Pazar, Temmuz 19, 2015

Dilekler: İyi Bayramlar ve Daha Çok Yazılar


Eski dost Onor Bumbum'un "Aynı Yollar" diye bir şarkısı vardı. Şu şekilde giriyordu bu şarkının sözleri:

not kağıtlarını yaza yaza
bağlantılar kura kura

Kısaca hayatımı özetleyen bir girizgâh bu. Şu ana kadar olan ömrümün çok büyük kısmı notlar alarak ve onları tamamlayıp üstlerini çizerek geçti açıkçası.

Öncelikle burayı okuyan insanlardan özür dileyerek başlamak istiyorum yazıma. Blog yazmaya başladığımdan bu yana -ki bu cümleyi hiç hafife almayın 10 seneden uzun bir zamandan bahsediyorum- ilk kez 2 yazı arasındaki zamanı bu kadar açtım ve hatta bir ayı arada komple yazısız geçirdim.

Bunun sebeplerini saysam buradan köye yol olur lakin özetle "Yoğundum!" diyebilirim. Bir grup eş dost da durur mu yapıştırır cevabı "Peki sen ne zaman yoğun değildin ki?" diye. Ben de samimi bir şekilde eklerim "Vallahi bu sefer aşırı bir yoğunluk oldu." diye.

Peki bu geçen yaklaşık 2 aylık süreçte benim hayatımda ve benim hayatımı etkileyen dış dünyada neler oldu sorusuna gelirsek, ki bu soru da dünya için küçük ama benim için büyük bir soru, bu yazının konusuna da gelmiş bulunuruz.

Öncelikle gerçekleşen güzelliklerden biri Elif Çağlar'ın ikinci albümünü yayınlaması oldu. Misfit adındaki bu albüm için hatırlarsanız bir kampanya yapmıştı Elif Çağlar, istediği paranın tamamını toplayamadı ama yine hayallerinin sanırım büyükçe bir kısmını gerçekleştirecek bir bütçesi oldu ve bunun sonucunu artık yeni albüm dinlenebilir bir şekilde her tarafta mevcut. Online olarak dinlemek isteyenleri şuraya alalım:


Bu arada 1 Temmuz itibariyle yeni dönem başladı ve bir kaç ay evvel gerçekleştirdiğimiz genel kurul sonucu seçildiğim başkanlık görevime de fiilen başlamış oldum. Aslında resmi dönem Temmuz'da başlasa da bizim devir teslim törenimiz Haziran ayı toplantısında gerçekleşti. Çok güzel ve kalabalık bir toplantıydı. Dilerim benim dönemimde de Beykoz Leo Kulübü bugüne dek her dönem olduğu gibi daha başarılı, daha güçlü, daha mutlu bir kulüp olma yolunda ilerler. Ben de ikinci aileme bir dönem liderlik etmenin gururunu yaşayacağım inşallah. Mutluluğu gururu bir yana bırakırsak bayağı zorlu ve yoğun bir süreç beni bekliyor hatta Haziran'dan bu yana yoğunluk başladı, Allah utandırmasın diyelim artık. Leo nedir, Beykoz Leo Kulübü ne iş yapar konulu yazılar da yazmayı planlıyorum bu dönem ara ara.

Dün gece bir diğer ailem, kıymetlimiz Beykoz Leo Kulübü'nün başkanlığını muhteşem bir başkandan anlamlı bir törenle devraldım. Dilerim kulübüme layık ve kendimiz dışında birilerine faydalı olabileceğimiz bir dönem yaşar, zamanı gelince benden daha başarılı olacak bir dostuma bu görevi teslim edebilirim. Dün yanımda olup bu geceye şahitlik eden aileme, cânım kulübüme, bugüne dek yolumuzun bir şekilde kesiştiği tüm Leo dostlarıma ve "Lions Ailem" kavramının içini dolduran tüm Lion büyüklerime sonsuz teşekkürler. Güzel anlar o anı paylaşan kişilerce unutulmaz kılınır. Var olun! Allah utandırmasın diyerek hep birlikte çıktığımız bu yolda dilerim sevgimiz, saygımız ve hizmetlerimiz daima pekişir! #BeykozLeo #BeykozLeoKulübü ❤
A photo posted by Emir Aksoy (@aksoyemir) on

Bu arada fırsat buldukça İstanbul'ın dışına mini kaçamaklar yapmaya da gayret ediyoruz ki bu yaz yaptığımız ilk kaçamakta Merve ve bana pek değerli dostlarımız Aslı ve Umut eşlik etti, daha doğrusu biz onların planlarına dahil olduk. Ölüdeniz'i hep birlikte keşfe çıktık. Bu süreçte Kaputaş'tan Dalaman'a kadar olan bir hatta hem denizsel hem de lezzetsel keşifler yaptık. Yolu düşenler Ölüdeniz'e muhakkak gitsinler çok güzel bir deniz, koyun girişini kapatan bir kara parçasından mütevellit gerçekten de dalgalanma/bozulma ihtimali yok. Tekne turuna çıkarsanız çevre koyları da göreceksiniz tüm bölge deniz olarak pek güzel, Kabak olsun Kelebekler olsun işte hepsi bu civarlarda. Bu arada Kaputaş'a gittiğimiz gün resmen fırtınalı bir hava vardı ve biz Antalyalı ağırlıklı korkusuz bir grup olduğumuz için tabii ki dalgalara atladık ama cankurtaranlar sürekli tetikteydi. Dalgalarla boğuşup oynaşmanın keyfi yine de düz denizde yüzmekten çok daha fazla benim için.

A photo posted by Emir Aksoy (@aksoyemir) on

Lezzetsel keşiflerimize gelirsek bahsedeceğim mekanların ikisi de Fethiye'nin merkezinde. Biri Hilmi ki kendisi bir balıkçı ancak biz iki kez gitmemize rağmen sanıyorum hiç balık yemedik, sadece mezelere abandık, efsaneler çünkü! İki kez gitmemizin sebebi de Hilmi'nin şehirde iki ayrı dükkanı olması. Biri Balıkçılar Hali denilen ve ortada taze deniz ürünleri satılan ve etrafı restoranlarla çevrili bir avluda yer alıyor, enteresan bir yer, balığını seçiyorsun, hangi restorana oturduysan onlar pişiriyor falan. Diğer mekan ise efsane manzaralı deniz kıyısı bir yer, lezzetleri aynı, hizmetleri şahane. Deniz kıyısı demişken oradan Mancero'ya geçeyim. Burası daha et ağırlıklı bir yer, aynı kalite burada da var hem tasarımda, hem menüde, hem lezzette, hem hizmette. Zaten Hilmi'nin deniz kıyısındaki dükkanı ile Mancero komşu. Sonradan tatlı dilli garsonlardan öğrendik ki bu iki güzel işletmenin sahipleri ortakmış. Neyse giderseniz birine değil muhakkak ikisine de uğrayın. Bir de Camialtı Dondurmacısı var ki aklımızı çıkarttı, her gece gidip ikişer tur uzun uzun sırada bekledik, pişman değiliz. 

Konudan konuya atlamak gibi olmasın ama bir başka değinmek istediğim gelişme ise Karga'nın yeni derlemesinin yayınlanması! "Kompile Karga 5: Canlı" adındaki derleme isminden de anlayabileceğiniz üzere Karga sahnesinde gerçekleşmiş birbirinden güzel konserlerden derlenmiş farklı performanslardan oluşuyor. İçindeki tanıdık isimler bile heyecanlanmaya sebep: Bknz. Şirin Soysal, Hediye Güven, Nilipek, Hay Bin Kunduz, Yüzyüzeyken Konuşuruz, Sattas...


Daha yazacak milyar tane başlığım var bu geçtiğimiz iki ay içinde olan, ancak sanıyorum bunların hepsini yazacak vakit 3-4 güne tekabül ediyor. Ben de bu sebeple bu yazıyı burada kesiyor, önümüzdeki günlerde daha sık yazılar yazarak, bu yazıda değinmediğim konuları gelecek yazıların içine eritirim diye ümit ediyorum.

A photo posted by Emir Aksoy (@aksoyemir) on

Herkese iyi bayramlar! Söz daha sık yazacağım!