Salı, Eylül 23, 2008

Sonsuza Giderim Be !



Bir arkadaşım olsa da ona ültümatom versem ona bazı bazı. Bu cümleyi kafamda kurduğum an şöyle güzeller güzeli bir öykü yazsam da içinde bu cümleyi geçirsem diye düşündüm. Bir yandan da Türkiye güzeli ve Estonya güzeli ve Norveç güzeli acaba neden dünya güzellik yarışmasında ya da kainat güzellik yarışmasında yarışıyor da "Güzeller Güzeli" yarışmasında yarışmıyor diye düşündüm.

Çok zayıfsın denilince bir de "birader bu saçlar ne olmuş senin" denilince çok tedirgin oluyorum. Zayıflığım bence 4 senedir sabit, maksimum artıeksi 3 diyelim ama saçlar son üç yılda -5 oldu. tedavi sürecini ve şahsi klinik deneylerimi başlattım sonumuz hayrolsun. Gerekirse sarımsağa kadar gideriz!

"O gün üzerindeki kıyafetleri çok beğenmişti" anlatımındaki -mişti kalıbı dışında bir tane daha öykü yazma kalıbım olsa çok mutlu olacağım. Sırf bu yüzden yazarlık kariyerim bitme noktasında keza birinci ağızdan kurgulama yaparken kendimi çok yalancı hissediyorum. İki ucu çoklu denklem. Bir de bu hafta okul haybeye açılmış gayet (haybeli adam, hay beli açılmış adamın) ne ders olur ne bir şey aha şuraya yazıyorum. Klavyeyle yazdığım da iyi oldu ilk kez hakakten şuraya yazıyorum dediğim bir şeyi, şurası mesafesinden uzak olmayan bir yere elimi kullanarak yazdım. Bu çok etkiledi beni şimdi sonra bunu derinlemesine düşüneyim, siz de düşünün, beraber tartışalım.

Otobüste uyumanın güzelliği ve alarm ertelercesine bir durak sonra iner yürürüm demek çok ayrı bir şey, yaşamayan anlamaz. Yeni kapşonlu (kapüşoyn) sivitim ile çok havalı oldum, kendimi emoya benzetiyorum ama bu da beni mutsuz etmiyor nasıl emoysam artık. Şunları emo mu imo mu diye yazsam diye öyle çok düşündüm ki sormayın. Sormayın dedim size! Caps Lock'u açar bağırmış gibi de yapardım yapmadım neyse.

Yaptığından gurur duyduğun iki şey söyle hemen deseler birincisinde üşenmeden şunu anlatırım, çok güzel bir şeydi bu gerçekten. İkincisi de bir bu kadar ohannesburger cinsten. Finlandiya gezime başlamak üzere Atatürk Havaalanı'nda tüm işlerimi halletmişim, otobüsle uçağa yanışmışız. Benim ilk yurtdışı deneyimim ama ilk uçak deneyimim değil. Elimdeki her şeyi de pasaporta sıkıştırıp çantama atmışım, gitar mitar var zaten bir yandan. Neyse uçağa biniyorum elimde koltuk numerosunun olmadığını farkediyorum. Hemen etrafa bakıyorum oturan insanlar var bir yerlere, 2 metre ötemde yukardaki ufak bagaj bölmeleriyle uğraşan hostesi görüyorum ve kendisine yanaşıp, "Pardon kafamıza göre mi oturuyoruz?" şeklinde efsane bir soru soruyorum. Kadın o kadar kilitleniyor ki önce bir boş bakıyor sonra kendine acıyor, suratında resmen ifadeler cümbüşü oluyor. Düşündüğünü söylese muhtemelen "böyle aptalını ilk kez görüyorum, bilmem kaç sefer sayılı uçuşumuza hoş geldiniz" derdi ama kekeleyerek "yooo, elinizde biletin bir parçası olacaktı onda yazması gerek" diyor. Ben de ısrarlı bir yüzsüzlükle "haaa tamam o zaman" diyip (öyle desene canıııım) çantadan bileti bulup yerime oturuyorum. Bu anlattığım olay ve link verdiğim kulaklık olayı kadar düşündükçe beni eğlendiren az olay vardır.

Bu günlük bu kadar; yeni günlük almam lazım demek; ki içine bitmiş Yenigün şişelerini koyabileyim. Sonsuza kadar giderim de anlamasını beklediğim 3 kişi olur onlar da muhtemelen sonsuza kadar gider de gelip burayı okumaz, okuyana yazık.

* Başlığın yazı bitiminde atıldığı ne kadar belli, üstelik arada bir kostüm değiştirsem fena olmayacak gibime geliyorre.

2 yorum:

gülş dedi ki...

haha hiç güleceğim yoktu emir bey, asıl düşündüğüm şey hostesin bu soruya olumlu cevap vermesi ihtimali oldu, "evet efendim, takılın canınız nası çekerse, iyi yolculuklar, bizimle uçtuğunuz için teşekkür ederiz." bir anlığına da olsa cıvıtma şansı da yok, hosteslerin cıvıtma şansı için savaşmalıyız bence bundan sonra.

Emir Bey dedi ki...

gülş : bence de =))