Pazar, Mayıs 15, 2011

Bavul *


Geçtiğimiz hafta yine nice olaylarla doluydu. Ahaha bu giriş tam bir evet çok farklı bir insanım bu yüzden de çok takip edilmesi gereken bir blogger'ım girişi oldu. Her neyse yoğun geçen bir haftayı daha geride bırakmışken, bazı konuların üzerinden geçmeliyim diye düşündüm.

Evvela, bizim bu yakanın otobüslerinin durakları söyleme konusundaki yavaş yavaş alıştığım ısrarları, geçen gün beni baya eğlendirdi. Otobüs zaten Ikarus (hayır sevmediğimden değil aksine en sevdiğim otobüs bunlar) bu da demek oluyor ki benimle yaşıt da olabilir biraz daha benden genç olabilir ve son teknoloji şekilde durak isimlerini okuyor falan. Neyse tabi bunlar güzel şeyler ama Şükrü Saraç Oğlu Staaaadı deyince olmadı. Otobüsün içinde 2 teyze ve ben baya güldük. Alman ekolü diyeceğim ama Macar olsa gerek Ikarus'lar. Şıtaaaad diyecek utanmasa. Bir diğer otobüsle ilgili hayalim, daha doğrusu tüm toplu taşımada olur bu, inerken pardon, afedersiniz gibi kelimeler yerine, "bana müsaade" diyerek inme isteği.

Geçtiğimiz hafta vapurda yürüyüşten gelen karma bir grup sol örgütlü genç gördüm, benden daha küçük yaşlardadırlar diye düşündüm. "Gençlik gelecek, gelecek sosyalizm" diye çok güzel bir slogan attılar. Daha doğrusu attıkları sloganlar, arasında benim en hoşuma giden buydu. Bir de Ebru Hanım'ın bu yazısı ve sonundaki etkileyici video var.

Gelelim geçtiğimiz haftanın konser programına. En değerli dostlarımdan Emir Yargın'ın albümü artık resmen çıktı. Tokat isimli müthiş albüm 8 adet birbirinden güzel şarkıdan oluşuyor. Lansman konserinde, sahnede Emir Yargın'ın yanı sıra, Onor Bumbum, ben, Nil İpek Hanım, Umut Bey ve Nurtun Bey vardı. Hayatımın en keyifli bir kaç konserinden biriydi, en eğlenceli konseri olduğu ise şüphe götürmez. Konser öncesi bizim de yer aldığımız müthiş keyifli Tokat klibinin de ilk gösterimi yapıldı. Bence seyircilerden tam not aldı bu gösterim. Ardından sahne başladı. Tokat gösterimini de Emir Yargın'ı da ben anons ettim ki bu ayrıca keyifliydi. Konser dediğim gibi muazzamdı, gerek ses olsun, gerek sahnedeki enerji. Hayatımın en çok hareket ettiğim konseriydi, 6 şişe su içtim 1 saatte, bu açıklayıcı olmuştur. Robot dostlarımız da Tokat şarkısında bizi yalnız bırakmadılar. DHA'ya sızan görseli de burada paylaşarak bu sözümü kanıtlıyorum. Her şeyiyle müthiş bir geceydi. Ghetto'yu doldurmak kolay iş değildir. Albümün tamamını buradan dinleyin, Emir Yargın'ı da buradan takip edin!


Cuma gününe geldiğimizde bu sefer bir başka konser ile karşı karşıyaydık. Sakareller olarak İTÜ Taşkışla Şenliği'nde sahne alacaktık. Soundcheck, şudur budur dostların yardımıyla bir şekilde halloldu ve ben işten geç çıkmama rağmen yetişebildim. Biraz Yora dinleme şansım bile oldu. Bu sene festivallerden yana şanssızız. Taşoda'da da 15-20 kişi dinlemişti, zaten buz gibi hava ve anneler günü sebebiyle her sene binlerce kişinin olduğu çimlerde ancak bir kaç yüz kişi vardı. Taşkışla'da da durum pek farklı değildi, daha kalabalıktı ama dinleyen, sahne önüne yanaşan insan sayısı pek fazla değildi. Yine de güzel güzel çaldık söyledik, daha az üşüdüm Taşoda'dan. Bizden sonra Sahte Rakı'yı dinledim. Çoook keyifli ve çok yönüyle takdire şayan bir grup. Zaten Emre Bey'in çalması yeterken, bir de Emir Ağabey ve Ozan Bey sahnedeydi. Mızıkacı, basçı, davulcu herkes çok keyifliydi. Solist ise hayatımda gördüğüm en başarılı frontman'lerden biriydi. Gerek sesi, gerek 2-3 şarkıda seyirciyi avcunun içine alışı ve tüm kalabalığı sahne önüne çekişi, tek kelimeyle çok çok çok keyifliydi. Zebrass'tan sonra dinlenecek cover grubu kalmadı piyasada artık derken, gerektiği zamanlar için gayet güzeline denk gelmiş olduk böylece.

Sonra diğerleri çıktı sahneye, yaptıkları müzik ile çektikleri seyircinin orantısızlığına hep üzüleceğim sanırım ama bunu dile getirdikçe kıskanç yaftasından öteye de ilerleyemiyorum. Ne yapalım, büyük pazarlama projeleri büyük kitlelerce sahiplenilip ateşle savunuluyor. Adam Smith'in dediği gibi "laissez faire".

Dün ise bir dişçi ziyareti yaptık annemle. Derya Abla ve Yusuf Ağabey'i görmüş olduk. Dişlerimle ilgili hafif endişelendiren bir iki şey öğrendim. Sonra endişelerimiz yatışsın diye ailece Moda'ya gidip bir öğle yemeği yedik ve çay patlattık. Sonrasında da Merve Hanım'cığımla Kuzguncuk ve Beylerbeyi turuna çıktık. Çok güzel bir gündü dün, ilk kez baharın geldiğini hissettim. Merve Hanım'cığım da çok güzeldi laf aramızda. Akşam da Merve Hanım, ağabey ve ben benim tek gittiğim sinema filmi serisi olan Hızlı ve Öfkeli'nin beşincisine gittik. Favellas görmeyeli olmuştu baya bir filmde, iyi oldu. Biraz abartılı da olsa serinin iyi filmlerindendi. Sonra telefonumu sinemada unuttuğumuz için geceyarısı bir tur dah döndük oraya ama olsun. Bugün ise yeni ve güzel bir gün daha bizi bekliyor. Bakalım kahramanımız Ash gelecek bölümde nelerle karşılaşacak?

Bu arada Ceylan Ertem'in Soluk albümünü almış bulundum, gerçekten çok da iyi oldu çok da güzel oldu, ama tek üzüldüğüm şey, ben ki bu kadını takip eder severim senelerdir, benim bile doğru düzgün haberim yok geçen sene çıkan bu albümden, bana mı yazıklar olsun, müzik piyasasına mı bilemedim. Aldığım diğer iki albüm ise Tanju Duru'nun (Allah rahmet eylesin.) Duru Zamanlar albümü ve Bülent Ortaçgil'in Eski Defterler albümü. Komik bir şekilde ilk dinlediğim Bülent Ortaçgil albümü de bu. Bu üç albümü de kefilim. Başka bir albüm niyetiyle girmiştim D&R'a bunları alıp çıktım ama o niyetlendiğim albüme de kefil olacağım zamanı gelince.

* Derinlerde bir yerde
Boğulsam bile bile
Seçtiğim yoldur bu
Seve seve yorulduğum

2 yorum:

merve dedi ki...

seni kızdırayım diye yapıyorum, alınma sevgilim:)

Emir Bey dedi ki...

yok yahu senin demenle değil ki sırf herkes böyle düşünüyor, sen dile getiriyorsun kızdırmak için =)