Cuma, Ocak 29, 2010

Sıradaki !



Çok büyük bir belanın da burada sonuna gelmiş bulunuyoruz, yardımı dokunan herkesin Allah tuttuğunu altın etsin, havaya ateş açmaya balkona çıkıyorum, sevgiler.

Paçacı Şemsi


Burnumun yarı açık halinden faydalanarak gezegen bir yaşam tarzı belirledim, Tusti olarak bilinen Mustafa Bey ile akşamki takım arkadaşlığımız tam bir hüsrandı. Bilardo, bovling ve pileysıteyşın oyunlarının hepsinde yenildik, hem de Orçun Bey ve Uraz Bey ikilisine. Merve Hanım ile de görüştük bugün, baya iyi oldu. Artık İstanbul'a dönüşe az kaldı, buranın tadını tam olarak çıkarmalı. Özcan Deniz'in söylediği şarkı baya güzel yahu.

Çarşamba, Ocak 27, 2010

Korkmamalı da Şaşırılabilir


Bakın bu devüasyon operasyonu pek çok insanın geçirebileceği bir şey, konuştuğum insanların çoğu olmuş, çoğu olmam lazım diyor, pek azı da ilgisiz bu konuyla. O yüzden şöyle garip, böyle zor, canım yandı falan gibi açıklamalarım olmayacak ki hakikaten de hafif ve çabuk geçti operasyonun meşakkatli kısmı. Sadece şaşırdığım iki şeyi söyleyeceğim ki ikisi de aynı şey sayılabilir. O lokal anestezi için burun deliklerine sokulan sargı bezimsi iki parçayı nereye soktular? Yani adam gelip opearsyondan önce sakin ol burnuna bunu koyacağız dedi ve burnumu kullanarak bence beynime bir şey soktu, canım yanmadı ama o kadar şaşırdım ki iki damla yaş süzüldü. Dediğim gibi acıması ya da zorlaması değil konu, insan öyle bir şeyin burnuna girebileceğine o derece ihtimal vermiyor ki şoka giriyor. Benzer şoku bir de ameliyattan iki gün sonra doktor tamponu çıkarırken yaşadım; şimdi burundakileri alacağım dediği anda tutması ve alması gerçekten bir oluyor, vakit almıyor yani olay, can yanması falan yok aksine rahatlama var ama burundan öyle bir şey çıkınca çok şoka giriyor insan çooook. Neyse ameliyat sonrasında da pek endişem olmadı, ama bu tampon mevzusu belli ki bilinçaltıma işlemiş. Ameliyatın gecesi yediğim mi dokundu artık anestezinin artığı mıdır bilmem midem bulandı, çıkartmamak için kendimi tutuyorum tek korkum da çıkartırsam tamponlar fırlar burnum da dağılır, yere mere düşer; ben bilmiyorum ki, meğer adam burnuma sokuyorum diye tamponu beynime kadar sokmuş enseme falan sabitlemiş. Çıkarttım; tamponda tek bir tepki yok, böyle olacağını bilsem rahat rahat çıkartırdım baştan. Sonraki gece de -evde kaldığım gece yani- ilk kez hapşurmak geldi içimden, nasıl bir bilinçaltıysa yine burnum patlar diye korkup hapşurmama çabasına girdim, sonra tabi ki tutamadım ve on kez hapşurdum yaklaşık, yine tampondan tık yok, ağzımdan hava rahatça dışarı çıkabildi, sonra bir de öksürük tuttu ki en burnu sarsan oydu ama dediğim gibi siz burun ameliyatı olursanız korkmayın, tamponlar deli gibi sağlam, öyle ilk harekette çıkacak şeyler değil. Bunları deneyimlediğimde zaten tamponların çıkarılması zamanı gelmişti, şimdi tamponsuz kısımdayım, burun biraz tıkalı biraz açık gibi, üstünde hâlâ bantlar var zaten ama sanki rahat gibiyim artık, merak edenlere detaylı açıklamayı yüzyüze yapabilirim, şimdilik Antalya'dan bu kadar diyelim, yarın öbür gün devam ederiz. Günler sonra banyo yapabilmek ve zor da olsa saçları yıkayabilmek ise en güzeli herhalde, en şeker ziyaretçi ödülü ise bana lolipop getiren Merve Hanımcığım'a gelsin.


Not: Fotoğrafları hep en şişsiz ve en mutlu anlardan seçiyorum ki beni her halimle yakışıklı zannedin, halbuki sabah görseydiniz baya eğlenirdik karşılıklı.

Cumartesi, Ocak 23, 2010

Antalya'nın Devamı


Antalya gözlem ve gezmeleri devam ediyor, yağmurlu ve hastaneli geçen bir günün ardından anladım ki Antalyalıların alayı gereksiz büyük şemsiyeler kullandığını gözlemledim, büyük derken yarıçapı bir metre olan şemsiyelerden bahsediyorum ve tek kişi kullanıyor bunu, dar yerde denk gelince sakatlanmamak için yere yatıyor insanoğlu kendini ve hatta çevresindekileri. Bu şemsiyeler ki altına dört beş adam alır zorlansa sekize kadar çıkar bu sayar. Bir diğer gözlemim hayatın burda da saat sekiz buçukta bitmesi, her yer boşalıyor, bir iki mekan istisnai, onlar da tenha zaten. Neyse operasyon pazartesi öğleden sonra, doktoru çapraz ateşe aldık dediğine göre, Merve Hanımcığın annesi sağ olsun, var olsun ve Mehmet Ağabeyim bu ateşi açanlar oluyor. Neyse estetik ve devüasyon iki ayrı operasyonmuş, istense ikisi de olurmuş, ağır olurmuş ama azıcık, ben estetik olmayacağım sanırım, gözümde büyüdü, anlattı bir de iddialı geldi baya. Neyse şimdilik gelişmeler bunlar yine devam ederim aktarmaya, bir Antalya'da sıtarbaksa gitmediğimiz eksikti, evet.

Cuma, Ocak 15, 2010

Final Dönemi


Yahu pek keyifli geçti bu sene final dönemi, sınavdır çalışmaktır falan bunlar tabi her final dönemi yaşanılan acılardır lakin bu sefer aralara serpişen pek çok keyifli an oldu, güzel oldu bu. Şimdi efendime söyliyeyim Emre Bol Bey buralardaydı, güzel geniş bir vakit burda kaldı, görüştük kendisiyle, konuştuk, hasret giderdik, çevresiyle de görüştük, benim gözümde Emre Bey en müthiş insanların en başlarındakilerden biri olduğu için, kendisiyle geçirilen her anı da bir kazanç sayıyorum. Hayalim evet Ferrara'ya yanına gitmek ama şu an görünen o ki başka yer başka zaman, kendisini gönderdik yine zaten.


Finaller diyorduk, efendim ders almaktır vermektir derken, her şeyden güzeli de yeni insanlar tanımak oluyor. Şimdi açıkçası ben de neden 49 yaşındaki çakma bir köşe yazarı gibi yazdım bu yazıyı bilmiyorum ama, bu dönem pek çok yeni insanla tanıştım, bir kısmıyla daha çok bir kısmıyla daha az ama nedense çok mutlu oldum, sosyalleşme hızım yükseldikçe, diğer alanlardaki başarılarım da artıyor sanırım, hiç bir mantıklı ilişki yok bunların arasında ama olsun. Daha fazla saçmalamadan bu yazıyı bitirirken, yeni arkadaş olduğumuz herkese de burdan kucak dolusu sevgiler gönderiyorum, esen kalın. Ahah. Ah bir de 303 olmasa her şey ne de güzel olacaktı ama.

Pazartesi, Ocak 11, 2010

Değişik


Yahu lastfm'den geçen -social network derlerdi inanmazdık- biri yorum bırakmış, ne güzel listeler maşallah falan diye ingilizce ama, hayırlara vesile olsun dedim, aldım feneri kapıya doğru yürüdüm, hehe yok yok o başka bir öyküydü, neyse tıkladım sayfasını açtım baktım, şimdi ellili yaşlarında birisi Birleşik Krallık'tan, of böyle deyince çok havalı oldu, neyse her ellili yaşlarındaki erkek gibi bu da benim ilgimi çekti, hehehe yok yok bu da başka bir hikaye. Adamın listelerine baktım bir de ne göreyim, Dede Efendiler mi dersin, Cinuçen Tanrıkorur mu dersin, Tanburi Cemil Bey mi falan derken, dedim kesin fake hesap, sonra biraz daha inceledim listeleri, inanılmaz derecede güçlü Klasik Batı Müziği arşivi de buldum, bunun yanısıra pek çok Yunan Müziği ve Bat For Lashes gibi sevindirici örnekler. Sonra incelerken sayfayı hakkında yazanları okudum adam Oxford'da okutman çıkmasın mı, ahahaha okutman ama, yok yok Felsefe hocası adam yahu! Bir ara dediğine göre Yunanistan'da takılmış falan. Neyse ben bu adamla arkadaş olurum yakında, sonra efendim Emir Bey ne ara İngiltere'ye gitti, hayırdır inşallah demeyin.

Pazar, Ocak 10, 2010

Yağmur İyi Oldu


Günlerdir yağmayan yağmur tam Merve Hanım'la buluşacağımız gün yağdı, baya iyi oldu ama neyse çok yağmadı, süper kırmızı bir şemsiyem olduğu için o beni korudu, Soul Kitchen'ı izledik Merve Hanımcığım'la, ben baya keyif aldım, bu adam işi biliyor yahu dedim, oyunculuklar, müzikler, senaryonun rahatlığı, gayet hoş gayet iyi. Sonra da bir şeyler atıştırdık, evlere dağıldık. Merve Hanım üzerinize afiyet çok havalıydı bugün yahu, buraya belirteyim de yazı dünyanın en boş yazısı olmaktan kurtulsun bari.

Cuma, Ocak 08, 2010

Hüoyp !


Size yavaş geçiyor gibi gelebilir ama bu geçtiğimiz günler paldır küldür geçti biraz, bu hızlanmanın en büyük etkisi finaller tabi, hayatı alt üst ediyorlar. Umarım hepsi keyifli geçer bir kısmı geçti bile çoktan, onun dışında da güzel her şey keyifli, haydi bakalım, bir haftadır yazmadım diye üzüldüm, sırf yazmış olmak için yazdım nokta bilog sıpot nokta com.

Cumartesi, Ocak 02, 2010

Sakareller'e Dair



Peyote'de dün gece müzik hayatımın ikinci konukluğunu yaşamış oldum. İlki Onor Bumbum konseriydi, Kuğu şarkısını söylemiştim, bu sefer ise altı şarkıda Sakareller'e vokal olarak eşlik ettim, yardımcı vokallik yaptım, dünyanın en kalın back vokali oldum bu tip şeyler. Neyse ben baya keyif aldım sahnede, izleyenler de görmüştür ufak salınımlar, ellerle ritm tutmalar, kafa sallamalar. Bunlar bende nadiren görülür ama dün bol bol görülüyordu. Kendilerine de dediğim için buraya yazmakta bir sakınca görmüyorum, Sakareller benim için ufuk açıcı bir gruptur, İstanbul'a ilk geldiğim dönemlerde ilk dinleyişimde "vay be bak böyle de müzik oluyormuş" tepkisi vermeme sebep olmuşlar, yaratıcılık konusunda bana bol miktarda cesaret vermişlerdir. Neticede öyle denk geldi ki bu pek sevdiğim gruba konuk olmuş bulundum. Yıllar sonra konuşurlarken bile geyiğini yapacakları bir şarkımı da çaldılar üstelik bence ki o da Bekledim'dir. Çok keyifli konserdi neticede, çok güzel bir müzik yahu, İbreler çok fena favorim bu arada. Bahadır Ağabey, Uğur Bey, Barış Bey ve Başar Bey'e tekrar teşekkür ediyorum, böyle keyifli bir konser yaşattıkları için. Ayrıca az ama pek öz bir seyircim vardı onlara da müteşekkirim belirtmeden geçemeyeceğim.

Cuma, Ocak 01, 2010

Kardeş Olsun Tüm Evren



Bir börgırking'de -böyle yazınca almanca gibi oldu- yenilebilecek en keyifli yılbaşı yemeğini yedik herhalde, 78 yıldır görüşmediğim Barış Bey'i de gördüm konuştuk konuştuk hatta vapurda da konuştuk rahatladım. Ilgın Hanım da önemli bir unsur bu fotoğraflarda, titiz gözlere hitaben. Bir de bize evini açan Gizem Hanım'ı ve o evdeki tüm güzel insanları anmamak haksızlık olacak tabi, Merve Hanımcığım'la öyle iyi bir çiftiz ki aynı anda burnumuz tıkanıyor, bir de benim ayakkabım vursa tam olacağız. Hoş geldin yeni yıl diyelim, sonra bir ara geçen senenin dökümünü yapayım Orçay Han baya iyi yapmış keza. Güle güle eski yıl eheh. Akşam Sakareller ile Peyote'deyim haydi bakalım. Alteresan dediğinizi duyar gibiyim.