Salı, Eylül 11, 2018

Avusturya Kültür Günleri | Johann Strauss Topluluğu Konseri | Perge


Geçtiğimiz Cumartesi akşamı Antalya'nın belki de en büyüleyici tarihi kenti Perge'de kulağa klişe gelse de unutulmaz bir gece yaşadık. Avusturya Kültür Günleri kapsamında Perge, Johann Strauss Topluluğu adındaki birbirinden değerli müzisyenlerden oluşan bir ekibi ağırladı. Şaşırtıcı olmayan bir şekilde repertuvar bir eser haricinde Strauss yapıtlarından oluşuyordu. İstisnai eser ise ekibin keman sanatçılarından biri olan Manfred Kammerhofer'a ait Tanz in E adlı tatlı bir parçaydı. Neyse buyurun hikâyeyi en başından anlatayım.

Geçtiğimiz Mayıs ayında Antalya'da 1. Akra Caz Festivali gerçekleşmiş, bu festival sayesinde Antalyalılar sadece ulusal ve uluslararası camiadaki pek çok değerli müzisyen ve müzikle buluşmakla kalmamış; şehirde bana kalırsa eşine az rastlanan kalitede bir organizasyonu da deneyimlemişlerdi. Konuyla ilgili uzun uzun yazmıştım zaten. İşbu festivalden beri, ben de bu kusursuz organizasyonu gerçekleştirmiş olan Kadir Dursun Bey'i kendimce takibe almış, yaptığı/yapacağı işlerden haberdar olmayı ve mümkünse bu etkinliklere daima katılmayı kafaya koymuştum. Derken yazın Avusturya Kültür Günleri adlı bir etkinlik kapsamında Side'de gerçekleşecek olan bir konseri duyurdu Kadir Bey sosyal medya hesabında: Vienna Stratos Quartet'in Side Müzesi'ndeki konserini. Yanlış hatırlamıyorsam şehir dışındaydım ve Side Antik Kenti'ni de çok sevmeme rağmen bu konseri kaçırdım. İçten içe de "Yahu koskoca Avusturya Kültür Günleri, tek bir etkinlikle bitecek hâli yok ya!" diyerek kendimi avutmaya gayret ettim. Derken geçtiğimiz haftalarda ikinci bir konser haberiyle karşılaştım sosyal medyada. Hem de bu kez civardaki favori antik kentim Perge'de! Biletleri nereden alsak, konsere kimle gitsek diye düşünürken Kadir Bey'in kibar daveti elime ulaştı ve geriye bir tek konsere gitmek kaldı.

Image may contain: 11 people, people smiling

Nedense kafamda Aspendos ile Perge'nin yerlerini hep karıştırıyorum, halbuki Perge şehrin içinde Aksu Köy Enstitüsü'nün arkasında, Aspendos ise Alanya istikametinde şehrin dışına doğru. Neyse yarım saatte Perge'ye gelip arabayı park edip içeri girdik. Tıpkı Caz Festivali'ndeki gibi yine güler yüzlü ve kibar görevliler, bir yönlendirmeye ihtiyaç olmamasına rağmen en dış kapıdan itibaren konukları karşılamak üzere hazırdılar. Alana girip eski ve yeni kapıyı aştıktan sonra hamam tarafına doğru ilerledik ve hamamın doğuya bakan duvarına konser alanının kurulduğunu gördük. Perge gerçekten müthiş bir antik kenttir bu arada, gitmediyseniz muhakkak gidin, uzun uzun gezin, gittiyseniz de ara ara tekrar gidin. Konserin başlamasına daha bir saat vardı, biz de gözümüze kestirdiğimiz sandalyelerimizi şal ile işaretlemek suretiyle hamamın duvarının dibindeki ve içindeki alanlara dağılmış kokteyl masalarının başına geçtik. Alanın kullanımından ikramların güzelliğine, seçilen mobilyalardan hizmet eden ekibin nezaketine kadar her şey tıpkı bir önceki festivaldeki gibi en ince detayına kadar düşünülmüştü. Kalabalık da gitgide arttı derken konser zamanı geldi çattı. Biz de diğer dinleyiciler gibi kokteyl alanını terk edip sahnenin önündeki beyaz sandalyeler arasında yerimizi aldık.

Biraz daha detaylardan bahsetmek gerekirse sandalyelerin üzerindeki süngerden sinek kovucu spreylere, sahnenin ışık ve ses detaylarından konser çıkışı ikram edilen suya kadar yine her detay abartılı şekilde iyi düşünülmüştü. Konser esnasında atmosferin büyüsünü bozmamak için drone bile uçurulmadı; arada geçen uçakların sesi ise bana kalırsa geçmişin ve akustiğin güzelliğiyle, günümüzün ve mekaniğin zıtlığını vurgulayarak o andan aldığım tadı daha da keskinleştirdi. Ekibin repertuvarı, şef ve keman sanatçısı Russell McGregor'un sempatik tavırları, belki de binlerce yıllık bir antik kentik içinde olma hissi -ki çatısı olmayan alanlardaki etkinlikler gerçekten ayrı bir büyüleyici oluyor, eskiler bunu bizden erken çözmüş yine- veya bunların hepsinin farklı oranlarda birleşmesiyle birlikte gerçekten kaliteli bir gece yaşadık. Bu tip etkinlikler Antalya'da zaten az oluyor da İstanbul'da bile bu seviyede olanına pek rast gelebileceğinizi sanmıyorum. Konserin sonunda eminim uzunca bir süre ayakta sürdürdüğümüz alkışlarımızla bu memnuniyetimizi müzisyenlere ve bu işin arkasındaki isimlere geçirebilmişizdir.

Image may contain: one or more people and indoor

Bir paragraf da bu işin arka planına dair bir şeyler yazmak istiyorum. Etkinliğin ana sponsoru Barut Otelleri'ydi, tıpkı Caz Festivali'nde olduğu gibi misafir ağırlama deneyimini konsere ve öncesine o kadar iyi yansıtmışlar ki size o beş yıldızlı konforu binlerce yıllık bir kentin kalıntıları üstünde bile yaşatabiliyorlar. Büyük bir meydan okuma ve başarı hikâyesi bana sorarsanız. Antalya'yı Akdeniz'in Sanat Başkenti yapma hedefindeki Ahmet Barut ise aynı zamanda Avusturya Fahri Konsolosu imiş. Kendisinin vizyonunu anlamak için sadece bu tek örnekten yola çıkabilirsiniz tabii ama Akra'nın bir kültür sanat kurumu gibi çalışmasından, antik kentlere ve soyu tükenmekte olan hayvanlara sahip çıkmaya kadar daha nice etkileyici işlere de imza atıyorlar ekipçe. Elindekileri, deneyimini ve heyecanını Antalya için harcayan şöyle 5-10 insan olsa Akdeniz'i geçtim doğrudan Dünya Kültür Başkenti oluruz. Bu yılın Perge Yılı olması ve antik kentlere verilen değerin artması için samimi olarak efor harcadığına inandığım Antalya Valisi Münir Bey'e de bir teşekkür edeyim yazıyı bitirmeden. Desteklemekle kalmayıp Büyükşehir ve Muratpaşa Belediye Başkanları gibi konseri dinlemeye gelmesi de ayrıca zarif ve misafirperver bir hareketti. 

Son birkaç cümleyi ise Kadir Bey'e ayıracağım tekrar. Açıkçası birinden duysam inanmayacağım ve abartıyor diyeceğim hayalleri gözümüzün önünde gerçeğe dönüştürdüğü ve Antalya'ya bu denli kaliteli işler kattığı için bir Antalyalı olarak kendisine minnettarım. Umarım vakti, enerjisi hep olur, vizyonu ve hayallerini paylaşacak insanlara denk gelir de her sene bunlar gibi onlarca organizasyona imza atar, şehrimizi hak ettiği yere taşır, bizim de burayla gururlanmamızı sağlayan marka işler oluşturur. Çıtayı o kadar yükseğe koyuyor ki Kadir Bey, kendisinden benzer alanda bir sonraki beklentim Termessos'un tepesindeki anfitiyatroda Güllük Dağı'nın üzerinde bir André Rieu konseri.

Yazının sonunda bir göz atmanızı ve kulak kabartmanızı tavsiye ettiğim bazı bağlantılar vereyim:


Pazar, Eylül 02, 2018

Karşılaştığım Müzikler | No: 31 | 180902

Karşılaştığım Müzikler serisinin dile kolay otuz birinci yazısında, uzun bir aradan sonra yine sevgili bloğum Gözümün Seyir Defteri'nde birlikteyiz.


Otuz da az bir sayı değil hani. İlk yirmi yazıyı kendi bloğuma, sonraki onunu Kıyı Müzik'e yazdığım bu seriye şimdi tekrar burada devam ediyorum. Gelecekte burayı biraz daha müzik ağırlıklı bir şekle sokma planlarım var, haliyle böylesi daha hayırlı olacak.

Sözü fazla uzatmadan buyurun son yazıdan bu yana Türk Müzik Piyasası'nın ağırlıklı olarak alternatif kıyılarında neler olmuş hep beraber bakalım.

*

Bölüm 1: Karşılaştığım tekliler (tabii videolu veya görselli olanlar)


Jehan Barbur & Can Bonomo - Kirlenmiş Çığlık

Jehan ve Can birlikte sözleri Cem Karaca'ya, müziği Volkan Başaran'a at Kirlenmiş Çığlık'ı yorumlamışlar, Eylül Biçer'in düzenlemesi ve Onur Mehame'nin klibiyle. Şarkı insanlığın dönüşümünü ve dünyayı da dönüştürüşünü çok "güzel" bir şekilde anlatıyor.

Kalben & Cem Adrian - Geri Dönme

İki güzel insan çokça dinlenecek, çok insanın hayatına dokunacak bir şarkı söylemişler birlikte Geri Dönme adında. Kalben kendi hikâyelerini anlatırken, sizi size anlatmayı da hep başaran bir insan. Bu şarkısı da öyle olmuş yine, hep olsun.

Ceylan Ertem & Ahmet Kaya & Kayıp Yakınları - Beni Bul Anne

Bu müthiş güçlü şarkıyı bu kez Cumartesi Anneleri'nin geçtiğimiz hafta sonu gerçekleşen 700. buluşması sebebiyle Ceylan Ertem'in yorumuyla dinliyoruz. Kayıp yakınları da Ahmet Kaya'nın sesinin üzerine şarkının ikinci dönüşünde mikrofon başına geçiyorlar. Konu öyle derin ki, bu konuda yapılmış tüm şarkılar insana tokat gibi vuruyor gerçekten.

Ahmet Üstüner - Hep Aşk

Nasıl denk geldiğimi pek de hatırlamamakla birlikte şarkıyı da klibini de orijinal bulduğum bir eser var sırada, Ahmet Üstüner'den Hep Aşk. Dinleyin bakalım, sizler ne düşüneceksiniz?

Arel Koray Nalbant - Vapurlar

Vera'dan tanıdığımız (ben hususi olarak da tanıyorum ama bu kalıbı kullanmasak olmaz) sevgili Koray geçtiğimiz günlerde Vapurlar diye pek tatlı, hafif de kederlendiren bir şarkı yayınladı. Dupduru bir kayıt, gitar, vokal ve alttan alta gelen hafif besleyici sesler, benim pek hoşuma gitti.

Lara Di Lara - Su Ver Leylam

Çok sıkı şarkıydı, bu şarkıya bir de Irmak Altıner yönetmenliğinde aynı havalılıkta görüntüler giydirilmiş. Daha ne olsun?

Ychorus - Ah Bir Ataş Ver

Dumlupınar Denizaltı'sının acılı hikâyesini bu kez de çok sesli olarak Ychorus'tan dinleyelim.

Nekropsi - Sekizler

Yazıdaki diğer değerli eserler ve sahipleri bozulmasın ama benim gözümde yazının en özel eseri Sekizler. Neden mi? Çünkü Nekropsi'den geliyor ve müthiş bir iş! Yanlış anlamadıysam 2012'de kaydedilen bu şarkı bu sene geçtiğimiz aylarda yayınlandı. Neden mi? Hiç bilmiyorum...

Bölüm 2: Sadece YouTube’a saklanmış güzellikler


Cava Grande & Serkan Emre Çiftçi - Day Zero | K İ T A P Ç I

Cava Grande'den geçen yazıların birinde bahsetmiştim, bu kez Kitapçı'da Serkan Emre Çiftçi'nin trompetiyle zihin açan bir canlı performans sergilemişler.

Can Kazaz & Ahmet Ali Arslan - Benim Hâlâ Umudum Var

İki güzel solist, ülkemizin en sıkı şarkı yazarlarından birinin en güzel şarkılarından birini yorumluyor ve diyorlar ki "Benim Hâlâ Umudum Var". Bu sayede Ahmet Ali Arslan'ın YouTube kanalını da takip etmenizi tavsiye edeceğim, Can ile bir de kendi şarkısı İçimde Bir Dağ'ı seslendirmişler.

Barlas Tan Özemek - Neyleyim | Karavan Sessions

Pek güzel bir şarkı çalıp söylüyor Barlas Tan Özemek; hem pek güzel çalıyor, hem pek güzel söylüyor, üstüne bir de Karavan Sessions'un mis gibi atmosferi eklenince sizi olduğunuz yerden kopartıp yanına çeken bir performansa dönüşüyor izlediğiniz.

Damla Deli - Mor Dağlar (Erkan Oğur)

Geçtiğimiz yazılardan birinde İbrahim Tatlıses'in Yalnızım'ına yaptığı yorumuyla karşıma çıkan Damla bu kez Mor Dağlar adında kendisine ait bir parça seslendiriyor. Can Güneş de kayıtta yine pek güzel şekilde gitarını konuşturuyor.

Berke Can Özcan - Zilli | K İ T A P Ç I

Bu bölümün son videosu yine bir Kitapçı Akustik videosu, belki de Kitapçı'da ve Türkiye'deki benzeri müzik performans videosu programlarında bugüne dek rastladığımız en sıra dışı bölümlerden biri. Berke Can Özcan'ın Zilli'sini dinliyoruz, gözlerinizi kapatıp kulaklıklarınızla veya iyi bir ses sistemiyle dinleyin derim.

Bölüm 3: Yeni çıkan canavar gibi albümler (tabii yine videolu veya görselli olanlar)


Gökhan Türkmen - Nazınla Dünya Sazınla Dünya

Albüm: Ve Nazan Öncel Şarkıları (2018) - Doğan Music Company

Nazan Öncel'in ne kadar sıkı şarkıları olduğunu hatırlatması açısından bile önemli bir albüm Ve Nazan Öncel Şarkıları albümü. Albümde birbirinden sıkı isimler var, muhakkak ki daha özenli yorumlar ve düzenlemelerin yanı sıra "bunu da araya sıkıştıralım" tarzı işler de vardır. Ben en beğendiklerimden birini iliştireyim, siz tamamını dinleyin, kendinizce puanlayın.

Ekin Beril - Zaman

Albüm: Zaman (2018) - Supercluster Records

Ülkemizin heyecan verici yeteneklerinden biri olan Ekin Beril, Zaman adlı dört şarkılık canavar gibi bir kısa çalar yayınladı. Dinleyince neden canavar gibi tabirini bir kere daha kullandığımı anlayacaksınız.

Bölüm 4: Geçtiğimiz yılların (ve bu senenin) albümlerinden yeni kliplenenler


Berkay Özideş - Bulutlar

Albüm: On Your Mars (2018) - GTR Müzik

Bir önceki yazıda bahsetmiştim Berkay dev bir üçleme yayınlayarak eşine az rastlanır bir işe imza atmıştı. İşte bu işler yavaş yavaş video'lanmaya da başladı. Bize de keyifle izlemek ve dinlemek düşüyor.

Evrencan Gündüz - Yeni Bir Şarkı


Şöyle bir genelleme yaparsam yanlış olmaz, Evrencan'ın her şarkısı güzel. Bu şarkı da taze albüm Mevsim Çiçekleri'nden geliyor, adı üstünde Yeni Bir Şarkı. Klip de pek güzel, sondaki tekrar kısımları Sade'nin şarkılarındaki o huzurlu tekrar eden döngüsel kısımları anımsattı bana.

Yiğit Seferoğlu - Şimdi Ne Güzeldir Ankara

Albüm: Adem Histora (2018) - Kınay Production

Özetle Ankaralılar eklesin!

Gülşah Erol - Psychosis


Gülşah, yedi yıllık albümü Psychosis'e ismini veren şarkıya Florencia Guerberof'un performansından oluşan bir Saskia Reis videosu ile birleştirip kliplendirmiş. Hem izlemelik, hem dinlemelik etkileyici bir eser çıkmış ortaya haliyle.

Bölüm 5: Henüz bir videosu (veya görseli) olmayan işler


* Yüzyüzeyken Konuşuruz - Boş Gemiler (2018) - Sony Music Türkiye

Yeni tekli yayında. Ben henüz dinlerken hoşuma gitmeyen veya sıkıldığım bir Yüzyüzeyken Konuşuruz şarkısına denk gelmedim. Umarım hiçbir zaman da böyle bir şarkıya denk gelmem.

* Duhan Dönder - Continuation (2018)

Duhan dinlerken sizi psikolojik bir gerilim filmi izliyormuşsunuz gibi hissettiren şahane bir albüm yapmış. Huzurlarınızda kulaklığınızı takıp hayatınıza film müziği olarak eklemelik dört müthiş şarkı var.

*

Her yazının sonunda tekrar eden cümlelerimle sizleri uğurluyorum, şen ve esen kalın!

Bu müzikleri dinlemeniz, seveceğini düşündüğünüz kimselere önermeniz ve güzel müziklerin yayılmasına katkı sağlamanız dileklerimle...

Serinin bir önceki yazısına tam buradan ulaşabilirsiniz. Ayrıca Spotify veya YouTube’dan müzik dinlemeyi seviyorsanız o mecralarda oluşturduğum #KarşılaştığımMüzikler listelerini takip edebilirsiniz.

Karşılaştığım Müzikler: YouTube | Spotify