Pazartesi, Kasım 30, 2015

Nilipek. - 2015 - Sabah


Bir süredir Nil İpek ile ilgili (ya da artık Nilipek.) yazayım diyorum ama aklımdan geçenleri yazacak adam akıllı bir vakte muhtaç olduğum için erteledim hep bu yazıyı. Neyse bu kadarmış ertelememiz, artık yazmaya başlayayım.



Sabah albümü kısa bir süre önce yayınlandı! Albüm her yönüyle çok güzel olmuş, zaten olacağı da belliydi. Uzun süren titiz bir çalışma, canavar gibi ekip, kafası çalışan birkaç kadın, iyi niyetli insanlar işin içinde olunca sonuçlar da böyle oluyordur diye tahmin ediyorum, en azından böyle olmasını ümit ediyorum. Albümü buradan ve şuradan ücretsiz olarak dinleyebilirsiniz.



Dinlediğim albümlerde en çok önem verdiğim şeylerden biri her şarkının belli bir güzellikte olması yani kısaca tüm şarkıların (bence) güzel olması. Bu albüm de net bir şekilde her şarkısıyla bir şeyler anlatan, her şarkısı kendini sevdiren albümlerden, zaten takip edebildiğim kadarıyla müzik yazarları ve müzik camiasındaki insanlar da bu konuda benimle hemfikir. Bu hemfikirliğe normalde pek önem vermem, ancak konu Nil İpek olunca tarafsız davranamamaktan korkuyorum, o yüzden bu hemfikirlik Nil İpek özelinde önemli. Her şarkısı güzel bir albüme denk gelmek Türkçe albümler özelinde senede çok şanslıysam 10 albüm falan oluyor, dediğim gibi o da en iyi ihtimalle. Senede kaç albüm çıkıyordur Türkçe müzik piyasasında onu bilemeyeceğim ama... Bin mi beş bin mi?


Albümde beni en etkileyen şarkılar ismini albüme de veren şarkı Sabah'ın yanı sıra Durak, Bilmem, Gömülür ve etkileyici Sakin yorumu Hamur İşleri. Bu şarkılardan etkilenmemin melankolik müzikler sevmemle de alakası vardır muhakkak ki bu konuda depresif müzikseverlere ilaç gibi gelecek bir albümle de karşı karşıya olduğumuzu belirteyim. Nil İpek, evladım sen de okuyunca kırılma, Şapka da güzel şarkı, onu da seviyorum. Ben yavaş müzik yapıyorum diye hayıflanıyordum, Nil İpek'in albümü de hiç benim şarkılardan aşağı kalmamış neyse ki. Zamanla yavaş müziğin kitlesi büyüyecek böyle böyle.


Bazı şarkılar bana müzikten daha fazla şey ifade ediyor bu albümde. Mesela Bilmem, Nil İpek'in ilk adam gibi kaydını aldığı bestesi, o kaydın hikayesi hâlâ kulağımda, Uluç'un çaldığı solo, o solo için stüdyoda geçirilen vakitler... Veya Sağanak Yağmurlu Şarkı, Nil İpek'in bana bir vokal kaydı atıp "ben böyle bir şarkı yaptım ama sadece vokal partisi var" deyişi, sonra benim bir şeyler kaydedip ona atmam, sonra bir araya geldiğimizde şarkıyı gitarla kaydetmemiz, sonra şarkının bambaşka bir şarkıya evrilmesi ve albümün giriş şarkısı olması, Pürtelaş 3+1 kaydının başındaki bitmeyen konuşma, veranda, verandalar, verandalarımız... Bir diğeri Kınalıada yani klip parçası, Canberk, Yargın, Merve ile beraber enstrümanları ekipmanları alıp adaya gitmemiz, merdivenlerde oturup Polatlı'yı kaydetmemiz, karganın inanılmaz girişi, sonra gitmeden evvel bir köşkün önünde "bir de beni tek çek" tarzı Nil İpek'i çekmemiz ve o güne istinaden o çaldığı şarkının adının Kınalıada olması, kalması... Albümde olmayan Umut gibi daha nice şarkı, taslak, onların hikayeleri...


Albümü bir kenara bırakırsak Nil İpek'in müzikal yolculuğunda bu albüme gelene kadar geçen yolların çok büyük kısmı öyle tanıdık öyle birlikte gidilen yollar ki aslında. Emir Bey olarak Nağme ve Yargın ile çalarken Nil İpek'in ilk olarak bir şarkıda benle düet yapması ve birlikte Yeni Türkü'den Resim'i söylememiz, sonra onun da bu projeye dahil olması ve senelerce bana yardımcı vokal olması, sesimin çıkmasına yardım etmesi, zamanla kendimi birlikte müzik yaparken en rahat hissettiğim insanlardan birine dönüşmesi, ev provaları, ev videoları, ev konserleri, sahne konserleri, birbirimize atılan ilk kayıtlar, dandik taslaklar, bunu ne yapsamlar, hayallerin heveslerin hikayelerin dostların paylaşılması, hikayelerin bitmesi, yeni hikayelerin başlaması.


Albümü çevire çevire dinliyorum, dinlerken de gözümün önünden anlar, saatler, günler, yıllar akıp geçiyor aslına bakarsanız. Tufan ile denk geliyoruz bir noktada, sahnede birlikte çaldığımız birkaç değerli konseri hatırlıyorum. Sonra Berkay'ın eski müzik projelerinden ötürü müzikten soğuyuşunu anlattığı o güzel bol yürüyüşlü Kadıköy günü geliyor aklıma, İpek'le beraber Berkay ile birlikte çalma fikrine heyecan duyuşumuzu, sonra da çalışımızı anımsıyorum. Ozan aynı şekilde geliyor gözümün önüne, Müzik Kulübü ile tek katıldığım turneden kareler, Rock Korosu çalışmaları, Adana plakalı Focus, Tarabya'daki evde HTR çalışmamız, kendimle çalmaya kandıramadığım nadir insanlardan biri, erişilmez klavyeci. Sonra Can'ı düşünüyorum, onunla çok ortak hatıram yok galiba, Nil İpek'in hikayelerinde gitarhiro olarak geçen biri olarak kodlamışım kafamda. Nil İpek'in ilk konseri geliyor gözümün önüne. Emir Bey konseri için 60 m2'den (tabii o zamanlar eski yerinde Benetton'un sokağında) Volkan Abi'den tarih ayırtışımı ama sonra konser tarihiyle seramik fuarının çakışmasını ve konsere yetişmemin riskli hale gelmesini, Nil İpek'e "o zaman bu senin konserin olsun zaten Ozan ile çalışıyorsunuz, gaz olur size de" deyişimi daha doğrusu gaz verişimi, sonra konsere son anda dinleyici olarak yetişebilmemi ve Nil İpek'in Ozan ile verdiği o tatlı ilk konseri dinleyişimi hatırlıyorum. Asena'yı düşünüyorum, ilk tanıştığımız zamanları, 10 yıl öncesi falan yani, o günden bugüne geçen zamanları, yaptıklarımızı, yaptıklarını. Emir Yargın ile hep beraber kim bilir kaç konserde deliler gibi eğlenişimizi hatırlıyorum, hangisinin kimin konseri olduğundan bağımsız...


Sonra lansman gecesi Babylon Bomonti'nin o inanılmaz kampüsünün bir anda bizim lisenin bahçesine dönüşünü, tonlarca insan içinde göz alabildiğine Antalyalı insanı, büyüleyici ışıklar arasındaki etkileyici konseri, Merve ile Nil İpek'i "aman şimdi titredi titreyecek, yok yok galiba bayılacak, ay ağlayacak sanki" diye telaşla izleyişimizi, Ali'yi, Ayşe'yi, Eceleri, herkesi, her şeyi biraz hayal biraz gerçek, yeni uyanılmış bir düş gibi hatırlıyorum teker teker. Misal Yargın ile arkadaşlarımıza yıllarca Nil İpek'ten bahsedişimizi, bahsederken gözlerimizin parlayışını, "abi zaten tanıdığım en yaratıcı insanlardan biri" cümlelerini, arkadaşlarımızın zamanla Nil İpek'in hayranları ya da arkadaşlarına dönüşmelerini, değerli şeylerin paylaştıkça anlattıkça büyüyüşünü görmemizi, birlikte hayallerimizin peşinde bu dünyayı güzel bir yere çevirebilme ihtimalimizi sevişimizi.



Neyse albüm yazısı yazayım diye girdim, neler neler yazdım, bir türlü konuyu bağlayamadım, duygusallaştım, yaşlılıktan bunlar işte hep. Bir de ben uzun bir hikayenin sonucunda varılan bir yer gibi yazmışım albüm yazısını, aslında gerçekte daha yeni çıkılacak bir yolun başlangıcı bu albüm. Eminim Nil İpek yaptığı her işi en az bu albüm kadar güzel yaparak sonsuz yollar kat edecek daha, biz de kendisini mesafe olarak bazen uzaktan bazen yakından ama kalben daima aileden bir şekilde heyecanla, gururla, mutlulukla izleyeceğiz; bir yandan da "bak bu kız bizim arkamızda söylüyordu vaktiyle ehe ehe" diye kendisiyle dalga geçeceğiz. Çünkü dalga geçme duygumuz sevgiden daima daha ağır basıyor, Allah da bizi böyle yaratmış ne yapalım.


Bir de albümünde bana da teşekkür etmiş, beni yürüdüğü yolda ilk adımları atmasını sağlayanlar arasında saymış, zaten saymasaydı yazıklar olsun der bir tokat atardım yüzüne, hahahah. Ben de kendi albümümde sana teşekkür edeceğim dostum, merak etme, böylece kimsenin birbirine tokat borcu kalmayacak, az daha bekle.


Albümle ilgili diyeceğim son şey şu, bana verdikleri albümü, arabayı sattığımız aileye hediye ettim ve dedim ki "arabada çok güzel bir CD bıraktım, çok sevdiğim bir dostumun, dikkatle dinleyin, siz de seveceksiniz". Kendilerini bir daha görmedim ama güzel müzik yerine ulaşacaktır diye tahmin ediyorum, belki de çoktan ulaşmıştır.


Bu durumda bir imzalı CD'ye daha ihtiyacım var tabii. Mesaj alınmıştır umarım, hatta bir tane de Merve'ye imzalayalım lütfen. Ben yine yazarım gelişmeleri tabii ama Nilipek.'e benden bağımsız bir şekilde sosyal mecralardan ulaşmak isteyenler buralara buyursun, buraları takibe alsın:


Perşembe, Kasım 05, 2015

Analog Fotoğraflar Külliyatı


Bir süredir bu sene tab ettirdiğim filmlerden seçmeler yapıp yayınlayasım var, yani bir fotoğraf albümü olutşurasım var burada ancak elim değmedi. Elim de niye değmiyor anlamış değilim kol uzunluğum ve uzanım gücüm yüksek halbuki. Hep bu Facebook, Twitter, Instagram üçgeni insanı uzaklaştırıyor buradan. Neyse gördüğünüz (ya da okuduğunuz) üzre büyük oyunu bozdum ve yeni bir yazıya girizgah yaptım. Kalanını fotoğraflar anlatsın diyelim.

Y'ler Japon kardeşimiz Yashica'yı, B'ler Doğu Alman dostumuz Beroquick'i, Z'ler ise ailemizin yeni üyesi Sosyalist Sovyet Zenit'i temsil etmektedirler. Referans vermeden fotoğraflarımı kullananlara vallahi çok gönül koyarım. Ahahah.

Bir de kendime not, bundan sonra bu kadar çok biriktirmeden yapayım ben bu işi en iyisi.


Geçen sene Eylül, Rodos'ta gün batımı, Rodos'un batısında kalan minik adacıklar. (Y)


Bu da o diyarların Kelebekler Vadisi'nden bir adet Merve Hanımcık. (Y)


Bu da geçen sene ağabeyin damat tıraşından. (Y)


Deneysellik bizim işimiz dedirttiğimiz bir performans videosu hatırası ki hâlâ en beklenmedik yerde bu videonun muhabbetleriyle karşılaşıyorum: Emir Yargın - Çorap (Y)


Dostlarla Bursa yollarında su almaya durmuşken. Evli çiftler olarak yeni evlenenlere desteğimiz tam. (B)


Bu kareden az evvel Merve Hanımcığımı küstürdüğüm için kendisi kameraya bakmayı reddetmişti. (B)


Ailece çıkılmış bir Anadolu Feneri turnesinden. (B)


Bu da anneme bayram ziyareti temalı çalışmam. (B)


Belli aralıklarla Galata Kulesi'ne çıkmak gerek. (B)


Merve Hanımcığım yelkenlinin önünde. (B)


Geçen seneki hizmet aktivitemizden Beykozlu kardeşlerimizle hatıra pozu. (B)


En sevdiğim İsveçli müzisyenle turistçilik. (B)


Hayatımın anlamlarından bir diğeri. (Y)


Kadıköy. (Y)


Biraz daha Galata Kulesi. (Y)


Az biraz da Sarayburnu. (Y)


Adeta bir film seti gibi korunmuş Rodos'un sur içi muhiti. (Y)


Adeta değil hatta direkt film seti. (Y)


Sadece manastırdan müteşekkil bir adacık. (Y)


Yaz, deniz, tatil, mutluluk, aşk ve daha pek çok güzel şey. (Y)


Ünlü Osmanlı balon üfleyicilerinden Orçun Efendi Hazretleri.


Test kitapları ve eski kitapların bitmek bilmez savaşı. (B)


Dev gemiye kafa atan minikler. (B)


Caddebostancılık. (B)


Çamlıca tepesi, yeni imparatorluğun başkenti. (B)


Yeleme'de amcam ve yengeme yaptığımız sürprizden bir kare. (B)


Bacaks! (B)


Bir şehrin en önemli yapıları, şüphesiz otoparklarıdır. (B)


Tezveren Dede ile Tezalan Anne. (B)


Yashica'nın şu renk ve netlik kapasitesi beni her seferinde kendine aşık ediyor. (Y)


En sevdiğimi şey: Vapur. (Y)


Merve Hanımcığımla tatilci pozlar. (Y)


Yıkılmadan evvel bir hatıra kalsın fotoğrafı. (Y)


Şu köşede dur da bir fotoğrafını çekeyim evlat pozu veren Hazal. (Y)


Müziğimi güzelleştiren dostlar Kutay ve Gönül. (Y)


Geçenlerde birinin evlenerek gruptan ayrıldığı Gergedan Kadınlar adlı pop grubu. (Y)


Güzel insan, güzel dükkanında. (Y)


Uyuyarak albüm yapan dostumuz Nil İpek. (Y)


Canlar, cananlar. (Y)


Şu günlerde sadece iki dala dönüşen efsanevi dostumuz. (Y)


Annecik. (Z)


Ağabey ve yenge hanım. (Z)


Madem evli çiftleriz neden birbirimize gitmeyiz adlı fotoğraf çalışmamız. (Z)


Merve Hanımcığımdan bir vesikalık çalışması. (Z)


Denizlere çıkan sokaklar. (Z)


Bu da mayosuz bir boy fotoğrafı çalışmam. (Z)


İnsanların kendilerini çekmek dışında araç sürerken hiç kullanmadıklarına inandığım dış bükey aynalar, aynalarımız. (Z)


Dedeler. (Z)


Kendi çiftliğimde bin kaplan gücündeyken ben. (Z)


Gerilim filmlerine kiralık terk edilmiş arazi ve köşk. (Z)


Ailecilik ve bayramcılık. (Z)


Çünkü biz bayramları uzun yollara çıkarız. (Z)


Mutlu aile pozculuğu. (Z)


Yenge hanımın mankenlik girişimleri. (Z)


Kobi Yerleştirme Sınavı'nın (KYS) sonuçlarını bekleyen ağabey. (Z)


Arabada netlik denemeleri. (Z)


Poz vermeyi seven bir martı kardeş. (Z)


Rıhtım'dan Haydarpaşa Hazretleri. (Z)


Merve Hanımcığımın güçlü profil fotoğrafı adayı. (Z)


Yaşasın çöplerin kardeşliği. (Z)


Albümlerin arasındaki en güçlü profil fotoğrafı adayım. (Z)


Bebiş. (Z)


Merve Hanımcığım ile netlemeceler. (Z)