Pazartesi, Ekim 10, 2016

Okuduğum Kitaplar #0001 || 161010


Gerçekten uzun yıllardır yapmadığım kadar boşlamışım bu kez Gözümün Seyir Defteri'ni, yani blogumu, nam-ı diğer ilk göz ağrımı. Bir önceki Analog Fotoğraflar Albümü Numara 2 - Zenit Portreleri başlıklı yazımın tarihi Haziran sonu. Temmuz, Ağustos, Eylül bitti ve Ekim başladı günler evvel. Neyse neyse, diyecek bir şey yok, kendi ayıbım, bu senenin arşivinin 3 ayını yemiş bulundum, başta sevgili blogum GSD'den sonra da siz okuyucularımdan özür diliyorum.

Bu esnada da neden oturup bir avazda bir şeyler yazamıyorum, neden sosyal medya hesaplarından paylaşımlar yapmayı çoğu zaman bloga tercih ediyorum sorusuna kendi içimde bir cevap ararken şüphelerim şu cevap üzerinde yoğunlaştı: Bloga genellikle uzun uzun ve çok fazla konuya (başlığa ya da kategoriye de diyebiliriz) aynı anda değinerek yazılar yazıyorum. Tabii çift katlı otobüsü anlattığım örnekte olduğu gibi istinai denemeler bunun dışında. Pek çok şeyi aynı anda içeren yazıları da yazması biraz daha vakit alıyor haliyle. Buna çözüm olarak dedim ki biraz kategorilere bölüştüreyim o halde yaptığım işi ve böylece değinilecek konuları çok fazla biriktirmeden yazıp geçebileyim.

İlk aklıma gelen iki kategori de okuduklarım ve dinlediklerim gibi klişe olsa da paylaşmak istediğim kategoriler olacak. Aralara yine başka başka yazılar tabii ki girip çıkabilir ama kendime de bir disiplin olsun diye, okuyup etkilendiğim tüm kitaplara dair birkaç şey yazmak istiyorum bundan sonra buraya, hem kim bilir belki kitap okumanın şahane bir şey olduğunu tekrar hatırlatabilirim birkaç kişiye.

Geçtiğimiz 2-3 ay içerisinde okuduğum birkaç kitabın hepsine ayrı ayrı değineceğim bu ilk yazıda.

---

1. İhtilalin Süvarisi (Yazarı: Nesrin Turhan || 2004)


Uzun zamandır okuduğum en etkileyici kitap diyebilirim bu kitap için, çevremdeki herkese de şiddetle okumalarını önerdim, önermeye de devam ediyorum. Kitap 21 Mayıs 1963'te Albay Talat Aydemir önderliğinde gerçekleştirilen ve başarısız olan darbe girişimini bu girişimin ikinci adamı Süvari Binbaşı Fethi Gürcan'ın hayatı üzerinden anlatıyor. Cumhuriyet tarihinin en önemli olaylarından biri olan 27 Mayıs 1960 İhtilâli, siyasetin orduyu ele geçirişi, ordunun içindeki ülke tarihine yön veren kadrolar, idealizm, cesaret, deneme, başarma, başaramama, dik duruş ve daha pek çok şeye dair muazzam bir kitap. 15 Temmuz sürecinin hemen akabinde elime geçmesi ise kitabın anlamını ve anlattıklarını bunun yanı sıra benim okurken hissettiklerimi daha da artırdı muhtemelen. Neyse, okuyun ama muhakkak okuyun, üzerine konuşalım.

2. Köstebek (Yazarı: Necip Hablemitoğlu || 2003)



Öncelikle sizlere bir ödev vereyim, hemen yeni bir sekme açın ve Necip Hablemitoğlu kimmiş biraz araştırın, araştırma derinleştikçe konu da ilginç bir hâl alacak. Hablemitoğlu'nun fikirlerinin, söylediklerinin, kanıtladıklarının ve öldürülüşünün hikâyesini bir öğrenin. Kitabın ön sözünden bir ufak alıntı yapacağım:

İşte "Köstebek" çalışması, Fethullahçıların bu az bilinen karanlık yüzüne ışık tutmak amacıyla hazırlanmıştır. Özellikle Basın Savcılarının şu gerçeği bilmeleri gerekmektedir: Bu kitap, İçişleri Bakanlığı'nı ya da Emniyet'i tahkir ve tezyif amacıyla kaleme alınmamıştır. Aksine, kitabın yazılmasında, İçişleri Bakanlığı, Emniyet Genel Müdürlüğü ve M.İ.T. gibi kuruluşlara, devletin güvenliğini koruma gibi asli görevlerini hatırlatma ve bu görevlerinin gereğini talep etme amacı ön planda tutulmuştur.

İçinde bu cümlelerin de geçtiği ön sözün ardından Hablemitoğlu doksanlı yılların başında Ankara Emniyeti'ni sallayan Fetullah Gülen Cemaati Operasyonu'ndan giriyor, örneklerle, kanıtlarla, desteklerle bu adamların devleti nasıl ele geçirdiğini, kendilerine karşı mücadele edenleri harcamak için farklı farklı alanlarda nasıl kirli bir savaşa girdiklerini anlatıyor. Şu an kandırıldık diyenlerin yüzüne yüzüne, bizi el birliğiyle linç ettiniz, sindirdiniz, öldürdünüz diyor bana kalırsa bu kitap. Bugün konuşulan şeyleri, bugün belli bir amaçla kısmen ifşa edilen gerçekleri korkusuzca tek başına bundan 15 sene önce ifşa eden, bunun karşılığını da faili meçhul bir cinayetle ödeyen ama kandırılamayacak fikirler uğruna savaşan bir adam Hablemitoğlu. Yine 15 Temmuz sonrası okuduğum, sinirimi ve nefretimi boğazıma düğümleyen bir eser. Bu arada günümüz "basın mensupları" kavramını bir kenara bırakırsak "araştırmacı gazeteci" nasıl bir şeydir sorusuna da cevap niteliğinde bu eser.

3. Harry Potter ve Felsefe Taşı (Yazarı: J. K. Rowling || 1997 || Çeviren: Ülkü Tamer)



Yukarıdaki iki kitabın insanı Türkiye siyasetine boğan, üzen, kahreden ve çaresiz hissettiren ruh hallerinden kaçmak için alternatif bir dünyaya ihtiyaç duymam sonucu Harry Potter serisini bir kere daha okumaya karar verdim. Bu kararımda serinin yeni çıkan baskısının güzel kapak çizimleriyle beraber kitaplığımda kendime ait bir Harry Potter serisi oluşturmalıyım fikrinin de etkisi var tabii. Eskiden -yani gençliğimde- içimdeki iflâh olmaz Tolkien'ci damar ile bolca hor gördüğüm bu seri artık çok başarılı bulduğum eserler arasında birkaç senedir. Elma ile armutun kıyaslanmayacağını insan geç idrak ediyor bazen, popüler kültürün dayattığı taraflardan birine sığınma ihtiyacı duyuyoruz hepimiz, halbuki şu an "ne tarafı yahu" diyebiliyorum. Neyse serinin ilk kitabı Felsefe Taşı'na dönersek, kitap esas oğlan Harry'nin büyü ve büyücüler dünyasına girişini, bu dünyayı ve kendisini tanımaya başlayışını anlatıyor. Fantastik kitaplara karşı toplumun genelinde şiddetli bir ön yargı var ne yazık, ben kendi çevremde bu ön yargıyı kırmak için ciddi bir savaş veriyorum, kısacası alternatif dünyalara giriş yapmak için gayet şahane bir seçim Harry Potter ve Felsefe Taşı. Hele hele bizim dünyamız her an her saniye bizleri daha çok basıyor ve boğuyorken.

4. Büyükelçi (Yazarı: Emir Kıvırcık || 2007)



Bu kitap ise yıllardır "bir ara okumalıyım" deyip de fırsat bulamadığım Cumhuriyet'in gençliğindeki pek bilinmeyen dönemlerden birine ışık tutuyor: 2. Dünya Savaşı'nda Fransa'nın Paris kentindeki Türk Büyükelçisi Behiç Erkin'in hem Nazilere hem de dönemin Nazi'den çok Nazici Fransız Vichy Hükümeti'ne karşı verdiği bitmek bilmez diplomatik ve psikolojik mücadelesi ve bu mücadelenin meyvesi olarak yaşama tutunabilen binlerce insan... Günümüzün cehalete övgü anlayışıyla bire bir örtüşür şekilde yabancı dil seviyeleri tursitik bir kent esnafının ancak yirmide biri olan kadrolaşmış hariciye mürettebatımızı düşündükçe insanın beynine iğneler saplayan bir kitap. Cumhuriyet devriminin en güçlü silahlarının idealist, ahlaklı ve doğru bildiğinden vazgeçmeyen kadrolar olduğunu bana tekrar hatırlattı bu kitap, hayranlık ve saygı karışımı bir duygu ile okudum. Çevrenizde uluslararası ilişkiler veya siyaset okuyan hevesli gençler varsa genç yaşta bu kitabı eline tutuşturun derim.

5. Çıkmaz Sokak (Yazarı: Uğur Mumcu || 1979)



Kitap 12 Mart 1971 Muhtırası ile 12 Eylül 1980 Darbesi arasındaki dönemde yazıldığı için benim gözümde ayrıca değerli. Mumcu, dönemin birçok sol gençlik lideriyle röportajlar yaparak onların fikirlerini, hatta fikirlerindeki değişmeleri gözler önüne sererken; Deniz Gezmiş, Yusuf Aslan ve Hüseyin İnan'ın idamlarını engellemek için gerçekleştirilen Kızıldere Olayı'nı tutanaklarıyla, tanık ve sanıklarıyla, davada görevli lehte ve aleyhte karar veren hakimlerin açıklamalarıyla birlikte okuyucuya vererek bir başka muazzam araştırmacı gazetecilik örneği sergiliyor. Tabii kitabın sonucunda tüm bu derlediklerine kendi yorumunu da eklemeyi ihmal etmeden. Uğur Mumcu'yu da bir araştırın derim, hayatı, fikirleri, söylemleri ve ölümü ile bu topraklarda en büyük izlerden birini bırakmıştır. Tıpkı Hablemitoğlu gibi bir faili meçhule kurban gitmiştir. Kitabın içinde de yer alan bir Hasan Hüseyin şiirini şuraya iliştirmek isterim:

Sürün çocukları dağlara
Özlemleri öfkeleri sürün dağlara

Bir gün göreceksiniz
Bir gün vurur yangını yüzünüze

Sürün çocukları dağlara
Sürün ve sürdürün karanlığı

6. Kağnı - Ses (Yazarı: Sabahattin Ali || 1936)




Sabahattin Ali'nin Bütün Eserleri 3-4 başlığı altındaki bu öyküler derlemesi, yazarın romanlarındaki insanı sarsmakla kalmayıp yerden yere çalabilen o üslubunu kısacık bir öyküde de sergileyebildiğini öğretti bana. Anadolu'nun yokluğu ve yoksulluğunu, insanların bambaşka dünyalarını, hayatlarını, olaylarını, devlete bakışlarını öyle bir aktarmış ki öykülerde, insanın okurken kalbi sıkışıyor. Yaklaşık 80 yıl evvel yazılmış öykülerin kalbinizi bu denli sıkıştırabilmesi ise Sabahattin Ali'nin gücüne dair henüz kendisiyle tanışmamış olanlara bir fikir verecektir diye ümit ediyorum. Yüreğiniz kaldırırsa okuyunuz efendim.

7. Harry Potter ve Sırlar Odası (Yazarı: J. K. Rowling || 1998 || Çeviren: Sevin Okyay)



Bunca ağır (edebi anlamda değil içsel anlamda) eserin ardından ben tekrar bir alternatif kaçış planı olarak Harry Potter serisine kaldığım yerden devam ediyorum. Serinin ikinci kitabı olan Sırlar Odası'nı da az evvel bitirdim. Bir sonraki Okuduğum Kitaplar yazısı muhtemelen Harry Potter 3, 4, 5, 6 ve 7'den oluşacak. Bu seride en sevdiğim özellik Harry ile birlikte yaşadığı olayların da büyümesi, yani Rowling kitabı okuyan insanların da kitabın ana karakteriyle beraber büyüdüğünün gayet farkında. Serinin her kitabında olay örgüsünün ve karakterlerin birbirinden kopmaksızın derinleşmesi de bu açıdan hem okuru sadıklaştırıyor hem de yazarın ve eserin kalitesini gösteriyor bana kalırsa. Sırlar Odası, Harry'nin okulu Hogwarts'ın korkutucu gizemlerinden biri. Harry büyüdükçe karşılaştığı sorunların çapı da büyüyor. Tekrar ediyorum, peşin hükümlü olmayın! Fantastik kitaplar sizi hiçbir başka eserin yapamayacağı şekilde günün problemlerinden uzağa taşıyor. Yargılarınızı kırıp okursanız fikriniz değişecek.

---

Geçtiğimiz birkaç ayda fena da kitap okumamışım aslında, ne iyi ne kötü diyelim. Günümüzün korkunç dünyasından kaçmak için sevgili Robinson Cruso'ya başka başka serileri de sipariş verdim, geldikçe alıyorum. Onları da artık okudukça yazarım. Yıl olmuş 2016 adam hâlâ okuduğu kitapları bloguna yazıyor demeyin, ya da deyin siz bilirsiniz. Ben kitap marketlere gidip çok satanlar ya da yeni gelenler reyonu yerine arkadaşlarımın tavsiye ettiği veya evdeki kütüphanelerin bir köşesine saklanmış kitapları okumayı tercih ediyorum. Bu yazıyı okuyan bir iki kişi bile şu listedeki kitaplardan birini okumaya heves etse, bayağı güzel iş olur bana göre.

Hayatımdaki diğer enteresan gelişmeleri de bir ara klasik bir blog yazısı olarak yazacağım, bir de bu aralar çok güzel müzikler var etrafta, müzik sezonu açıldı, onları da ayrı bir dinlediklerim serisi olarak paylaşabilirim fırsat olduğunda. Hayırlısı.