Perşembe, Mayıs 29, 2008

Finallere Koş !



Geçtiğimiz günlerde yanımda ufak bir araştırma ve inceleme heyetiyle beraber marmarayı incelemeye gittik bakalım dedik çalışmalar nasıl gidiyor, yanıma aldığım heyette iki adet hanımefendi vardı fikirlerine az çok güvendiğim, neyse baktık indik tünellere münellere, bir iki yerde su kaçağı oldu falan ıslandık ama neyse neticede şimdilik Üsküdar' dan girince Kız Kulesi' nden çıkabiliyorsun suyun altından bunu gördük, bir kaç rapor fotoğrafı yanında hatıra fotoğrafları da almayı ihmal etmedik. Bundan sonra halkın soruları ve talepleri doğrultusunda araştırmacı bilogır olmaya karar verdim, Uğur (Dündar) Bey' in devrinde olsaydı bilok, eminim o da burdan başlardı. Hasılı kelam kapalı mekan korkusu olana baya ters bir proje marmaray. Demiryolu sistemini döşeyen şirketin adı aslında Marma. Bir de sanki uzar gibi ama onu tam bilemedim.


*
Su gibi aziz olasın yerine Saint Joseph gibi (başkası da olur) gibi aziz ol dersek bir garip karşılanabilir ama neticede amaç yarışmaktı.
* Okulun tepe kısmındaki helikopter pisti tabelasını gördükçe, demek artık temiz diye düşünüp içim rahat bir şekilde yola devam ediyorum.
* Ayrıca mini mini bir kuş adlı güzide çocuk şarkısının "aldım onu içeriye, cik cik cik cik ötsün diye" kısmını yazan kişi istihbaratçı değilse ben de bilogır değilim.
* Paşa Limanı adlı sevdiğim mekanın menüsünde "anne sıcaklığında soğuk sandviç" vardı. Ya adam annesini hiç sevmiyor ya da kafası çok karışmış yazık.


Cuma, Mayıs 23, 2008

Oldu Muhayyer Başladı O Güzel Cevre


Gayet güzel geçen bir Klasik Türk Müziği konseri atlattık Boğaziçi Üniversitesi Türk Müziği Kulübü' nün (BÜTMK) korosu olarak. Geçen dönemki Hicazkâr konserimizde olduğu gibi bu sefer de makam üzerinden gittik. Bu konserimizin makamı Muhayyer' di. İkinci yarıda kürdi, buselik ve sünbüle gibi eklentililerinden de örnekler verdik. Arada Bekir Sıtkı Sezgin, Cinuçen Tanrıkorur gibi çok çok değerli Klasik Müzik insanlarının kısa videoları da vardı. Koromuzun söylediği ve en beğendiğim şarkılar konser sırasına göre şöyleler : İlki Muhayyer-sünbüle Şarkı / Düyek "Ey gonca-i nazik-terim" bu mükemmel eseri yapan zât ise III. Selim ! İkincisi ise Muhayyer Şarkı / Aksak "Devâ yokmuş neden bîmar-ı aşka" bu mükemmel eser ise benim solom da dahil konserimizdeki 3 eserin sahibi olan Hacı Arif Bey' in. Bu eserler dışında her şarkı gayet güzeldi ama hani en sevdiklerim, en etkileyici bulduklarım bunlardı. Solistlerin hepsini birbirinden başarılı buldum ayrıca belirtmeden geçemeyeceğim. Koromuzun en yeni üyesi olan Zehra Hanım' ı da ayrıca cesareti ve başarısı için bir kez daha kutlayacağım. Neticede her şeyden herkesden çok teşekkürü hak eden mükemmel insan, hocamız, şefimiz Gönül Paçacı' dır. Her yönüyle her haliyle gerçekten benzersiz ve pek değerli bir hocamızdır kendisi. İyi ki onun sayesinde böyle klasik bir topluluk olabiliyoruz, saçmalayanlar kervanına katılmıyoruz. Ayrıca bir diğer teşekkür ve saygı sevgiyi de gerçekten içinde olmaktan gurur duyduğum ve büyük keyif aldığım BÜTMK' e gönderiyorum.


Bir diğer husus ise, salı akşamı (bu salı) -ahahah genelde parantez içine tarih yazılır ben bu salı yazarak bir ilke imza attım- Harbiye' deki İstanbul Radyosu binasından TRT İstanbul Radyosu Türk Sanat Müziği Gençlik Korosu' yla konserimiz olacak. Tahminen 19.00 - 19.30 gibi olacak, isteyen herkesin gelip girebildiği bir konser olmakla kalmayacak ayrıca kuvvetle muhtemel Esra Hanım ile bir adet de düetimiz olacak. Nasip tabi her şey. Alnımızda ne yazıyorsa. Yukardaki güzide konsere de bu konsere de kimseyi hususi çağırmadım, artık bu tip konserlere kimseyi de çağırmayı düşünmüyorum, ben duyurusunu yaparım, ilgilenen olursa ya da merak eden buyursun gelsin. Kimseye de kırılıp ettiğimiz yok zaten gelmedi diye. Müzik alışkanlıktır ne de olsa, insanlar genelde dinlediği türleri benimser, diğerlerinden uzaklaşır zamanla. En kaliteli olanı dahi sunmaya kalksanız yabacı gelir, itici gelir kendi alışkanlıkları yüzünden. Diyeceksiniz kime göre neye göre güzel, kaliteli tabi o da tartışılır. Neyse duyurumu yapayım dediğim gibi hem kimse çağırmadı diye kırılmasın, hem de kimse çağırdı yahu şimdi gitmek gerek ama çok da sıkılacağız diye endişe etmesin. Hasılı kelam yarın BÜTMK' den arkadaşlarım adaya gidecekler pikniğe, sırf şu TRT' nin provası var diye gidememek o kadar koyuyor ki bana anlatamam. Çok hevesliydim böyle bir aktiviteye. Ah ah, nasip. Bir de geçen hava serin merin dinlemeden çıktım motorun üst katına bakayım hakkaten içilmiyor mu sigara diye, hakkaten içilmiyor, sonra gittim okula yine sağa sola bakıyorum bahçede nedir ne değildir durumlar diye, sigara içen iki arkadaşımın yanına gittim bahçede, kanunun tamamını okumuşlar, üniversite bahçelerinde serbestmiş. En hoşuma giden de herkesin hayatta yapmayacakları bir şekilde oturup bir kanunu baştan sona okumak zorunda kalması oldu.

Pazar, Mayıs 18, 2008

Boğaz Ağrım Kronikleşti mi Bilmem

Farklı bir sırayla dizilen fotoğraflar (Bilogır' ın cilvesi olsa gerek) hikayemin akışını değiştirdi ister istemez, yine de şimdi bakıyorum da bir konser fotoğrafıyla başlamak hiç de fena değil bu geçtiğimiz günleri özetlemek için. Fotoğrafımız Kumburgaz Pırinsıs Otel' in diskosundan. Diyorum da inanmıyorsunuz bir çalmadığımız yer TBMM kaldı diye, o da yakında olur belli olmaz. Ben de Emir Efendi kadar olmasa da joker müzisyen olarak hangi enstürmanda açık varsa onu çalıyordum, en şanslı olunacak ve en geçmişim olan enstürman olarak bas gitara denk geldim. Baya keyif aldım ne zamandır çalmadığım için, gençlikteki teorik ve pratiği günümüzdeki doğaçlama ve kulak deneyimine ekleyip üzerine bir de yepyeni bir repertuarı koyunca nasıl eğleniyor insan belli değil. Hayatımda hiç bu kadar dans ederek, hareket ederek ve şarkılara eşlik ederek bir enstürman çaldığımı hatırlamadığım gibi, hayatımın hiç bir anında da bu kadar coşabilen bir seyirciye çalacağımı da sanmam. Geceden aklımda kalan ise: "oy oy Eminem nedir bu güzellikler"
Hikayemizin başına dönmek gerekirse, gittikleri pek çok ortamda Emir Beyler olarak karşılanan bu iki gencimiz, yorucu bir mayıs ayının ardından bir kaç geceliğine de olsa şehrin sıkıntılı ve yorucu temposundan uzaklaşmak istemiş ve arabaya atlayıp Trakya yönüne kırmışlardır direksiyonu. (cümle devrilseydi keşke) Az gidip uz gitmişlerdir, yolculuk güzel, Dandadadan keyif verici ve kaliteli ötesidir. Pozlar ise gayet yahşidir. Gel gör ki bu gezide bile üzerlerinde gelecek konserlerin endişeleri vardır. Hayat zordur ama üstesinden de gelinebilir. Bilbo' nun da dediği gibi "Yol hiç bitmez, uzar gider."
Hikayenin orta kısmı ise biraz daha magazinel. Roxy' nin ikincisi olan ve şarkısıyla İstanbul' u sallayan Emir Yargın, ikinciliğini kutlamak için şehir dışında sessiz sakin bir dürümcüyü seçmiştir ve yanına da 2 arkadaşından fazlasını almaya üşenmiştir. Tam insanın aklına yahu insan adam gibi bir yemek ısmarlar be o kadar ödül aldı cümlesi gelirken, önümüze gelen karışık turşu tabağı da aslında Emir Yargın' ın ne denli bonkör ve yüce gönüllü olduğuna bir kanıttır. Şarkılarını hâlâ dinlemeyenlere "yuh" bile demiyorum, bundan sonraki her türlü uygun ortamda tıpkı Kumburgaz Pırinsıs' ta yaptığımız gibi bu şarkıları akustiş olarak da icra edeceğiz. Önümüzdeki günlerde derman kalırsa şayet bir mayıs ayı dökümü yapmak istiyor bu gönül şu biloğa, ya nasip.

Cuma, Mayıs 09, 2008

Sıradaki Hedef Taşoda


Emir Bey konseri :

Cumartesi 15.45 - 16.30


Indeed konseri :

Pazar 15.00 - 15.45

Her ikisinde de sahne aldığım, bu konserlere hepinizi bekliyorum. Sahnemiz çıktıklarımız arasında en güzeli ve en sevdiğimiz olan Taşoda sahnesi, yani Boğaziçi Üniversitesi Güney Meydan' daki çimlerdeyiz. Konserler sanırım 13.00 civarında başlayıp gece yarısına kadar sürüyor her iki günde de. Bakalım neler yapabileceğiz.

Perşembe, Mayıs 01, 2008

Bahar Tatili Feysbuku da Vurdu *

Dün evet Danışman' a gittik Merve Hanım ile, Hazal Hanım ve Eren Bey de geldiler, bir de Özgür Bey geldi en son, hoş beş sohbet derken çaylar kahveler, iki de fal baktım, biri dandik biri kalifiye. Sonra efendime söyliyim kalktık -nedense her dükkanın vitrininde durarak- meydana kadar yürüdük, Merve Hanımcık ile Kabataş' a indik finük sağolsun. Ben geçtiğimiz günlerde ordaki motor iskelesine girerken şöyle bir şey yaptım. Şimdi akbil gişeleri var ya her iskelede, ordan geçeceğiz yanımda Merve Hanım var ve başka insanlar da var, benim sağ elim doluydu sol elimle de telefonla konuşuyordum, gişeye geldik Merve Hanım bastı geçti, ben de "elim doluysa basmama gerek yok" diye düşündüm herhalde ve sevimli hayalet Kespır gibi dümdüz geçmeye kalktım, akabinde zıbammm diye tosladım tabi ki demire ve idrak edemedim neden geçemediğimi. Burdaki zihniyetle işte iki yanyana kapının birinin üzerinde erkek tuvaleti görünce yanındaki de erkektir, kadınlar tuvaleti de binanın simetrik cephesindedir diye düşünen zihniyet aynı işte. Neticede bir süre de can çekiştim çünkü akbili cebimden çıkaracak bir boş elim yoktu, neticede iyice çok eğlendim. Bir de tutunulabilecek her demiri paslı ve plastiği soyulmuş olan otobüsler kadar beni hayattan tiksindiren az şey vardır, demir kokusu ile kan tadı benzer, demir kokusu ele sindi mi geçmez benim gibi adamları deli eder. Bu çarşamba günü Roxy' de saat 20.00' de Emir Yargın' ın canlı performansı var, tabi ki orda olmayı düşünüyoruz, Ruşen gibi renkli rüyalar göreceğiz. Bunla ilgili ayrıca bir yazı da yazarım sanırım ama şimdiden ayarlayın kendinizi.

* Başlıktaki söz Sezen Aksu' nun Feysbuku da Vurular adlı şarkısından.