Cuma, Ocak 30, 2015

ListeList Pürtelaş 3+1 (7. - 12. Bölümler)

Pürtelaş 3+1'in Pürtelaş'tan Moda'ya taşındığı şu günlerde yeni bir iz bırakanlar seçkisiyle karşınızdayım. Geçtiğimiz Mayıs'ın sonunda ilk baştan o güne kadar çektiğimiz Pürtelaş 3+1 bölümlerinden birer video seçip onları buraya da iliştirmişim. O vakte kadar 6 bölüm çekmişiz sadece, şu an 24. bölümü yayınladık. Ama ben o 6 bölüm kuralını bozmayayım, ikinci 6'dan bana en dokunanları da şuraya iliştireyim ve böyle altışar altışar gideyim, söz uçar yazı kalır ne de olsa.

And Finally We're Glacier


Ah! Kosmos hatta Ah! Kosmos (über) ile tanıştığım o günün birbirinden güzel 4 videosundan biri. Başak, Övünç ve Gizem (bir tek onu evvelden tanıyordum) ne kadar da güzel insanlar, ne kadar da güzel işler yapıyorlar. İyi ki böyle bir bölümümüz var dediklerimden, hem ayrıca Pürtelaş 3+1'i akustik müzik programı sananlara da attığımız ilk ciddi tokat.

Bölümün tamamı burada: Pürtelaş 3+1 Bölüm 7: Ah! Kosmos

Gittiğin Dünden Beri


Şirin Soysal ilk albümünü duyduğumdan beri hayranı olduğum bir insan. Muhteşem şarkıların yanı sıra muhteşem düzenlemelerle de akıl yakan iki albümü var, Şevket Akıncı sağ olsun. O gün Pürtelaş'ta tanışmış da olduk, onun sayesinde Vedat Abi'yle de tanıştık aynı gün ardından Kamayor'la ve Çağdaş'la. Güzel gündü vesselam, ardından pek çok başka güzelliğe de vesile oldu, iyi ki tanıştık dediğim insanları hayatıma dahil etti bu çekim. Bu bölümdeki performanslardan beni en vuranını seçtim. Şirin'e de büyümekte olan karnıyla başarılar diliyorum. =)

Bölümün tamamı burada: Pürtelaş 3+1 Bölüm 8: Şirin Soysal

Mono


Geldik Orkun Tüzel'e, kendisi çok komik bir şekilde bir asker arkadaşımın abisi olması sebebiyle müziğini keşfedip hayran kaldığım (Sağ ol  Ulaş!) sonrasında da Kompile Karga 4 albümünde yollarımızın bir kez daha tanışmaksızın kesiştiği bir müzisyen. Nasip Pürtelaş'ta Yiğit'in evinde tanışmakmış. Tuncay Mağden ve Orkun'la gayet keyifli bir kayıt geçirmiştik, benim Polatlı'da ilk dinlediğim Orkun Tüzel parçası olan Mono'nun yeri bende ayrı tabii.

Bölümün tamamı burada: Pürtelaş 3+1 Bölüm 9: Orkun Tüzel

Dünya Büküldü


Biz ise başka bir cânım insanlar grubu. Pürtelaş 3+1'de ağırladığımız canlarımız Mehmet ve Ozan'dı. Hayranlık verici bir müzik yapıyorlar, canlı performansları da bir o kadar güzel, hele o sütrüktürler ah o sütrüktürler, dışı beni içi onları yakan o sütrüktürler. =) 10 güzel bir sayıdır, 10'a yakışan 10 numara bir bölüm oldu kendileriyle. Beni bu bölümde ayrı etkileyen şarkı ise Dünya Büküldü...

Bölümün tamamı burada: Pürtelaş 3+1 Bölüm 10: Biz

Calm Your Eyes


The Away Days'i bu bölümü çekmeden evvel de uzun süredir duyuyordum gerek Çizenbayan Elif'ten gerek kaliteli müzik peşinde koşturan insanlardan. Çekim günü de tanıştık üzerine bir de piza yedi ahbap oluk vesileyle, o günden sonra bir daha konserlerini denk getirmesem de yayınladıkları şarkıları, EP'leri, klipleri severek takip ediyorum. Yurt dışı bağlantılı işler yapmaları ayrıca bir güzel, ayrıca bir umut verici.

Bölümün tamamı burada: Pürtelaş 3+1 Bölüm 11: The Away Days

Saat Kulesi


Aslında en komik bölümlerden biri kendimi çektiğimiz bu özçekim bölümü oldu. Pek güzel insan Berkay bana bu şarkılarda eşlik etti enteresan bir ikili denemiş olduk gitar ve az davul olarak. Toz'u ve bazı başka işleri önceden Yiğit'le kaydettiğimiz ve Levent'in pek çok videosunda modellik yaptığımız için adeta bir dostlar buluşması şeklinde vakit geçirdik. Tabii ki bir şarkı hariç birer take ile işi hallederek Pürtelaş 3+1 tarihinin en kolay çekilen bölümlerinden birine imza attık. Saat Kulesi ritimle birlikte can buluyor diye düşündüğüm için buraya koyulmayı hak etti. Sözleri de Levent'in hem. Yoksa 4 şarkı da benim canım. =)

Bölümün tamamı burada: Pürtelaş 3+1 Bölüm 12: Emir Aksoy

İkinci altı bölümlük favoriler yazımı da burada bitireyim. Bitirirken Pürtelaş 3+1'in tüm bölümlerine buradan, Facebook sayfasına buradan, Twitter hesabına buradan, Instagram profiline de buradan ulaşabilirsiniz diye hatırlatayım. Bu hesapları takip edin çünkü neredeyse 100 şarkıyı bulan arşivimizden yine neredeyse her gün bir şarkı paylaşmaya devam ediyoruz. Çok yakında Soundcloud hesabımız ve YouTube kanalımız da yayına girecek.

İşin en keyifli yanı ise ileride bir gün müzikseverler "2010'lu yıllarda Türkiye'de insanlar alternatif müzik yapıyor muymuş?" diye baktıkları zaman, "Yapmazlar mı hiç!" dedirtecek ses ve görüntü olarak dev kalitede gitgide büyüyen bir arşiv oluşmasına vesile olabilmek.

İlk 6 bölümün favorilerine buradan ulaşabilirsiniz, arayı çok açmadan üçüncü altılık favorilerimi de yayınlarım. Başka yazılarda görüşünceye dek sevgiler.

Salı, Ocak 13, 2015

Facebook'ta Beğendiğim Sayfanın Paylaşımlarını Neden Göremiyorum?


Not: Buraya yazdıklarımı aslında önce Facebook sayfama sonra da profilime yazdım; sonra dedim ki bu bilgiler önemli belki başkalarının da işine yarar, bu sebeple internetin dipsiz dehlizlerinde yer alsın.

Facebook'ta beğendiğiniz (ve dahası takip etmek istediğiniz) sayfalara dair çılgın gerçekleri açıklıyorum sizlere gençler. Şimdi hepimiz Facebook'ta pek çok sayfa beğeniyoruz, kimisi "eşe dosta ayıp olmasın" diye, kimisi "unutmayım sonra döner bakarım" diye, kimisi de gerçekten "etkinliklerinden ve paylaşımlarından haberdar olayım" diye. İşte bizim derdimiz özellikle bu son grupla.

Belki dikkatinizi çekmiştir, özellikle takip etmek istediğiniz ve bu sebeple beğendiğiniz sayfalar bazen bir şeyler paylaşıyor, etkinlikler düzenliyor ve siz bunları günler sonra tesadüfen fark ediyorsunuz ya da hiç etmiyorsunuz. Peki "yahu ben bu sayfayı beğendim ama neden paylaşımlarını göremiyorum" diye hiç düşünüyor musunuz?


Facebook yazılımının sayfalara uyguladığı etkileşim bazlı bazı kararları var. Rakamları uydurarak bir örnekle durumu izah edeyim. Bir sayfanın yaptığı paylaşımı Facebook önce o sayfayı beğenenlerin %1'ine falan gösteriyor, paylaşım belli bir beğeni, yorum veya paylaşıma ulaşırsa bu dilim genişliyor misal %5-10 arasına ulaşıyor, eğer hâlâ etkileşimler sürerse paylaşımın görünürlük dilimi genişleye genişleye o sayfayı beğenen daha çok insanı kapsamaya devam ediyor.

Bu durum sonucunda aslında takip etmek amacıyla beğendiğiniz pek çok sayfanın yaptığı paylaşımlar size daha ulaşamadan solup gidiyor. Çünkü bahsi geçen zalım Facebook ufak/büyük demeden tüm sayfalara "paylaşımlarınıza reklam vermezseniz ancak bu kadar kişiye ulaşırsınız, daha fazlası için bana para ödeyin" diyor...

Ama takip ettiğiniz sayfanın bildirimlerinden haberdar olmanın bir başka yolu daha var, o da şu. Sayfayı "beğen" (like) butonuna basıyorsunuz ya hani. Siz bastıktan sonra o buton "beğendi" (liked) oluyor. Fare ile onun üzerine gelip beklerseniz altta ufak bir menü açılıyor. Orada en üstteki "bildirimleri al" (get notificiations) seçeneğine basıyorsunuz. Böylece takip ettiğiniz sayfa bir paylaşım yapınca size de direkt bildirim geliyor. Siz de gerçekten takip etmek istediğiniz şeyleri kaçırmamış oluyorsunuz. (Resimde nereye basacağınızı işaretledim tabii ki Paint ile.)


Bunu her beğendiğiniz sayfa için yapmayın tabii ama özellikle haberdar olmak istediğiniz sayfalar için çok faydalı bir yöntem. Bu sayfaların paylaşımlarını, beğenmek, paylaşmak ve yorumlamak da aynı şekilde yukarıda bahsettiğim sisteme göre o paylaşımın daha çok insana ulaşmasına etki ediyor. Yani beğendiğiniz şeyler daha çok kişiye ulaşsın, daha çok insanı etkilesin istiyorsanız beğeninizi göstermeniz gerekiyor aynı zamanda.

Bunu sadece kendi sayfam için anlatmıyorum, haberdar olmak istediğiniz tüm sayfalarda kullanabilirsiniz. Buraya kadar okuduysanız da gerçekten helal olsun.

Ama yine de çok ısrar ederseniz önce benim sayfamda deneyebilirsiniz:

Pazar, Ocak 04, 2015

''Hobbit: Beş Ordunun Savaşı'' ve Dayaklık Adam Peter Jackson'a Dair


Şimdi efendim kaç günlerdir (bilmiyorum film vizyona gireli kaç gün oldu tam) etrafta vızırdamalar, huzursuzlanmalar, gıybetler, dedikodular, inkârlar, ilk 3 filmde biz de katılıyorduk ama sonrasında işler değişticiler falan derken bir dalgalanma oldu, sizler de fark etmişsinizdir.

Peki neydi bu dalgalanmanın sebebi?

Dev yönetmen paşazâde Peter Jackson efendinin Hobbit üçlemesinin?! (küfür yazardım da yazmayacağım) son filmi olan Beş Ordunun Savaşı adlı "muazzam" eserinin vizyona girmesi ve filmin toplum üzerinde yarattığı bir takım endişeli liberal tepkiler...

Ben de dedim haydi paraya kıyayım gideyim bakalım millet nelere ağlanıp sızlanmış kendi gözlerimle göreyim. IMAX dediler 3D dediler falan neyse asgari ücrete yakın bir meblağ tutarında olan biletleri aldık ve filme gittik Merve Hanımcığım ve Ayşe Hanım'la.

Arada filmdeki sahnelere dair yer yer eşimin (ov çok havalı eşim demek) ve baldızımın sorularına maruz kaldım ancak film,Peter Bey'in her zamanki dehasına o kadar baş vurarak çekilmiş ki Tolkien hayranı bir insan olarak soruların pek çoğunu tam olarak yanıtlayamadım bile...


Neyse şimdi gelelim toplumun tepkilerine; insanlar bu filmi beğenmediklerini, çok saçma bulduklarını, filmin "gerçeği" yansıtmadığını, kimi sahnelerin çok abartıldığını, kimi sahnelerin de eksik ya da yanlış olduğunu, bazı karakterlerin filmde hiç olmaması gerektiğini, bazılarının yanlış yansıtıldığını anlatıp duruyorlardı. Sonra ben de sinirlenince sinirleniyor oluyorum! Arkadaş Peter Jackson denilen bu Yeni Zelanda Kültür Bakanı kılıklı adamın hangi yaptığı iş Tolkien'in yapıtlarına layık olabildi de bu olsun ki?

Eminim ki bir kitabı sinemaya aktarmak çok zordur, bunun sinema tarihindeki başarılı örnekleri de muhtemelen çok azdır ama yapamayacağın işe de girişmeyeceksin. Ergenlerin önüne zaten bir balrog, bir ejderha, iki kılıç, üç ork koy, hepsi her halta tav. "Moria, Mordor, Gondor, Hobbitköy, Lórien gibi mekan tasarımları çok güzel amaaaa!" diyenlere de diyecek bir çift lafım var: Çok afedersiniz de Tolkien amcanız o saçları ağartırken yüzlerce sayfada tasfir etmiş zaten her detayı, mekanı, karakteri... Filmi sen de çeksen ben de çeksek (gerizekâlı olmadığımızı var sayıyorum) o tariflerle o mekanları canlandıramamak ayıp olurdu. Ben filmden yıllar önce kitapları okuduğumda da gözümün önüne aynı şekilde gelmişti tüm mekanlar, bugüne kadar konu üzerine yapılmış (bir kısmı Tolkien'in bizzat kendine ait) çizimleri, taslakları, haritaları saymıyorum bile...

Merak ettiğim, sinirlendiğim ve laflar hazırladığım diğer mevzular ise şunlar: Daha Yüzüklerin Efendisi'nin ilk filminde Tom Bombadil'i göremeyince kıyameti koparsaydınız madem? (Neyse ki ona bulaşmaya kalkmamış Peter Bey, eminim orman kaçkını gibi canlandırmayı tercih ettiği Radagast'tan sonra onu da berbat ederdi!) Ya da efendim Ayrıkvadi girişinde Frodo'yu kurtarmaya gelen Arwen'i görünce, "Hacı amca ayıp olmuyor mu, Glorfindel abimiz dururken Arwen abla daha dünkü çocuk..." deseydiniz! Miğfer Dibi Savaşı'nda Legolas kardeşimiz elalemin miğferiyle sörf yaparken "Vay babanın gözü!" deseydiniz ama şaşırtıcı şekilde bir elfin kolayca yapabileceği yıkılan köprü taşlarını adımlayıp aşağı düşmemeyi başardığında şaşırmasaydınız, gülmseydiniz!

Neymiş efendim Legolas o filmde olmamalıymış, bu lafı söylemek için biraz geç değil mi sizce de? Yok efendim "Legolas'ın yanındaki elf ablamız da kimmiş?", "O neden sevimli cüce dosta aşıkmış?" bilmem ne... Yahu siz bunları zaten hep en baştan kabul ettiniz bu vizyonsuz aksiyon/aşk filmi yönetmenin filmlerine giderek ve onun hikaye örgüsüne hadsizce müdahale edişine göz yumarak, şimdi ne oldu da ters düştünüz Peter Bey'le?

Neymiş toprak delenlermiş, müstahak size o toprak delenler, müstahak size o herkesin önce birbirine sonra bahçıvana daldığı anlamsız savaş sahnesi, müstahak size Sauron ve Yüzük Tayfları ile Ariflerin savaşının o olabilecek en kötü canlandırma sahnesi! Ne oldu? Hani ejderha çok güzeldi, hani balrog muhteşemdi, hani Thorin çok yakışıklıydı!


Neyse ben size daha da bir şey demiyorum da 3 filme sığdırılamayacak bir efsanenin (Yüzüklerin Efendisi) ve üç filme sündürülemeyecek bir öykünün (Hobbit) kuyruğuna kadar yüzüp de suyu geçince sandalcıya artizlik yapmayın bir zahmet. Siz o sandalcının üzerinde Hollywood yazan tişörtüne, anlattığı savaş ve aşk hikâyelerine, sandalla "daha güzel" ilerlemeniz için akıntıya yaptığı o "ufak" müdahalelere vurulmuştunuz zaten evvelden...

Ben her filmi izlediğimde beynimi temizlemek için tüm Tolkien külliyatını başından sonuna okuyorum bir tur, sizlere de tavsiyem budur, pek çok muhteşem duygu yaşama şansınız da olur bu sayede hem.

Şu an tek korkum Silmarillion'un falan bir kısmını ya da tamamını da ele alıp elinde sıkıp patlatacak piyasa normlarına göre "başarılı" kabul edilen ve cesurlaşmış Peter! Dua ediyorum olmasın. İlk filmden, ilk fragmandan sonra da demiştim, hâlâ diyorum, gitmeyin kardeş.

Son bir not: Empati yaparak söylemeye çalışıyorum, kitapları okumayan birinin bu enteresan kurgulu filmleri anlama ihtimali yok. İyiler kazanıyor evet. (Kaçın ahmaklar! *)

* Fly you fools!
** 2015'in ilk yazısı da atarlı giderli geldi ama artık ne yapalım, kısmette bu varmış.
*** Sağda o ağaç boşa durmuyor, Mavi Büyücüleri boş yere aramıyorum efendiler!
**** Bana da sinema yazısı yazdırdınız ya ayrıca bravo size tüm dünya!