Perşembe, Şubat 25, 2010

Emir Bey'in Hikayesi


Emir Bey projesiyle ilgili detaylı bir yazı yazmanın vakti gelmişti. Kısacası bir "Emir Bey nedir?" yazısı ile karşı karşıyasınız. Üniversite hazırlıkta kurduğumuz kısa soluklu bir grubumuz vardı Kallavi isminde. İsmini hâlâ çok severim, bir vakit de o gruptan bahseden bir yazı yazarım zaten. Neyse birinci sınıfta Kallavi'nin dağılması üzerine benim de kafamda biraz daha tenha projeler belirmeye başladı.


Tenhalık o kadar ön planda değildi gerçi o zamanlar ama müzik tarzımı kafamda belirlemiştim. Çevremdeki herkesin yaptığı müzikten daha sakin bir şeyler yapmak istiyordum. Bu beste yapmak anlamında değil, sevdiğim parçaları -başka kimse sevmese ya da çalmasa da- çalmak istiyordum. Neticede aklıma ilk gelen isimler Yeni Türkü, Sezen Aksu, Feridun Düzağaç şarkıları çalmaktı. Aslında farkında olmadan günümüzün popüler akımına ben de girmiştim daha en başlarından hem de: Doksanlar Türkçe Pop, ama hareketli değil de duygusal. Kafamda bu proje vardı ve çevremde bu projeden keyif alacak pek müzisyen yoktu, önümde ise bunu projelendirmek üzere bahar taşodasına kadar vakit vardı. Tabi taşoda konserine çıkmak için dönem başında taşodaya kaydolmak gerekir ve benim bunu tek başıma yapmam gerekecekti bu durumda. O an nasıl bir ruh haline girdim şu an tam bilemiyorum ama tek başıma da olsam sevdiğim şarkıları tek gitar çalar söylerim, eminim çalmayı sevenler yoksa dinlemeyi sevenler çıkacaktır diye düşünmüşümdür muhtemelen. Neticede gidip Taşoda formunu doldurdum ve grup adı sorusuna gelince tıkandım. Olmayan bir gruba adını vermek biraz zor bir süreçti.

Şimdi burada bir yan paragraf açmak istiyorum. Hazırlığın ikinci dönemi blogger olmaya karar vermiştim ve o zamanlar daha internette takma isimlerin kullanıldığı, sevilen karakterlerin mail adresini oluşturduğu bir dünyadaydım, ama bir yandan da ismimi kullanmak da istiyordum, ben de neticede Emir Bey'i kullanıcı adı olarak seçtim. Bunun yanısıra birinci sınıfa geçince insanlarla daha tam yeni tanışma dönemlerinde hep sizli bizli konuştuğumdan; x hanım, y bey gibi laflar etmekten hoşlandığımdan ötürü kendimin de çok farkında olmadan politika bölümü kökenli bir Emir Bey kimliği oluşturmuşum. Bölümden arkadaşlarım bana Emir Bey diyor, bunu duyan yakın arkadaşlarım ise baya gülüyorlardı. Sonra bölümden arkadaşlarım da yakın arkadaş oldular ama hâlâ Emir Bey diyenleri var, neyse müzik kısmına dönelim.


Neticede bu Emir Bey kimliğini burda da kullanayım hem eğlenceli olur, hem tek başıma çıkmak durumunda kalırsam da zorlanmam diye düşündüm ve o forma Emir Bey olarak kaydoldum. Yani grubun isminin neden Emir Bey olduğunun kabaca hikayesi budur, internet kimliğim, bölümdeki resmi konuşma muhabbetim ve o an tek kişi olmamın bir birleşimi. Kulağa fazla megaloman veya maskülen gelse de gel zaman git zaman isim oturdu bana kalırsa, tarzımıza, müziğimize uygun.

Tek başıma ne yapacağım, keşke yanıma birilerini bulsam demeye başladım konser tarihi yaklaştıkça ve tesadüfi bir şekilde TRT İstanbul Radyosu Türk Sanat Müziği Korosu'ndan korist dostum Alper Akaryıldız'a bu konuyu açtım, o da istersem benle kanun çalabileceğini söyledi. Bu fikir beni hem sevindirdi, hem de heyecanlandırdı. Sıradışı bir şey yapılabilirdi demek ki gerçekten. Sonrasında da baktım yeni tüfeklerde iş yok eski tüfeklerden Emir Yargın dostumu benle ritm çalması konusunda ikna ettim ve kemik kadromuzu oluşturduk böylece.


2007 senesiydi o zamanlar, ilk konserimiz de bahar taşodasıydı. Listemiz müzik zevkim kadar karman çormandı: Feridun Düzağaç'tan Gölge, Yusuf Taşkın'dan Masum Günahlar, Mirkelam'dan Hatıralar, Damien Rice'tan The Blower's Daughter, Anathema'dan One Last Goodbye ve bir tane de benim bestem vardı ismi Nihavend Makamından Çal olan. Konserin unutulmaz anlarından bir tanesi değerli solist Aslı Kaya'nın The blower's Daughter'da bana konuk olarak eşlik etmesidir; diğeri ise One Last Goodbye'ı çalarken, taaa çimlerin arkasında oturan bir genç grubun sahneye doğru gelip "still feel the pain" kısımlarında back vokal yapmalarıdır. Bu üçlüyle bir kaç konser verdikten sonra Alper Akaryıldız ile ayrı düştük ve yine İstanbul Radyosu'nda tanıştığımız dostumuz Nağme Yarkın kadromuza dahil oldu.

Nağme Yarkın gerçek bir müzisyen, çok değerli bir dost ve klasik kemençe icracısıydı. Kendisiyle ilgili buraya sayfalarca yazı yazsam azdır. Klasik kemençe dediğim enstürman ise Karadeniz yöresine ait halk müziklerinde kullanılan kemençe değil, Klasik Türk Müziği'nde kullanılan, Balkanlarda ve Yunanisten civarlarında da tanınan sevilen, kulaklarınızın en çok Yeni Türkü'den aşina olabileceği bir esntürmandır. Emir Bey'in en karakteristik özelliğidir, sesi kendiliğinden gramafondan geliyor gibi çıkan. Neyse Nağme Yarkın'ın kadroya gelişiyle birlikte bugün çok şükür hâlâ koruyabildiğimiz çekirdeğimizi kurduk.


Bugüne kadar pek çok farklı sahnede konser verdik bu kemik kadro ve konuklarla. İlk aklıma gelenler öncelikle okuldaki sahneler, Güney Kampüs Güney Meydan, Uçaksavar Kampüs GKM, BÜMED, Albert Long Hall (BTS), Kennedy Lodge; okul dışında farklı sahnelere ise bir kaç restorant ve toplantı mekanını saymazsak (ilk aklıma gelenler) Capitol, Altunizade Alternatif Enerji Şenliği, İş Kuleleri İş Sanat Sahnesi, Bronx... Bunların yanısıra pek çok değerli konuk ağırladık sahnede farklı isimlerle çalıştık. En başta Alper Akaryıldız (kanun), Çiler Demiralp (konuk solist), Aslı Kaya (konuk solist), Erdi Vahid (konuk solist), Can Güney Kuseyri (akordeon), Nil İpek Hülagü (konuk solist, bas gitar), Emir Erünsal (saksafon)... 20-30 kişiye de çaldık, 3000-4000 kişiye de. Nağme Yarkın ile film müziği bile yaptık, Sayat Dağlıyan'ın Dede Masalları filmine.



2010'a girdik, bunca vakit geçirdik hep beraber, çok keyifli konserlerimiz de oldu, daha yorucu ve stresli olanlar da; çok basit ve sade ses sistemlerinde de çaldık, çok komplike ve bize uygun olmayanlarda da; konuklarımızla, dostlarımızla da beraber çaldık söyledik sahnede, sadık dinleyicilerimizi saymıyorum bile. Emir Bey bana her daim farklı müzisyenlerle birlikte bir şeyler deneme fırsatı tanıdı, hâlâ daha tanıyor, Bronx konserinde olduğu gibi. En yakın zamanda fotoğraflar gelince, o konseri de yazacağım. Bunca dayanışmadan sonra Nil İpek Hülagü de artık bu kemik kadroya dahil sayılır, back vokalim olarak.

Son konserde özellikle benim bestelerime ağırlık verdik, bu da bir miktar Emir Bey projesiyle benim kendi işlerimi kesiştirdi. Böyle olunca, Emir Bey yine benim adım olmuş gibi oldu ve kafalar karıştı ama olsun, hoşuma giden bir bulanıklık bu. Üstelik Emir Bey kadrosuyla kendi bestelerimi çalmak da çok keyifliydi benim için. Şimdi önümüzde bir akustik konser planı var sanki senelerdir elektronik ekipmanla çalıyoruz gibi, haydi bakalım hayırlısı. Emir Bey ile ilgili aklınıza bir şeyler takılırsa tabi ki sorabilirsiniz de, benim şimdilik aklıma gelenler bunlar keza.


2009 yılının Ocak ayında ben, Nağme Yarkın ve Emir Yargın üçlüsü ile aldığımız üç şarkılık stüdyo kaydını (Cennet Bahçesi/beste, Nilüfer, Flying) ve sonrasında Nağme Yarkın ile yaptığımız Dede Masalları filminin müziklerini Emir Bey myspace'inden dinleyebilirsiniz. Bağlantı hem sağda hem de burda var:



Hiç yorum yok: