Çarşamba, Nisan 28, 2010

BÜMK Turne 2010


Evet efendiler, az önce tekrar İstanbul'a dönmüş ve eve girmiş bulunuyorum. Pazar günü okuldaki provadan sonra akşam 20.00-20.30 gibi (sanırım) yola çıktık. Otobüsümüz silme rock korosu ve orkestrasından oluşuyordu. Tabi ki kısa süre içinde iki gitar çıktı -biri çok değerli müzisyen Uluç Bey'de diğeri bende olmak üzere- ve eller havaya repertuarı başladı. Bu durum feribotta temiz havayla kesilse de sonrasında baya devam etti. Gecenin sonunda Uluç Bey ve Tufan Bey'in Ozan Bey hakkındaki muhabbetleri dinlemeye en değer şeydi bana kalırsa. Yıllar süren yolculuk çirkin mola yerleri ile bölündü -Susurluk hariç- neticede Muğla'ya geldik bir şekilde. Otele yerleştik değerli koristlerimiz Tunç Kaya Bey ve Doğu Bey ile odalandık. Yemek faslı ve keyif faslının ardından üniversiteye doğru geçilmeye başlandı. Muğla Üniversitesi'nin eğitim boyutunu bilemesem de fiziksel olarak müthiş bir kampüs olduğuna kanaat getirdim. Ayrıca bir üniversitede gördüğüm en iyi konser salonuna ya da gösteri merkezine sahiptiler. Her zamanki gibi klasik, caz ve rock sırasıyla konserlerimizi verdik ve gece yarısı olay mahalini terk ettik. Yemek yedik, sonra nasıl olduysa bi beş dakikalık yukarı odaya çıkalım dedik ve youtube çılgınlığına tutulup bir kaç saat video izledik. Döndük sabah 06.30'a kurulan telefonumu o kadar duymamışız ki otobüsün kalkışından 15 dakika önce kapının yumruklanmasıyla uyandık, hazırlandık. İzmir yolu güzel geçti, İzmir zaten güzel, biraz dolaştık kumru yedik. Sahne Alsancak İskelesi'nin hemen önünde denize nazırdı. İzmirli dostumuz Mustafa Bey de bizi konserde yalnız bırakmadı. Tabi diğer konserlerin bitmesine kadar hava kararınca deniz kenarı rüzgarı 4-5 kat etkili olmaya başladı ve "biraz" üşüdük sanırsam. Sonrasında bir şeyler yedik ve otobüslere geldik. Susurluk'ta kalkıp bir iki lokma daha yedim; bir daha gözümü açtığımda Kozyatağı'ndaydık, indik ordan dörtlü taksi yapıp eve geldik. Melis Hanım'ın turne sonrası planı yatsa da bu kendisini sevmediğimiz anlamına gelmez.

Bu detayları bir kenara koyarsak, pek çok güzel insanla tanıştım, tanışmış olduklarımın bir kısmıyla da kaynaştım diyebilirim. Ayrıca kapalısı da açığı da birbirinden güzel iki ayrı iddialı sahneye çıkmış olduk. Tamam belki bir miktar yorulduk ama fazlasıyla değdi bana kalırsa. Müzik kulübüne olan sevgim pekişti falan filan. Şimdi olmasa da zamanla fotoğraflar olacaktır konuyla ilgili.

Pazar, Nisan 25, 2010

Sinir Harbi


Yahu geçen perşembe gününe Weimar to Berlin dersinin paper'ı vardı. Sonra bir şekil ertelendi bu paper ki o erteleniş şekli de ayrı komiktir, her neyse pazar deadline oldu. Ben de bu esnada uğraştım ettim, 1500 kelime gerekirken yaklaşık 2000 kelimelik hoş da bir paper yazdım. Neyse bu esnada Doruk Bey de yazdığı paper'ı bana göndermiş spell check yapayım diye, onun Word programı eski sürümmüymüş ne, yapamıyormuş hasılı kelâm. Ben de kendiminkini bitirdim yaklaşık iki saat önce, Doruk Bey'inkini de düzelttim sonra bu turnitin denilen siteye girdim. Efendim bu turnitin yeni moda garip bir sistem, siz paper'ınızı buraya yüklüyorsunuz, eğer plagirism varsa bu çakallar hemen online bir kontrol yapıp hocaya ihbar ediyorlar. Tamam iyi hoş her şey güzel; ben de girdim hesap açtım, bir saat dersin şifresini giremedim sonra girdim onu da, mailde ilk harf büyüktü gerçekte değilmiş. Sonra yükleme kısmına geldim, öncelik beyimin diyerekten ödev başlığına Doruk Bey'in ismini yazdım ve benim hesabımdan onun ödevini yükledim. Sonra bir baktım ki yükle seçeneği yok olmuş, yani bir hesaptan sadece bir ödev yükleniyormuş, kendiminkini yükleyemediğim gibi, kendi hesabımdan Doruk Bey'in ödevini atmış oldum, baya garip oldu. Bu esnada iki saat vakit geçti, hocaya da asistana da mail attım durumu açıklayan hatta iki ödevi de ekledim. Umarım bir aptallık yaşamayız, bu kadar uğraştım çok sinirleneceğim keza.


Bunun dışında yarın Müzik Kulübü ile turneye çıkıyorum, çarşambaya kadar Muğla ve İzmir taraflarında olacağım. Umarım keyifli geçer her şey. Bir de geçen Şair Levent Bey mesaj atmış sabah erken, mesajı okudum "yeni şarkı var olum" gibi bir şey; tekrar uyudum, rüyamda Ilgın Hanım Merve Hanımcık falan oturuyoruz, diyorum böyle böyle mesaj atmış adam, Ilgın Hanım da aman ne olacak melodi bulmuştur şiire, mail atar zaten diyor. Sonra uyanınca bilgisayarı açıyorum, Levent Bey mail atmış melodi kaydedip. Böyle bir rüya ve gerçek sürekliliği yok diyorum. Bir de Sakareller gerçekten en sevdiğim grup sanırım. Detaylı şeyler de yazarım yakında.

Cumartesi, Nisan 17, 2010

Çimlerde



Dün akşam bu haftaki üçüncü vizemden çıkmış, bitkin ama mesut bir halde çimlere inip -bu hafta ilk kez neredeyse- azıcık oturmaya karar vermiştim. Üstelik rock korosunun konserinin de sonunu yakalamıştım, neyse o kısımları atlayalım, birden rock korosunun insanları ve Uluç Bey'in gitarı ile müzik başladı çimlerde. Repertuar en güzeldi, sonra derken Ozan Bey de "gitarla" eşlik etmeye başladı derken Ergin Bey de bongo çaldı ve Tufan bey de cajon. Ben ordan ayrılırken topluluk yüz kişiyi aşmış ve pek çok Tarkan şarkısını tüm sesimle söylemiştim. İşte sanırım o an çimlere ve okula bir kez daha hayran kaldım. Bitmesin istedim, okul konusunda bu aralar gitgide daha duygusallaşıyorum, eski dostları zaten nereye koysam nasıl anlatsam bilemiyorken, bir de yeni arkadaşlar dostlar oluşuyor, iyice kopmak istemiyor insan. Çarşamba geceki Sabancı Üniversitesi çıkartmamızı merak edenler de buradan buyursunlar bu arada. Bir de evelki gün bindiğim taksici "emanetiyle" kaç kişiyi yere serdiğini açıklayınca taksiden atlamak istedim, neyse ki eve gelmiştik zaten, üzerinde yazı olmayan ve bol göçük olan taksiye binmeyeceksin arkadaş dedim. Bugün dinlediğim müzikler zihnimi çalıştırdı diyebilirim kısaca, konuk solistimizle baya vakit geçirmiş olduk böylece bu hafta biterken ve de arkadaş olduk.

Yazarın Notu: Nokta atışı yapmak ise paha biçilemez.

Cuma, Nisan 16, 2010

Sabancı Konseri


Müzikus'un düzenlediği akustik müzik gecesine katılmak üzere yola çıktık iki gün önce okuldan, ama öncesinde olayların gelişmesini anlatayım biraz daha geçmişe dönüp. Çok uzun zamandır okulda bir akustik müzik gecesi yapılsın diye uğraşıyordum, ama şanssızlıklar üstüste geldi ve olamayacağını öğrendik bunun uzun bir süre. Bu süreçte Umut Şimşekli ile bir kaç çalışma yapmıştık ve kendisi de bizle kontrbas çalmaktan keyif alır gibi duruyordu. Hatta ben bizim okulda konser olamayacağını söyleyince o da bizim okulda (Sabancı'yı kast ediyor) hazır yapılmışı var istersen soralım yer varsa orada çıkarız dedi. Böylece olaylar gelişti ve geçtiğimiz çarşamba gecesi yapılan konsere katıldık. Bunun için de pazartesi bir prova aldık Umut Bey'in evinde tam kadro. Emir Yargın cajon çaldı, ben gitar çalıp söyledim, Umut Bey yer yer kontrbas yer yer perdesiz bas gitar çaldı, Nil İpek Hülagü vokalleriyle bizi derinden etkiledi. Bir de tek şarkılık da olsa Melis Özgenç'i konuk ettik, karizmatik sesiyle söyledi ve biz çaldık. Komplike bir prova olmadı tabi ama çok keyifli geçti, birer kez çaldık şarkıları en azından.


Sonra çarşamba günü Umut Bey bizden önce gitmişti, biz de sınavım biter bitmez toparlandık ve yola çıktık. İkinci köprü ölümüne tıkalıydı biz de ilkini seçtik, yol uzun araba ise keyifliydi. Emir Yargın'ın albüm lansmanını yaptık Nil İpek ve Melis Hanımlara. Sonunda okula geldik, bir süre içeri girmeye çalıştık ve Umut Bey içeride bizi karşıladı. Emir Yargın'ın bizi hiç yalnız bırakmayan değerli dostları yine bizimleydiler ve en sevdiğimiz ama yıllardır görmediğimiz insan Can Kurban da geldi. Neyse bir şeyler atıştırıldıktan sonra konser yerine gittik, ufak prefabrik bir bina, içeri girdik bizden öncekilerden birileri çalıyordu. İçerisi hayalimizde canlanan ortam gibiydi. Sahne yüksek değil, seyirciler de odanın yarısında yerde bağdaş kurup oturmuş, dinliyorlar. Gayet hoşumuza gitti, biz de dinledik çalanları. Sonra biz çıktık sahneye, kurulum havalı oldu ve açıkça söyleyelim ki bu karizmanın çok büyük kısmı kontrbas'a ait. Sağolsun dinleyenler gitmedi, herkes dinlemeye devam ettiler, özellikle gayet sessizce merakla dinlediler ki çok rastlamadığımız bir durumdur bu. Keyifle çaldık söyledik. Ortadaki şarkıda Melis Hanım da geldi söyledi solosunu ve son parçalarımızı da çaldık bitirdik konseri. Güzel insanlarla tanıştık, bence güzel bir konser verdik. Bu da böyle bir anımız oldu. Ayrıca Nil İpek Hülagü ve Umut Şimşekli artık Emir Bey'in kemik kadrosuna dahil oldular.


Şarkılar:

Cennet Bahçesi
Aslında Bir Konu Var
Kuğu
Tanışma
Değirmenler (Melis Özgenç)
Nilüfer
Çorap
Yani



Emir Aksoy (vokal, gitar)
Emir Yargın (cajon)
Nil İpek Hülagü (yardımcı vokal)
Umut Şimşekli (kontrbas, perdesiz bas)
& Melis Özgenç (konuk solist)

Perşembe, Nisan 15, 2010

Yolunda



Sınav iyiydi, konser de güzeldi, en güzeli de yolculuk esnasında arabada güzel insanlar olması. Emir Yargın'la Kumburgaz'a gitmiştik evvelden o günleri hatırladım, üstelik bu sefer Nil İpek Hanım dostum ve Melis Hanım konuğumuz gibi iki güzel insan da bizleydiler, iyi ki de öyleydi. Blogger'ın kafası baya karışık bir de bu aralar, fotoğrafı büyütün. Konser yazısını daha detaylı yazacağım fotoğraflar gelince.

Pazar, Nisan 11, 2010

Hayırdır Hayır


Annem Antalya'daydı geçtiğimiz günlerde, rüyasında şöyle bir olay vuku bulmuş. Benim doğum günüm gibi bir şey varmış, arkadaşlarımdan aldığım hediyelere bakıyormuş annem de, hep simli, pullu, tüylü kadınsı hatta abartılı dışa vurumcu ve kadınsı şeyler, annem tam "senin arkadaşların da fazla oluyor artık" demiş ve benden "amaaan annaaaa" diye (kalın ses) bir cevap alıp bana dönmüş ki ben gayet transeksüelmişim. Kadıncağız ne yapacağını bilememiş. Ben de hayat bu ne zaman ne olacağı belli olmaz dedim. Geçtiğimiz günlerden bahsetmek gerekirse uç düzeyde ders çalışmaları saymazsak arada geçeriken uğradığım doğum günleri ön plandaydı. Dicle Hanım'ın doğum günü bunlardan en vurucusuydu sanırım. Pascal Bey'e 9/8'lik oynatma çabası gözlerden kaçmadı. Dün de Fırat Bey'in doğum gününe uğradım, Emir Yargın ile karaoke şarkısı seçtik Yanayım Yanayım'ı. Gerçekten ne kadar apaçi olduğumuzu gördük böylece, şarkıyı kimse bilmiyordu ve biz kendimizden geçerek söyledik falan. Bilmeyenlere tavsiye ederim. İsminin üzerine tıklayın dinleyin. Benim eller havaya listem zaten Hoşgeldin Yar (Fatih Ürek), Yanayım Yanayım (Babutsa) ve Resim (Ajda Pekkan) şarkılarından oluşur.


Geçtiğimiz cuma günü Sabancı konseri için ufak bir prova yapalım vokallere bakalım dedik, şöyle bir şey farkettim ki Nil İpek Hanım'la bu işi baya oturtmuşuz, benim bestelerimi böyle zorla öğretmek istemezdim kimseye ama o da öğrenivermiş (gerilla taktikleri), diğer şarkılar zaten oturması kolay şeyler. Baya sevindim, iyi bir takım olduğumuzu düşündüm. Bu konserde kendisi back vokal olmanın yanısıra solo enstürman gibi de davranacak, efendim mırıltılar olsun, doğaçlama geçişler olsun göreceğiz bakalım. Yaylı ve klavye açığımızı Nil İpek Hanım'ın altyapıları ile kapatacağımızı düşünüyorum. Bir diğer hoşuma giden olay ise konuk solistimiz Melis Hanım ile çalışabilmek oldu. Değirmenler parçasını söyleyecek Bülent Ortaçgil'den. Bence çok nev-i şahsına münhasır bir sesi var. Yani düzgün ses çok fazla insanda olan bir şey zaten, doğru sesleri basmak falan; ama karakterli ve karizmatik ses az bulunan bir şey diye düşünüyorum. Üstelik Melis Hanım'ın sesi şarkıya da gayet yakışıyor, sevdiğinden de olabilir şarkıyı bilemeyeceğim. Pazartesi günü bir genel prova yapacağız bakalım, umarım unutmayız da fotoğraf falan da çekeriz. Her konsere ayrı bir Emir Bey kadrosu ile çıkıyoruz bakalım hayırlısı. Bir de pazar pazar güzel müzik dinlemek isterseniz sizi şuraya yönlendireyim: Uluç Bey'i dinleyin.

Çarşamba, Nisan 07, 2010

Uyu Uyan*


Sınavlarımın dördünü geride bıraktığım şu günlerde dönüm bakınca en güzel geçen sanırım bugünkü yani dördüncüsüydü. Weimar to Berlin dersin adı, dersi sevdiğimden ya da çalıştığımız gençleri sevdiğimden de böyle düşünüyor olabilirim. 472 sınavıyla yoğun başlayan haftayı, onun gecesinde Sema Hanım'larda bugünkü sınava göz atarak devam ettirdik. Eylül Hanım ve Doruk Bey olmasaydı olmazdı. Bugün için aynı şeyi diyemesem de dün o güzeller güzeli havada sınava girmek bana çok koydu. Showband çok güzel bir şey, ilk kez deneyimledim. Açık konuşmak gerekirse evvelden çok olumlu yorum duymamıştım bu müesseseyle ilgili ben de kendim görmek istedim. Çok beğendim ama, konu, konunun işlenişi, şarkılar, orkestra, solistler, dansçılar, her şey çok başarılıydı, seyirci de! Günsu Hanım ile yetenek avcısı gibi arkalara oturup mırıl mırıl yorumladık konseri, iyice yaşlı tavırlarla. Bravo tüm emeği geçenlere diyorum tekrar. Şimdi önümüzdeki maçlara bakıyoruz, bu haftaki prova ve çalışmaları saymazsak -bunları saymayınca her şey daha kolay keza- önümüzdeki hafta pazartesi tarih vizesi, çarşamba 306 ve perşembe 455 vizeleri mevcut. Bir de çarşambanın akşamı büyük ihtimalle Sabancı Üniversitesi'nde bir Emir Bey konseri olacak. Süper bir maraton beni beklemekte. Merve Hanım'cık ile konuşuyoruz arada o iyi geliyor neyse ki, o da fena gezmiyor hani, ama o da benim gibi iş gezilerinde hep.

Cumartesi, Nisan 03, 2010

İlk Hafta Bitti


Şimdi sınavların olduğu ilk haftayı geride bıraktık, bu haftada aslında pek bir şey yoktu, biri evde yazılmak üzere iki adet vize mevcuttu. Önümüzdeki hafta da pazartesi ve salı var iki güzel vizecik daha, sonraki hafta ise üç tane mi var, sonraki hafta ise bir kaç tane ödev. Neyse buradan ne çıkarıyoruz bahar tatiline kadar öyle çok rahat etmece yok. Bunun yanısıra deplasmanda bir Emir Bey konseri olma ihtimali doğdu, işin içinde ben olduğum için her zamanki gibi iptal olma ihtimali çok yüksek ama yine de heves işte, gençlik. Bahar tatilinde sanırım iki koronun da turnesi var, nasıl ve neye göre bir seçim yapacağım meçhul. Yüreğimin götürdüğü yere gideyim iyisi mi, eheheh. Son iki gündür eve dönüş yollarında ayrı ayrı beni yalnız bırakmayan İpek Hanım ve Cansu Hanım'a da ayrıca teşekkür ederim, keza yollar yalnız olmadığım zamanlar daha çekilebilir oluyor. Pazartesi günü fotoğraf çekimim var, geçen pazartesi de var sanmıştım, tıraş oldum gömlek giydim bu tip aktivitelerim oldu ama meğerse bu pazartesiymiş. Kabul ederlerse Egecan Bey ve Ilgın Hanım'ı da yanımda götürmek istiyorum, bakalım.


"Çok saatler geçince hicranda, düşülür bir hayâle zevk alınır:
Belki hâlâ o besteler çalınır, gemiler geçmeyen bir ummanda."