Pazartesi, Haziran 30, 2008

Sağdeth

Sizlere bugün Last Fm'de de bir sayfa haline getirdiğim bir oluşumdan bahsedeceğim. Orçay Han'ı ve Emir Efendi'yi artık tanımayanınız kalmadı. Biz bu Orçay Han ile 94 senesinde tanıştık muhtemelen, her an her yerimizden yaratıcılık fışkıran çocuklardık keza ilk meyvelerini 99 senesinde verdi bu üreticilik. Zebani adlı grubumuzla, hâlâ dillerden gönüllerden düşmeyen Sırılsıklam gibi Dilek gibi Kazım gibi efsaneleşen çalışmalara imza atmıştık. Biz Orçay Han'la ikimiz bu yaratıcılığı her sene farklı boyutlara taşıdık ve bugün dönüp baktığımızda elimizde baya döküman birikmiş. Toplumun bu tarz şeylere hazır olmadığını düşünürdük hep ama, toplumu bizim hazırlamamız gerektiğini fakettim bugün. Lise yıllarında Emir Efendi'yi de aramıza kattık. Bir yaratıcı isimle daha son halimizi almış olduk ki dillerden düşmeyen Sağdeth 3 adlı orta metrajlı filmimizi bu üçlüyle çektik. Neticede bu üçlünün yaptığı işler paylaşılacak derecede birikti ben de bir yerden başlamalıyız dedim, kadromuza da kült filmimizden esinlenip Sağdeth ismini uygun gördüm.
Sanmayın ki bu Sağdeth kadrosu sabit bir kadrodur. Yukarda bahsettiğim ana üçlünün her türlü ikili kombinasyonu da birbirinden keyifli yaratıcı eserlere imza atabilir, gelin görün ki bireysel çalışmalar bizi ilgilendirmez. Son çalışmalarımızı Orçay Han'ın burda olduğu döneme denk getirdik hatta çalışmalarımızın birinde popüler ve sosyetik simalardan Can Bey'i de aramıza kattık konuk san'atçı olarak. Ben nedense kendimi bildim bileli konuk san'atçı olgusunu çok severim, hep konuk olmak isterim bir yerlere belki ondandır. Ben olamadım ama konuk san'atçıları bol tutmaya çalışıyorum her türlü müzik projelerinde. Neyse Last Fm'deki Sağdeth başlığı altındaki kayıtlarımızın hepsi 2008 üretimi. O yüzden bu albüme Talihsiz Ev Kayıtları 2008 ismini vermeyi uygun gördüm. Demek neymiş Last Fm'den yararlananlar daha verimli yararlanmak için bireysel (Emir Yargın, Emir Aksoy) ve ciddi kayıtların (Emir Bey) dışındaki bizle ilgili tüm kayıtların artist kısmını Sağdeth yapabilirler.
Sizlere daha da bir kolaylık sağlamak amaçlı Last Fm'e yüklediğim -ki ordan da hem dineyebilir hem de indirebilirsiniz- 4 adet sıradışı kaydımızı, buraya da koyuyorum ki indirebilesiniz. Hepsinin şarkı, sanatçı ve albüm isimleri Last Fm'den daha rahat yararlanabilin diye yeniden düzenlendi. Bundan sonra da hem yepyeni sıradışı kayıtlarla hem de epeski apayrı kayıtlarla elimizden geldiğince Last Fm'in Sağdeth sayfasını güncelleyeceğiz.


Bu kayıtları hatrım için indirip bir dinleyin, hiç olmazsa bir iki kelâm edin kayıtlarla ilgili ki biz de düşünelim tekrar toplum hazır mı değil mi bunlara deyü.

Last Fm sayfası henüz doğru düzgün çalışmıyor olabilir, şaşırmayın, üzülmeyin, sabredin. Ayrıca ordaki şarkıların hepsini şu bağlantılardan indirebilirsiniz daha ne!

Bela mısın Nesin Bir Git

Bugün vizemin sonucunu almış olmanın verdiği mutluluk ve hafiflik hissiyle Taksim'deki duraktan 110 numaralı otobüse bindim, sıcaktan en az nasıl etkilenirim düşüncesinden sonra arkadaki beşliyi ortalarsam alabileceğim en yüksek rüzgarı alırım ve güneş yemem sonucuna vardım. Neyse otobüsün içinde oturmuş Teoman'ın giriş melodisinden en popüler parçasını yaptığı Judas Priest şarkısını dinliyordum, otobüsün kalkmasına bir kaç dakika vardı. Bir adam bindi otobüse. Bundan yaklaşık 3 hafta önce de aynı saatlerde aynı otobüse binip yanıma oturmuştu kendisi ve bir yer bulsam da konuşsam tavrıyla beni korkutmuştu. Sonradan farkettim ki adamın biriyle konuşmaya değil sadece gereksiz konuşmaya ihtiyacı var, sokaktaki insanlarla ilgili yorumlar yapıyor, otobüse binip ayakta durmayı tercih edenlerle ilgili yorumlar yapıyor ister istemez bir hı hı nızı da bekliyor. Sonra aynı adam at yarışlarıyla ilgili konuşmuştu baya. Tavrındaki benim bildiğimden başka doğru yoktur inancı ve herşeyle ilgili bir yorumu olması beni o kadar rahatsız etmişti ki bugün aynı adamı otobüste görünce çığlık atmamak için zor tuttum kendimi. Allahıma bin şükür yanıma oturmadı. Bu adamı al yerine teyze ver 7-8 tane, asla üzülmem yani, istedikleri kadar camları kapattırsınlar.


Bir de ne zamandan sonra ilk kez Tuhaffiye Hanım ile Kadıköy'de görüşebildik yine, Ilgın Hanımcık'a karşıya geldiği için, Doruk Bey'e davetimi kırmadığı için teşekkürler. Birde yaşasın Pilavcıoğlu !

Not : Senelerin ardından konulan sola bitişik fotoğrafın verdiği mutlulukla bitiyor bu yazı.

Pazar, Haziran 29, 2008

Yok Artık

Geçtiğimiz yaz verdiğimiz Alternatif Enerji Festivali konserinden sonra ...

-ki o konser halk konseriydi
-ve uçsuz bucaksız bir otopark alanındaydı
-Feridun Düzağaç'ın alt grubuyduk
-ve bizden sonraki konserin tüm seyircisini biz topladık
-yine de bazı çevreler ismimizi karalamak için LPG konseri dediler
-olsun =)

... bu yaza damgasını vuracak bir diğer şaşırtıcı Emir Bey grubu olayımız ise 1 Temmuz Salı akşamı 22.00 ile 24.00 arasında gerçekleşek olan bir olay. Enstürmantel olarak gerçekleştireceğimiz Capitol dinletimiz. Capitol Alışveriş Merkezi efendime söyliyeyim temmuz ayında her salı gece 24.00'e kadar açık olacakmış, türünün ilk örneğiymiş, bunu da cazip kılmak için böyle canlı müzik dinletileri, hediyeler falan bir şeyler olacak herhalde. Gelin görün ki Capitol'ün tam göbeğinde herkesin nerdeyse görebileceği bir yerde çalacağız, pek eğlenceli olacağa benzer ya hayırlısı.

Anadolu tarafının alışveriş tutkunlarını bekliyoruz. Ehaheaha. Avrupalıları da çağırırdım keza gece 02.00'ye dek hatta daha geç saatlere dek Taksim otobüsleri mevcut ama eminim saçma sapan "ay çok uzaaaağğğğk falan" derler, çağırmıyorum o yüzden.

Cuma, Haziran 27, 2008

Hurma Gibi Yâr Olmaz

Yine ne tesadüftür ki Scorpions çalıyor bilok yazmaya başlarken ben, Still Loving You diyorlar. Gelin görün ki başlıktan da anlayacağınız üzere an itibariyle yediğim hurmaların verdiği hazzın yanında Malmştin gelse yanımda gitar çalsa dönüp de bakmam. Sergen ya da Rıdvan demişti Çek Cumhuriyeti'nin kötü bir maçından sonra, o takım bizim mahallede maç yapsa izlemem diye. Her neyse, hurmadan güzel şey çok az yaşadım şu hayatta. Başıma gelen en güzel ilk 3 şeyden biri hep hurma oldu bu yaşıma dek. Annem ile beraber hediyelik fikri edinmek üzere Kapalı Çarşı'ya gittik bugün, sahafları da gezdik, Mahmut Paşa'yı gezdik en son da Mısır Çarşısı'na girdik ki orda Malatya Pazarı varmış. "Eeeaaaaööööh burda hurma var" diyerek hurma leğeninin içine meylettim, kulaç eyledim. Annem de beni sakinleştirmek için aldı sağolsun. Medine Hurması deniyormuş benim sevdiğim cinse, koyu renkli, teni buruşukça, kıvamı serte yakın, tahminen ağızda 6. ya da taş çatlasa 7. çiğnenişini yaşayan ama evvelinde bakkal dükkanında 2 ay beklemiş bir Falım marka sakız kıvamında. Ağızda eriyen şeyleri pek sevmem keza. Neyse sonra eve döndük, akşamüzeri de Ikea'ya gittik. Tasarımcılarına dedim bravo, dükkanı yapana da tasarımcılara bu serbestliği verdiği için bravo dedim. Bahadır Ağabey bence oraya tasarım yap arada bir. Sonra oranın çok meşhur İsveç Köftesi'ni tattık. (Bakmayın aslında Ikea Ümraniye' de değil İsveç'te) Hasılı kelam benden pek yüksek oy alamadı, ama Sultanahmet Köftesi'ni de sevmem ben, artık kendi hesabınızı yapın. Namık Kemal'deyken (ilköğretim okulum) öğlen araları TRT Caddesi'nin üzerindeki köfteciden aldığımız ekmek arası İnegöl Köftesi'nin tadı demek ta o zamanlardan çitamızı çok yükseltmiş. Hey gidi vay. Çitalar da çok iyi koşar. Neyse Ikea da bitti, Çengelköy'e gittik, Çınaraltı'nda oturduk aile dostumuz Osman Nuri Ağabey ve annesiyle. Dedim Osman Ağabey'e Radyo'da spikerlik sınavı açılırsa ben geliyorum diye, bir de önümüzdeki seneler yanına gelip staj yapabilirim belki diye. Neyse az önce geldik eve. "Ay em furom Malatya, ay eme purofeyşınıl dırayvır" diyen hurmalarımı koydum önüme, kırıyorum soylarını acımaksızın. Düşünürken şunu buldum, annem de onayladı. Medeni kelimesi Medine'den geliyor. Medine de muhtemelen şehir demektir. Yani medeni kelimesinin anlamı şehirlidir ilk çıktığı zaman. Bir de çok abartılı bir balık kelimesi teorisi ürettim. Bal eski Türkçe'de şehirle alakalı bir anlam taşıyor sanırım, ama bu anlamın oluşmasının sebebini suya bağladım. Suyun bol olduğu yerlerde hep şehir oluyor, ama bunlar tatlı su tabi, içilebilir su. Balık da işte öyle bir yerden geliyor. Demek Türkler bu yüzden alabalığı çok seviyorlar. Eski şehirleri hep tatlı su kenarında olduğundan. Bir de Balıkesir tartışmamız vardı annemle. Kendisi balı bol olan yer anlamında olabilir demişti, ben de esirlerin tutulduğu şehir demek olabilir demiştim. Çok mantıklı olmama rağmen ilki doğruymuş nasip.

Bir de cana can katan şu hurma olmasa.

Perşembe, Haziran 26, 2008

Fly People Fly *

Şimdi efendim bir tatlı bir şey yiyorum -ki eskiden az yerdim bu aralar çok çok yiyiyorum- sonra akabinde tuzlu bir şey istiyor canım, ama ağzımdaki tatlı tadını yok etmek için ya da bastırsın diye yediğim tuzluya abanıyorum bu sefer. Sonra ne oluyor derseniz ah tatlı bir şey olsa da yesem hissi. Sonra yine başa dönüyoruz böyle bir kısır döngü içerisindeyim ki sormayın halim nicedir. Misal (üzerinize afiyet) dondurma, patates cipsi, meyveli yoğurt, kabak çekirdeği, negrito, peynir, topkek, bir kaşık pilav...

Not : Sanmayın ki iki dakika evde oturdum diye biloğa sardım, yok öyle bir şey.

* Scorpions ne de güzel şarkılar yapmış.

Pazartesi, Haziran 23, 2008

Kapı Ağası

Efendim geçen Orçay Han ile otobüse binmiştik Kadıköy'den eve doğru dönüyoruz ama yolun başından beri daha ağzımızda çevirdiğimiz bir konu var : Türkçe ve güzel kelime bulup bunla ilgili bir şarkı yazmak. Güzel kelimeden kastımız rüya gibi bahar gibi sevgi gibi kelimeler değil, daha ziyade ağzı dolduracak, çok kullanılmamış ama kullanılınca da "ah ne güzel kelimedir bu lakin hiç kullanamdım senelerdir" dedirtecek cinsten kelime. Bulduğumuzun biriyle hemen o akşam daha bir adet seksenler hard rock şarkısı yaptık. Koful'du eserimizin adı. Müziği bana sözleri Orçun Bey'e aitti. Neticede uğraştık şarkıyı yaptık ama kayıtlarında gerek gitar kısımlarında gerek vokal kısımlarında içimize sinmeyen dengesizlikler oldu yayınlayamadık henüz. Ama işte kelime dediğin Koful gibi olacaktı. Böyle üç dört kelime daha konuşuyorduk birbirimizle otobüste gelirken -ki bulduk da güzel kelimeler ama sizle paylaşıp şarkı yapmanıza göz yumamam bizden evvel- derken yanımızda oturan hanımefendi "Kapı Ağası hakkında ne düşünüyorsunuz peki?" dedi. En sevdiğim sohbete giriş tarzıdır, sohbet edenleri kilitler önce. Kapı Ağası, o anda önünde durduğumuz Karacaahmet mezarlığına komuşu otobüs durağıydı. Ehehe hımmm o da ilginç dedik. Sonra sohbet ettik hanımefendiyle inene dek. Böyle hoş sohbet insanlarla sohbet etmek pek keyifli, ben de ilerde öye bir insan olmak istiyorum. Bunu niye anlattım diye soracak olursanız, Kapı Ağası kelimesini -durağın üzerindeki yazıya dikkat etmeden evvel- yaklaşık 2 sene Kapı Ağzı olarak anlardım, sarı dolmuşlarda olsun esnafla sohbet sırasında olsun. Hani kapının ağzında durma ceyran yapar dercesine. Neticeden öğreniyor insan yavaş yavaş.



Not : Fırında ekmek alırken ekmeği veren kızın bu iyi mi deyip, biz soruyu anlamadan tüm dükkandaki ekmekleri kontrol edip, birini seçip sonra da hem susamlı hem taze diye uzatmasını kendi yahşi cazibeme mi annemin otoriter karizmasına mı bağlasam bilemedim. Nasip.

Çarşamba, Haziran 11, 2008

Sıcaklar Şal Çıkarttırttı !


Deryik Hanım ile görüşüldü bugün, eminim kendisinin dahi beklemediği bir saatte manzarada kendisini rahatsız ederek başladım güne. Sonra benim işim gücüm var yahu diyerek koştur koştur Harbiye'ye Finlandiya Fahri Başkonsolosluğu'na gittim, 12'de kapanıyordu 11.45 gibi girdim, kimse yoktu ki hemen benle ilgilendi Finli hanım, belgelerimi inceledi, sorularımı yanıtladı tamammış her şey şimdilik, gönderdi bakalım hayırlısı, bir de beni sevmiş olacak ki bir ton Finlandiya broşürü -ingilizce konuşan bir Finlinin broşür demesi asla anlaşılmıyor!- verdi, al bakalım genç adamsın tavrında. Neyse geri döndüm işimi bitirip, üzerimden kalkan yükün haddi hesabı yok. Resmen dün sevdiğimin terk-i diyar etmesinden sonra özlemimi yatıştırmak için kendimi devlet dairelerine vurmuştum. Belgeleri toparlayım derken Üsküdar'da 8 tur falan attım ama bonus puanlarım oldu bu esnada. Hasılı kelam işi bitirip okula dönerken Akmerkez'de olduğunu öğrendim Deryik Hanım'ın, yemek yedim orda, farklı Avrupalılardan bahsetti bana Deryik Hanım, sonra da kalkıp İstiklal'e geçtik. Gayet yürüdük, dergi aldık, dolaştık, gezindik, çay içtik, kahve içtik. Fotoğraf çektik derken vakit geldi ayrıldık. Deryik Hanım'ın sohbeti de hem kuvvetli hem keyiflidir, insan sıkılmaz hiç yanında, pek samimi bir insandır. Jelatin Hanım'ın olası 50 yaş sonrası kokoş + konken hallerini hayal ettik. Şalımı da Deryik Hanım'a bıraktım saygımın bir nişanesi olarak, Üsküdar'a gelip anney ve ağabey ile buluştuk, Anadolu Hisarı'nda bir şeyler yedik döndük. Gençlerin başarılı zayıflama poltitikalarını bu fotoğrafta idrak ettim.


Not : Orçay Han yola çıktı, telefonu ise hep açık. =)

Cumartesi, Haziran 07, 2008

Siyasi İçeriksiz Yazı

Sağ yumruğumu havaya kaldırmıştım gel gör ki karşıdan yansıyan ben ise solunu. Bu görüntüye bakadururken dedim ki dur ben bunu bir sorayım doğrusu nedir. Sonra yaptığım kamuoyu yoklamaları sonucunda en bilgili verilen cevap esas olan harekette kaldırılan yumruğun sağ yumruk olduğunu ve emeği temsil ettiğini söyledi, ben de hımmm dedim, sonra da dedim ki arkadaş sol görüş diye geçinip sağ yumruğu kaldırmak yakışıyor mu hiç. Neyse neticede bu konuyu biraz daha araştırmak gerek. Öğrenmenin yaşı yok. Öğretmenin yaşı çok. Burdan neyi çıkarıyoruz her ne kadar sağ yumruğum havada desem de her daim, aslında karşımda benim tıpatıp aynım olan biri durup da görmüyor musun birader sol yumruk o diyebiliyor. Neticede benim de gönlüm istemez miydi şu konuyu adam gibi işleyim süper bir yazı çıkarayım hem ideolojik altyapılara değinsin hem de gündelik gözlemlere falan ama gel gör ki üşendim sıkıldım zor işler bunlar. Ne demiş Hilmi Yavuz?

Aynalarmış gibi yapan aynalar
Sır biziz aynalar sır olacaklar

O zaman iki güzel fotoğraf koyalım da şenlensin şuralar. Afişteki dostumuz cesurca "solun yeni yüzü benim" diyebilen sevgili yahşi gencimiz Egecan Bey. Bu afişi de bu sözleri ölümsüzleştirelim diye arkadaşlar hazırlatıp doğum gününde kendisine hediye etmişler. Esnaf odaları ve loncalar başkanı arkadaşımız Ozan Bey de bu fikri en destekleyenlerden olsa gerek ki hemen afişle poz verdi.


Bir de toplu fotoğraf çektirdik. İş bu fotoğrafta da ağırlıklı olarak farklı sol yumruk kaldırış şekilleri görülüyor ki bunlardan bazılarını birazdan irdeleyeceğim. Sol üstteki siyahlı tek el cepte olan Emre Bey'de misal "bir parti kursam tüm İzmir'den oy toplarım" havası var. Nazlı Hanım ise (üst katta sağdan dördüncü beyazlı) sahip olduğu o dirsek açısıyla tam bir kız olduğunu vurgulamış feminist bir yaklaşım diyebiliriz. Ilgın Hanım, Ezgi Hanım ve Uğur Bey'de (sırayla sağ üstten üçüncü, sağ üst birinci, sağ alt birinci) ise bu size girsin havası var çok afedersiniz. Egecan Bey'in şahsıyla ilgili yapılan ve en beğendiğim poz yorumu "sol oley yapmış egecan" yorumuydu. Bir de Buket Hanım var ki, gözüme güneş girmesin önce devrim kolay iş pozu vermiş. Sağ yumruğu kaldıran da Mert Bey ayrıca belki en gerçek devrimci o kim bilir.


Yazının siyasi yanı bir tarafa biraz da müzikal yanı olsun babında (dübab şubab ba jazz) şöyle bir şey paylaşacağım sizle, şimdi hani Last Fm'de Emir Bey profili var ya -işte o size ehem öhöm- bir de onun gibi Emir Aksoy profili açtım buraya da tek tük de olsa kaydettikçe besteler olsun, söylemeyi sevdiğim şarkılar olsun ya da Orçay Han ve Emir Efendi ile yaptığımız daha deneysel çalışmalar olsun bunları koymayı düşünüyorum. Şimdilik Cennet Bahçesi var sadece, Levent Bey'in şiirine yazılmış ufak bir parça, en saf haliyle. (esnaf haliyle diye okudum kendi yazdığımı ahaha) Bir de Last Fm demişken, Emir Bey sayfasına da diğerleriyle aynı dönemde yaptığımız ama yüklemeye çekindiğim 1980'i yükledim gaza gelip. Hadi hayırlısı.

Not : Yazının çıkış fikrini de otobüste yukardaki demirlere tutunurken camdan kendimi görmemle ürettiğimi belirtirsem, ne denli boş ve yüzeysel bir insan olduğuma şaşarsınız, ama söylemiyeceğim o da sır kalsın.

Pazar, Haziran 01, 2008

Sadece Geçtiğimiz Mayıs Ayının Konser Dökümü

En üstte en değerli fotoğrafçım Melis Hanım'ın çektiklerinden yaptığım bir kolaj var, yine içinde bulunduğum en değerli en keyif veren müzik projemiz Emir Bey. Solda Nağme Hanımcım tüm karizmasıyla ve sağda Emir Yargın Bey. Burdan da belli olduğu üzere Emir Yargın Bey ve ben asla yaptığımız işe yoğunlaşamayıp sağa sola bakmışız, ama olsun. Güzel konserdi, Flying, Yalnızlık Senfonisi ve Nilüfer beğenilenlerden olmuş sanırım aldığım duyumlara göre.
Yine bizi bıkıp usanmadan evine kabul eden ve son çalışmamızı yapabilmemize vesile olan Nağme Hanımcığın odasından bir kare, pek hoş bir odası ver kendisinin, fotoğrafı da makinayı sabitleyerek çekmiştik.
Sabit makina fotoğrafı iki. Enstürmanlar elde, suratlarda sevimli gülümsemeler, evet değişik olmuş. En önemli ayrıntımız ise fondaki kıpkırmızı Seni Seviyorum yastığı. Gerçekten çok güzel durmuş ve çok canlı bir kırmızısı var, maşallah, nerde o eski kırmızılar.Bu fotoğraf -ki büyütürseniz ne denli eğlendiğime kendi gözlerinizle de şahit olabilirsiniz- Kumburgaz' da Princess Hotel'in diskosunda. Fonda hayatımın beşte dördünde yanında olan değerli dostum Emir Yargın Bey ve ünlü kemanilerden Güray Bey. Kendi bas çalmamı özleyişimden daha da çok Emir Yargın Bey'in bateri çalmasını özlüyorum desem yeridir, ama bas çalmak ve keyif almak çok apayrı senelerdir yapmıyordum. Bir halay çekmediğim kaldı sahnede.
Bu kolajımız ise genç girişimcilerimiz Bahar Hanım (davul) ve Çiler Hanım'ın (vokal) grubu Indeed ile çıktığımız Taşoda Konseri'nden. Sol alttaki tanıdık simamız bu sefer bas gitar çalarken, ben de vişne çürüğü renkli elektronik gitarımı çalıyorum, taburelerimiz de var keyfimize diyecek yok. Ben biraz kalın giyinmiş olsam da gayet güzel bir konserdi. Bravo Çiler Hanım ! Bravo Bahar Hanım ! Ayrıca fotoğraflar için çok yaşayın Nil İpek Hanım !
Yine bir Melis Hanım fotoğrafları kolajı ve bakarken bir daha farkettim ki o günün en karizmatik insanı Nağme Hanım'mış. Bilmiyorum bu ölçeğimi önceden söylemiş miydim ama bol kirpikli olmayanları gruba almıyoruz, yanlışlıkla aldıysak da kısa sürede tahliye ediyoruz, bu da öyle bir ayrıntı.
Bu fotoğrafımız da EWS'nin (Yuropiyn vikent sukuul) resepsiyonundan. Her daim çok beğendiğimiz Kennedy Lodge'da çaldık, hem de bahçesinde, enfes bir boğaz manzarasına karşı bir kokteyl ortamında sohbet eden avrupalı öğrencilere. Aldığım duyumlara göre organizasyonun devamı da -keza biz açılışta çalmıştık- gayet başarılı ve keyifli geçmiş, Kennedy'den sonraki konser hedefim BTS! (kendine höh diyen insan)
Yine Melis Hanım imzalı fotoğraflar ve tarafımca yapılmış bir Emir Bey kolajı, ben muhtemelen şarkının bir satır sonraki sözlerini düşünüyorum, Nağme Hanım en hoş şekliyle icrasını yapıyor, Emir Yargın Bey ise bendiri tokatlıyor. O sırada da muhtemelen bendiribendiribendiri diye sesler çıkıyor. Adı üzerinde bendir.
Konserimizin, bir diğer yıldızı ve benden başarılı konuk solisti, Erdi Bey'e de kolaj yapmadan geçmek olmazdı, ne kadar da güzel bir şekilde şarkısını söylüyor, yine söylesin yine dinleyelim diyoruz.
Bizi her daim krallar gibi ağırlayan, her son dakika provamıza en iyi şekilde ev sahipliği yapan ve her seferinde konserden daha güzel ve samimi bir performansımızı dinleyen Ilgın Hanım'ın evinden karelerimiz, çeken yine Melis Hanım, kolajlayan ben ve izleyenler sizleeersiniiiizz! (Sağdeth 3'ü izlemeyen ne anlasın), (Sağdeth 3'ü izlemeyen adam olamaz), (Sağdet 3'ü izlemeyeni döverler)
En son konserimiz olan TRT İstanbul Radyosu Türk Sanat Müziği Gençlik Korosu'yla, Harbiye'deki İstanbul Radyosu binası, Mesut Cemil Stüdyosu'nda verdiğimiz konserden bir kare. Esra Hanım'la düetimiz yapıyoruz ve diyoruz ki "Dün Göztepe'nin neş'eli bir alemi vardı, şen kahkanız bahçelerin koynunu sardı." Papyon falan çok şekiliz.
Bu kolajımızda alttaki resme bendiri de sokabilseydik ikinci albümün kapağı olabilirdi ama ne yapalım nasip değilmiş, Kennedy'nin bahçesinde çalışırken çektim, üstteki iki resmin ise biri Eray Bey'in biri Derya Hanım'ın kamerasından. Benim pek hoşuma gittiler paylaşayım istedim. Sağolsunlar var olsunlar.
Geldik bu ayın en keyifli konserine, okulun Türk Müziği kulübüyle (BÜTMK) BTS' de verdiğimiz Muhayyer konseri, o esnada ben hisli hisli solomu yapıyorum. Hacı Arif Bey' den geliyor eserimiz : İltifat etmeğe yare varınız, kula kul oldum aman kurtarınız. Gerçekten etkileyici bir söz kula kul olmak, umarım altından kalkmışızdır hakkıyla, daha vidyoları görmedik ne de olsa.
Bu sıtar ışıklı temiz yüzlü gencimizin fotoğrafıyla bitiriyorum mayıs ayı konserleri fotoğraf sergimizi, sağolsun var olsun. Fotoğraflarda ve sahnede emeği geçen herkese çok minnettarım, iyi ki hepiniz varsınız iyi ki yanımdasınız diyorum.


10 Mayıs - Emir Bey / Taşoda
11 Mayıs - Indeed / Taşoda
15 Mayıs - Emir Bey'in üçte ikisi / Kennedy Lodge
16 Mayıs - Leo Orkestrası / Princess Hotel (Kumburgaz)
21 Mayıs - BÜTMK / Albert Long Hall (BTS)
27 Mayıs - TRT / İstanbul Radyosu