Tişört deyip geçmeyin ya da tişört deyip geçin, çünkü söylemesi eğlenceli bir kelime tişört. Dilimize İngilizce'den (Orijinali: T-shirt) geçtiği için içine "ş" girmiş "ö" girmiş, tonton dünya tatlısı bir hâl almış.
Peki acaba bir tişörtünüzü satın aldığınız ilk andan yani doğumundan onu çöpe attığınız son ana yani ölümüne kadar geçen süreci detaylıca incelediniz mi, o tişört neler yaşıyor, hangi aşamalardan geçiyor, hayatın ne gibi sillelerini yiyor, bu konuları düşündünüz mü? Hayır dediğinizi duyar gibiyim. Yazık tabii, ağzı var dili yok, tişört kim ki oturup da onu düşünesiniz.
Halbuki o size öyle mi yaptı? Yeri geldi terinizi emdi, yeri geldi göbeğinizi gizledi, yeri geldi üzerinize giydiğiniz kötü kumaşlı bir gömlek, kazak veya ceketle teniniz arasında siper oldu... Siz de en iyisi ona nankörlük etmeyin ve gelin en azından bu yazıyı okuyarak sevgili tişört kardeşlerimizin bizler için yaptıkları fedakârlıkları idrâk edip az da olsa gönlünüzü ferahlatın.
1. Evre: Raksıtar (rockstar) yılları
Tişörtü görüp, beğenip, deneyip aldığınız o ilk âna gidelim. İçiniz kıpır kıpır, sanki her gün o tişörtü giyecekmişsiniz gibi bir heyecan yaşıyorsunuz. Tişört azıcık düzgünse 2-3 sene giyilir, tabii giydiğiniz şehrin havasına, sizin terleyim kapasitenize göre bu vakit uzar da kısalır da. Bunlar özenli ilk günlerdir çünkü bu kısımda aldığınız tişörtü hep normalden biraz daha fazla güzel günlerinize ya da güzel görünmek istediğiniz günlere saklarsınız. Bu böyle bir mevsim gider aşağı yukarı, sonra normalleşme sürecine girilir.
2. Evre: Haftanın herhangibir gününün kostümü olma
İlk yedi giyimden falan sonra -ki bu da nereden baksanız iki aya yayılır- artık tişörtünüz normalleşmiştir. Yani misal bir salı günü o tişörtü giyip işe gidebilir veya bir cumartesi günü azıcık hava almaya çıkarken, üzerinde uzun süre düşünmeden o tişörtü seçebilirsiniz. Zaten dolabınızda böyle bir kategori de vardır. Bu kategoride genelde beş ile on arasında tişört hep üst üste durur ve renksel bir kriz olmazsa en üstte hangisi varsa o sırayla giyilir. Bu ikinci evre ilk evreden daha uzundur tabii, tişörtün de giyim sıklığı bu süreçte artabilir.
Önemli Ara Not: Buradan itibaren aşağıdaki evrelerde, tişörtler ütülenme haklarını kaybederler. Sadece yıkanır, asılıp kurutulur ve en fazla elle düzeltilmek suretiyle katlanırlar. Bazen üçüncü evre yanlışlıkla ütülenebilir.
3. Evre: Deniz tişörtlüğü
Malum ben Antalyalı olduğum için bu tanımı deniz tişörtü olarak yaptım ama siz deniz yerine bakkal, bisiklet, sokakta spor gibi başka tanımlar da koyabilirsiniz. Tişört bu evrede o ilk aşkınızı kaybetmiş, ardından gelen normalleşme sürecini de tamamlamış ancak tam olarak da unutulmamıştır. Belki biraz solmuş, belki biraz yakası falan kaymıştır ama hâlâ insan içine çıkacak durumdadır ve o ilk zamanlardaki "özel günler" veya "gündelik kullanım" yerine artık "kirlenebilir" ve "daha sık yıkanabilir" etiketlerine sahip olmuştur. Deniz dememin sebebi bu tişört artık tuzlanma ve tuz izine dayanıklıdır, spor ve bisiklet konusunda da aynı konu ter izi için geçerlidir. Bakkal konusunda hiçbiri geçmez, çünkü bakkala gidişin günahı olmaz. Uykusuzluk, ayılamama, açlık... Bakkala gitme böyle bir şeydir, bu konuya ayrı bir makalede değinmek lazım.
4. Evre: Ev tişörtlüğü veya pijama üstlüğü
Ev tişörtlüğü aslında bir tişörtün artık insan içine çıkamaz hâle gelişinin ilanıdır. Ciddi oranda yaka kaymaları, sökük ve delikler, çamaşır suyu lekeleri, aşırı solma gibi farklı coğrafyalarda farklı sebepleri olur ev tişörtlüğüne geçişin. Ama sahip ile tişörtün arasındaki en samimi ilişki de bu sürece denk gelir. Öyle ki dolabı açar hiç düşünmeden bu tişörtü giyersiniz. Banyodan çıkan temiz vücut da bu tişörtü sever, ikinci banyosuz günündeki terli olan da. Açık renkli olan tişörtler bu noktada pijama üstü olarak kullanılmaya daha teşnedir. Ev tişörtü diyorum ama aile dışında eve biri gelince de bunlar giyilmez, yanlış anlaşılmasın.
Önemli Ara Not 2: Değerli dostlar buradan yukarıdaki evrelerde, yani ilkini geçiyorum, ikinci, üçüncü ve dördüncü evrelerde daima bir acil durum olursa tişörtünüz bir üst evre için de kullanılabilir. Misal ev tişörtü var acele yumurta gerekti, onla bakkala gidilir. Bir diğer örnek bisiklet tişörtünü giydiniz sokaktayken bir arkadaşınız aradı "gel şurada bir kahve içelim" dedi, bunlar olabilir. Veyahut önemli bir buluşmaya gideceksiniz ama geç kaldınız raksıtar tişörtü yerine haftanın herhangibir günü tişörtünü hızlıca geçirip çıkabilirsiniz. Ama şimdi geçeceğimiz evre beş, dönüşü olmayan yolun başıdır, oradan sonra bir üst evreye yükseliş olmaz, sadece bir alta düşüş olur.
5. Evre: Toz bezliği
Hepimiz bu travmayı en az bir kere yaşamışızdır. Annemiz eskiyen ama bizim hâlâ bir sonraki evreye geçmesine kıyamadığımız tişörtü bir gün beklenmedik bir anda bir şafak operasyonuyla önce ortadan yok eder. Biz bir iki sorarız, sonra zaten biraz da gözden düşmüş olan bu tişörtü unutur, peşini bırakırız. Aradan bir mevsim falan geçer, bir gün yere dökülen bir suyu silmek için "oğlum koş bez getir" denmesiyle ve bizim koşup bezlerin olduğu dolabı açmamızın takip ettiği sürecin sonunda o acı gerçeği görürüz. Artık o tişörtümüz toz bezleri ile beraber ve hatta onlardan biridir. Şanslıysa kesilip biçilmemiş, orijinal hâlini korumuştur; değilse önünden arkasından iki ayrı kare / dikdörtgen parça olarak kariyerine devam ediyordur. O saatten sonra anneye karşı gelmek anlamsızdır, maç kaybedilmiştir. Tişörtün bu evredeki ömrü yine kumaş kalitesi, su emebilirliği ve nemliyken kokma tarzına göre belirlenir.
6. Evre: Vefat
Toz bezliği de bir yere kadar, Âl-i imran suresinde bahsedildiği üzere nasıl her canlı ölümü tadacaksa, bazı cansızlar da ölümü tadar. İşte sevgili tişörtümüz de onlardan biridir. Toz bezliği seviyesinde çileler çeken; deterjanlara, su akıntılarına göğüs geren o zarif tişört sonunda şişer, kabarır, sertleşir, tahta bezi hâline evrilir. Artık neredeyse kolalanmış bir hâl almış bu arkadaşımız bu saatten sonra toz almak, yer silmek için de işlevsiz bir durumdadır. Önce esneklik, sonra emilgenlik, en son da dayanıklılığı yok olur gider ve bir gün ona da çöp poşetinin yolu görünür. İşte o gün oturup o tişört ile geçirdiğimiz güzel günleri yâd etmek biz insan ırkının, tekstil dostlarımıza bir borcudur. Bari bu borcu kapayalım.
Sözün özü, tişörtler bizim her şeyimiz, onlarsız çıplağız. Bunun bilincinde olalım, çok geç olmadan tişört dostlarımıza gereken önemi verelim.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder