Pazar, Eylül 09, 2012

Pek Güzel Bir Konserin Ardından


Cuma günü konserimiz vardı, Emir Bey olarak, artık evimiz sayabileceğimiz 60m2'deydik. Konserlere karşı oluşan genel mutsuzluğumu kıran ve tıpkı yıllar önceki gibi, insanı günlerce mutlu eden cinsten bir konserdi. Pek çok ufak tefek şeyin birleşmesi sonucunda bu mutluluğa ulaştık ki o bileşenleri de şöyle sayabiliriz. Öncelikle konserden önce adam gibi uzun uzun prova yaptık. Hemen hemen bir tam gün ayırdık provaya. Konsere Nağme Hanım, Nil İpek Hanım, Emir Yargın Efendi ve Umut Bey'le birlikte çıktık ki bu kadro uzun zaman önce Umut Bey'in evinde yaptığımız unutulmaz gerilla konser kadrosuydu. Bugüne dek en mutlu eden, en içe sinen kadrolardan biriydi. Dinleyicilerimizse bugüne dek ev konserleri ve bir iki istisna konser hariç hiç olmadıkları kadar "dinleyici"lerdi. Şarkılar esnasında hiç gürültü olmadı, rahat rahat kendimizi duyduk. Dinlemeye gelenler sadece bildikleri şarkıları değil, bilmedikleri şarkıları da dinlemeye gelmişler neyse ki. Bu gürültü konusunda, daha doğrusu sessizlik konusunda takıntılı olduğumu bilen Levent Bey gibi bazı dostlar da yerinde uyarılarla adeta bir zabıtalık görevi üstlendiler. Sanırım 60m2 ekibi de gürültü yapan müşterilerini dışarıya davet etmekten çekinmemiş. Ben sanırım tiyatro seyircisi arıyorum konserlerde, sosyalleşmeye değil de performans görmeye gelmiş insanlardan müteşekkil bir kitle. İşte bu konserde de böyleydi. Sahnedekilerle görüşmeye değil de -ki zaten konserde görüşülebilecek süreç başta, sonda, arada toplasan ancak yarım saat- yapılan işi, icrâyı görmeye gelen dostlar vardı. Abartılı bir kalabalık da yoktu, tam karar! Bunun verdiği mutluluk ve rahatlıkla biz de şarkılarımızı kendimizden daha emin ve rahat çaldık. Üstelik çaldığımız 20 şarkıda, oransal olarak çok güzel bir şeyler yakaladık. Bu etkinliği gerçek bir Emir Bey konserine dönüştüren şeylerden biri de buydu sanırım. 9 adet benim şarkım vardı, 4 adet müthiş Nil İpek Hanım şarkısı vardı, 2 adet Emir Yargın Efendi eseri vardı, geriye kalan 5 şarkı da yorumdu (ya da cover) ki o şarkılar da artık çalmaktan en çok keyif aldığımız, kendimizle özdeşleştirdiğimiz şarkılardı. Konser boyunca icrâlarını duydukça, dostluklarını hissettikçe bir kez daha ne kadar değerli insanlarla birlikte sahne aldığımı fark edip kendimce duygulandım. Son iki şarkımız ise yeri apayrı şarkılardı. Emir Yargın Efendi'den müthiş bir Kemik performansı daha izledik, sonunda yine sürprizler bekliyordu seyircilerimizi, şarkının dubstep, halay, latin, metal ve akapella yorumlarına da şahit oldu gelen dinleyiciler. Sanırım Korcan Bey tarafından kaydedildi bu anlar, umarım yakında paylaşırız bunları. Onun ardından da bizim de dinleyenlerimizin de en sevdiği yorum olan Nilüfer'i çalıp konseri bitirdik. Umut Bey'e görevimi paslayarak gitar çalmadım bu şarkıda keza Kemik'te cajon çalacağım diye ellerimi parçalamıştım yeterince, Umut Bey'e de baslarıyla efsaneleşmek düştü yine. Hasılı kelam çok güzel konserdi, her yönüyle içime ve içimize sindi sanırım. Umarım dinleyenler de bizler kadar mutlu ayrılmışlardır oradan.


Konserle ilgili Nil İpek Hanım'ın yaptığı ve bloguna koyduğu pek güzel afişi ne yazık ki konserden bir kaç saat önce gördüm. Yoksa bastırıp kapıya asardık muhakkak. Siz de buyurun buradan bir göz atın, hak vereceksiniz. Üstelik ne de güzel yazmış altına, özellikle altı çizgili "demiyorsanız" vurgusuna vuruldum. Bir de Ceylân Ertem Hanım'ın yeni albümü ve albümünün ilk klibi yayınlandı, siz de bir göz atın ki pişman olmayın: Ne Olursan Ol Gelme. Hatta vaktiniz varsa ya da olunca şu listeyi bir açın, bırakın o devam etsin, ister izleyin ister dinleyin ve Ceylân Ertem Hanım'a doyun. Güzel müziğe de tabi. Bir de Aslı Hanım -ki kendisi tüm Antalyalıları temsilen konsere delikanlı bir şekilde tek başına gelmiştir- konserde şu kareyi çekip "listening since 2002" diyerek paylaşmış, beni pek duygulandırdı. İyi ki bizi hiç yalnız bırakmayan güzel dostlarımızla çevirmişiz etrafımızı.

Hiç yorum yok: