Evet.
- Şayet rahatsız olmayacaksanız kulaklığınızın birini benimle paylaşır mısınız?
(yaklaşık 1,5 saniyelik kısa bir kilitlenmenin ardından kulaklığı çıkararak)
- Buyrun dinleyin siz
- Bir tanesini istiyorum sadece
- Yok yok buyrun alın (diyerek hepsini söküp uzatır)
- Ben normalde de tek dinlerim (boş laf, boş değil de gereksiz)
- Olsun alın
(tek kulaklığı takarak minnettar bir şekilde)
- Çok teşekkür ederim, biliyorum çok saçma bir şey sordum ama muazzam sıkıldım
(sessizlik)

Hasılı kelâm gözünü kırpmadan tüm müziğini bana bırakan ve sessizce yolu seyre dalan bu hanımefendiye ne denli teşekkür edeceğimi bilemedim, ardından bir de Feridun Düzağaç da çalınca hem de Düşler Sokağı' nı çalınca (f.d. çalmıyor o söylüyor) iyice mutlu oldum gülümsedim. Neticede dördüncü şarkı mıydı neydi ben bizim evinkinden bir önceki durağa gelmiştim. Müzikçaları söküp bu hanımefendiye uzattım ve çok teşekkür ederim, çok naziksiniz dedim. Sonra ceketimi giyip çantamı takıp iyi akşamlar dileyip indim.

Artık ruh hastası damgası mı yedim, sapık damgası mı yedim, yoksa helal olsun be cesur adammış mı dendim bilemiyorum ama böyle bir şey yaptım. Gerçekten böyle iyi insanlar da varmış ayrıca helal olsun, bravo.

Müzik ruhun gıdasıdır.

Salı, Mart 18, 2008

Düşlerimde Kal

Geçtiğimiz akşam bindiğim ve akabinde Üsküdara indiğim (hem tezat, hem redif, hem tam uyak ki tunç da kokuyor) otobüste yanına oturduğum bir hanımefendi vardı. Yeni yeşil otobüslerin ön tarafındaki dörtlümsü ya da 2 + 1,5 luk kısımda cam kenarında yüzü istikamet oturuyordu, ben de yanına iliştim keza beş dakika sürüyordu yolculuk yol açıksa, sonra Horhor Durağı vardır Üsküdar' ın en çirkin kısımlarından birinde, ben çok severim durağı ama nedense Horhor' dan yukarı yaklaşık 2-3 durak bu çirkinlik devam eder. Neyse bu hanımefendi durakta durmaya hazırlanan otobüste ayağa kalkmaya hazırlandı yanımda tam da ayağa kalktı ama tutunacak bir yer bulamamışken otobüs hafif bir gaza dokununca tekrar hop diye yanımdaki yerine düştü. O kadar güzel, şen ve mutlu güldü ki ben dahi koptum ve dedim içimden bunca düşmeyi seven bir hanımefendinin yanında oturmaktan gurur duyuyorum. Sonra bir de pek kibar bana pardon dedi ki hiç değmeyecek temizlikte düşmüştü. Çok mutlu etti beni sağolsun.

Çarşamba, Mart 12, 2008

Otobüs

Deprem de apartmana araba çarpması gibi bir hismiş vesselam.Hangimiz bazen otobüste Levent Bey ile karşılaşacağını önceden tahmin edebilir ki ?
Hem de saat 19.00 sularında 43 R' de.

Ya da Buket Hanım, Tuhaffiye Hanım veya Özge Hanım' la ?
Sorarım size hangimiz ?
Hayat süprizlerle dolu ?
Bazen hoş.

Salı, Mart 11, 2008

Elbereth Parlaklığında Pabuçlar

Hediyeler arasında bu yaşıma kadar kıyaslama yapmadım ama sanırım aldığım en güzel hediye bunca senedir buydu. Ağabey telefonda kargo gelmiş evde olmayınca kağıt bırakmışlar, altı yedi arası gel de gider teslim alırsın dükkandan deyince, oooof kim alcak ya ne kargosu bee yeter lan bu da hayat mı dedim, sonra kargoya gittim geldim baktım pek de öyle zor bir iş değilmiş, üstelik hayatımda ilk kez kargo almanın verdiği yüklüce bir de heyecan vardı. Neticede eve kadar bekledim biraz paketi mıncıkladım gönderen kısmına baktım yeminle Eysean yazıyordu güldüm kendi kendime. Paketi mıncıklarken yürüttüğüm en yakın tahmin uzay gemisiydi ama eve geldim açtım baktım ve bir tabak ve tabağın içi ne dolu dersiniz ? Hurmaaaaa, bilen bilir öyle severim ki hurmayı, hurmadan atam çıksa çekirdek der tükürürüm, hasılı kelam 1 kiloyu tek oturuşta yediğim olmuştur. Üstelik senelerdir aradığım fakat çok nadir bulabildiğim bir kıvamdaydı; Falım sertliğinde ama katı değil hâlâ kıvamlı yumuşak, lezzeti ise muazzam, Allah' ım bu hediyeyi göndereni altınlara boğsun. Çok çok mersi şeker.
Benim şanlı doğumumdan etkilenen ağabey Emre Bey de hemen beni kıskanıp 8,25 gün sonra doğmuş, her sene bu günü onun doğum günü olarak kutlarız, ona poke ve hug yaparız bazen kiss de yaparız, eheheheheh kendimden tiksindim, onu geç de fotoğraf makinesini sabitleyince netlik çok iyi oluyor, ben de eskiden böyle çekerdim fotoğraf. Şimdi peeh.
Cipsi kingz kılıklı bunlar geçen gün bizim okuldaydı, aslında o gün sevdiğim kadim dostum Dilara Hanım da bizleydi kısa bir süre de olsa, o gün Indeed grubuyla stüdyoya girdik. Stüdyo deyip geçme Taşoda bu! O gün ilkler yaşadık evet.
Şayet gülerken ellerimi birbirine vurup da kopan bir insansam iyice yaşlandım demektir, bu fotoğrafta ne denli eğlendiğim belli değil, ben Uraz Bey' i çok severim, Uraz Bey bol saçlı bir gencimizdir. Dur, bırak, kaynasın kahvenin suyu insanıdır. Hasretimin çölünde sanki bir pınar gibi öbeğinin cümlenin yarısı olduğunu bilir.
Bu fotoğraf yukardakine pek benziyor ama ayakkabılarım görünüyor diye koydum bunu da.

Cuma, Mart 07, 2008

Signomi *

Efendim geçtiğimiz perşembeyi okuldaki tanımadığım bilogırlarla denk gelme günü ilan ediyorum, öncelikle Çimen Hanım ile denk geldik, kendisi çok karizmatik (ve kendisinden bekleyeceğim) bir şekilde Ezginin Günlüğü Konseri' ne bilet almaya gidiyormuş Bümed' e ve sırf laf olsun diye kendisine Çimen Hanım değil mi gibisinden iğrenç, klişe, soru cümlesi mi ne belirsiz bir giriş cümlesi yaptım akabinde kendimden tiksindim, neticede kendisine biraz daha sepya (kahverengi tonları demekmiş ben sehpanın yanlış söylenişi sanardım senelerdir) tonlarda hayal etmiştim profil fotoğrafından olsa gerek ahahah, ne diyordum evet, sonrasında animasyon dersine gitmiştim lakin o an hatırladım ki bir resim defterim yok hâlâ, çantamı sınıfa bırakıp kantine gitmek üzere çıkarken Gamze Hanım ile denk geldik bu sefer, bu durumda da kendisinin biloğunu okuduğum için sanki tanışmışız hissiyle bir merhaba veya bir nasılsın demeksizin sınıf şurda yahu gibi bir şeyler dedim. Evet bu durumda okuldaki iki esrarengiz bilogırla daha tanışsam da onlar kuvvetle muhtemelen tanışmadan evvel benim daha dengeli biri olduğumu düşünüyorlardır. Hasılı kelam bunlar da böyle anılarımdır. Bir de ne diyeceğim asıl (ahahaha en sevdiğim devam cümlesi girişi) sağ taraftaki linklerin altına milyonlarca resimli link koydum ama orayı doldursunlar diye değil girilsin bakılsın gezilsin feyz alınsın diye. Aklınızda olsun yani değişiyor onlar arada bir ayrıca.

* Ezginin Günlüğü' nün mükemmel bir parçası, beni bu parçayla tanıştıran Begüm Hanım' a da ayrıca teşekkürler, her anlamda hoş her anlamda güzel, yoksa söyleyin yükleyelim.

Pazar, Mart 02, 2008

Çengelköy ve Dostlar


Efendim öncelikle bu güzeller güzeli organizasyonu yapan ve beni bu güzel insanlarla bu güzel yerde bir yere getiren bu güzeller güzeli insana çok güzel bir teşekkür borçluyum güzel gözleriniz huzurunda, teşekkürler Merve Hanım, her şey pek güzeldi. (9)


Tel Örgü grubunun karizmatik (hell yeahhhhh) gitaristi Caner Bey' de bizi şereflendirdi, kendilerini artık en kısa zamanda her yerde görmek istiyoruz, şu piyasanın adam gibi metale de ihtiyacı var ayol, fonda ise Korcan Bey, Ilgın Hanım' ı tedirgin ediyor.


Bunlar diğer güruha nazaran yeni dostlarım diyebileceğim Jön dostlar, içlerinde bir hiyerarşi yaratırsak Ezgi Hanımcık en yol arkadaşım olanı en eskisi, Ozan Bey en yönetmen olanı en filminde oynadığım, Pınar Hanım ise en sohbet ettiğim çay, hakve, djarum içtiğim. İyi ki geldiler, okula bağlayan birileri de olmalı değil mi ama ehehehe.


Bu karedeki arkadaşı tanımıyorum, neden böyle samimi bir poz verdik onu da bilmiyorum. Seneler önce yanımdan geçen bir taksiyi, açılan arka camı ve içerden sanki araba kendininmişçesine aşağı iniyorsan bırakayım diyen o sesi hatırlıyorum hayal meyal, gerisinden emin değilim. Sonra içkime ilaç mı attı ne yaptı artık, bir bağımlılık yarattığı âşikar.


Soldaki dostumuz Denyıl Mitçhıngbelg (dünyaca ünlü heavy metal grubu Gorgoroth' un solisti) yani en azından o günkü imajı öyleydi, bir de yaz geldi sanmış ama yine de severim keratayı, yıllar sonra gördüğüm sağdaki insan ise saçlarını benim için yeni boyamış olan arkadaşım Seda Hanım. Ortada kimse yok yanlış görüyorsunuz.


Caner Bey ve bendeki karizmatik havayı grubun geneline özellikle de Korcan Bey' e yayamamak gerçekten üzücü, ama olsun genelde güzel insanlarız biz, demek ki bir problem yok ortada. Ortamızda duran direk de o gün bizim gruptan biriydi, ama ne zaman tanıştık ne zaman samimi arkadaşlarımın arasına katıldı onu hatırlayamıyorum, yine de sohbet etmesi hoştur, dinlemesini bilir.


Hızlı yaşadı genç öldü adlı bu tabloyu yapan değerli dostum Korcan Bey kendimi burhan gibi hissettirdi bana hafif, her ne kadar onun yaptığına aile ve arkadaşlarca pek ihtimal vermesek de saçları gür yapmış gözüme girdi o açıdan, pasta da benden başka kimse beğenmese de tam benim damak zevkime göreydi vallahi.


Organizasyonun boun kolu yöneticisi olduğundan şüphelendiğim Ilgın Hanım' a da apayrıca teşekkür ediyorum, artık biz kardeşten öteyiz diyorum yanaklarından öpüyorum, evlerine gidiyorum falan arada bir. Ehhehehe. Ben de varım o fotoğrafta ama bakmayı bilene diyorum bir de, ayrıca kötü çıktım diye tag kaldıran insanlardan Merve Hanım gibi ben de pek hazzetmiyorum.


Yeni dostlar dedim ama sanmayın ki diğerlerinden azdır bu gençlere olan sevgim saygım, bir kere daha açıklıyorum iyice öğrenin diye, bir kere Ezgi Hanım zaten pek yeni değil, eskiden beri dostumdu, sonra deli olduğunu fark edince biraz mesafe koyduk ama az görüştüğümüz için bir zararı yok artık, ortadakiyle de tanışıklığımız eskiye dayanır keza, bir kenardaki işi bozuyor ama ahaha o da en hoş bir bayan arkadaşımız olduğu için kendisini affediyoruz. En solda da ben varım zaten ehehe.


Kendimi değerli hissettiren bugün sonunda kafasına bant bağlayıp ayağına babet giyerek beni tavlayan bu güzel bayana -ki bunlar beni tavlamnın en kolay yollarındandır, genç bayanların aklında olsun- bir kez daha teşekkür ediyoruz, iyi ki varsınız diyoruz alnından yanaklarından öpüyoruz, çünkü otobüsteki liseli linç girişimini unutmuyoruz asla. Ehehehe durakta bir saat güldüm kendi kendime.

En güzel bir haftasonunun da burda sonuna geliyoruz.