Değerli Tuhaffiye Hanım, siz bir grup genç otobüsten indikten sonra ben yaptığım diyaloğu daha genel bir boyuta aldım, seslendirmeyi de iç sese verdim ve devam ettim, karşılıklı bir diyalog olmadığı için bu sadece tabi ki kendi fikirlerim ama yüzüme söylemedi bak arkamdan yazmış deme, sen indikten sonra düşünüldü bunlar hep, yarını da bekleyemedi, zira konu bir kaç kişinin daha tavrıyla alakalı, seninki de konuyla alakalı bulduğum son örnek, yazmama vesile olsun bakalım.
Şimdi evlat, ben insanlara değer veririm bolca (bazen gereğinden de bol) ve her insanın illa ki değerli yanları olduğuna inanırım. İnsanların hayran olduğum, beğendiğim, bir şey hissetmediğim, beğenmediğim ya da nefret ettiğim fikirleri ve tavırları da olabilir, şayet bunlardan kötü olanlar ilişkimizde birinci sırada değilse yine de çok iyi ilişkilerim olabilir böyle yanları, hareketleri, fikirleri olan insanlarla.
Birinci sırada olan nedir, senin de bu konuda böyle düşündüğünü hissediyorum hep, insanlıktır, saygıdır, sevgidir. Şayet bunları taşıyorsa insan, beni de adam yerine koyduğunu belirtiyorsa, isterse en nefret ettiğim fikirlerin savunucusu, isterse örnek aldığım bir insan olsun hiç fark etmez. Benle bir ilişkisi olur, bu tavırlarına göre gelişir, durağan kalır ya da biter. (taş çatlasa 5 kişi 19 senede son gruba girebilmiştir)
Sanem Hanım adlı arkadaşım misal, vaktiyle konuşurken şöyle bir şey demişti, o zaman yeni tanışıyorduk sessiz kaldım, şimdi daha güzel tartışılabilir ama konusu hiç açılmadı. Tolkien sever misin diye sormuştum, o da 20.yy başları İngiliz Edebiyatı kesin faşisttir demişti. O zaman şimdiki gibi olsaydı ilişkimiz daha tanışık olsaydık yani yapacağım şey ben de faşist değilsem en adiyim cevabını vermek olurdu yada böyle faşist olsun gelsin önce beni katletsin derdim, yada hangimiz bazen faşist değiliz ki de diyebilirdim. Olmasını istemediğim şey, kafasının çalıştığını düşündüğüm ya da bildiğim insanların önyargılı* olmaları. Tolkien faşist midir değil midir bunu bilmem ama senin de bilecek kadar tanıdığını sanmıyorum. Bilmem anlatabildim mi. Hakkında her şeyi okursun, dönemini incelersin, sevip sevmessin o ayrı (sevmeyeni ben de sevmem o apayrı) ama ancak bu dediklerimden sonra bu kadar net yargılarsın, hatta bence hâlâ hüküm veremezsin kesin ya neyse, bu durumda tolerans gösteririm. (anneee adam bana toleransını gösterdi)
Bir insanla tanışacağız mesela, ben tanıdığım insanların yarısını arkadaşlarımın arkadaşları olmaları vesilesiyle tanıdım, ya da tanışacağım insanlarla ilgili bir çok duyum aldığım oldu. İyi, kötü, beter, dehşet, mükemmel gibi, ama tıpkı ders seçimi dönemi öğretmen tüyoları gibi, herkesin haz etmediği biri ile anlaşabilirim ya da en sevilenden ben keyif almam. Olur arkadaş olmaz değil de, bilmem kim şöyle dedi, bilmem kim böyleymiş gibi duyumlarını şahsen tanışana dek bir içinde sakla, baktın sana da öyle geldi haklısın der geçersin ama, ilk görüşünü başkasının lensiyle yapmamak lazım.
Üstelik en iyi insanlar bile beklemediğini yapabilir, en kötü insanlar da melekleşebilir. Veya daha da garibi benim nice sevdiğim insanları sen asla sevmezsin or vice versa ama hele bir gel (Kavak Yelleri başlıyor içerde televizyonda) kendin karar ver buna.
Bu kadar şeyi yazdım yine kafamı hiç toparlayamadan, anlatamadım derdimi gibi, hoş kısa yazsam tanımadığım insanlar hakkımda kesin hükümlere varıyor, uzun uzun yazsam ben derdimi anlatamıyorum, belki otobüsle uzun uzun devam etseydik Tuhaffiye Hanım ile konuşurken anlatırdım ama o zaman da soru cevap giden bir şey ya muhabbet ben soracağım o soracak konu değişecek.
Aman be beynin mi var derdin var.
Kazandıran sağolsun.
Şimdi evlat, ben insanlara değer veririm bolca (bazen gereğinden de bol) ve her insanın illa ki değerli yanları olduğuna inanırım. İnsanların hayran olduğum, beğendiğim, bir şey hissetmediğim, beğenmediğim ya da nefret ettiğim fikirleri ve tavırları da olabilir, şayet bunlardan kötü olanlar ilişkimizde birinci sırada değilse yine de çok iyi ilişkilerim olabilir böyle yanları, hareketleri, fikirleri olan insanlarla.
Birinci sırada olan nedir, senin de bu konuda böyle düşündüğünü hissediyorum hep, insanlıktır, saygıdır, sevgidir. Şayet bunları taşıyorsa insan, beni de adam yerine koyduğunu belirtiyorsa, isterse en nefret ettiğim fikirlerin savunucusu, isterse örnek aldığım bir insan olsun hiç fark etmez. Benle bir ilişkisi olur, bu tavırlarına göre gelişir, durağan kalır ya da biter. (taş çatlasa 5 kişi 19 senede son gruba girebilmiştir)
Sanem Hanım adlı arkadaşım misal, vaktiyle konuşurken şöyle bir şey demişti, o zaman yeni tanışıyorduk sessiz kaldım, şimdi daha güzel tartışılabilir ama konusu hiç açılmadı. Tolkien sever misin diye sormuştum, o da 20.yy başları İngiliz Edebiyatı kesin faşisttir demişti. O zaman şimdiki gibi olsaydı ilişkimiz daha tanışık olsaydık yani yapacağım şey ben de faşist değilsem en adiyim cevabını vermek olurdu yada böyle faşist olsun gelsin önce beni katletsin derdim, yada hangimiz bazen faşist değiliz ki de diyebilirdim. Olmasını istemediğim şey, kafasının çalıştığını düşündüğüm ya da bildiğim insanların önyargılı* olmaları. Tolkien faşist midir değil midir bunu bilmem ama senin de bilecek kadar tanıdığını sanmıyorum. Bilmem anlatabildim mi. Hakkında her şeyi okursun, dönemini incelersin, sevip sevmessin o ayrı (sevmeyeni ben de sevmem o apayrı) ama ancak bu dediklerimden sonra bu kadar net yargılarsın, hatta bence hâlâ hüküm veremezsin kesin ya neyse, bu durumda tolerans gösteririm. (anneee adam bana toleransını gösterdi)
Bir insanla tanışacağız mesela, ben tanıdığım insanların yarısını arkadaşlarımın arkadaşları olmaları vesilesiyle tanıdım, ya da tanışacağım insanlarla ilgili bir çok duyum aldığım oldu. İyi, kötü, beter, dehşet, mükemmel gibi, ama tıpkı ders seçimi dönemi öğretmen tüyoları gibi, herkesin haz etmediği biri ile anlaşabilirim ya da en sevilenden ben keyif almam. Olur arkadaş olmaz değil de, bilmem kim şöyle dedi, bilmem kim böyleymiş gibi duyumlarını şahsen tanışana dek bir içinde sakla, baktın sana da öyle geldi haklısın der geçersin ama, ilk görüşünü başkasının lensiyle yapmamak lazım.
Üstelik en iyi insanlar bile beklemediğini yapabilir, en kötü insanlar da melekleşebilir. Veya daha da garibi benim nice sevdiğim insanları sen asla sevmezsin or vice versa ama hele bir gel (Kavak Yelleri başlıyor içerde televizyonda) kendin karar ver buna.
Bu kadar şeyi yazdım yine kafamı hiç toparlayamadan, anlatamadım derdimi gibi, hoş kısa yazsam tanımadığım insanlar hakkımda kesin hükümlere varıyor, uzun uzun yazsam ben derdimi anlatamıyorum, belki otobüsle uzun uzun devam etseydik Tuhaffiye Hanım ile konuşurken anlatırdım ama o zaman da soru cevap giden bir şey ya muhabbet ben soracağım o soracak konu değişecek.
Aman be beynin mi var derdin var.
Yine de sonsuza dek sürdüreceğim hayat felsefem şu olacaktır :
"Altın olan her şey parlamaz
Her gezgin yitirmemiştir yolunu"
Her gezgin yitirmemiştir yolunu"
Kazandıran sağolsun.