Pazartesi, Mart 28, 2011

Lemür


Yazı yazacaktım, ve pek çok şey tavsiye edecektim ama üşendim, şimdilik birini tavsiye ediyorum. Çok güzel bir albüm, çok güzel şarkılar dinlemek isterseniz, hem de bunu kolayca internetten indirmek isterseniz ve bunun ayıp günah olmayacağını bilirseniz her şey ne de güzel olurdu değil mi? Sizi Lemur'un ilk EP'si ile başbaşa bırakıyorum o halde. Grupla aynı ismi taşıyan ilk EP'nin şarkıları kadar görseli de pekiyi notu alıyor. Azıcık araştırın öğrenin kimmiş bunlar diye, çok uzağa gitmenize de gere yok zaten. Tıklayın, indirin ve dinleyin.


Perşembe, Mart 24, 2011

Kelebek


Eve geldim, yemek yedim, azıcık hızlıca yedim ki berber kapanmadan yetişebileyim. Keza saçlar dökülüm yapıyor, kısa kestirsen ayrı dert, uzasa ayrı. Neyse arabayla çıktım, dükkan çok yakın zaten, kapanmadan yetişeyim diye. Berberin yan apartmanının önüne koydum arabayı, bu da Kalamış sahil yolundan Cadde'ye çıkan yol oluyor. Neyse berbere girdim, Bekir Bey ile dünya ve Türkiye politikası konuştuk, bu arada siyaset konuşmayı özlemişim ve berberlik ile taksicilik bu alanda en müthiş konuşmaların yapılabileceği mesleklerdir. Neyse ayrıldım dükkandan, arabaya bindim, bir saçmalık var kapıyı açınca ışık yanmadı, motoru çalıştırınca da farlar yanmadı. Ne oluyor diye elimle yukarıdaki lambayı yaktım ki direksiyonun ortasındaki hava yastığının olmadığını gördüm. Yok artık diye kafayı çevirdim ve sağ arkadaki kelebek camın da indirilmiş olduğunu gördüm. Yes diyerek indim arabadan, etrafında bir tur attım, civardaki arabalara baktım, tam arkamda park etmiş olan da aynı kaderi paylaşıyordu benimle. Ama onun direksiyonu sağlam, bagajı açılmış gibiydi. Neyse 155 arandı, bir buçuk dakika olmadan ekipler geldi bir kaç oto. Olayın 10 dakika içinde olduğunu duyunca biri hariç diğerleri civara dağıldı. Benim de arabayı incelediler bir süre sonra. En çılgıncası bu sırada oldu, telefonum çaldı. Ekranda Polis Memuru Halil yazıyordu. Yok artık diye açtım, Kadıköy'e davet etti beni amirim, şayet araba çalışır durumdaysa gel, burada tutanak tutup inceleyelim dedi. Bindim arabaya, farları yakamadım bir süre, silecekler çalışıyor falan, sonra anladım ki direksiyonu panele bağlayan bölme 180 derece kanırtılmak suretiyle çevrilmiş, o yüzden far ve silecek kollarının yeri ve yönü değişmiş. Araba efil efil, dörtlüler ve sarı dolmuş tarzı iç lambam açık Kadıköy'e geldim, yolda hâlâ Onor Bumbum dinlemem de cabası. Sonra araçta parmak izi araması yapıldı, ifade alındı, tabi ki her devlet dairesinin vazgeçilmezi hemşehri memur ile tanışıldı derken bir kaç saat de telef oldu. Efil efil döndük. Saçları kestirelim derken, airbag'den olmak diye bir atasözü ürettim bu akşam. Nesiller boyunca kullanın emi. Halbuki not defterim dolup taşmıştı buraya yazacaklarımla ilgili. Neye niyet neye kısmet demiş kuşaklar önce bir ata. Feneryolu'ndan bildirdim.

Pazar, Mart 20, 2011

Bir 60m2 Konseri


Geçtiğimiz haftanın ikinci iddialı konseri olan Emir Bey'in 60m2 konserini de atlattık. Bundan sonra tanıdığım ve güvendiğim insanlar dışında sahneme konuk çıkartma girişimim olmayacak. Beni sevmeyen adamdan bana da müziğim(iz)e de hayır gelmez ilkesine büründüm. Aslı Hanım'ı konuk ettik, hatırlarsınız kendisi ile evde bir Suç Bende videosu çekmiştik, bizi kırmadı ve gelip sahnede de söyledi bizle bu doksanlar klasiğini. Hatta artık standart denilebilir pop alanında böyle bir şarkıya. Herkesin tepkisi benim gibiydi, "Aslı Hanım'ın sesini ne de çok özlemişiz."

Konserde benim beş adet bestemi çaldık, iki adet Onor Bumbum eseri, bir adet Nil İpek Hanım eseri, bir adet Emir Yargın Efendi eseri, bir adet de Vera şarkısı derken, iyice kendi tarzımızı, bestelerimizi, repertuvarımızı oturtuyoruz artık. Tabi ki sevdiğimiz şarkıları da çaldık Yara gibi, Değirmenler gibi, Yani gibi; ama besteler daha ağır basar oldu repertuvarda ki bu güzel bir şey. Eşimiz dostumuz bizi yine yalnız bırakmadılar, gelebilenler geldi, gelemeyenler başarılar diledi.


60m2'ye gelirsek, gerçekten hoş bir yer, Volkan Bey de bize hoş bir şekilde ev sahipliği yaptı. Biz ev konserlerine alışık olduğumuz için daha da hoşumuza gitti 60m2. Hasılı kelâm olumlu tepkilerle bitirdik konseri, sonra da vakti olan dostlarla birer çay içtik dağıldık. Umut Bey konser sonrası bana arabasını bağışladı artık ne kadar beğendiyse konseri siz düşünün.

Cumartesi günü ise ailecek sinemaya gittik Çınar Ağacı filmine. Oyunculuklar baya hoş, film de keyifliydi. -benim yüzeysel sinema kültürüm oranında bu cümle değerlendirilsin- Bir de çocuk oyuncu var Osman'dan kat kat iyi ve yakışıklı kimse kusura bakmasın. Akşam da Sevda Hanım'ın doğum günü organizasyonu için Kadıköy'de toplandık. Ekin Bey, Olcay Bey, Deniz Bey, Melis Hanım olarak. Umut Bey ve bir diğer Melis Hanım da katıldılar, çok güldük gece.

Bugün de evde dinlendim, müzik falan dinliyorum, keyfim yerinde, havaları saymazsak. Merve Hanım'ın çektiği konser fotoğraflarından komik bir kolaj yaptım, onla eğlendim falan.

Not: Bu da Mispis üyelerinden Berk Bey'in bir canavarlığı, buyurun dinleyin.

Çarşamba, Mart 16, 2011

Bir Nublu Konserinin Ardından


Nublu güzel bir yermiş hakikaten, sırf oturmak için değil çalmak için de. Aldığım duyumlara göre oturularak dinlendiğimiz için herkes daha dikkatli dinlemiş konseri. Sevmişler mi sevmemişler mi, sıkılmışlar mı ne olmuş artık orasını bilemem. Sakareller'den sonra, bence bir Emir Bey konseri de olmalı bir ara Nublu'da hele böyle oturma düzeni varken. Emir Bey demişken, Cuma akşamki konserin bir diğer haberi de burada mevcut:


Bir de ilk sıcak havada şort giyen adam takdir edilesi adamdır. Böyle bir karizmam olsun diye kaç fırın ekmek yesem nafile bir çabadır bu da. Facebook yine yeni saçmalıklar peşinde ki bunlardan ilk fark edileni Enter tuşunun öneminin arttırılması ve etkinlik davetlerinin tekrar bireysele dönüştürülmesi. Umarım bir kaç güne düzelir, düzelmezse de başka yöntemler bulunur. -Facebook'a yersiz atarlanmak.-

Pazar, Mart 13, 2011

Lakş


Şimdi geçtiğimiz günlerden birinde artık benim de bir twitter hesabım olmalı diye düşünmüş olmalıyım ki bir hesap oluşturdum. İnsan bilmediği şeyden korkar şeklinde yaklaşıyordum. Profilimi düzenledikten sonra bir süre hiç bir yere basmayıp sadece basabileceğim seçenekleri okudum. Sonra takip et butonunu kullanıp ilk göze çarpan eşi dostu takibe aldım, sonrasında olaylar gelişti. Hasılı kelam twitter kullananlara duyurulur, orayı biraz bağlantı havuzu gibi kullanacağım ve hesabım da budur:


Merak eden olursa buyursunlar. Bu hafta sonu da en az bir hafta içi kadar yoğun geçince pek dinlenemedim. Cumartesi evdeki işlerimi bitirip sokağa çıktım, Ediz Bey ile buluşup Galata Kulesi'nin altında kule sırası manzaralı bir kahvede oturduk. Üşüyecek kadar uzun süre oturup, bayılacak kadar çok çay içip, kendimizi celebrity hissedecek kadar da eş dost ile karşılaştıktan sonra, en ucuz yemeği yedik, birer kahve içtik ve ayrıldık. Güzel geçen bir vakitti, keyifli bir sohbetti. Sonra Sakareller provası için buluştuk. Önce baya konuştuk keza bu hafta Nublu konseri var, başka konular da vardı gündemde. Tam stüdyoya geçerken hatırladım ki gitarı konser sonrası Peyote'de bırakıp almamıştım. Pedal çantası ve trampet de orada kalmış. Değişik bir çalışma oldu o yüzden ama oldu.


Bugün ise sabahtan kulüp toplantısı ile güne başladık yaklaşık üç saat sürdü, hava mükemmeldi ayrıca. Dostları görmenin verdiği bir güne güzel başlama durumu öğleden sonra yerini şiddetli koşturmaya bıraktı. Fenerbahçe'den eve dönüp, kıyafetimi düzenleyip, gitarımı alıp karşıya doğru yola çıktım. Umut Bey'in evine gittik Emir Yargın Efendi ile. Uluç Bey de gelecekti, bu sefer de cuma günkü 60m2'deki Emir Bey konserinin provasını yapacaktık. Uluç Bey gelemedi. Biz çalıştık. Sibel Hanım ve Paşa Bey uğradılar bir ara. Sonra bir şeyler yedik, eve döndüm. Sabah 10.00'da çıkılan eve akşam 22.00'da dönmek beni üzüyor. Merve Hanım da dedi ki "gençsin, yorulacaksın tabi" ben de ekledim "bu yaşta yapmayacan da ne zaman yapacan" diye.

Fotoğraf: Nil İpek Hanım'ın fenalaştığı ve Ali Bey tarafından saha dışına taşındığı dört numaralı ev konserimizden bir hatıra. İmre Hanım çekmişti. Unutulmaması gereken bir an.

Perşembe, Mart 10, 2011

Konserler


Haftaya adeta delidıkşın* geçecek gibi. Bunun sebebi iki büyük konser her şeyden önce. Sonrasında mesai de var. Hafta sonu da provalar desek. Sizlere de birer bağlantı sunayım bu mühim etkinliklerle ilgili, umarım benim heyecanlandığımın birazı kadar başkaları da heyecanlanır:



Geçen Sakareller konseri de pek keyifli geçmişti, başka müzisyenlerden, hele ki bunlar değer verdiğim müzisyenlerse, olumlu yorumlar almak çok mutlu edici gerçekten. Nasıl bir düşünce fikir var insanların aklında Sakareller'le ilgili bilmiyorum ama konsere gelen hemen hemen herkes, beklediğimden iyimiş gibi enteresan bir yorum yapıyor. Sorun ya grubun adında ya da bende yani insanlar beni iyi müzik yapan bir gruba yakıştıramıyorlar. Halbuki ben daha tanışmazken bile hayrandım Sakareller'e. Tanıdıklar iyi müzik yapacağıma güvenmeseler de iyi müzik dinleyeceğime güvenirlerdi. Enteresan işte. Ben bir şey demeyeyim ama bir şans verin gerek Sakareller'e gerek Emir Bey'e. Gelin bir dinleyin, müzik en iyi canlı benli olur, sahnede bir ışık görür merak ederseniz zaten albümü de dinlemek istersiniz eminim.


Bir de Kadınlar Günü ile ilgili bir şeylere bakıyordum internetten geçen gün. Bu aralar her yerde ama her yerde daha da çok görüyoruz ne yazık ki kadına karşı şiddeti. Adetim değildir gündemle ilgili yazı yazmak, takip edenler bilir. Aklıma bir olay geldi ama, 2 sene ya da 3 sene önceydi, yazın Üsküdar'da iskeleye doğru yürüyorduk caminin önünden. Üzerimde biraz dar kesim bir tişört vardı, boynumda da şal. Tanıyanlar bilir severim yaz kış boynumu kapatmayı soranlara da ses tellerim çok narin der eğlenirim. Üzerimdeki kostüm bazı ayıların ilgisini çekmiş olmalı ki yanımdan geçerken delici bakışlar attılar bana. Bu bakışlar karşı cinsi ya da aynı cinsi beğenme, hoşlanma, etkilenme bakışları değildi, çok daha ağır buraya yazmasam iyi diyeceğim cinsten bakışlardı. Yanımda annem vardı, bana bakanlar hemcinslerimdi, İstanbul'un en muhafazakar semtlerinden birindeydik ve biri küfretmiş kadar kötü hissediyordum kendimi. Psikolojik şiddet bu olmalıydı herhalde. İşte o gün bunu her gün sadece kendisi olduğu için yaşayan milyonlar var diye düşünmüştüm, hâlâ düşünüyorum, Allah böyle düşündürten, bu zihniyette olan, bu zihniyette insan yetiştiren herkesin belasını versin ki bir gün gerçekten düzgün bir toplum olalım eğer belasını bulmayan 3-5 kişi kalırsa geriye.

Ne diye başladım, ne diye bitirdim yazıyı, nasip işte. Ne oldum dememeli insan. Hahah. Bu aralar elimde çok güzel fotoğraflar var da yazı yazacak, fotoğraf koyacak vakit olmuyor işte, hayat.

Pazar, Mart 06, 2011

Bilmem *


Geçtiğimiz hafta her hafta olduğu gibi 87 milyar farklı şey yaptım. Bazı haftalar 93 milyar kadar farklılık yaptığım da olmuştu. Pazar günü havaalanına gitmemle başladı her şey. Finlandiya'daki müzik kampından dostum Chiara Hanım ve arkadaşı Pietro Bey İstanbul'a geliyorlardı bir kaç günlüğüne. Çok enteresan iki sene sonra tekrar karşılaşmak. Ilgın Hanım onların hostel sponsoru oldu sağolsun. Ben de salı günü işe başlayacaktım, sonradan öğrendim ki aslında perşembe günü başlayacakmışım. Lakin aradaki bu boşlukta sürekli belgeler peşinde koştum. Artık resmi olarak mezunum. Bu fotoğraf da buna alamet, benzerleri için tam buraya tıklayın.


Pazartesi günü turist dostlarla vakit geçirdikten sonra, salı ve çarşamba günü diğer işlerime koşturdum, en son kendilerini çarşamba akşamı gördüm ve vedalaştık. Sonrasında perşembe günü ne yazık ki arabalı bir şekilde işe gitmek durumunda kaldım. İlk günden geç kalınmaz köprü trafiği başlamadan yola çıkayım diyerek 06.30'da yola çıktım. 07.00'de Nişantaşı'nda park etmiş durumdaydım. Çıkayım dolanayım bir buçuk saat dedim, kalktım bir tur attım ama hem hava çok soğuk hem sokaklar bomboş hem de dükkanlar kapalıydı. Arabaya geri dönüp saat kurup bir saat uyudum, kamyoncu tarzı bir hareketle. Sonar 08.00'de uyanıp yeniden güne başladım hiç bir şey yok gibi. İlk gün sonunda Eylül Hanım, Sema Hanım, Aslı Hanım ve Batu Bey yemeğe çıktık, benim geçmiş doğum günümü kutladılar. Onlarla bir de kahve içtik sonra eve döndüm ki bu noktada en önemli ayrıntı ispark'a verilen 17,5 lira park parası oldu.

Cuma gecesi pek sevgili dostum Merve Hanım'ın evinde 4 numaralı gerilla ev konserini gerçekleştirdik. Bunlara Ferhat Bey'in katkısıyla artık "unplugged terlik sessions" denilebilir dünya müzik camiasına hitaben. Konserde altı kişilik kadromuzdan iki kilit isim eksikti Uluç Bey ve Nağme Hanım olmak üzere. Dinleyenleri bilmem ama bizim çalanlar olarak kulağımız çok alışmış onlara. Ayrıca pek çok komikliğe de vesile oldu bu konser. Kendi bestelerimden olan Kuğunun Şarkısı'nı çalarken girişte bastığım yanlış akor, kontrol edilemez bir gülme krizine dönüştü ve şarkıyı kahkahalar atarak kestik 35. saniyesinde, sonra gülme arası verdik ve geri geldik falan. Konserin en müthiş yanı bis oldu. Ben alenen dedim ki biraz daha alkışlayın ki bis yapalım ve dinleyenler de bizi kırmadı. Emir Yargın Bey gitarist ve solist oldu ben ise ritimzen, böylelikle Kemik Abi'yi çaldık. Çok inanılmazdı bence.


Cumartesi'ye geldiğimizde komik gelişmeler sonucunda Derya Hanım'la tanıştım ki kendisi Akbank Sanat'ın yöneticisi olan kişi. Adete bir röportaj yaparcasına aklımdaki bir iki şeyi sordum ve hem çok nazik hem de detaylı cevaplar aldım. Ne hoş, ne yetenekli insanlar var diye düşünerek oradan uzaklaştım buluşma sonunda. Sonrasında Redbull Music Academy'nin çalıştayına gidip Onur Bey'i dinledim, sahnede canlı canlı müzikler oluşturdular, anlattılar. Daha sonrası ise Emir Yargın Bey ve Melis Hanım ile, Nil İpek Hanımların yanına gitmek oldu. Onlar da Deniz Hanım ve Ergin Bey'le oturuyorlardı Lemur olarak. Hoş beş ettik sonra onlar mekan turuna çıktı, biz de Tünel' yöneldik. Ben oradan stüdyoya geçtim, eşyaları toparlayıp Peyote'ye geçtik ordan da, ses ayarlama yemek yeme derken, Sakareller'in konser saati geldi çattı. Umut Bey, Emir Yargın Bey, Onur Bey, Ali Bey, Nil İpek Hanım, Melis Hanım, İmre Hanım, Zafer Bey, Çağlar Bey gibi pek dostâne isimlere çaldık ki keyifliydi gayet bu durum.

Bugün bu saate kadar evdeydim, artık bir yaş daha be bir iş daha büyüğüm, bir kaç konser kadar daha da deneyimliyim. Ahahaha. Neyse, sevgiler.

* Ayrıca bu şarkı gerçekten inanılmaz, dinleyin ve indirin biraz daha dinleyin.