Perşembe, Mayıs 23, 2013

Koşmak & Yüzmek


O kadar vaktim olmadı ki yazacak ve o kadar vakit oldu ki yazmayalı, ben de yıllar yıllar önce yaptığım gibi bir blog yazacağım, fotoğraflar koyup altına notlar düşerek. Buraya detaylıca geçmek istediğim nice olay oldu halbuki ama "zaman sadece birazcık zaman" problemim var bu aralar. Ecnebilerin time management dedikleri, bizimse aman sabahlar olmasın ya da hızlı yaşadı genç öldü dediğimiz bir kavram bu. Neyse başlayalım bakalım:


Taşoda Konserleri'nin provasını yapmıştık Uluç Bey'de, lokumlu ve çaylı. Güzel oluyor bu tip provalar, yakında bir tekrarını yapmak lazım. Hoş, konser yokken prova yapamama konusunda Emir Bey'den daha hünerli grup yoktur zannımca piyasada ama ne yapalım, deneyeceğiz.


"Hoş gelişler ola, Mustafa Kemal Paşa" diye bir marş/şarkı vardı küçükken öğrendiğimiz. Hatta ben sadece büyük harflerle yazabildiğim yaşlarda bir deftere yazmışım bunu, biraz hatalarım var tabi ama olsun ne yapalım. Ancak 4-5 yaşında hoş görebilirim yazım yanlışlarını. İşte Ege turnesindeki bu Mustafakemalpaşa tabelası bana tam da bunu hatırlattı, hoş gelen insanların tabelası da demek büyük oluyormuş.


Şimdi azıcık aklı ve deneyimi olan, daha doğrusu gözü gören bir insanın böyle bir dinlenme tesisine girmemesi lazım ama yolculuk belimizi bükmüştü, uzun yol çalışmalarının ardından ilk gördüğümüz yerde durmak istemiştik ve işte bu "urant"ta durduk. Hayatımın kesinlikle en kötü 5 yemeğinden birini yedim, Nuri Bey'le beraber hızla oradan uzaklaştık, karnımız doysa da hayalimizde bunu telafi edecek bir akşam yemeğiyle.


Denizli'de Şiir Otel bana böyle havalı, cibinlikli falan bir odayı uygun görmüştü. Bunu fotoğraflamasam olmazdı, bu arada yeni açılan bu otel hakikaten güzel, beklemediğiniz anda karşınıza çok güzel şiirler çıkartıyor ki çok şiir insanı değilimdir, yine de bravo dedirtiyor. Cemal Süreya'lar, Metin Altıok'lar...


Bu da İzmir'in merkezindeki otelcilere sinirlenip kalmaya karar verdiğimiz Kuşadası'ndaki buram buram 80'ler kokan otelimizin önündeki otopark. Nedense çok sevdim bu fotoğrafı. Paylaşayım dedim. Otel balkonundan deniz manzarasını herkes paylaşır hem efendim, mühim olan otoparkı çekebilmek.


Level Up açıldı! Biz daha resmi açılıştan bir kaç gün önce orada provalara başlamıştık gerçi. Çok güzel bir stüdyo burası, Ortaköy'de. Provadır, kayıttır, takılmacadır bu gibi konularda bundan sonra sizi Murat Bey'e nam-ı diğer Kzu'ya yönlendireceğiz. Siz de böylelikle başınız, beyniniz ağrımadan kulaklığınızı takıp steril steril müziğinize bakacaksınız.


Hızlıca hazırlanan güzel atıştırmalıklar adlı bu fotoğrafımı da tüm gençliğe armağan ediyorum. Karnım acıkıyor bu fotoğrafı görünce bir anda. Tıpkı Ilgın Hanım'ın bir dönem kullandığı profil fotoğrafının insanı susatması gibi.


Ve evet sonunda Korhan Futacı ve Kara Orkestra'yı canlı dinlemiş de bulundum, gayet keyifliydi, bir kez de Ghettovari bir yerde dinlemeden son kararımı vermeyeceğim ama hakikaten güzel müzik, güzel performans dedirttiler, bir de Tamburada ve Dandadadan çalarak gönüllerimizi iyice fethettiler. O zaman sıradaki parçamız Kara Orkestra'dan gelsin: Sapkın gücün sihirbazları gibi Abra Kadabra.


Geçen gün ofise bir yarım saat geç geldiğimde masamın üzerinde böyle bir çizim buldum, düşünün demek bir kaç gün gelmesem neler bulacağım, pek eğlenceli. Hohoyt.


Müthiş işler yapan müthiş insanlar var çevremizde, geçenlerde Elsa Hanım da bahsetmiş etrafınızda ilham verici insanların olmasının güzelliğinden. Öyle güzel eserler dinledik ki Gizem Hanım'ın sesinden! Neyse zamanla daha da dinlemeye devam edeceğiz umuyorum ki.


Burası da Level Up'ın camından görünen güzelim kilise. Hiç sormuyorsunuz ne yapıyorsunuz stüdyoda diye, Emir Yargın Efendi'nin Ghetto'da konseri var haftaya. Lansman'dan sonra ilk kez tam kadro sahne alacak, ben de gitaristliğini yapacağım tabi. Size kendi dahil olduğum konserlerde nadiren sunabildiğim üzere müthiş bir eğlence vaat ediyorum, 29 Mayıs Çarşamba Ghetto'da görüşelim.


Demiştim ya müthiş işler yapan müthiş insanlar var diye, bunu tekrar ediyorum. Uzunca seneler BÜTMK (Boğaziçi Üniversitesi Türk Müziği Kulübü) korosunun bir parçası olmaktan bir kez daha gurur duydum, şu metroyu hızlıca yaparlarsa sonraki dönemlerde yine bir parçası olmaya çalışacağım bu nadide koronun.


Gökyüzü bazen en beklemediğiniz yerlerde karşınıza çıkıyor ya işte o zamanlarda umudumu hiç kaybetmemem gerektiğine bir kere daha inanıyorum. Reelpolitik dünyasında bir romantik adlı yeni şiir kitabım da çok yakında tüm seçkin kitapçılarda.


Hayatımda ilk kez dönme dolaba bindim desem? O zaman sıradaki şarkı size gelsin: Lunapark. Tıklarsanız pişman olmayacaksınız, gizli efsane şarkılardandır. Fotoğrafta da gördüğünüz üzre heyecan ve mutluluk gözlerimizden okunuyor.


Atlıkarınca konusuna gelirsek, bence binilmekten ziyade fotoğraflanmak için icat edilmiş bir oyuncak, ne güzel değil mi hem renkli hem dönüyor. Gündemle ilgili yazıp bu güzel fotoğrafları kirletmek istemiyorum, iyice bok götürüyor gündemi. Aaa Emir Bey bok dedi. Evet, ancak siz utanmayın; bok içinde yüzdürenler utansın bizi.