Perşembe, Temmuz 28, 2011

Yorgunluk, Hüzün ve Hastalık


Geçtiğimiz 8 gün boyunca Yeditepe Üniversitesi'nin çok afedersiniz lağım gibi kampüsünde ikamet ettik. Neden mi? Çünkü gençler arası değişim programı vardı ve ben tıpkı geçen sene olduğu gibi bu sene de staff'lık yapmak üzere gönüllü olmuştum. Yeditepe Üniversite'sinden neden bu kadar nefret ediyorum diye sorarsanız, bu kadar güvenlik paranoyası, anlayışsızlık ve fevrilik olan bir başka ortam görmedim. Bir de yokuşlar! Tek güzel yanı güvenliklere havlayan köpekleri. Neyse farklı milletlere mensup 21 gencimiz vardı kampımızda. Hepsi birbirinden güzel, keyifli, eğlenceli pırıl pırıl insanlar. En sağlam iz bırakanları saymaya kalkarsam eminim birilerini atlarım ama ilk aklıma gelen Erik Bey oluyor. Hayatımda tanıdığım en güzel sesli, en hoş gitar çalımlı, en muhabbet insanlardan biri. Kendisiyle sanırım kışın tekrar görüşeceğiz ve hatta çalacağız. Birlikte tonlarca emo şarkı çalıp bundan keyif aldığım tek insan olabilir. Ayrıca birbirinden güzel besteleri var! Neyse tekrar gelince tanışırsınız. Sonrasında Josefine Hanım ve Paola Hanım var, ilki Norveç ikincisi İtalya'dan katılan. Bu iki gencimizin de enerjisi ve eğlencesi hiç bitmedi desem yeridir. Pek çok Türk'ten daha başarılı ve iddialı küfürler öğrendiler. Kalbimizde çok sağlam bir yer kazandılar bu kamp sürecinde. Camilla Hanım bir diğer eğlenceli simasıydı kampın, beyaza yakın sarılıkta kısa saçları ve kocaman mavi gözleriyle tipinde bir zibidilik zaten vardı. Kızlarımızın tamamı sorunsuzdu, erkeklere gelince adete ufaklıktan mahalle arkadaşı gibiydik hepsiyle. Gece 2'de yurda dönüyor, koridora oturuyor, gitar çalıp cips yiyip muhabbet ederek 3-4 saat daha takılıyorduk. Her neyse müthiş geçen bir haftaydı. İstanbul'u gezdik, gezdirdik, bol bol müzik yaptık. Umut Bey ve Tufan Bey'in konserdeki katkılarınaysa diyecek tek bir kelime yok, nereden nereye kalkıp geldiler. Her neyse son gece herkes hüzünlüydü. Bizler de...


Sanırım yaşlanıyorum. Bu tip şeylere bu kadar üzülmezdim eskiden. Kim bilir ya dostlukların değeri artıyor ya da ayrılıkların acısı. Neyse ayrılık faslı gözyaşı ve sarılmalarla geçti. Bir kaç görüşme ve tekrar gelme sözü de aldık umarım gerçekleşir. Neticede bu 8 günde 15-20 saat gibi bir toplam uyku vaktim oldu, pişman mıyım hayır, ama dün bedenim iflas etti, bugüne azıcık toparladım gibi. Facebook sağolsun iletişimimiz biraz daha aynı tempoda devam eder ama bir yerden sonra azalacak. Yine de dünyanın her yerinden böyle güzel dostlar edinmek müthiş bir şey. Oda arkadaşım Ahmet Bey ve kadim dostum Duygu Hanım öncülüğünde tüm staff ekibine de ne kadar teşekkür etsem azdır, keza alınan keyfin %50'si onlara ait. Bir haftayı daha böyle güzel atlattık. Şu hayatta en çok istediğim şey zamanımı kontrol etme lüksü evet bunun için her şeyi yapabilirim sanırım.

1 yorum:

Pia L'Avanguardia dedi ki...

"Erik Bey"...
:)
i kalp gad staffs (emir beyciim yeriniz gönlümde ayrı)