Perşembe, Ocak 25, 2007

Eysean Dosyası

Blogger buluşmalarımıza bir yenisini daha ekleme kararıyla çıkmıştık bugün yola. Rüzgar yemiş bir şekilde Galatasaray Lisesi' nin önüne gelmiştim tam bu noktada Emir Bey' i aradım bir miktar onunla konuşuyorduk derken daha telefonu kapatmadan sağdan yaklaştı beklediğimiz bayan. Parmağımla -ne yazık ki- bir dakika işareti yaptıktan sonra ki bu noktada kendisi birşeyler demiş ve anlamamıştım, telefonu kapadım. Merhabalaştık, hâl hatır sorduk ve meydan istikametine yürümeye başladık. Bir yandan yürürken bir yandan da sohbet ediyoruz tanışıyoruz ve Uçan Ev' e gitmeye karar verdik, dikkatli insanlar bir kaç gün önce aynı mekanın üst katındaki tabu yenilgimizi gözden kaçırmaz. Sonra oturduk, bir şeyler içiyoruz bir yandan da artık öğrencilik hayatı, müzik zevkleri ve blogger camiası hakkında sohbet ediyoruz. Vallahi herkesin kulağını çınlattık şu linklerde gördüğünüz. Hemen hemen. Eysean Hanım' ın linklerindekilerin de kulaklarını çınlattık. Çok keyifli sohbet ettik eğlendik güldük bolca, derken Ezgi Hanım geldi evet evet deli olan, gençler tanıştı kaynaştı, sohbete devam ettik ve Erdinç Bey de katıldı bize vaktiyle benim kahve döktüğüm beyaz kazağıyla. Sonra o da tanıştı bizimle ve Ezgi Hanım' ı hırpaladı bir miktar ki Ezgi Hanım da hak ediyor yani bunları. Bundan ziyade bir şeyler yememin vakti gelmişti makarna yedim, sonra bizim grubun artık tanıdık sayacağınız simaları Egecan Bey, Tuhaffiye Hanım ve Yasin Bey de geldiler. Efendim bu efendiler pek bir artist oldukları için sabahtan okulun yüzme havuzuna gitmişler bone takmışlar falan. Her zamanki kıvamda bir miktar daha sohbet ettik, onlar da birşeyler yedi, sonra baktım geç oluyor müsadelerini istedim bizim gençlerin, yanıma Erdinç Bey' i ve Eysean Hanım' ın aldım (eyşıın diye okunuyormuş) kalktım. Beraberce otobüs durağına gidip vedalaştıktan sonra görüşmek üzere de dedikten sonra, biz Erdinç Bey ile füniküler sistem sayesinde Kabataş' a indik ve Üsküdar motorunu yakaladık. Sonra da orda vedalaşıp vardık evlerimize. Şimdi yazının sonunda Eysean Hanım ile ilgili şahsi gözlemlerimi yazacağım :
* Ufak tefek bir insan,
* Oldukça da hanım hanımcık,
* Göz rengi şaşırtıcı hatta yer yer düşündürücü,
* Sohbeti doyum olmaz cinsten = kafadengi,
* Yolu uzun,
* Hanımefendi damgası yapıştırılabilir,
* Sıcak kanlı ve kaynaşmaya müsait,
* Sanıldığını aksine başlarda pek soğuk durmuyor,
* Lakin ben çok konuştum ürkütmüş olabilirim,
* Bir de umarım bizim gençlerle sohbete dalıp,
* Kendisini sıkmamışızdır,
* Tahminen burdan okuduğu sıradan bir günü canlı yaşadı,
* Tekrar buluşmak dilekleriyle,
* Yaşasın bağımsız blog kardeşliği ve dayanışması!NOT : Son maddede gaza geldim =)
NOT 2 : Ne zamandır 2. notu yazmıyordum nasıl yazılıyordu acaba, hah tamam, "Kimseye etmem şikayet, ağlarım ben halime" çalıyor fonda, pek hoş pek müstesna!
NOT 3 : Eysean Hanım, Erdinç Bey' i; Günsu Hanım' ın Selçuk Erdem unplugged larından tanıyormuş ne acı!

Salı, Ocak 23, 2007

Alakasızlıklar Silsilesi

* ajan scully ajan dogget
* erentalu renault
* bir taksim yapalım öyle girelim şarkıya
* gönül nedir bilene gönül veresim gelir
* calisamiyoruz.blogspot
* her kış tişört düşüncesi
(* müzik dinlerken eşlik edememe)
(* müzik grup ve hüzün)
* western - ö
* paşa gönlünüz bilir
(* barbaros bulvarı altgeçit hissiyatı)
* cevaplanmayan yorumlar
* selam vermeyen jukebox üyesi
(* yan walkmende yolculuk)
(* sigara dumanı / buhar / sis)
* davidof dido

Bu yukarı yazdıklarım nedir diye düşünüyorsanız cevabım şudur ki bunlar aklıma gelen yazılabilecek konular fakat muhtemelen aklıma geldikleri sırada ya çok yoğun oluyorum ya da sokakta oluyorum. Final dönemini atlattığımız için yazamamışım bunca şeyi, birikmiş. Telefonumda taslak mesaj olarak. Şimdi durun bakalım bunları bir yazıya çevirelim.

Amerikan filmleri her daim izleriz özellikle dizilerini daha çok izleriz sanırım, ben şahsen izlemem pek televizyona vakit ayırasım yok da. Neyse ben de ordan özendiğim bir olayı sizle paylaşmak istiyorum daha doğrusu halka yaymak ve bunu uygulamak istiyorum. Şimdi iki tane insan birbirlerine denk geliyorlar ve birbirlerine merhaba demiyorlar onun yerine ne diyorlar. Sıkali isimli olan öbürüne Ajan Dagıt diyor, Dagıt isimle olan da öbürüne Ajan Sıkali diyor ve bu esnade birbirlerini başlarıyla selamlıyorlar. Misal iskelede Egecan Bey' i görüyorum. Bundan kelli ben de merhaba nasılsınız yerine Egecan Bey diyeceğim ve karşıdan da Emir Bey cevabını bekleyeceğim. Vermesse de oyunbozanlık yapma boşuna mı o kadar niptak izliyorsun orda böyle selamlaşmıyorlar mı diyeceğim. Hatta ekleyeceğim The X Files da öyle. Hiç dikkat etmiş miydiniz peki Erentalu' nun harflerinin yerini değiştirirsek Renault yapabiliyoruz. Eren Talu da büyük mimarmış, meğersem bizim Hillside Su' yu da o yapmış. Peki ya sizin de içinizden koro şefi bir taksim yapalım öyle girelim dediğinde kalkıp İstiklal' e gitmek yemek yemek karnını doyurmak sonra da şarkıyı söylemek üzere çalışmaya geri gelmek gelmiyor mu? Benim geldiği oluyor. Gönül nedir bilene gönül veresim gelir, öğrendiğimiz şarkılardan birinin adı, annem ne öğrendiniz bugün dediği vakit cevap veremeyip dayak yemektense, şarkının ismini telefona not almaya karar vermişim, yalnız slogan gibi şarkının ismi her neyse konumuzla alakası yok. Batu Bey' in oda arkadaşları ile açtığı blogun adını da aynı şekilde hafızama güvenmeyip telefona not almışım. Blogları pek hoş olmasının yanı sıra bunun da konumuzla alakası yok. Peki peki sizde de şu olur mu? Misal vapura binmişsinizdir dışarda oturmuşsunuzdur, deli gibi rüzgar yiyorsunuzdur. Üstünüzdeki palto bile ellerinizi hissetmemenize engel değildir ki eller onun cebinde olmasına rağmen. Yahu biz yazın bir tek tişörtle nasıl sokağa çıkıyoruz diye düşünüyor musunuz bu noktada? Ben sık sık düşünüyorum, şaşırıyorum üstelik bir tek benim değil herkesin tişörtlü olmasına daha da şaşırıyorum ama yaz olduğunda kışın kalın giyinmeme şaşırmıyorum ki hiç. Problemim ne benim adamım ha? "More you give ö sound while saying western, more feels yourself pure blood American oh yeah holly shit." isimli bir kampanya başlatacağım lakin ne konuda ve neden henüz bilemiyorum karar verince çaldırırım. Sizin de bu tip bir fikir karşısında paşa gönlünüz bilir efendim demenizi rica edeceğim zira dünyada en sevdiğim kalıplardan birisidir paşa gönlünüz bilir. Birisi bana böyle dedi mi gönül veresim gelir, hatta paşa diyenleri de ayrıca takdir ederim, köküne indiğimizde babaannem -Allah rahmet eylesin- paşa torunum benim diye severdi beni, kendisi ağa kızıydı, bunun etkisiyle muhtemelen ki paşalar kadar da şımartırdı beni, 5 yaşındaki çocuğa her akşamüzeri türk kahvesi yaparsan, iğde ayıklarsan, bisküvit arası lokum verirsen olacağı bu, paşa da olur kariyer de. Bir diğer husus ki bu noktada agresifleşebilirim, yahu çok olmadı bir blog keşfettim ama müthiş güzel yazıları var, yorum da yaptım cevap vermedi ısrarla, kendimi sapık gibi hissettirdi sağolsun. Burdan kendisine -ki okuduğunu da hiç sanmıyorum- eyvallah diyor, diğer yarışmacı arkadaşlara başarılar diliyorum. Aynı şekilde kendimi bir garip hissettiren diğer olay da çok değerli müzik grubu Jukebox' ın değerli gitaristine 57 kez selam vermem ve hiç birinde farkedilmemem, karşılık alamamam, neyse tanımıyordur herhalde diye düşünüyorum halbuki biz kendisini severek izliyoruz gerek blog camiasında gerek sahnelerde. Neyse bir gün daha ciddi tanışırız demek Yasin Bey' in tanıştırmasıyla insanlar beni tanıdık saymıyor. Bir de hiç dikkat ettiniz mi bilmiyorum Dido şarkısının nakaratına girerken Davidoff dido diyerek giriyor sonra didoyu yakın arkadaşlarına da (anam, babam, yarim) söylüyor. Çok garip değil mi demek en yakını davidoff herkesden önce. Of of dediğinizi duyar gibi oldum artık uzatmayayım dedim.

NOT : O parantez içine aldıklarım var ya; size .... (art niyetli olmayın hemen yanlış anlamayın) Benim terbiyesiz olduğum görüldümü daha bu camiada? Diyeceğim o ki size yakın bir vakitte güzel bir öykü olarak dönebilir ya da öyküler olarak, onlarda bu potansiyeli gördüm de o açıdan ama bakalım ne zamana, bir de bir kayıt daha yapacağım yakında ama ciddi olacak bu sefer =)

Pazartesi, Ocak 22, 2007

Bey

Efendime söyleyeyim bugün de politikslerle toplandık kısmen. (Bu politiks de çok hoş laf Avukat Melis Hanım sağolsun.) Üsküdar' da Sanem Hanım ile buluşup çıktık yola, istikamet Rumeli Hisarı Kale' ydi. Öncelikle bir miktar çay bahçesi olan Kale' de oturup bizim gençleri bekledikten sonra -ki vapurdaki çay bugünkülerin hepsinden enfesti- onlar gelince esas Kale' ye geçtik. 8 kişiydik. Oğuz Bey, Aslı Hanım, Batu Bey, Sanem Hanım, ben, Esen Hanım, Özge Hanım ve Umur Bey' dik. Bunlar kuvvetle muhtemel politika bölümü hayatımdaki kor kadroyu oluşturacaklar. Neyse sürekli yedik. Bir de sürekli çay içtik. En keyifli yiyenimiz Batu Bey' di. Sonra kalktık Emirgan' a yürüdük. Azcık dinlendik ordan deniz seyrettik ve geldik Taksim' e. İddialı olduğumuz Tabu hususunda yenildik lakin bu sadece bir başlangıç diyorum ben. Sonrasında Tuhaffiye Hanım ve Melis Hanım geldiler ve biz de kalktık, onlar Buket Hanım ve Yasin Bey ile yeni ufuklara açılmaya gittiler ben ise sevdikimi görmeye. Gördüm de. Yazık evladım yorulmuş bitkin düşmüş. Sağolsun Ayşe Hanım' lar beni de Beşiktaş' a attılar. Neticede vardım eve. Lakin şu an farkettim ki yine gün özeti şeklinde yazılar yazar oldum. Çok gezince demek yazacak enerji kalmıyor. Ama bir iki önemli hususa değineyim bari yazının sonunda.* Bölümde durduk yere "Emir Bey" olduk yahu! Herkes bana bey diyor tövbe estağfurullah. Misal yanımdaki insana telefonda kim kimsiniz sorusu soruluyor, o da "Umur, ben, Aslı, Emir Bey" diyor. Yahu bizimkiler yani geçen senekiler duysa, görse bunu ağızlarıyla gülmezle eminim. Hatta durum o derece ciddi boyutta ki Sema Hanım bana takside dönüp senin soyadın bey mi dedi. Güldürdü bizi. Napsın o da haklı efendim bey aşağı bey yukarı. Bir de finallerde hoca ingilizce duyuru yaparken sixtyfive minutes demişti sınav süresine ve arkadan gelen sesle gülmekten ölmüştük ki ses : "Abi sixtyfive kaç ediyordu?" demişti. Bir kaç yazacağım güzel başlık var lakin, geniş vakit, açık zihin, sağlam beden gerektiriyor. Hayırlısı artık.NOT : "No one wins the fight" çalıyor feci gaza geldim, gidemezsem giderim buralardan.

Pazar, Ocak 21, 2007

Çok Şükür

Batu Bey' in de güzel bir anlatımla değindiği üzere finalleri bitirdik. Benim açıklayamadığım hislerimi de iletmiş sağolsun. Hani "bey" iz ya o açıdan =) Şimdi efendime söyleyeyim dün son final olan ekonomiye de atlattıktan sonra bir yemek yedik ve ardından İstanbul Radyosu' na yollandım. Solo hususunda istediğim şarkıların programa uymayacağı gerekçesiyle iptali beni yeni bir şarkı düşünmeye itti ve ben de "Mah Yüzüne Aşıkânım" adlı hat safhada güzel parçayı seçmeyi düşündüm. Şayet solom olursa 23 Şubat' ta olacak stüdyo konserine milyonları çağırmayı düşünüyorum. Neyse ardından İstiklal' de bir şeyler yedik arkadaşlarla ve bir miktar da oturduk, sonrasında Yasin Bey ile buluştuk ve Şişli' yi turladık. Sonunda vardık Buket Hanım' ın evine, başta Melis Hanım, Buket Hanım, Aslı Hanım, Yasin Bey ve bendik. Ve after finals home party başadı. Aslı Hanım politikacılarla buluşmaya gitti biz de kıyafet balomuzu saklambaça bağladık. Düşünün ev ortamındaki bir oyunda 3 elde 2 sobem var. O derece hünerli ve kamuflaj bir insanım. Sonra Yasin Bey ile gelenleri almaya çıktık, o Berker Bey' i alıp eve döndü, ben de Günsu Hanım, Moris Bey, Serhan Bey ve Erdinç Bey ile alışverişe gittim. Sonra döndük eve. Günsu Hanım yine düşmüş -hep düşer ama hep- o yüzden hafif sakattı. Sonra oturduk masaya, Yasin Bey o kadar komikti o kadar eğlenceliydi ki gülmekten yorulduk yer yer. Melis Hanım' ın şahsımıza yazdığı şiirler okundu. Çiğ köfteler, haydariler yendi, gençler rakı da içti. Fotoğraflar çekildi. Müthiş başlayan bu geceden ben erken ayrılıp -külkedisiyimdir de- döndüm evime. Şişli - Capitol 10 dakika trafiksizlik müthiş bir şey. Bugün ise finallerin ardından ne vakittir görmediğim sevdikimin maket yapması gereken kollarına attım kendimi. Ama az değil bir dikdörtgen bir de zekoraç kestim kartondan. 7 tane de cumba yan cephesi. Sonra Ayşe Hanım hamburger söylemiş onları yedik ki yerken gülmekten öldük. İlahi bu insanlar da müthiş eğlenceli. Sonrasında müthiş geçen bir gün, keyif, eğlence, sevgi. Sandalyede oturmanın bunca hoş olduğunu evvelden bilmezdim. Sonra eve geldim. Deli gibi çok konu geliyor aklıma yazı yazacak ama bu aralar biraz gezmekten vaktim kalır mı bilemeyeceğim. Yarın ki programım hisarda politikslerle kahvaltı ile başlayacak. İçimden bir ses Tuhaffiye Hanım ile Kadıköy' de bitecek diyor. Bakalım hayırlısı. Yoğun olmak zor iş.

Perşembe, Ocak 18, 2007

Sobeymiş Hıh!

Öncelikle şunu belirtiyorum siz beni sobeleyemezsiniz efendim ben ancak kendim çamlak çömlek patlatırım ya da ebe değilim der kaçarım ebeyi de sevmem. Ağzımı bozarım bak! Sobelenmişim ve ne oluyor yahu bu da nedir diye düşünüp olayın kökenini araştırmaya çalıştım kendimce. Beni sobeleyenden ziyade tesadüfen denk geldiğim Lavender Hanım' ın blogundan vardım köklere. Sanırım başlangıç Tekmetokat ve ardından Alttire. Neyse efendim benim hakkımda neyi bilmeyebilirsiniz diye düşünüyorum bir yandan bir diğer yandan da diyorum ki yahu ben kimi sobeliyeceğim herkes sobelemiştir şimdi birbirini.

* Madde 1 : Evin içinde gezerken -ki genelde pijamalıyım- beyaz yumuşak (spor) çorap giyerim her daim. Bu bana evde olduğumu hissettirir huzur verir bundan ziyade siyah eşofman ya da pijamanın altında iğrenç durur Fenerbahçe terliklerimi çekerim mis olur. Bazen boyunlu konvers giydiğimde bu çorapları çıkarmam bunlardan en sevdiğimin markası "Adiclas" tır. Çorap lastikli olduğu için bu uzaktan markanın orjinali gibi okunur iki çifttir bunlar. Bunu bilen çok az insan var dünyada ve 3 tane yamuk çizgi değil 5 tane var bu markada. Sıcacık ama.


şema1


* Madde 2 : Çalışma masamda oturuyorsam ders çalışmam genelde sandalyeyi iki ayğı üstünde geriye doğru iterek aynada kendimle oynarım, suratıma ya da saçıma şekiller verip kendi kendimle film sahnesi diyaloglarına girerim, misal gitar çalarken de herhangi bir kalabalık ortama hazırlık olsun diye ayna önünde çalarım bir diğer amaç bu noktada elime bakmamak ve bakmadan çalma konusunda gelişmektir lakin aynadan elime bakıp çok kopya çekerken yakalarım kendimi hani zekiyim ya ondan.


şema2

* Madde 3 : Telefonla konuşmaktan çok korkarım! Hele bu tanımadığım biriyse ödüm dalağıma karışır, tanıdığım insanlarla bile genelde mesajlaşırım az konuşurum. Çok yakınsa sorun olmaz ama onun dışında müşteri hizmeti servislerindeki bilgasayarla bile konuşmaktan korkarım bunun dışında bankaya, vezneye gitmekten de korkarım değiştirilecek bir mal varsa ya da bir ürünle ilgili bilgi / fikir alacaksam asla tek başıma gidemem çok nadir gidebilirim o zaman da kendimle gurur duyarım.

şema3

* Madde 4 : Karşımda insanlar bana bir şey anlatırlarken arada bilmediğim çok şey geçiyorsa ve bunlar önemsiz gibi duruyorsa bunları biliyormuş gibi yaparım sonra konunun bütününden bir kısmını anlarım bir kısmını da cümledeki kullanılışından anlamadığım kısımdan soru geldiği an patladığım andır. "Nasıl?" gibi boş ve her yere girebilecek bir kaç soruyla vakit kazanır kurtulamazsam da ha ben yanlış anlamışım derim. Bunu yaşatan kişi tanıdıksa durumu itiraf ederim bir süre sonra. Kısaltmalar, ingilizce sözcükler, şarkı ve grup adları bunları çok yaşatır bana.


şema4

* Madde 5 : Beni tanımayan insanlarla tanıştıktan ve samimileştikten sonra şayet başlangıçta beni küstah ve kendimi beğenmiş bulduklarını söylerlerse onlara ben de bir karşılık vermek isterim. Ama veremem hep içimde kalır. Yahu ben kendimi beğensem neee beğenmesem nee yahut ne küstahlığımı gördünüz diyesim gelir diyemem. İnsanların isimlerini çok hızlı unuturum yeni tanıştığım insanlara mümkünse gün içinde 3 - 5 kez tekrarlatır ve cümle içinde kullanarak aklıma yazdırtırım isimlerini. İsmini unuttuğum ve görüştüğüm insanların isimlerini sormaya cesaret edemem diyalog içinde geçsin diye beklerim. Çok beklediğim olmuştur, en acısı telefon numarası verirken yaşanır bu durumun. Karşındakini ne diye kaydedeceğini bilememek ve onun bu durumu farketmemesini sağlamak ölümcüldür. Allah kimsenin başına vermesin.


şema5

Sanki finallerim bitmişçesine yazdım bunca şeyi tövbe yarabbim! Neyse geçen geçer kalanlar bizimdir değil mi? Değil! Annem döver sonra. Sıra pas atmaya geldi. Lakin sobelediklerim umarım tez zamanda okurlar burayı. Emer Tey, Cheshire Cat, Saygı değer İndis Hanım. Benim sobelediklerimi başkası sobelerse küserim bir daha da oynamam.

NOT : Yahu çok fena bir adammışım ben onu anladım şu 5 maddeden sonra. Pismişim pis! =) Bir de paragrafın altındaki resimler olayı açıklar üstündekiler değil!

Cuma, Ocak 12, 2007

Kuple Kuple

Tuhaffiye Hanım geçen gün telefonda konuşup karşılıklı birbirimizi ikna etmeye çalışırken en sonunda bana "kapatalım telefonu bitsin bu iş" dedi. Biraz kaba mı bilmem. Aklıma geldi güldüm kendisini de özledim baya, bugün Yasin Bey beni yalnız bırakmadı sınav öncesi, gelip keyfimi yerine getirdi, ağzımın payını verdi, Allah da gönlüne göre versin şeklinde hayır duamı aldı. Daha evvelki günlerden birinde otobüste durakta farketmeyip kapılar kapandıktan sonra ayağa kalkan adam telaşla "yahu kaptan kapıyı açar mısın ben inemedim de" dedi. Çok hoş ve dürüst bir cümle. Üstelik az önce bir kısmını izlediğim hazırlık maçında Fenerbahçe, Antalya' da Ado Den Haag adlı Hollanda takımını 4 - 1 yenmiştir. Burdan Deryik Hanım' a selamlar sevgiler. Ahahaha =) Bu arada politika sınavım sanki vizelere nazaran daha iyi geçti ama dur bakalım. Ayrıca bölümdeki arkadaşlara gitgide kaynaşıyorum ki bu güzel bir şey yanı sıra bizim gençleri de çok özler oldum birbirimize bağımlı olmuşuz iki gün görmeyince farkettim.

Pazartesi, Ocak 08, 2007

Bari Müzik

Bu aralar elle tutulur bir şey yok yazacak haliyle hep evde olunca malzeme tükendi. Lakin ne zamandır aklımda değinmeden geçemeyeceğim. Cat Power' ı bilir misiniz? Ben de bilmezdim. Bir gün Jazel Hanım' ın blogundaki şarkıların arasında bir şarkısına denk gelip tanıdım. Fool diye bir şarkı. Ancak bu kadar güzel, temiz, huzurlu olabilirdi. Sonra Tuhaffiye Hanım' a sordum o herşeyi bilir hele de Cat Power tam Tuhaffiye Hanımlıktı. O da dedi ki o süperdir dedi, tek bir kadın o aslında dedi, vokalleri de o yapıyor, gitarı da piyanoyu da o çalıyor albümde dedi. Konsere de gelmiş vaktiyle çekingenmiş, bir ton zibidi türemiş konserde falan herkes tedirgin olmuş kadın küsecek diye. Neyse Tuhaffiye Hanım da Werewolf isimli şarkılarını gönderdi. Aynı muazzam huzur, rahatlık herşey var yahu. Hatta müthiş fotoğraflarıyla tanıdığımız Avukat Melis Hanım da bir blog açtı (kulağımıza çalınanlar) müzik ve albüm yorumları yapıyor, ona da vereceğim bu şarkıları bir dinlesin bakalım o ne diyecek, bir diğer hat safhada güvendiğim müzik otoritesidir de kendisi. Üstelik müthiş de yorumlamış iki albümü.

Bakmayın öyle tarz müzikler dinleyen birisi değilim oldukça sıradanımdır müzik konusunda ve genel kültürüm dardır. Ama sağolsunlar genişletiyorlar. Her gün (2 haftadır) sabahtan akşama dinlediğim müzik listemi yazayım hatta siz de bulun dinleyin.

My Sweet Prince - Placebo
Still Loving You - Scorpions
Werewolf - Cat Power
Dargın mıyız - Ezgi' nin Günlüğü
Le Vent Nous Portera - Noir Desir & Manu Chao
Jano, Mori - Vlatko Stefanovski & Miroslav Tadic
Sigaramın Dumanına Sarsam Saklasam Seni - Ezgi' nin Günlüğü
Gajdarsko Oro - Vlatko Stefanovski & Miroslav Tadic
Losing My Religion - Anouk
Who Will Take My Dreams Away - Angelo Badamalenti & Marianne Faithful
Gemiler Gibi - Ezgi' nin Günlüğü
Değirmenler - Şebnem Ferah
Hatıralar - Mirkelam
Shine On You Crazy Diamond - Pink Floyd
Jovano Jovanke - Vlatko Stefanovski & Miroslav Tadic
Ben Kimleyim - Mavi Sakal
İstanbul' da - Pinahni
Kalbim Bomboş - Cem Köksal
Beyrut - Ezgi' nin Günlüğü
The Blower' s Daughter - Damien Rice
Parissienne Moonlight - Anathema
Corazon Espinado - Santana & Mana
Fatal Tragedy - Dream Theater
Eksik Birşey - Ezgi' nin Günlüğü
Comfortably Numb - Pink Floyd
Fool - Cat Power
Ebruli - Ezgi' nin Günlüğü
I Know - Placebo
As I Am - Dream Theater
Protege Moi - Placebo
In A Manner Of Speaking - Nouvelle Vague
Gidiyorum Bu Şehirden - Sezen Aksu
Field Of Innocence - Evanescence
Naylon Sevdalar - Umay Umay
Tres Notas Para Decis de Quiero - Vicente Amigo
O Dünyada - Şebnem Ferah

Bu listeyi herkese tavsiye ederim, zaten benim kendi keşfettiğim5-6 şarkı vardır burada onun dışındakiler hep sağdan soldan gelen müthiş şarkılar bakıp da vay be ne tarz çocukmuş demeyin deyin ki vay be ne tarz arkadaşlı çocukmuş. Bir de listeye yeni duyup da beğendiğim şarkıları hiç acımadan eklerim. Her şarkıda aklıma birileri geliyor genelde bana gönderenler oluyor aklıma da gelenler. Ama şarkılarda düşünmek ne onları bana getiriyor ne de beni onlara götürüyor.

NOT : Son cümlenin son kelimesini çıkarıp üç nokta koyup anlatım bozukluğu sorusu yapsınlar.

Cuma, Ocak 05, 2007

Gramsci *

Erdem Bey' e (Yalnızlık Okulu' na) ithafen şarkı : Sensiz Olmaz. Eminim oralarda size bu sözleri düşündürtecek, söyletecek birileri geliyordur aklınıza sık sık. Aslında bu kaydı yeni yapmadım evvelden özel bir görev için yapmıştım fakat kayıt programımda bir problem olduğu için bunu koyuyorum size yeni bir şarkı yerine, ama zaten bloga koymamıştım evvelden =)İstanbul güzel şehir diyorum arada ya yanında sevdiklerinin olması büyük etken buna misal boğazda dolaşmaya çıkarız arada annem ve ağabeyimle ki bu büyük keyif verir bana. Sahil yollarına da bayılırım her iki tarafta da, sürekli sahil yolu gibi olsun hatta her yer! Bu arada sahil yolu demişken bugün Özge Hanım' ın doğum günü biliyor musunuz? Vallahi sırf bugün için kolaj yapmayı öğrenip birşeyler ayarlaycaktım ama öğretecek adam bulamadım artık böyle kuru kuru bir tebrikle yetinecek ne yapalım. Bu arada sahil yolundan Özge Hanım' a konuyu bağlayarak bir rekora imza atmış olabilirim.Dünyanın en şaşırtıcı mevzularından biri vuku bulmakta ve ben ders çalışmaktayım kısa bir süredir, misal dün grup çalışması yapmak üzere study ye gittik. Sanem Hanım -ki kendisinden Allah razı olsun- güzelce anlattı bize ta en baştan, gerçi son üniteyi yetiştiremedik ama artık beyin ölümü gerçekleşmişti. 14.30 - 19.00 hiç fena değil ha? Bu gençlere bir yemek yapsak şöyle bir öğrenci evinde ya da dışarda, ben de onlara gitar çalıp söylesem acaba beğenirler mi ki? Bu arada duyduğuma göre TDK ayrı yazılan her şeyi birleştirme kararı almış! Hayattada birleştirmem ki birleştireni de sevmem! -bir de mi sokabilseydim şu cümleye-Ama en güzeli şöyle üzerinize afiyet ayakları uzatıp "keyif eşşekte olur" kaidesini hiçe sayarak keyifle oturmak. Ayaykkabılarım biraz mes imajı yaratmışlar, mes de güzel birşeydir gerçi. Keyif demişken bu arada sağolsun Tuğçe Hanım' ın üşenmeyip gönderdiği Jovano Jovanke adlı parça müthiş, en bayıldığım tarz dehşet yetenekli klasik gitaristlerin enstürman çılgınlığı kıvamında ama duygusal en güzeli. Kendisine burda teşekkür ediyoruz ve sıradaki parçayı şu sıralar Manisa' da askerliğini yapan büyük kuzenim Hamit Ağabey' e gönderiyoruz. -yok öyle biri inanmayın Avukat Melis Hanım ve ben inanıyoruz o ayrı-Bu arada İstanbul şu açıdan çok güzel, Merve Hanımcık Antalya' dan döndü çünkü, hatta bugün TRT' nin çıkışına geldi, bugün TRT' de dünyanın en dik notasını içinde barındıran bir şarkı geçtik, çıkan çıkıyor vallahi, bırakacağım ben bu işleri =) Sonra İstiklal' de turladık bir iki sonra da eve geldim. Bu aralar blog dünyasında tırmanan bir trende ayak uydurup ben de yazımı Yasin Bey' i överek bitirmek istiyorum. Yasin Bey var ya öyle biridir ki nur yüzlü, ak sakallı, hoş sohbetli, vurduğu yerde gül biten, hafif hobbit hafif Haydarpaşa' da klibi çekilesi bir insandır. Kendisine taparız felan hatta Egecan Bey der ki bu konuda : "We tap you Yasin!" Gitar çalışı ise ben diyeyim John Myung siz deyin Nurhat Şensesli. Yasin Bey sen bizim herşeyimizsin!

* Politika çalıştık ya hemen illa bir başlıkta bir çalıştım havası vereceğiz!

Pazartesi, Ocak 01, 2007

Yeni Yıl Beklentileri

(2007' nin ilk yazısı - Tuhaffiye Hanım olsa bunu 70 kez yazardı)

Bu yıldan beklentilerim neler diye düşündüm :
  • Hiç bitmeyen karşılıklı sevgi ve saygı (Merve Hanım)
  • Ailemle ve arkadaşlarımla mükemmel ilişkiler
  • Derslerimde adam gibi başarı (ki çalıştım ilk gün)
  • Üşengeçlik karşıtlığı + programlı hayat
  • Kafama göre müzik yapabilmek
  • Ya da emrimde çalışan müzisyenler =)
  • Kendimi geliştirmek -her anlamda-
  • En azından 2-3 konser
Vallahi olmayacak şeyler değil isteklerim rica ediyorum olsun =)