Salı, Ekim 28, 2008

Pols Gençliğine Hitaben



Geçen dönemin sonu muydu yoksa bu dönemin başı mıydı neydi ne zamandı tam bilemiyorum. Yeniden yakın arkadaşlarım olabileceğini gördüm. Bölümden de "güzel insanlarla" çok güzel vakit geçirilebileceğini öğrendim. İyi arkadaşlar sadece hazırlıktan ya da daha eskilerden olmayadabilirmiş meğer. Demek bazı şeylerin oturması, güzelleşmesi için hakikaten zamana ihtiyaç duyuluyor. Ama bu gençler ne zaman "bölüm arkadaşı"ndan, (gerçek)arkadaş sınıfına girdiler onu düşündüm tam çıkaramadım. Hasılı kelam iyi ki varlar, iyi ki beraber oluyoruz, okulu cazip kılıyorlar iyi ki benim için. Sağolun, var olun! Sevgilerim saygılarım hep sizin için.

Pazartesi, Ekim 27, 2008

Rüyalardan Rüya Beğen

Şöyle bir rüya gördüm efendim bir şekilde Bursa'ya gitmem gerekiyormuş artık bir konser dinlemeye mi bir yere, gitmeden önce bir kaç kişi uyarıyor beni diyor ki: "Abi dikkat et orda bi ton bmw li kro var." Ben de tamam diyorum vasıta bulamıyorum ama İstanbul'dan gidecek yürüyerek gidiyorum, neyse geliyorum Bursa'ya böyle köy gibi bir yer. Tek katlı derme çatma evler, düzensiz toprak yollardan oluşan sokaklar, göz alabildiğine çorak bir arazi, tarlalar falan var ama hepsi toprak, yeşillik hiç yok, tam ben bu manzaraya adapte olurken; hakkaten eski model bir bmw ama eski derken doksan kasalardan biri harbiden ralli yaparcasına yanlayarak o ara sokaklardan birinden çıkıp önümden geçiyor. Tozu dumana katıyor, sonra ben o ara sokaklarda yürürken de hep bu bmwlerin sesini duyuyorum, tozunu görüyorum. Hakkaten bmwli çok kro varmış diyorum. Ama yani Antalya'nın beyaz şahinleri gibi bu tayfa hakikaten. Sonra işim bitiyor dönecek gibi oluyorum tekrar İstanbul'a, bu sefer kasaba merkezi gibi 3-4 katlı binalardan oluşan asfalt yollu bir caddedeyim, kenardan yürüyorum gelen minibüslere bakıyorum İstanbul var mı diye ve önümden yine bana sıfır bir bmwli geçiyor. Neyse uyanır uyanmaz aklımda bu rüyanın görüntüleri ve haydi lililili lililili yaaar şarkısının tüm sözleri ve müziği vardı. Hayırlara vesile olsun ne diyim.

Perşembe, Ekim 23, 2008

Sezonun İlk Konseri



Ne zamandır burdan bir konser duyurusu yapmamıştım bakın heyecanlandım şimdi. Efendiler, Onor Bumbum'u bilmeyeniniz yoktur herhalde, önceden de bahsetmiştim bir ara kendilerinden. Yine de genel olarak, yüksek kaliteli, düşük tempolu, duygusal elektronik müziktir kısaca Onor Bumbum. Neyse bu Onor Bey askere gitmeden önce bir konser vermeye karar veriyor. Konserine de pek naif eserlerinden birisini seslendirmek üzere beni davet ediyor. Ben de tabi ki severek kabul ediyorum. Bu durumda bana ne yapmak kalıyor? Bu konsere sizi de davet etmek tabi ki. Ayrıca bu konserde pek sevdiğiniz bir diğer isim olan Emir Yargın da konuk olacak! Konser 31 Ekim Cuma akşamı Studio Live Technik'te olacak. 21.30'da başlayacak. Sanırım gecenin ilerleyen saatlerinde Onor Bumbum faslından sonra Logi ve Fattish isimli 2 elektronikçiyle daha sabaha kadar müziğe devam edilecek. Sizleri de yanımızda görmek dileğiyle!

Pazar, Ekim 19, 2008

Uluslararası İlişkiler



Geçtiğimiz hafta boyunca enteresan bir deneyim yaşamış oldum. Hayatımın ilk yurtdışı konuklarını ağırladım kısmen. Bunlardan birisi Finlandiya'daki Müzik Kampı'ndan yakın arkadaşım, Fin, Linnea Hanım iken diğeri ise, bu birinci hanım kızımızın evvelki seneki Avusturya'daki müzik kampından arkadaşı olan, Dan, Sonja Hanım'dı. Uygun olduğum günlerde elimden geldiğince kendilerine arkadaş olmaya gayret ettim. Ayrıca havaalanından alma ve havaalanına bırakma görevi de bendeydi, dolaylı olarak ilk geldikleri gece ve gitmeden önceki son gecelerini (dün gece) bizde geçirdiler. Bizim ev üzerinize afiyet biraz küçük, o yüzden kendi odamı bu ikisine verip annemin odasından sığınma talep ettim falan ama hasılı kelam keyifli vakit geçirdik. Hoş gerçi pek interreal ruhuyla dolu değillerdi sanki, her yeri görelim şuraya da gidelim, buraya da gidelim ya da bu ne peki ya bu şeklinde bir haleti ruhiyeleri yoktu. Bu gençlerle beraber olduğumuz günlerin çoğunda farkında olmasak da İstanbul trafiğinin ne kadar inanılması güç bir şey olduğuna şahit oldum, insan içinde olunca her gün sorgulamıyor tabi. İstanbul'un ne denli büyüleyici ve güzel olduğunun ise her zaman farkındaydım bir daha anlamama gerek kalmadı. Bir de böyle uluslararası arkadaşlarımın olması da beni çok sevindiren heyecanlandıran bir şey, demek uluslararası ilişkiler böyle bir şeymiş eheah. Her neyse tam tempo okula devam ediyoruz bu saatten sonra, ara sınavlar geliyorum demez vallahi. Desteğini ve yardımını esirgemeyen herkese nice teşekkürler geçtiğimiz hafta için, sevgiler!

Çarşamba, Ekim 15, 2008

Bazı



Yahu çok dolu oluyor bazı haftalar çok şaşırıyorum, nasıl bu kadar dolu oluyor diye. Eve genelde pelt halde dönüyorum ki pelt hâl nedir deseniz ne cevap veririm tam olarak ben de bilmiyorum. Hayatımın bir döneminde çok sık ve çok korkutucu şekilde gördüğüm tsunami kabuslarına bir yenisini ekledim, ama bu sefer, tsunami similasyonu gördüm rüyamda, hoş o da gayet korkutucuydu ama similasyon olduğunu biliyordum en azından. Ayrıca Tayyip Bey'in "ağzı olan konuşuyor" lafına cevaben, Sayın Bahçeli'nin "sizin düşüncelerinizi nasıl ifade ettiği bizi ilgilendirmez ama biz genelde konuşurken ağzımızı kullanırız" açıklaması tek kelimeyle müthişti. Ayakta alkışladım haber bültenini izlerken. Bahçeli rullz yazan bir tişört bastırtacağım. Neyse konudan sapmayalım derdim bir konum olsaydı şayet, ha ne diyorduk hafta yoğun geçiyor, dersler yine ağır, yine kafam karışık, üstelik İstanbul'da şu an Finli bir yakın arkadaşım ve onun da Dan bir yakın arkadaşı daha var, kaderde kuzeyden gitmek de varmış. Bir de geçen Fenerbahçem'in maçında müthiş yorumcularımızdan birinden gelen "yüreğimiz göğüs kafesimizde takla attı Volkan'ın bu hareketiyle" ve "top dışarda kaleci ağlarda" açıklamaları da beni ayrıca kilitledi. Şimdilik yazacaklarım yani sizin de okuyacaklarınız bu kadar, ha ben yeni bir şey yazmayacağım ama siz arşivden bir şeyler okursanız ona da karışmam. Görüşmek üzere!

Pazar, Ekim 05, 2008

Okul Yine Açılıyor



Kaliteli ve dostane müzisyenler çalsa arkamda, ben de hafif hafif daha önce söylemediğim şarkıları söylesem, önümde sevdiklerim, bildiklerim dinlese bizi. Öyle etkileyici olsak ki tanımayanları dahi heyecanlandırsak, merak uyandırsak, arada birbirimize baksak göz kırpsak, şarkılar bitince gururlu ve mutlu bir şekilde birbirimizi kutlasak, bizi kutlasalar, bu tip şeyler lazım sanırım, olabilir gibime geliyor işin güzel yanı. Nasıl güzel bir şarkının nasıl hoş bir sözüdür şu yazacağım, nasıl bir "evveldenyapmışlarki" hissi verir o ses tonu.

...but we can't change the world
no we can't change the world
it's been done
by someone
long ago...



Bir de vaktiyle Sayın Vardarova'nın en iyiler albümü kapsamında (Punkreas Greatest Hits) tanıdığım bir şarkıyı paylaşmak istiyorum sizle, ben pek beğendim keza. Ayrıca anneciğimle geçtiğimiz gün Tavanarası'na gittik, pek güzel oldu, sonra da Çaycı'ya. Çok entellektüel ve alternatifiz!



Perşembe, Ekim 02, 2008

Tanju Duru *



...bu fotoğrafı çekerken aklımdan geçiyordu...

Şöyle keyifli eğlenceli bir şeyler yazayım, sonra baktıkça, okudukça kendim de güleyim, insanlardan da geçen günkü yazına pek güldüm tepkisi alayım diye düşünüyordum bugün için. Sonra annem dedi ki Ezginin Günlüğü'nün eski gitaristi varmış kurucularından Duru soyadlı, ben de evet dedim, ölmüş dedi. Geçen sene Şenay Hanım göndermişti Duru Zamanlar albümünü tanıtacak bir kaç parça ve Tanju Duru ile ilgili biraz bilgi. Kaliteli bir besteciydi ve beni çok etkileyen bir müziği vardı, duru sesli solist ile dinledikçe hüzünleniyordu insan. Neticede bir anda bir bakmışız ki yok olmuş. Buraya bir bakın muhakkak.




...raylar boyunca akıp gidiyor nehir
akıp gidiyor raylar akşam boyunca

camdan akıyoruz ülkeyle ben, bir de çocukluğumuz
demir köprüden hızla geçip gidiyor tren

uçsuz kırların ucu akşama karışıyor
başaklar savruluyor kırlar boyunca

camdan akıyoruz ülkeyle ben, bir de çocukluğumuz
demir köprüden hızla geçip gidiyor tren...


*Allah rahmet eylesin.