Cuma, Haziran 26, 2009

Tavsiyeler Denizi


Odadaki koltuğun kollarının takılmasıyla odamın tüm ana işleri bitmiş oldu benim gözümde, muhakkak ki zamanla ufaklı tefekli değişiklikler yaşanacaktır ama şimdilik durum huzurlu. Bu kolları tutan demirler var efendim, onlardan arıyorduk, sonunda bulduk bir metrelik bir demir göz kararı dörde bölünsün dedim ağabeye, o da böldürmüş ama uzun geldi, biraz daha kırptırdık, şimdi tek kolu iki tane diğerini de bir tane demir tutuyor, üstelik mutfağa aspiratör bacası yaptık annemle az önce, baya deforme olmuş olsa da, sıkıntılı kısımlar içerden görünmüyor neticede.

Yaz okuluna gelirsek pek keyifli başladı açıkçası aldığım iki dersin de hocaları düzgün tiplere benziyor. Foreign Policy'nin okumalarını da aldım hatta baya çok görünüyor ama dördüncü sınıf bir zorunlu ders neticede, Politics & Cinema'nın okumaları ise haftaya elimize geçecek muhtemelen.

Micheal Jackson'a gelince, ne diyelim Allah rahmet eylesin. Benim enteresan bir yanım vardır ki bazı benim kuşağımdaki ya da çevremdeki insanların resmen doğuştan bildiği şeyleri bilmem, hiç görmemişimdir, dinlememişimdir. Bakınız Queen'in en iyiler albümünü şu an dinlemem ve hiç bir şarkıya bir tanıdıklık hissetmemem gibi. Micheal Jackson müzikleri de aynı durumdadır, klipleri deseniz gözümün önüne bir şeyler gelir ama müziği deyince ritm ve adamın sesi dışında, 15 saniye mırıldanacak kadar bildiğim şarkısı yok, işte bu vefat vesilesiyle müzik bilokları pek çok albümünü yayınladılar da bu açığı kapatma fırsatım olacak umarım bu vesileyle. Yine de hayatımda tanıdığım hatta kendimi bildim bileli tanıdığım, daha anlamını bilmezken bile o sıfata yakışan ve hak eden tek celebrity idi bu zât. Benim dönemimin de pek çok ilkidir, ilk bilinen yabancı isim, ilk dinlenen yabancı şarkı ilk dans vesaire.

Neyse bu konudaki cehaletimi de gözler önüne serdikten sonra bu yakın dönem dinlediğim güzel albümlerden tavsiyeler yapayım isteyen ilgilensin dinlesin. Ne zamandır dinlemediğim gençlerden Acoustic Ladyland dinledim, 2004 albümleri olan Camouflage'ı takdir ettim hatta, Geleceğe Dönüş serisinin ikinci ve üçüncü filminin müziklerini de dinledim Alan Silvestri yapmış çok büyük kısmını, pek başarılı bir orkestrasyon, zaten hayatımın filmlerindendir bilmem belirtmeme gerek var mı? Buckethead'in Forensic Follies adlı 2009 albümünü dinledim aşırı derecede ben ve Emir Yargınvari davullar yazmış, hoşuma gitmedi değil, Cadillac Records'u beğendim, Camille'nin 2008 çıkışlı Music Hole albümünü beğendim, zaten beğeneceğim belliydi, bir vesile ile Cartel'in albümünü edindim dinledim vay vay vay dedim tekrar, şimdi bile baya güzel, o dönem en iyilerdenmişler. Chriss Cornell'in akustik bir İsveç konseri albümünü dinledim 2006 çıkışlı, fena değil hisli okuyor çocuk, bu arada Queen'in en iyileri albümünde sonunda arka arkaya iki tanıdık şarkı çıktı çok mutluyum şu an: We Will Rock You ve We Are the Champions. Dave Matthew's Band'in 2009 çıkışlı Big Whiskey And The GrooGrux King adlı albümünü de beğendim ama bir beyaz olarak bunu da beğeneceğim evvelden belliydi. Donovan diye eskilerden bir ağabey dinledim, bizim Eren Paşa'ya benziyordu tipi pek kanım kaynadı indirdim albümü o da hoş. Bu arada Queen'in albümdeki şarkı isimlerine bakınca azıcık daha tanıdık şey gördüm içim bir nebze rahatladı. Emiliana Torrini'nin 1999 çıkışlı Love In the Time of Science -sanırım ilk- albümü ise tam damak tadıma göre, enteresan demek bu hanım efendi de zamanla daha yumuşak ve tek başıma müzik yapmalıyım diyenlerdenmiş. Neyse ne tam puana en yakın alan albüm bu. Bu arada ağabeyin tabiriyle Micheal Jackson special weekend yapmaya başladım, yukarıda bahsettiğim fırsat ile indirdiğim albümleri dinlemeye başlamamla. Vay iyiymiş demeden geçemiyorum dinlediğim albüm 87 tarihli Bad albümü. Neyse devam edelim, büyük heveslerle indirdiğim Mike Patton projelerinin çok azı beklediğim gibi çıktı, misal Fantômas'ın The Director's Cut albümü. Feyza Erenmemiş'in 2000 çıkışlı I'm New albümünü de daha yeni dinleyebildim, Tanju Duru'nun Duru Zamanlar'ı kıvamında, pek güzel, haliyle daha vokal ağırlıklı ve daha klasik. Bu albümlerin içinde hepsinden öte bir şekilde tam puan alan albüm ise Lemur'dan geliyor, 2009 çıkışlı bir konser kaydı olan A Foggy Night to Remember (live at Taşoda) albümü. Nerden edinirseniz edinin dört dörtlük derim. Nouvelle Vague'ın 2006 çıkışlı Bande a Part albümü -bir parçan bende kaldı diye çevirmek yanlış olmayacaktır kanımca- ise benim en beğendiğim albümleri oldu galiba. Patrick Wolf'un da 2009 çıkışlı The Bachelor albümü, hayatımda gördüğüm en itici kapağa rağmen baya başarılı geldi bana ya da gaz diyelim. Pink Martini'nin 1999 çıkışlı ilk albümü Sympathique ise yine beni çok bulduğuma sevindiren bir albüm, sonradan da öğrendim ki sanat camiasında grubun en başarılı albümü olarak geçermiş. Gelelim Regina Spektor'e. Dinledikçe kendine hayran bırakan bir albüm olmuş 2009 çıkışlı Far albümü. Blue Lips ve Machine gibi benim gözümde şimdiden efsaneleşen şarkıları var. Derseniz biz Regina Hanım'ı katıksız ve en doğal haliyle seviyoruz o zaman 99 çıkışlı Demo Cassette tam sizlik, derseniz ki yine saf piyano ve ses istiyoruz ama stüdyo kaydı da iyi olsun, o zaman da 2002 çıkışlı Songs, bunlar en son dinlediğim albümleri, ben yoksa her albümünü severim. Maske'nin (The Mask) film müziklerini de dinledim, hoşuma gittiler, şimdilik diyeceklerim bunlar, daha pek çok albüm var henüz dinlemedim, bu aralar yenilerini edinmesem iyi. Hah bir de Nekropsi vakası var ki çok enteresan çok hoş. Böyle artist bir yazıyı da yazar giderim.

2 yorum:

görkem dedi ki...

queen best of albümleri çok kötüdür ama. hatta kasıtlı seçilmiş gibi süper şarkılar konmamış sanki... benden söylemesi.

Emir Bey dedi ki...

orda dikkat edilne husus en popüler en klipli olanları falandır belki de kim bilir? o kadarı bile bana yeter şimdilik.