Cuma, Şubat 29, 2008

Senelerdir Beklenen Günün Doğru Kullanımı

Her şey aklıma gelen bir keşifle başladı, insanlar hani diyorlar ya bazen senelerdir bugünü bekliyorum aslında böyle bir şey yok, külliyen yalan. Bunu da sizin için kanıtlar sunarak açıklayacağım. Yani bir tek özel durumu var bu konunun, o durum da herkese değil bana falan özel ahahah. Hımmm ne diyordum misal A kişisi 8 yaşından (6 Mart 2000) beri elektronik gitarı olsun istiyor ve bir hafta önce (22 Şubat 2008) bu isteği yetkili aile mercileri tarafından gerçekleştiriliyor. A kod adlı Abdullah kişisi bu durum sonucunda diyor ki senelerdir bugünü bekliyordum. Halbuki tarihsel gerçekleri göz önünde bulundurursak Abdullah Bey' in beklediği gün 22 Şubat ve 6 Mart 2000' den beri bir çok 22 Şubat yaşamış. Bakınız 22 Şubat 2001 / 2 / 3 /4 / 5 / 6 / 7 gibi. Yaşanan toplamda 7 tane 29 Şubat var ve ısrarla bunları görmezden gelip de 2008 senesindeki 22 Şubat' a yıllardır bugünü bekliyordum demek biraz çıkarcılık, biraz çakallık, biraz da ben yaptım olduculuk oluyor açıkçası.


Bu lafın mantıklı olarak kullanımı ise şöyle olur. Bilmeyenler için ön bilgi olarak şunu söylemeliyim ki Şubat ayı bazen 28 günden ziyade 29 gün çeker. Tesadüfün böylesidir ki bu 29 Şubatlar hep 4' ün katı olan yıllara denk gelir senelerdir. Halbuki bu konuda gerek Anayasa' da gerek kurumsal yönetmeliklerde bir zorunluluk belirtilmemiştir. Neyse örnek olarak şunu verebiliriz B kod adlı Bekir kişisi 7 Eylül 2005 günü patik örmek istemiş ve aldığı uzun ve zorlu eğitimler sonucunda ancak 29 Şubat 2008 gününde bir çift patik örmeyi bitirebilmiştir. Bu kişi gözleri dolu dolu bir şekilde demiştir ki işte yıllardır bugünü bekliyordum. Olayı incelersek sonuç günü ya da hüküm günü 29 Şubat 2008' dir ve 7 Eylül 2005' den bu yana ne 2006 ne 2007 de Şubat ayı 29' a ulaşabilmiştir, yani iki yıldan fazla bir süredir bırakın B kişisini tüm dünya bir 29 Şubat görmemiştir bu durumda ve yıllardır derkenki -ler(lar) çoğul ekine hakkını verecek bir iki sene ve fazlası ancak bu istisnai durumda mevcut olmuştur. Boru mu yahu 1461' de 1 ihtimâl daha varsa o da ölmek mi dersin, ne dersin, dilerim beni affedersin. (son cümle dünyanın en iç içe geçmiş kelime oyunları yumağı oldu)


Bunu anlattım ki siz de yanlış kullanmayın deyü. Bu mantıkla biraz zorlarsak (ben üşendim siz zorlayın a dostlar) gün, ay, hatta ve hatta saat ve dakika hesaplarında dahi ne denli yanlış kullanımlar yaptığımızı buluruz. Bugün çok janti olaylar yaşadım ama bunları bir vakit sonra yazacağım artık bir gün mü bir hafta mı ben bilmem falcı bilir. Bir de iki şarkı koyacağım ki buraya devam niteliğinde zaten, önce Altı' yı sonra Yedi' yi dinleyin. Şenay Hanım sağolsun yine ne zamandır dinlemediğim denli güzel ve etkileyici şarkılar bunlar.


Altı Eylül - Tanju Duru

Yedi Eylül - Tanju Duru


konuyla ilgili araştırmalarınızı
kendiniz yapın ben hazıra kondum
siz konmayın

Çarşamba, Şubat 27, 2008

Bum Bum

Şu ücretsiz günlük gazete sistemi çok hoşuma gitti, motora bir biniyorsunuz herkesin elinde aynı gazete ve şakası yok reklam filmi değil bir gerçek, üstelik hiç de fena gazeteler değil bunlar, neticede yine de ben olsam özellikle Üsküdar insanı olarak bu gazetenin adını motor ya da vapır koyabilirdim. Neyse konumuz bu değil, bugün Osmanlıca Müziği dersini aldım pek hoş biraz bilgili bir insan olabilirim gibime geliyor, ayrıca Türk Müziği Kulübü (BÜTMK) koro çalışmaları da başladı bugün, pek keyifli pek. Ah tanburu biraz geliştirebilsem ne bileyim bir mucize olsa da bir komşumuz tanburi falan çıksa bana boş vakitlerimde ders verse falan filan. Bakalım başka diyecek neler var, hah evet bunu gerçi okulda sanırım grup halinde 4 kişiye ve bireysel olarak Ilgın Hanım' a ayrıca evde anneme anlattım o yüzden tekrar olacak onlar için ama bilmiyenler dinlesin. Sabah boynuma doladığım çok havalı fularımsıyı pek beğenmiştim, gömleğin içinde apayrı durmuştu gerek kumaşı gerek karizmasıyla sonra ceketimi ve çantamı giyerken bu kabarık ve havalı duruşuu bozup tekrar yapamadım vaktim de yoktu çok üzüldüm çıkardım onu ve öyle gittim okulda göz pınarımda yaşlar.


Ayrıca bahsedeceğim bir aktivite var şimdi önceden de beğendiğimiz ve severek dinlediğimiz muhtemelen de satır aralarında bahsettiğimiz bir müzisyen vardı Onor Bumbum isminde. Neyse bu şahsın bir diğer hoş projesi olan 2 Curlies' in bu Cuma Fransız Kültür Mekezi' nde konseri varmış. Kaçırmayın derim ben kesinlikle, siz de kaçırmayayım bunu madem demelisiniz kesinlikle burayı okurken.
Ikisi birarada: Iki büyük kedi, iki kivircik, iki elekronik muzisyen. Onor Bumbum'un modern cag iliskilerini anlatan melankolik sarkilari, Smadj'in usta dokunuslariyla dans ettiren parcalara donusuyor.Ikili, aralarindaki yas farkinin getirdigi farkli bakis acilarini birlestirmenin yollarini bularak canli elektronik bir performans sunuyor ve melankolik-elektronik sarkilarla dans edilecek house sarkilari birlestiriyor. Sahnede 4 laptop, bir cok midi enstrüman, klavye, ud, elektronik davul ve gitar görmek sizi yaniltmasin, aslinda iki koca çocuk sahnede oyuncaklariyla oynuyor.
2 Curlies hakkında şu linklere de muhakkak tıklayın lastfm ve myspace ben beğeniyorsam bir bildiğim vardır ehehehehe. Ne diyorduk linkler diyorduk haydi size biraz daha kıyak geçelim ve 3 adet de en kralından şarkı koyalım bu 2 Curlies projesinden.


* Geriye
* Dokun
* Şimdilik Dayanamıyorum


NOT : Haftasonu Jukebox' ın yeni demolarından ve Onor Bumbum' dan bahsedeceğim bir şeyler yazmak istiyorum unutturmayın diye not aldım buraya.

Pazar, Şubat 24, 2008

Bunlar Çok Gidiyor Bak

Deryik Hanım beni sobeleyeli yıllar oldu ancak yazabiliyorum kusura bakmayalım. Şimdi mevzumuz neymiş, kişisel tarihimizin en salak alışverişi. Şimdi efendim ben pek alışveriş seven biri değilimdir, giyim konusunda ilk görüşte aşka inanırım ama yüzyılda bir görüp de beğendiğim bir şey olur, yani masrafsız bir insanım (yalan) desem yeridir. Bir türlü pazarlık yapamam, hakkımı doğru düzgün savunabildiğim nadir durum olmuştur yanısıra bu yüzden kendimden tiksindiğim bir çok durum olmuştur. Neticede verdiğim karar şudur ki kişi salak olursa kişisel tarihi de salak alışverişlerle doludur. Daha taze gün içinde fiyatının x lira olduğu söylenen bir zıvırı, öğleden sonra yaklaşık5x/3 fiyata alıp satıcıya ne küfretmişimdir ne de bir siz akllısınız demişimdir.

Anlatacağım hikaye ama göz göre göre ben salağım dedirten ve 2006 bahar aylarında başıma gelmiş bir hikayedir. Bendeniz elektronik gitarımın en alt teli olan mi telini koparmışımdır. Bu tel en ince tel olduğu için kopması en muhtemel teldir de aynı zamanda. Sonrasında da yol üstünde bir dükkan bulabilir miyim diye düşünmüşümdür.

Bebek' ten Beşiktaş' a kadar bindiğim otobüste Bahçeşehir Üniversitesi' ne gelmeden aradığımı gördüm. Şemsi Yastıman Saz Evi. Bu zât iyi bir enstürman yapımcısıymış annem bahsetmişti bir gün geçerken, neticede gözüme inanırım haydi zıpla diyerek otobüsten indim ve dükkana girdim. Dükkanda nedense konuyla alakasızım görünümü veren bir amca duruyordu kasada keza aramızda geçen konuşmalar bu hissimi güçlendirdi. Merhaba dedim ben ince mi teli alacaktım elektronik gitar için. Adam da dedi ki bizde elektronik gitar teli yok sanırım ama dur bakayım diyerek eğilip ufak bir gözden tel çıkardı. Bunlar çok gidiyor bak akustiğe takılıyorlar esasen ama senin de işini görür dedi. Ben de tamam o zaman deyip ver ordan iki tane dedim.

O gün bugündür o gitarın mi teli her daim akranlarından yarı yarıya güçsüz ses vermiştir. Hayır ben de çok tutuyor diye akustik gitar telinden iki tane almışımdır. Şu an aklıma geldi de diyorum ne dallama adammışım. Bir yandan da yine olsa yine yaparım diyorum hayırlısı. Ayrıca gitar konusu açılmışken klasik gitar için çok kaliteli bir sap ayarı klavye temizlemesi ve tel değişimi yapacak yer arıyorum, referans verecek olan varsa hiç beklemesin.

Sobelediklerim ise : Beyhan Ablamız, Duygu Yengemiz ve Gülş Hanım.


NOT : Dün bir maiktar fiziksel olarak hastalanmıştım halsiz düşmüştüm ama dinlendim tüm gün boyunca eve dönüp, bilogır buluşmasına Harbiye' ye kadar gelmeme rağmen rahatsızlığım yüzünden katılamadım çok mahcubum hem de kaçıncı kez mahcubum, affedin beni. Fiziksel rahatsızlığımı atlattım sanırım, akşamüzeri yapılan sevimli ufak bir yürüyüş iyi geldi hatta.

Pazartesi, Şubat 18, 2008

Hey Gidi İsmail Hamdi Bekir Ağabey

Herkesin bir şekil denk geldiği gibi ben de dün bir kez Kozyatağında bir kez de Bağlarbaşı' nda olmak üzere toplamda beş kez (sizi denedim ehehehe) Mor ve Ötesi' nin yurovizyon şarkısına denk geldim televizyangdo. Şarkıyla ilgili şu geldi bir tek aklıma, hani Athena For Real' i yapınca 3 şarkı vardı. Misal I Love Mud On My Face şarkısı (onlardan birisi) sıradan bir Athena şarkısıyken For Real' da bariz bir Türkiye' yi temsil ederim havası vardı, herkes en baştan onu seçmişti zaten, sıradan Athena çizgisi artı bir miktar da Türkiye havası. Sanki Mor ve Ötesi' nin şarkıda -hoş gerçi daha çok az dinledim- bu hava pek yok, gerçi dediğim üzre bunlar ilk görüşte yapılan yüzeysel eleştiriler ama öyle geldi.


Neyse asıl benim kızdığım konu bu değil ! Harun isimli (bakınız bey demiyorum) solist genç, kalkıp hiç utanmadan sıkılmadan benim en sevdiğim siyah gömleğimin aynısından almış ve bunu her dakika daha haftalarca televizyonlarda dönecek bir klipte giymekle de adam olduğunu sanmış. Tabi ben gömleği görür görmez dedim vay anam vay halime vay anam vaaaaay ! Sonra dedim Tarkan Bey katılsa yurovizyona ne güzel olur, sonra da dedim ki canım bir leny krevitz ne bileyim bir robi vilyıms bir holi valans katılıyor mu ki Tarkan Bey katılsın, sonra biraz daha düşündüm dedim tamam moris hey katılmış olabilir ama o dünkü rahip. Neyse konumuzdan sapmayalım. Şimdi bu solist gencin hem tipi bana benziyor, bir de tarzını da benzetmeye çalışıyor iyice gücüme gidiyor yahu, hayır çıkıp bir polemik çıkarsam medyada, silinir giderler piyasadan ama müzikal açıdan da zor yetişen gruplar bunlar yazık ekmeğiyle oynamayayım gençlerin.


Bir de Mor ve Ötesi' nin elemanlarının bir yönü var ki bu kadar göz önünde bu kadar ünlü bir grubun elemanlarına hiç yakışmıyor, özellikle solist ve keçi sakallı davulcu bir konuda sinirlenince saçmalıyorlar, bildiğin çocuk tadında laf yarışına, it dalaşına giriyorlar ki soğuk kanlı durup cevap vermeseler ya da en azından düşünseler bazı şeyleri konuşurken de saçmalamasalar daha iyi olacak. Gerek televizyada gerek megazinde gerek internatta bunun örnekleri bolca mevcuttur ararsanız belanızı da Mevlanızı da bulursunuz eski bir düşünürün dediği gibi.


Hasılı kelam ağabeyle balkonda ufak da olsa bir Kardanadamo yaptık, sesi güzel olduğu için ona bu ismi verdim. Bir tanıdık, yaşıt, akran, sevdik, dost, hısım, akraba olaydı da inip bahçede devini yapsaydık. Evelki senelerde bilen bilir Orçay Han ile yaptığımız İsmail Hamdi Bekir Ağabey' in boyutunda bir diğer kardanadamı yandaki eczanenin önüne diktiler, çok içim sıkıldı buna. Hoş gerçi onun suratındaki bu ne samimiyet birader ifadesi ve ölümüne meydan okuma iradesinin hiç bir kardanadamda taklit edilebileceğine inanmıyorum.

Perşembe, Şubat 14, 2008

Sevgiler, Saygılar

Merve Hanımcığın bana vermiş olduğu yetkiye dayanarak şu an Feridun Düzağaç' ın albümünü dinliyorum, biliyorsunuz en çok her ne yaparsa yapsın seveceğim sanatçıdır kendisi, bu yüzden taraflı fikirlerimi sizle paylaşmaya gerek pek duymuyorum ama sevgilerimi ve saygılarımı Merve Hanım' la paylaşmaya gerek duyuyorum. Sevgiler size Merve Hanımcım ! Sevgiler ! İyi ki varsınız iyi ki benimle berabersiniz -sanırım yine romantik / duygusal bilogıra bağlamak üzereyim- iyi ki sizi çok seviyorum iyi ki yanınıza hep mutlu oluyorum. Bir şekilde sevdiği birileri olan herkesin sevgililer günü kutlu olsun. İkinci geleneksel sevgilili sevgililer günümde beni yalnız bırakmayan Merve Hanım' a bir teşekkür de bu yüzden.


Gelelim diğer konulara, beni sağolsun günlerdir çileden çıkaran hiç bir soruma cevap vermeyen advisor ıma burdan hiç bir şey göndermiyorum hissettiklerim bana kalsın. Ayrıca yine gerekli yerlede kritik yardımlarını esirgemeyn eski advisoruma da saygım sevgim sonsuz, üstelik sanırım eski advisor um yine advisor um oldu. Mutluyum çok. (advisor = rehber öğretmenden fazlası)

Aldığım enteresan dersler Art of Animation ve Ottoman Musical Practicum, ikisi de dörder saat ama ne yazık ki ikişer kredi, ayrıca %50 sini alabildiğim bölüm derslerimden Intorduction to Turkish Politics beni özellikle heyecanlandırdı. Bu dönem not ortalamamı Allah kısmet ederse çok yukarılara çekmem gerek ki geçen dönemki ayıplarımı az da olsa örteyim.

Bir de Emir Efendi' nin arkadaşı olması sebebiyle tanıştığımız Şenay Hanım' a çok teşekkür ediyorum, zevkime göre olduğunu hissettiği gerçekten pek hoş bir çok şarkı gönderdi bana hem genel kültürümü arttırdı hem de kulaklarım şenlendi.

Bir de yarın mühim bir Antalyalı ile görüşeceğiz inşallah.

Ayrıca Merve Hanım' la da paylaştım İstiklal' de karşımızdan gelen bir turist gruba "hepi sen valentin deeyzz" diye sarılıp hepsini sırayla alnından öpmek geldi içimden, yapmadım o ayrı, yapsaydım eminim apayrı olurdu, bir dahaki iç gelmesinde inşallah.

Cuma, Şubat 08, 2008

Garip

Günler günleri kovalıyor ve tatilin sonuna yaklaştıkça gezme tozma hevesim ve hızım artıyordu, bununla beraber bozulan hava da beni rencide ediyordu, insan bir ağız tadıyla Moda' ya gidemeyecekse ne anlamı varı tatilin ama değil mi?

Bu aralar gençliğimdeki gibi depresif yazmak bilogırlığın şanındandır felsefesiyle yazıyorum yine bol bol sanırım içten içe bir keyifsilik bir gücenme durumu var kim bilir kime neye. Mavi Sakal' ın da o Türkiye' nin en iyi rock albümlerinden birindeki herhangi bir mükemmel şarkısında dediği gibi ya da Kim için, Ne için. Sakal beni andı herhalde neyse.


Kendimi dönem dönem hevesle koşmuş koşmuş da sonunda bir işe yaramamış gibi hissediyorum. Aklıma şöyle bir şeyleri getiriyor bu durum. Huuuu komşu komşu diye başlayan ve heyecanla soru cevap devam eden diyaloğun en sonunda dağ nerde diye sorup da yandı bitti kül oldu diye sürreal bir cevap alınması gibi. Tam en heyecanlı yerde mantıksız bir durum. Bilgisayar olsam eror vercem, Hakkı Bulut' un da dediği gibi çırpındığım bu kaosta ne işim var bilirsin, neden böyle boynun bükük, duyguların kırık dökük neden gülen çehren asık seeeen bilirsiiiiiin seeen bilirsiiin Allahıma kitabıma sen bilirsin, sen bilirsin bilirsiiiiiiin seeeen bilirsiiiin seeen bilirsiiin dinime imanıma ssseeeen bilirsin.


Aslına bakarsanız derdimi bilen birileri var olduğu için yazmadım bunu sadece ezberimde bir (bakınız hangi bir veya ne biri) Hakkı Bulut parçası olduğunu göstermek istedim size. Üstelik bu şarkının içinde kaos kelimesi de geçiyor ve ikinci nakarat dönüşünde çok gereksiz bir şekilde ikileme yapıyor bilirsin kelimesinde. Zaten s harfinin telaffuzundaki bazı problemleri sürekli insana kendini sorgulatıyor neden içinde bu denli s geçen bir şarkı yazdı kim bilir deyü.


Bayerleverkuzen' in her şeyden çok temizlik ürünleri üreten bir firma olduğuna dair sarsılmaz kuvvetli bir inancım var, aynı sağlamlıktaki bir başka inancım ise hamburger kelimesinin çok eskiden Hamburglu insanların uzun yollarda yanlarına yemek için aldıkları yuvarlak ekmekli sandviçlerinden kaldığı yönünde. Biraz açmak gerekirse şöyle ki bu tip yuvarlak ekmekler sadece o dönemlerde Hamburg' daki fırınlarda yapıldığı için, yanında yuvarlak ekmekli bir sandviç taşıyan bir kişi her kim tarafından görülürse, gören kişinin tepkisi Hayl das ist ayne Hamburgar oluyormuş. Türkçeye vaaay bu bir Hamburhlu olsa gerek diye çevirebiliriz bu sözü. Yani diğer insanlar bu Hamburgluları endeğin sandviçinden tanıyormuş ve gel zaman git zaman o Hamburglu anlamına gelen Hamburger kelimesi Hamburg halkının fırıncılar hariç yok olmasıyla sadece o yuvarlak sandviçlerin ismi olarak kalmış. Benzer bir görüşüm de Habsburger ve Habsburg hanedanlığı hakkında var ama o kelime kullanılmayalı çok seneler oluyor bundan dolayı bu görüşü paylaşmayı yersiz buluyorum.


Nazan Hanım ile görüştük dün, hatta tam onunla buluştuk 4 adım ya attık ya atmadık karşıdan Işın Hanım geldi ki kendisini görmeyli çok olmuştu, böylece bir lise arakdaşımla buluşma niyetiyle başladığım gün bir anda iki arkadaşla şenlendi. Nazan Hanım' ı ben pek severim görüşmüyorduk uzun zamandır artık onlar da İstanbullu olmuş sayılır, biraz Dünia' da biraz da Moda' da bir yerlerde oturduktan sonra mahalleden genç arkadaşlarla biraz müzik yaptık. Paslanmışım birincisi, ikincisi de gençler yetenekli.


Akşama ani bir karar ile Emir Efendi' ye gittim, film gecesi yaptık, Selen Hanım ve Bahadır Ağabey de vardı, önce Geleceğe Dönüş izledik ki hayatımın filmlerindendir bravo cnbc-e bundan sonra hep yanındayım, sonra da biraz Duvara Karşı izledik, çay içtik, sonra yine ülkeyi kurtaramadık, sabak Emir Efendi; Selen Hanım ve bana en kalitelisinden bir kahvaltı hazırladı sağolsun, sonra çayımızı kahvemizi de içtik ve tekrar mahalleme döndüm.


Ayrıca bugün şehrimiz şahsım adına mühim bir konuk ağırlıyor, hoş gerçi ben o şahsın adına pek mühim değilim ama olsun. Ben sevindim en azından, hafif endişeli ve tedirgin bir yanım olsa da yine de o kişiyi görünce Ey Büt-i Nev Eda diyeceğim yüzüne. Kendisi gerisini anlar. Anlamak isterse.


Müzisyenliği nasıl altın değerindeyse karakteri de aynı altınlıkta olan değerli dostumuz Nağme Hanım (Emir Bey' in klasik kemençe üstadı) önümüzdeki dönem Estonya' ya gidiyor eksçeynce, yani anlayacağınız huzur dolu bir müzik beklemeyin benden bu taşodalık, gerçi belli olmaz ama Emir Efendi' yle bir kafa kafaya vermenin vaktidir. Umarım sevgili dostumuz Nağme Hanım' ın da gittiği memlekette her şey gönlünce olur.


Diyeceklerim şimdilik bu kadar.

Bu en alttaki çok garip bir fotoğraf.

Çarşamba, Şubat 06, 2008

Uzer


Efendim bugün Barış Bey ile Kadıköy' de buluştuk, yıllar sonra kendisini görmüş oldum, bol bol sohbetettik keyiflendim, hava da güzel olsa daha iyi olacaktı, önce Pilavcıoğlu' na gittik biraz pilav yedik, sonra da Arka Oda' ya gidip bolca çay içtik sohbet ettik. Barış Bey her yönüyle takdir edilesi bir insandır bir kere çok mükemmel bir karakteri vardır, hoş sohbettir, çok başarılıdır çok da zekidir. Lakin gelin görün ki biz ikimiz bile memleketi kurtaramadıysak diğer zibidilerden bunu ummak baya zor. Barış Bey' in dolu insan olma yolundaki sağlam adımları da beni derinden etkiliyor, sanırım en kültürlümüz oldu şimdiden, entellektüel gelişim şart tabi bu devirde. Odun gelip odun gitmeyelim. Dostlarla görüşmek bünyeye iyi geliyor azizim. Senin azizin. Onun azizi. Sen Jozef, ben jozef ben afleck ben öf be !

Pazar, Şubat 03, 2008

Natilüs Yolları


Efendim, Dilara Hanım' ı hepiniz bilirsiniz, geçtiğimiz günlerde 2008 ilk olağan buluşmamızı gerçekleştirdik kendisiyle, geçtiğimiz günler dediğim az buz da geçmedi aslında, bu seferki olağan toplantımızın gündemi ayrılıktı. Kendisinin kendi bilokunda gitmeden önce görüşme günü olarak belirttiği bugün pek hoş bir gündü. Biz Dilara Hanım ile zırt pırt buluşmayız efendim, arada bir buluşuruz, güzel vakit geçiririz, bu arada bir dediğim ara mesela her dönem veya her sene gibi geniş aralardır ama emin olun ki bu uzun dönemde bir yapılan buluşmaların da keyfi bir başka oluyor. Kendi bilokunda iki adet pek hoşuma giden ve vey be pek iyi tespit dediğim cümlesi vardı hanım kızımızın.

* freud bu konuda ne diyor, günümüz ilişki yorumcusu ilhan hanım bu konuda ne diyorlar bilmiyorum; ama kız ve erkek arasındaki muallaksız, kendinden ve ne olduğundan tamamıyla emin olan ilişkiye bayılıyorum.

* veya aslında olan olay şu ki, uzun süre arayla biriyle görüşünce onunla sohbetten çok keyif alıyorsun. çünkü şu gün şunu yaptım, bunu yedim, buraya gittim diye değil de, genel bir bakış atma ihtiyacıyla hayatına, dalıyorsun muhabbete.

Bu paragrafa geçmemin tek sebebi ise paragrafsız yazmamdan sürekli şikayet eden sevgili insan Dilara Hanım yine, yoksa bir anlatış bitti başka bir konuya geçeyim falan yok bu tip şeyler. Neyse sınırlarımız ötesinde kendisine huzur diledik Emir Efendi ile beraber, umarım her şey gönlüne göre olur, zaten o döndüğü zamanlarda ancak bizim bir sonraki buluşma zamanlarımız geleceği için bu noktada bir sıkıntı olmaz. Eheheh. Her halükarda yine de İstanbul şehri benim gözümde en tarz insanlarından birisini kısa bir süreliğine de olsa kaybediyor.

Kadıköy' de bugün mitönk vardı, öyle çok karışık görsel ve işitsel imgeler vardı ki alanda, kimin gösterisi, neye karşı uzun bir süre -eve gelip haberleri izleyen dek- idrak edemedim. Ben öğlenden itibaren o civardaydım yine de çünkü Hazal Hanım ile bir görüşme kararımız vardı kısa süre de olsa ve o kısa sürenin uzun bir parçası yürüyerek çok kısa bir parçası da ölümüne yemek yiyerek geçti, bundan sonra Kadıköy' de sadece Pilavcıoğlu' ndan besleneceğim sanırım her ne olursa olsun. Önümüzdeki hafta için hayal meyal bir plan tasarladık hava kuvvetlerinin onayını bekleyeceğiz şimdilik, ardından da orkestra provası vardı Emir Efendi ile dahil olduğumuz, stüdyonun ses sisteminin güzelliği beni tatmin etti, bataryanın sesleri ve ayarları da Emir Efendi' yi tatmin etti ki kendisi özlediğim gibi çaldı ne zamandır. Her gün yazayım diyorum sonra diyorum ki yahu trance parça yaptık o bile dikkat çekmedi, yazsak neeee yazmasak nee, sonrada diyorum ki san' at, san' at içindir, bahçıvan da çim biçendir.


Bir de feysbukta ilkokul öğrencilerini arayan bir öğretmen olmak istiyorum bazen tamlaması bile hoş sonra da lise grubumuzla yaptığımız kökenini Bilgin Bey' in oluşturduğu, aranjesinde hepimizin payı olan öğretmenler günü şarkısını söylemek istiyorum, Gözde Hanım söylerdi o duru sesiyle :


Ben bir öğretmenin okulların birinde
Duymayı düşünmeyi öğretirim derslerimde