Perşembe, Eylül 27, 2007

İç Ses Ye Ses Yeter Be !

Değerli Tuhaffiye Hanım, siz bir grup genç otobüsten indikten sonra ben yaptığım diyaloğu daha genel bir boyuta aldım, seslendirmeyi de iç sese verdim ve devam ettim, karşılıklı bir diyalog olmadığı için bu sadece tabi ki kendi fikirlerim ama yüzüme söylemedi bak arkamdan yazmış deme, sen indikten sonra düşünüldü bunlar hep, yarını da bekleyemedi, zira konu bir kaç kişinin daha tavrıyla alakalı, seninki de konuyla alakalı bulduğum son örnek, yazmama vesile olsun bakalım.

Şimdi evlat, ben insanlara değer veririm bolca (bazen gereğinden de bol) ve her insanın illa ki değerli yanları olduğuna inanırım. İnsanların hayran olduğum, beğendiğim, bir şey hissetmediğim, beğenmediğim ya da nefret ettiğim fikirleri ve tavırları da olabilir, şayet bunlardan kötü olanlar ilişkimizde birinci sırada değilse yine de çok iyi ilişkilerim olabilir böyle yanları, hareketleri, fikirleri olan insanlarla.

Birinci sırada olan nedir, senin de bu konuda böyle düşündüğünü hissediyorum hep, insanlıktır, saygıdır, sevgidir. Şayet bunları taşıyorsa insan, beni de adam yerine koyduğunu belirtiyorsa, isterse en nefret ettiğim fikirlerin savunucusu, isterse örnek aldığım bir insan olsun hiç fark etmez. Benle bir ilişkisi olur, bu tavırlarına göre gelişir, durağan kalır ya da biter. (taş çatlasa 5 kişi 19 senede son gruba girebilmiştir)

Sanem Hanım adlı arkadaşım misal, vaktiyle konuşurken şöyle bir şey demişti, o zaman yeni tanışıyorduk sessiz kaldım, şimdi daha güzel tartışılabilir ama konusu hiç açılmadı. Tolkien sever misin diye sormuştum, o da 20.yy başları İngiliz Edebiyatı kesin faşisttir demişti. O zaman şimdiki gibi olsaydı ilişkimiz daha tanışık olsaydık yani yapacağım şey ben de faşist değilsem en adiyim cevabını vermek olurdu yada böyle faşist olsun gelsin önce beni katletsin derdim, yada hangimiz bazen faşist değiliz ki de diyebilirdim. Olmasını istemediğim şey, kafasının çalıştığını düşündüğüm ya da bildiğim insanların önyargılı* olmaları. Tolkien faşist midir değil midir bunu bilmem ama senin de bilecek kadar tanıdığını sanmıyorum. Bilmem anlatabildim mi. Hakkında her şeyi okursun, dönemini incelersin, sevip sevmessin o ayrı (sevmeyeni ben de sevmem o apayrı) ama ancak bu dediklerimden sonra bu kadar net yargılarsın, hatta bence hâlâ hüküm veremezsin kesin ya neyse, bu durumda tolerans gösteririm. (anneee adam bana toleransını gösterdi)

Bir insanla tanışacağız mesela, ben tanıdığım insanların yarısını arkadaşlarımın arkadaşları olmaları vesilesiyle tanıdım, ya da tanışacağım insanlarla ilgili bir çok duyum aldığım oldu. İyi, kötü, beter, dehşet, mükemmel gibi, ama tıpkı ders seçimi dönemi öğretmen tüyoları gibi, herkesin haz etmediği biri ile anlaşabilirim ya da en sevilenden ben keyif almam. Olur arkadaş olmaz değil de, bilmem kim şöyle dedi, bilmem kim böyleymiş gibi duyumlarını şahsen tanışana dek bir içinde sakla, baktın sana da öyle geldi haklısın der geçersin ama, ilk görüşünü başkasının lensiyle yapmamak lazım.

Üstelik en iyi insanlar bile beklemediğini yapabilir, en kötü insanlar da melekleşebilir. Veya daha da garibi benim nice sevdiğim insanları sen asla sevmezsin or vice versa ama hele bir gel (Kavak Yelleri başlıyor içerde televizyonda) kendin karar ver buna.

Bu kadar şeyi yazdım yine kafamı hiç toparlayamadan, anlatamadım derdimi gibi, hoş kısa yazsam tanımadığım insanlar hakkımda kesin hükümlere varıyor, uzun uzun yazsam ben derdimi anlatamıyorum, belki otobüsle uzun uzun devam etseydik Tuhaffiye Hanım ile konuşurken anlatırdım ama o zaman da soru cevap giden bir şey ya muhabbet ben soracağım o soracak konu değişecek.

Aman be beynin mi var derdin var.



Yine de sonsuza dek sürdüreceğim hayat felsefem şu olacaktır :



"Altın olan her şey parlamaz
Her gezgin yitirmemiştir yolunu"



Kazandıran sağolsun.

Çarşamba, Eylül 26, 2007

Bir Yıl Öncesine Dönüş

Ayça Hanım' ın daveti üzerine bir kaç değerli ve o vakitte işi gücü olmayan arkadaşımı da alıp Kötü iş / Rubbish sergisine gittik, sergi bir fotoğraf sergisi ve geçen sene okuldan ayrılan yabancı bir fotoğraf dersi hocasına ithaf edilmiş, bu adamı şahsen tanımam ama çok seviliyordu ki imza kampanyaları yapılmıştı kalsın okulda diye. Burdan da öğrenmiş olduk kampanyalar kifayetsiz kalmış. Ama sergi pek güzeldi, özellikle üst üste çekilmiş fotoğraflar aynı binanın bakış açısına göre ufacık ya da kocaman olabileceği ile ilgili fotoğraf ve yurt duvarları fotoğrafları şahsi takdirimi kazandı, bir de fotoğraf kitabı vardı (kimin aklına geldiyse helal olsun) içindeki otobüs tutma yerli ilk fotoğraf da mükemmeldi bence, o 3 defterin üçü de pek güzel. Bizi çağırdığı için Ayça Hanım' ı (ayçapolis olarak tanınıt bu alemde) saygılar sevgiler, ellerine sağlık !
Serginin akabinde 6 kişi gittiğimiz Tevfik Fikret' de yanımızdaki dörtlünün ikiye iki ayrılması üzerine biz de Batu Bey ile pek hoş bir sohbet ettik, müzik vardı en çok düşünülmesi gereken, hâlâ düşünüyorum, çok garip yahu. Çıkar bak hayatından yaşayabilir misin acaba ?
Bir de bu fotoğraftaki semtin muhtarını ben pek sevdim, elimde semtin planı da var hatta, pek nezih, pek nâif, pek yaşanılası. Merve Hanım' ı da alıp yerleşmek lazım buralara. Bostan' a yakın bir yer alırız olur biter.

* Bostancı' dayım dedi Ahmet.
* Bostancı dayım, Ahmet nasılsın dedi.
* Sayibinden kiralık yazmış benim gibi düşündüğünü yazan biri bugün.
Şunu bir büyütün okuyun bakalım, yaklaşık bir sene önce de aynı haltlarla uğraştık, şimdi de aynı şey, zaten yahoo mail adresim heklendi yine, Allah bu insanlara akıl fikir versin. Bilgisayardan ya da hukuktan anlayan birileri bana bir yol göstersin çok acil, yoksa ben kendim gidip elimde mailim (kopyalarını da aldım taşınabilir hafızaya oh mis deneyim) savcılığa suç duyurusu yapacağım, artık aypisini mi bulurlar, ne yaparlar bilemem. Ne derdiniz var arkadaş benle? Gelin yüzyüze konuşalım, bir de olayı böyle aksiyon filmi gibi kurguluyorsunuz yok masonlar, yok ingilizce mailler, yok atraksiyonlar. Sevmiyorum biloğunu hekliyorum de canımı ye, yapabiliyorsan, ama beni sinirlendirme böyle saçma hareketlerle.

Pazar, Eylül 23, 2007

Hep !

İyi ki varsın.
Bu kadar sade her şey.
Bu kadar da basit.
Her daim,
İyi ki varsın demekten
En çok hoşlandığım
İnsanların başında ol emi.
Seni sevmek pek güzel gerçekten de.
İyi ki varsın, iyi ki yanımdasın.

bunları yazalı tam bir yıl olmuş
inanabiliyor musun !

Perşembe, Eylül 20, 2007

Kralı Gelse Alamazlar Seni

* Geçen Orhan Gencebay yarışmada ".... müziğinde, 36 - 40 tane form vardır." dedi Bu denli muntazam bir ortalama alınışını ne vakittir görmüyordum.

* Hep aklıma takılır, messenger' da dışarda seçeneği var da içeride seçeneği neden yok, hayır sadece tezat olsun diye değil, Türk aile sisteminde "ben bir içeri gidip geleceğim" kavramı "bir dışarı çıkıp geleyim" kavramına kıyasla çok daha yaygındır, çok daha hoşgörü ile karşılanır. Hatta içeri gidip annelerle çay içmek en güzelidir. Esnaf için "cumadayım" opsiyonu da konulabilir, en çok gidilen namaz cumadır çünkü cemaatlisi makbul olduğundan olsa gerek.

* Bir de star televizyonunun şampiyonlar ligi ile yaptığı sözleşmeyi düşündüm dün, herhalde ya ikisi kardeş akraba falan, ya da adamlar birbirini çok sevdi, verdim gitti sonsuza kadar yayınlayın bu maçları ülkenizde dediler. Keza kendimi bildim bileli şampiyonlar liginin yıldızını starınkiyle özdeşleştiririm.

* Bugün dünya literatürlerinde olmayan bir olay vuku buldu, Koşuyolu istikametinde bir polis memuruna Validebağ Öğretmenevi' ni sordum. Genelde aldığım cevap ne olurdu yüz metre git hemen şurası zaten 2 dakikalık yol şeklinde gaza getiren cümleler ve 45 dakika yürünen kan ter içinde bırakan çetrefilli yollar ama bu sefer ne oldu ? Şurdan sola sap dümdüz ileride 4. trafik ışığında ama minibüse bin git emi ! Adam ilk kez toplu taşımaya sevketti hem de yürüyerek 6 dakikada gittiğim bir mesafe için. Helal olsun yahu ! Böyle insanlar istiyorum, bir bakışımdan üşengeçliğimi yakalasın !

* Bir de şunu sormak istiyorum yahoo mail adresime 2 gündür giremiyorum, kullanıcı adımı ve şifremi doğruluğundan emin olarak yazıyorum (14 kez falan yazdım) yanlış şifre veya kullanıcı adı diyor, aktivasyon da isteyemiyorum ne yapmalıyım bir bilen varsa yardımcı olunuz.


çok eğlenmişim fotoğrafta da paylaşayım dedim
gençken sırma gibi saçlarım vardı
Orçay Han' ı İstanbul' a bekliyoruz



Salı, Eylül 18, 2007

Bugün Bindiğim Araçlar

* İETT otobüsü ( Bağlarbaşı - Üsküdar)
* Motor görünümlü vapur (Üsküdar - Karaköy)
* Tramvay (Karaköy - Beyazıt)
* Özel Halk Otobüsü (Beyazıt - Emniyet/Vatan Caddesi)
* Metro (Emniyet - Aksaray)
* Tramvay (Aksaray - Beyazıt)
* Yürüyüş (Kapalı Çarşı Turu)
* Tramvay (Beyazıt - Karaköy)
* Tünel çakması ufak otobüs (Karaköy - Beyoğlu)
* Yürüyüş (Tünel çıkışı - Danışman)
* Oturuş / Dinleniş
* Yürüyüş (Galatasaray - Taksim Meydanı)
* Füniküler (Taksim Meydanı - Kabataş)
* Motor (Kabataş - Üsküdar)
* Özel Halk Otobüsü (Üsküdar - Bağlarbaşı)

Bugün şunu anladım öncelikle bunlar insan taşıyor.
Bu konuda hem fikirim. (hem zikirim bir !)
Bir de rahmetli Colin Bey' i bir ben seviyormuşum.
Bir de dönüp dolaşım eve geliyor insan böyle de garip bir durum.
Bir de baya talihsizlikler oluyor bazı bazı.
Bir de seni versinler ellere beni vursunlar.
Bir de sana sevdanın yolları bana kurşunlar.
Bir de bu şarkı Orçay Han ve partneri Duygu Han' a gelsin.
Bir de diğimi iki etmeyenleri severim. (hızla oku)
Bir de Allah bazen yürü ya kulum diyor !
Ama yine de toplu taşıma kullanıyorsun, garip.

Pazartesi, Eylül 17, 2007

Hey Gidi Mcrae Hey !

Çınaraltı iyidir.
Bu gençler en iyidir.
Serkan Bey' in gülerken ilk pozunu çeken olabilirim.
Merve Hanım' ı çok severim.
Duydum çok üzüldüm Colin Mcrae ölmüş, kendisinin en iyi rallicilerden biri olmasının yanısıra, genelde Türklerde denk geldiğim gaza gelen karakterde bir pilot olduğu için ayrıca severdim, ya kazanırdı ya da 4 - 5 takla atarak arabasını parçalardı, arabaya takla attırıp düz düşüp devam ettiğini bilirim. Türkiye' ye ilk geldiklerinde Citroen' de izlemiştik (her ne kadar Ford Focus ile özdeşleşmişse de) start alışlarını. Şehir içinde gösteri amaçlı bir start olmasına rağmen en gaz iki isimden biriydi -ki diğeri de matadordu- Ayrıca dünyanın en gerçekçi ralli oyununa da ismini vermiş bu büyük insanı hürmetle anıyor, hâlâ yer yer böyle araba sürmeyi diliyorum.

İki tane vidyo :

I

II



Perşembe, Eylül 13, 2007

Feshane










Akşam eve geldim istedim ki şöyle bir şarkı olsun tekrara alayım sürekli çalsın sıkılmayayım, sonra (gönderenler sağolsun) bu şarkıyı koydum çalsın diye, farkında olmadan beni duygulandırdı şarkı bir miktar, hiç aklımda yokken böyle bir şey dedim ki madem gidiyor genç, ben neden Emre Bey ile ilgili yazı yazmıyorum ? -varsın devrilsin cümle-

Ah ah efendiler ! Nasıl anlatayım şimdi ilk İstanbul' a gelmişiz, Selamsızın içinde Soyak' ta oturuyoruz, rivayete göre sitedeki diğer bilokların birisinde yengemin akrabalarından birileri var, hatta oğlu da var. Neyse biraz zaman geçiyor ve bir akşam bize geliyorlar. O gün ettiğimiz muhabbetten kelli İstanbul' da ilk dostumu edinmiş oluyorum.

Diyeceksiniz şimdi adamla tanışalı ne kadar oldu da gidiyor diye triplere giriyorsun ama ben de diyeceğim ki isterse 2 sene değil 2 hafta olsun kafa dengi bir insan paha biçilemez, kredi kartıyla satın alınamaz. Bahsi geçen delikanlı İtalya' ya Ferrara' ya gidecek mimarlık okumaya. Hatta sınavını da başarıyla geçmiş.

Ne bileyim bu adamla sabahları okula giderken motora binerdik bir Kabataş yapardık, sonra o karikatür çizerdi biz ödül törenine giderdik, ya da okul çıkışına giderdik kendisini almaya, o bizim okula konsere falan gelirdi, Danışman' a giderdik çay içerdik. Soyak' ta otururduk parkta.

Kendisiyle tanıştığımız yetmiyor gibi bana bir çuval da müthiş insan tanıştırdı bu delikanlı. Bknz : İpeknaz Hanım, Erhan Bey, Hazal Hanım ve ünlü müzisyen Canberk Bey... Neyse arada artık meyıl atarız birbirimize. İtalyan Lisesi' nin sokağından geçerken efkârlanacak gibi de olsam, kafama sıkar giderim arkadaş.

Hem kendisiyle konuştuk tatile falan gelince otobüsten bizim evin burda inecek. Baktık çok özlersek biz atlar gideriz Ferrara' ya ne kadar yol ki !

Çarşamba, Eylül 12, 2007

Konser Dediğin Böyle Olmalı

Senfoni orkestrası çalmaya başlar, ortadaki dev konser piyanosuyla beraber, sol tarafta bir yatak vardır ve sahnenin sağ tarafına verilen ışıkta beyaz elbisesi içinde serum taşıyan bir ayaklığa tutunmuş en güzel sesli bir bayan şarkıya girer. "Anladım, sonu yok yalnızlığın..." Yak sigara yak, yak yak yak hemen.

Fahir Atakoğlu da geldi daha sonra, Sertab Hanım, piyanonun üzerine kuruldu ve girişini orkestranın yaptığı şarkının devamını sahibine bıraktılar, sadece piyano ve büyüleyici bir ses, "Bir bulut olsam, yüklenip yağsam..." dediler. Bunun akabininde Sertab Erener' in "Fahir' in çok daha güzel şarkıları var onlardan da söyleyeceğiz" deyip ardından koka kola layt, vileda gibi reklam müzikleri çalıp söylemeleri (orkestrayla falan) muazzam güzel ve eğlenceli oldu.

Sonra bir anda "yahoya hayi yayi yayi yai yahi yaa..." diye bir ses geldi arkadan ve sağ taraftan Levent Yüksel çıktı karşımıza bu sefer de, beraber "Aldırma, deli gönlüm, giden gitsin sen şarkılar söyle içinden boş ver." dediler.

Daha sonra birisi çıktı ki sahneye, beni benden aldı, "Hadi yüreğim ha gayret, hele sıkı dur hele sabret, başını eğme dik tut, bu bir rüyaydı farzet." dediler Sezen Aksu ve Sertab Erener beraber. Bu noktadan sonra Levent Yüksel de tekrar geldi bir şarkı daha söylediler. Bunu bir rüya farzetmeseydik aklımıza mukayyet olamayacaktık zaar.

Daha sonra Özge Fışkın adlı, benim konserden önce tanımadığım, sahnede görüp de hımmm fena değilmiş dediğim bir bayan geldi, beraber şarkı söylediler kendisiyle de. Belirtmeden geçemeyeceğim, her şarkıda hemen hemen sahne düzeni ve dekor değişiyordu ve bir kaç şarkıda bir de Sertab Erener kostüm değiştiriyordu.

En merak ettiğim anlardan birisi geldi akabinde Nil Karaibrahimgil çıktı sahneye, bir yandan getirdiği elbise dolabıyla Sertab Erener' i giydirirken bir yandan da "kendine yeni bir sen lazım" dedi.

Sonra sağ taraftan saçları kazınık bir rock çu çıktı elinde gitarıyla ve inanılmaz sololar atarak seyircilerden alkış topladı, ardından "Yok olup gitsem de, sonumu görsem de, ölümü tatsam da, yenilmem yine de ... senin için tüm zaferlerim" dedi bu rock çı sevgilisi Sertab Erener ile beraber. Demir Demirkan' ı karşılamaya kıpkırmızı bir elbise ile çıkmıştı ve sonra beraber Aşk' ı söylediler, bu kadar görkemli bir şarkı ve bir ses daha dinleyemeyebilirim hayatımın sonuna dek, işin güzel yani daha iyisini dinlememek beni üzmez !

En sonunda Buda' lı şarkıda öncelikle sahnenin ortasındaki mindere kendisi bağdaş kurdu, sonra kendi grubundaki tüm müzisyenler sırayla esntürmanlarını bırakarak yanına geldiler, ama Sertab Erener şarkısını hâlâ söyledi. Selam verdiler, muazzam derecede alkışlandılar.

Sertab Erener' in her şarkısının mükemmel oluşu dışında, bir tiyatroya gelmiş gibi hissettirecek nitelikte hazırlanılmış mükemmel bir sahne şovu vardı. Gerçekten sesi bir değişik yahu, çok değişik hatta, dvd' si çıkacakmış bu konserin, muhakkak alın. Annemle beraber müthiş keyif alarak, tabir-i caizse hipnotize olmuşçasına izledik.

Cumartesi, Eylül 08, 2007

Piknik Masası Değil Rüzgârkıran

Serkan Paşa ile Miğferin Dibindekiler adlı rap grubumuzu kurduk bugün, her ortamda belli bir ücret karşılığı rap söyler, garip hareketler içinde dans eder, paraşütle atlar, buzağı gibin sesler çıkarırız. Evet aslına bakarsan bunların hepsini yaparız dostum yo! Miğferi tak yo !
Güzel gündü vesselam bir en sevdiğim, bir en saygı duyduğum ve bir en ünlü ile bu fırtınada Ada' ya gitme fikrimizden iyi ki vazgeçmemişiz. İnsanlar ikiye ayrılır, çok sevdiklerim ve pek tanımadıklarım olmak üzere. Saygılar !

Perşembe, Eylül 06, 2007

Ada Sahillerinde Bekleyin Beni

Deryik Hanım, beni mimlemiş, evet bunu yapmış, tahminen çok mimlenmemin sebebi üşenmeden mim ve sobelere yazı yazmam, o yüzden sürekli mimleniyorum, lakin benim mimlediklerim karşılık vermediği için ben mimlemez oldum. Bu kadar çok mim deyince anlamsızlaştı, hani arka arkaya 17 kez söylemiş gibi bir şey.

Evden çıkarken yanıma aldığım (hatta tüm insanlığın aldığı) anahtar, cüzdan -ki erkek cüzdanlarının arka cepte taşınması ile ilgili çok değerli fikirlerim var- ve cep telefonunu ben de es geçeceğim Deryik Hanım' ı örnek aldığım için.

Geriye neler kalıyor ?

- Bir paket djarum special (az içiyorum ama)
- Cep saati (evet çok havalıyım ama pili yok ne zamandır alamıyorum)
- Cep müzik çaları (çok güzel Türkçeleştirdim)

Ondan kelli Pınar Hanım ne kadar havalı bir bilogır gibi dursa da gömleği ona ne kadar yakışsa da, aslında bildiğin mağdur. Üstelik Egecan Bey' de de hikayeler bitmiyor, çok özlemişiz.

Serkan Bey, Aleksi Paşa ile geldi bugün, paşa diyorum çünkü adam bir ayda Finlandiya' dan gelip senden (benim Türkçem iyidir) iyi Türkçe konuşuyor. Konuşmasında kullandığı kelimler, yahu, vallahi, falan, meze, haydari, Meltem, ... Düşün artık adam ekleri falan yerinde kullanıyor üstelik.

Yeni arkadaşlar edinmeliyim kendime artık çünkü Tuhaffiye Hanım bugün beni öyle bir taklit etti ki kendimi izliyor gibi oldum, bu insanlara verecek başka bir şeyim kalmadığı gibi, onların gözünde de bir olayım yok artık sanırım. Elveda !


Şahsen bu şarkı benim bu konserdeki favorimdir, bundan kelli de konser kaydı koymayacağım, bir kaç tane daha var ama kabak tadı verdik vereceğimiz kadar. İlla merak eden olursa girer yutub profilimden bakar dinler.

Bir de Her Şeyi Yak 'maktan ziyade her ŞEY i ayrı yazmak da bir o kadar önemlidir.

Salı, Eylül 04, 2007

Theatre Of Tragedy

Şarkıları da ekliyorum bakın bir ara, böyle davulcu olsun -ki var- canımı yesin.



Yahu bu grubun Velvet Darkness They Fear albümleri pek hoş mutlaka dinleyin, hatta yarına hatırlatın da ben bir iki sevdiğim şarkısını paylaşıp sizi dinlemeye teşvik edeyim. Ön yargılı olmayalım yok gotik miş, yok senfonik rock muş metal miş. Atalarımızın da dediği gibi Hepsi Bir Hepsi Hakk' tan !

Pazartesi, Eylül 03, 2007

Fotoşort

Bugün değerli Tuhaffiye Hanım ve Yasin Bey' i gördüm, hayatımız müzik olmuş, başka konu konuşmuyoruz, hoş bence başka konu konuşup ne yapacaksın. Emir Efendi ise rakırkorttan çıkıp geldi bizimle, kendisi bugün jöntürk bir insan olduğu için bana yemek ısmarladı. Ah bu genci çok özlüyorum her daim, görüşünce de pek eğleniyoruz pek.

Lâkin Yasin Bey ve Emir Efendi' den ve bir çok diğer insandan ayrıldığım nokta müzik konusunda, yumuşak ve hafif müzik yaparak da konser grubu olunabilineceği inancım, insanların konsere eğlenmek için gelmeyebileceği, katıldığım nokta ise sonlara doğru hareketlenmek gerek ama benim görüşümde bunun için son bir şarkı yeter ki o da yavaş başlayıp sona doğru yürüse (hareketlense) kâfi.

Bakalım bu sene farklı bir sistem deneyeceğiz, üç kişinin verdiği dayanılmaz hafiflik ve rahatlıktan bir süreliğine feragât edeceğiz ve Emir Efendi gönlünce davul çalacak, ben çok gerekmedikçe gitar çalmayacağım bunu Kerem Bey klasik yada akustik gitarıyla yapacak, Yasin Bey ise bas gitar. Alper Bey ise grubumuzun baş köşesinde solo enstürman olacak kanunuyla yine. Baktık olmuyor, değişikliğe gideriz yine çekirdeğe döneriz.

Yarın mühim bir konuk bekliyorum, geldiği zaman sevgi ve şevkatin kâllâvisini hak eden.

Bir de fotoşopu çözdüm sonunda, insanların "ne de zor, bir türlü kullanamıyorum" serzenişlerinden gaza gelip, ben yaparım ulan dedim. Ama yine de ışık ve gölgeye pek hakim olmadığım için geneli karanlıkça bir fotoğraf seçtim. Meyvesi tam burada.




Bu parçamızın da ayrılanlara gelsin, yaralara tuz basmak da gerekir bazen.

Cumartesi, Eylül 01, 2007

Lord Anglachel ve Hazal Hanım

Bu değerli insanlar bu aralar hayatıma bol bol dahil olan insanlar, malumunuz biri en değerli beylerden hatta paşam diyebileceğim 3 - 4 insandan biri olan Serkan Bey, bir diğeri ise Serkan Bey' e nazaran çok daha yeni yeni tanıştığımız Hazal Hanım. Kendilerine de söylemeye çalışıp da başarılı olamadığım bir kaç cümle var, arabadaki girişimimi yetersiz buldum ki ikinci bir girişimi gerekli gördüm.
Serkan Bey ile başlamak istiyorum belki kendisini daha çok tanıdığım için kolaya kaçıyorum. İlerde böyle olmalıyım gözüyle en çok baktığım insan, bir konuda bir şey sorduğunuzda cevapları çok net alabileceğiniz, bu bilgilerle başkalarına dahi artistlik yapabileceğiniz kadar engin bilgileri var, bir çok konuda hem de. Ve ah, eminim ancak Noldor prensleri, kibarlık, beyefendilik ve asalette kendisiyle yarışabilirler.
Hazal Hanım' a gelirsek, nasıl desek böyle insanları görmek, onlarla tanışmak beni şu şekilde mutlu ediyor, bir bakıyorsunuz 3 - 4 kişi hariç neredeyse tamamen ümidinizi Dunadan' a bıraktırtacak nitelikte bir nesilden bir umut daha çıkıyor. Hâlâ bir şeyler değişebilir diyorsun, umudum neye karşı ya da niye bilmeksizin, içime bir umut ışığı daha yerleştiriveriyor Hazal Hanım. Lordum, sözlükte (7 numaralı yazı) kelimelere hakim bir insan olarak daha güzel ifade etmiş bunu, bizim dediklerimiz kifâyetsiz kalıyor.

*
Gerçekten güzel günler geçirebiliyor insan bazen -genç bayanı sıktıysak da affola- zamanın, yaşıtların ötesinde, kolay kolay bulunamayan huzuru ve her zaman denk gelmediğin sohbeti yakalıyorsun bazı değerli ve zarif insanlarla. Keza bugün de olduğu gibi. Bugünkü konser kaydı parçamızı bu ululara armağan ediyorum :