Salı, Mayıs 15, 2012

Ay (Polatlı Günlükleri XIV)


Evet yanlış duymadınız "şafak kaç" tarzında sorulara "atarsa Adana" ya da "atarsa 1" gibi cevaplar verebilecek kadar yollar kat ettiğimiz günlerdeyiz. Hiç inandırıcı gelmiyordu "bir gün böyle diyeceksin" dediklerinde. Meğersem oluyormuş. Ancak belirtmeden de geçmeyelim ki biz bu şafaklara asansörle inmedik. Ahaueahdueahuhfa. Yarın buradaki son tam günümüz, perşembe sabahı da bir aksilik olmazsa bu diyarlara veda edeceğiz kalabalık bir grup olarak. Yusuf Bey ve ailesinin eskortluğunda Bursa'ya kadar hareket edip, oradan da İstanbul'a geçme planı üzerinde duruyoruz hâlâ. Neyse bugün işte teskere çarşıma çıkmış bulunuyorum. Teskere çarşısına çıkmak üzere Binbaşı'na tekmil verirken yine tabi ki "hık mık" ettim. Bu "hık mık" edimi bende kalıcı olacak diye de korkmaya başladım açıkçası. Ben bugüne kadar hep düzgün hatta yer yer havalı cümleler kurmuş bir insanım, karşımda birileri bana bir şey sorduğunda neden kilitleniyorum 5 aydır bilinmez. Nede TSK? Niye beni bu kadar sık kilitliyorsun? Cevabını bildiğim sorulara bile cevap verdirtmiyorsun? Çok ayıp bu yaptığın. Her neyse!

Silahlık nöbetimin son günleriydi. Gece ortalık fazlasıyla sessiz olduğu için devriye atmaya gelenlerin seslerini ta kapıyı açmalarından itibaren duyabiliyorum. Sonra da bana doğru yaklaşan adımlarını. Neyse yine olaylar böyle gelişti, önce kapı açıldı, sonra adımlar yaklaştı, sonra beklediğim şekilde içeri biri girmedi kapının önünde adımlar durdu, sonra kapıya bir pilot kalem fırlatıldı ve seken kalem içeri yere düştü. Ben sıçradım ve içten içe "hayırdır inşallah" derken bir anda Aykut Uzman girdi içeri, "korktun mu?" diye gülerek. Hahah pek eğlendim. Aykut Uzman da pek sevdiğimiz uzmanlardandır, hem güleryüzlü ve kafa dengidir hem de müzisyendir. Böyle de beni korkutmayı denedi ve başardı gayet.

Grangé'ın Şeytan Yemini adlı kitabını da okudum geçtiğimiz günlerde, konu olarak son okuduğum 3-4 kitabından daha başarılı kesinlikle ama bir Dan Brown değil tabi. Dan Brown'ın ismi de ne biçim isimse arkadaş ilkokul İngilizce kitabından fırlamış gibi. Neyse Grangé Bey'in ismi, Brown Bey'in de yazarlığı daha iyi.

"ay ışığına vuruldum ben
çok uzaklarda olsa da"
Demiş denilebilecek en güzel şekilde Şebnem Hanım. Buradan ay'la ilgili bir paragraf dolusu yazıya başlayacağım, keza ben de hatta Yusuf Bey'le biz de ay ışığına vurulduk sanırım gececilikten ötürü. Aydınlık kelimesinin kökeni de ay mıdır acaba? Eğer öyleyse gerçekten helal olsun güneşten daha zarif bir şekilde taşıyor bu kökçüllüğü. Bir de günebakan olarak da tabir edilen ama daha yaygın olarak ayçiçeği olarak bildiğimiz çiçekler güneşi takip ettiği gibi ay'ı da takip ediyor mu? Şayet etmiyorsa ayçiçeği ismi yine ayın zerafetinden başı dönmüş birilerinde konulmuş olabilir bencileyin. Dolunay ne güzel şeydir bir de! Salih Bey bir de bazı bulutların ayın arkasından geçtiğini gösterdi bize çok şaşırdık bu konuya gerçekten de. Tarkan Bey bu konuda ne demiş o mükemmel şarkısında hepimiz biliriz herhalde. "ay bile bulutlardan düşer" demiş. Demek bunu kast etmiş de biz anlayamamışız çocuk yaşta. Misal "ay ay ay ne tatlısın" gibi ünlem olarak kullanmaya alıştığımız ay kelimesi de özünde bir ay yüzlü veya ay parçası anlamı taşıyor olabilir mi? Bakalım Dede Efendi bu konuda ne demiş:
"mah yüzüne âşıkanım
taze bitmiş gül fidanım"

Bu arada Yusuf Bey'le geçtiğimiz gece sanırım 04:00'e doğru iki tane UFO gördük ardarda. Kayan bir yıldıza göre çok yavaş, bir uçağa göre ise çok hızlı ve yıldızvariydiler. Üstelik sanki öndeki arkadakini çekme halatıyla çekiyormuşçasına takip mesafesini korumaksızın gidiyorlardı. Belki de yarışçı UFO'lardı gördüklerimiz ve arkadaki öndekine active press uyguluyordu o an kim bilebilir? Sonra da ikisi de fade out oldular baya bir mesafenin ardından. Benzer bir UFO vakasına da bir kaç gün sonra Salih Bey'le şahit olduk. Bu sefer farklı yönlere gidiyorlardı ve daha erken bir saatte yolculuk yapıyorlardı. "Ne var arkadaş bu Acıkır'da? Bu kadar mı işsiz UFO var galaksimizde?" diye düşünmeden edemedim. O zaman diyorum ki "I want to believe" ve akabinde ekliyorum "the truth is out there". Buradan Sıkali Hanım ve Moldır Bey'e de selamlar.

Önümüzdeki günlerde İstanbul'dan bildirmek üzere şimdilik müsaadenizi istiyorum, tekrar buluşuncaya dek şen ve esen kalın!

2 yorum:

kanuni baha efendi dedi ki...

Ufo'lar, gece nöbetinde görülen sakallı dedeler misali mi acaba :)
Şimdiden hayırlı olsun..Bekliyoruz bir an önce

Adsız dedi ki...

O gördügünüz Ufo degil sizlerin teskere ve sivil hayatın ışıltısı olmasın sakın.Teskere gözlerinizi kamaştırmış.Kendinize iyi bakın.Sevgiler.