Salı, Şubat 20, 2007

Zihniyete Gel

Efendim çok sevdiğim dizi X Files' ın müziğine "dıp çıs dıp çıs" remix yapıp da Capitol' deki havuza fışkırtma müziği olarak ayarlayan zihniyeti kınıyorum, nitekim aynı zihniyetin ara ara çaldıkları Phantom Of The Opera' ya da aynı muameleyi yapması an meselesi. Üstelik şarkı seçimleri bu denli güzelken ve görkemli bir hava verirken sulara, neden bir "kulüp alt yapısı" konulur ki değil mi ama tüm karizması sıfırlandı şarkının.Kalabalık otobüse orta kapıdan binen öğrencileri kıstırmak amacıyla "kapa abi kapa" diye gaz veren muavinin de gazıyla çat diye orta ve arka kapıyı kapayan otobüs şoförlerine de kızıyorum. Hayır zaten adam balık istifi gitmesine rağmen akbilini uzatıyor "bülülüt" dedirtiyor. Hâlâ neyin davasını yaparsın a adam? Üstelik kapıyla insan kıstırmayı kim becermiş de sen çabalıyorsun bu uğurda?Kuzeydeki Eğitim Fakültesi' ndedir diye düşünüp sınıfına bakmadığım AE dersime alelacele yetiştiğimi sanıp da beni komple taşınmış bir kuzey eğitim fakültesi binasıyla karşı karşıya bırakan kendi zihniyetimi ve yetkili zihniyeti de kınıyorum. Merdivenin başına bir tabela koysanıza evladım "tadilatta binamız başka bir yere gitmelisiniz" diye. İlk cümle devrildi galiba da toplayamadım.

Dur bir şeyler daha vardı aklımda da şimdi gelmiyor yine. Neyse geldikçe artık şey yapalım.

NOT : En güzel yangın henüz çıkmamış olandır. Vallahi yazıyor bak gördüm!

Salı, Şubat 13, 2007

Sırılsıklam

1999 çıkışlı olan Sırılsıklam parçamızdan evvelden bahsetmiştim, ama burda mı daha önceki blogda mı onu hatırlayamayacağım, her ne ise, biz zaman zaman bu şarkıyı geliştiririz, daha iyiye taşırız, bunun için gerekenler bir Orçun Bey ve Ben' dir sadece. Misal son Antalya' ya gidişimde, Orçun Bey' de kaldığımız 2 gün süresinde yaptığımız tonlarca şeyden biri de Sırılsıklam' ı çağımıza uydurmaktı. Ama kafamıza göre baterist bulamıyorduk bir türlü, en sonunda onu da bulduk, çok sevgili Tony Bey bizi kırmadı ve geldi bir kaç saatini ayırdı bize. Hepiniz bilirsiniz ne stresli şeydir demo kaydı almak, bir yandan metronom, bir yandan bireysel ve hatasız çalışlar, pür dikkat... Neticede şarkıyı bitirdik. Elimizde yepyeni bir Sırılsıklam vardı. Müzikal açıdan daha doyurucu, vokaller açısından daha enstantaneli. Üşenmeyin bir dinleyin, hem de yüksek sesle dinleyin. Müziğin zevkine varın, huzura erin, eğlenin, kendinizi yerin bir kaç kat altında dumanaltı adi bir rak bardaymışçasına tedirgin, sizi gözleriyle soyan bir karşı cins görmüşçesine heyecanlı hissedin.

Şimdi bilmeyenler için şarkının geçmişinden bahsedeyim.

Çıkış yılı : 1999 - (Grup) Zebani
Söz : Orçun Bey
Müzik : Emir Bey

Şimdiki kayıtta ise enstürmanlar ve vokaller şöyle :

Solist : Orçun Bey
Klasik Gitar : Emir Bey
Yardımcı Solist : Orçun Bey
Elektronik Gitar : Emir Bey
Bateri : Tony Roister

Dinleyin yorumlarınızı bekliyorum. Daha önce hiç böyle bir şey duymamıştınız! Konuyla ilgili ve çok da komik bir olayla ilgili Orçun Bey' in şu güzide yazısını da okuyun vaktiniz varsa, kısa zaten.
NOT : Resmen şarkıyı indirin diye tuzak kurdum 3 noktaya =)

Cumartesi, Şubat 10, 2007

Jukebox Dinleyiniz

Efendim dün en sonunda aylar süren yolunu yapma çalışmalarım sayesinde Jukebox konserine Oldcity' ye gitmek için izin alabildim. Evden çıkıp Merve Hanım' la buluştuk evvela. Kendisini bu aralar görsem de çok özler oldum ya hayırlısı. Onunla biraz oturup sohbet ettik derken Yasin Bey ile buluşup yeni açılan Sultanahmet Köftecisi' ne gittik. Levent Bey geldi. Çok beğendik hepimiz hem dükkanı, hem fiyatları, hem her şeyi. Sonra Badehane' ye yollandık, Melis Hanımcık ile buluştuk ve ardından Tuhaffiye Hanım ve Sezen Hanımlar da geldiler. Daha da ardından Serhan Bey. Sonra gelinimiz Günsu Hanım da geldi. Neyse vakitlerimiz konsere yaklaşıyordu ve yavaştan yol aldık. Bu arada unutmadan söyleyeyim en değerli konuğumuz ve bir aydan fazladır görmediğim Emir Bey de gelmişti. Konser yerine varıp içeri girdik. Grubun solisti olan Aslı Hanım ile denk geldik ki ayaküstü bir miktar konuştu benimle nazik bir insan olduğu için, ardından gitarist Kerem Bey ile denk geldik, o da hat safhada misafirperver karşıladı beni. Aslı Hanım' ın da değindiği gibi Yasin Bey' in seyircileri yani bizim grup ve GSL grubu kalabalıktı hatta açık ara çoğunluktaydı. Sonrasında konser başladı. K-9 adlı pek güzel Vega şarkısıyla, "vuuuv" dedik. Şimdi eskiden olsa gözüm teker teker gitaristi, basçıyı, bateristi süzer bir hata yapsalar diye beklerdim, lakin Yasin Bey' in içinde olduğu grup hata yapmaz, üstelik ben de eleştirmen miyim yahu diyerek eğlenmeye konsantre oldum. Merve Hanımcığım, Emir Bey ve ben, hemen hemen Aslı Hanım' ın tam önüne denk geliyorduk, umarım sahnede gözüne spotu vermişlerdir de bizim yaptığımız şebeklikleri görmemiştir, beni hâlâ Emir "Bey" zannetmektedir. Neyse bir kaç diğerlerine nazaran hafif şarkıyla devam ettiler. Ardından vaktiyle çalıp, çalarken de şovlara gark olduğumuz o ünlü şarkı geldi "Somebody to Love". Artık dediydim zaten dans bile ederim diye, hazır yanımda Emir Bey de var, şebekliğin dibine vurduk kendi çapımızda. Sonralarda artık seyirci daha coşkuluydu ve bizim gibi zibidiler çoğalmıştı. Ardından bir diğer en sevdiğim parça olan ve Antalya' da değerli basçımız Egemen Bey' in yazdığı yeni sözlerle ve grubça kattığımız ekstra bölümlerle "Ayşe" ismiyle çaldığımız Jailhouse Rock geldi. Beynim gençliğime giderken, bedenen eğlenmeye devam ettim, ısrarla Merve Hanım' ı dürtükledim o da şebek olsun diye ama efendim hanım hanımcık insanmış, bir gıdım şebermedi. Sonrasında Helldorado çalınırken ağabeyimin telefon etmesi üzerine Merve Hanım' ı da alıp çıktık.

Jukebox nasıl bir gruptur bence?
(iğrenç bir soru cümlesi oldu)

* Basçılarını pek tanımam ama bir sempatim var kerataya, üstelik şarkılarda arada kendinden kattığı melodik iniş çıkışlar müthiş bir tat katıyor ki bu sırf benim değil yanımdakilerin de dikkatini çekti, konser boyunca kesiştik ara ara bu yüzden gay olduğundan şüpheleniyorum.
* Baterist bey şarkılarda oldukça yerli yerinde çalan, gereksiz ataklardan kaçınan, bildiğim şarkılarda ritim kaçırmayan, bilmediğim şarkılarda da tempo hissi sağlam olan bir insan.
* Solist Aslı Hanım, dediğim gibi kibar olduğu kadar hat safhada da güzel sesli bir insan. Detone olmuyor, şarkıları hisli söylüyor, kafa sesleri kontrollü, sesine hakim yani, üstelik seyirciyle de yer yer iletişim kuruyor, gülümsüyor, sahneye yakışıyor, karizması var. İdeal bir solist yani.
* Gitaris Kerem Bey, ister istemez daha dikkatli dinlediğim grup elemanı. Gerek gitarı, gerek pedalları, gerek pedalları kullanabilişi, gerek çalışı, gerek sahnede duruşu ile "humm, adam olaya hakim yahu" dedirtecek bir insan. Güzel çalıyor, tek gitar olmasına rağmen bir açıklık, çıplaklık olmuyor şarkılarda.
* Klavyeci beyin adı da Tuna Bey' di sanırım. Bu durumda baterist bey de Sina Bey olabilir. Ama tam emin değilim salladım söz vermeyeyim yani. En az hakim olduğum enstürmanı çaldığı için müzikal anlamda yorumlarım boş olacak. Ama bu demek değildi ki klavyenin sesi az geliyordu. Oldukça netti hatta ön planda olduğu şarkılarda "maşallah" dedirtti. Aldığım duyumlara göre, buz dağının görünen kısmı tadında bir insanmış klavye konusunda.

Benim grup hakkındaki şahsi fikirlerim bunlar, çok keyif aldım, dans falan ettim yani düşünün artık, sonra şarkıları çok güzel, sonra sahnede iyi duruyorlar. Siz de vaktiniz olursa gidin bir yahu her cuma 23' te Oldcity' deler. Ben sonuna kadar kalamadığım için veda da edemedim kendilerine. Ellerinize sağlık efendim.

NOT : Fotoğraf da çok şekilli oldu ama telif hakkı elimde =)

Cuma, Şubat 09, 2007

Balıklara Gelesiniz

Tahminen yakın zamanda çevremizdeki birinden başlıktaki gibi bir dua almış olmalıyız ki dün akşam balıklara geldik. Değerli Lordumuz Serkan Bey ile ortak deniz ürünleri hoşlaşmamızı keşfimizin üzerinden yarım yıldan fazla geçmişti ve artık balıksız bir hayat istemiyorduk. Lord, bu noktada beni ve hoş sohbet bir arkadaşımı Kuzguncuk' a davet etti. Ben de daveti hoş sohbetin en ünlü adreslerinden Egecan Bey' e taşıdım. O da beni kırmadı sağolsun. Vardık, başladık sohbete. İçimde Serkan Bey' e karşı şöyle bir his var, her konuştuğu o kadar önemli ki bir kelimesini bile kaçırmak beni cahil bırakacak, üstelik anlatacak güzel hikayeleri de var, Egecan Bey' i zaten biliyoruz. Mezeler, sohbetler derken balıklarımız da geldi, üzerinize afiyet her şey pek güzeldi, boğaz manzaramız da vardı. Sohbet zaten az rastlanır ve tadına doyum olmaz sıfatlarının ikisini birden taşıyordu. Sonra kapalı mekan buhranıyla beraber kendimizi köprünün öbür tarafına attık ve bir yaz akşamıymışçasına deniz kenarında kahvelerimizi içtik. Serkan Bey, Egecan Bey' e bir kahve falı baktı, gerek Egecan Bey gerek ben çok etkilenip beğendik. Kuvvetli bir benzetme ve anlamlandırma yeteneği güzel kullanılan bir dille birleşince gerçekten kaliteli oluyor. Ardından da kalktık, sahil yolundan döndük, yavaş yavaş vedalaştık. Çok keyif aldığım zamanlar arasına katıldı bu gece de. Bizi çağıran Lordumuza ve beni kırmayıp gelen Egecan Bey' e sonsuz teşekkürler.

Pazartesi, Şubat 05, 2007

Takıntı + Profil

Yanlış anlamadıysam oynadığımız oyunun özünde profilimizde ne yazıyorsa yazıp özünde ne takıntılı bir insan olduğumuzu özetliyoruz. Şimdi profilimde yazanlar yazayım. İnceden de açıklayayım. 18 yaşında (çıtır), erkek, balık burcu, zodiac yılı ejderha (anlamadım ne var?!), öğrencilikle meşgul, İstanbul' da dolayısıyla Türkiye' de yaşıyor. Siz bilmezsiniz o aradaki 2 nokta İstanbul' un Türkiye' de olduğunu belirtir. Bir de en sevdiği kitabı Yüzüklerin Efendisi' dir yazıyor. Başkaca bilgi yok. Yüzüklerin efendisi ile ilgili hislerimi Lord' um şu yazısının 7. paragrafında açıklamış güzelce. Bir de fotoğrafım var zırt pırt değiştiririm, aslında blog camiasında tanıdık çevreler tarfından benim fotoğraflarım sık sık profil ve post fotoğrafı olarak kullanılır. Neden hoş görülüyüm, kızmam da ondan. Profil fotoma da Merve Hanım' ın çektiği profil fotoğrafımı koydum ki göresiniz burun dediğin nasıl olur! Bu noktada konuyu takıntılara bağlayacağım. Büyük burunluyum. O kadar! Sonra yüzüme krem sürerken kaşlarımdaki asi kılları kremle doğru yöne ittirim, itaat ederler. Ellerim kirliyken ya da komple kendimi pis hissettiğim zamanlar gitar çalmaktan kaçınırım, çalarsam da pek keyif almam. Aypodum yoktur lakin ısrarla aytuns tan müzik dinlerim. Şemsiye taşımam, ıslanmayı da sevmem, ama ilkini daha çok sevmem ki ikincisini göze alırım demek ki. Mutfakta kullanılan kağıt havlulara burnumu silerim hep, odamda masa üstünde bir, dolap üstünde 4-5 olmak üzere belli miktarda rulo olur. Her seferinde 2 şerit koparıp 4' e katlayıp kullanırım. Bazen onları sağda solda bırakırım kururlar bir daha kullanırım. Anlayacağınız özünde pis bir insanım. Kalbim temiz ama, benim için önemli şeyleri eski cüzdanlarımda saklarım sonra önemini kaybetseler de atmaya kıyamam. İnsanların beni yanlış tanımasından korkarım, bu yüzden ön yargıları oluşmadan evvel tanışmayı tercih ederim ama genellikle bu kadar seri ve cesur olamam. Gideceğim yere yarım saat erken giderim, kendimi de ne de olsa müzik dinliyorum diye avuturum, gelen kişinin de 2-3 dakika geç kalmasına tahammül edemem, yarım saat geç kalmasına basbaya kızarım ama sonra gelince unuturum. Bir iki tane sevmediğim insan vardır, sevmediğim değil de pek hazzetmediğim, lakin onlara karşı yanyanayken pek soğuk davranmam. Bir miktar ikiyüzlü olabilirim bu noktada. Herkesi severim ama. Herkese çok fazla değer veririm. Yeni tanıştığım bir insanı gözüm tutarsa hiç acımam, samimi olabilirim. Yeni tanışıp sevdiğim arkadaşların, kendilerine sarktığımı düşünmelerinden hazzetmem. Sarkmam da işim olmaz zaten. Onlar bana sarksın. Yüz vermem. Böyle de cool bitiririm. Takıntılı olabilecekler kimler mi? Bence Deryik Hanım / Abla, Tuğçe Hanım, Scarlet Hanım. Bakalım ben de sizi sobeledim.