Yine ne tesadüftür ki Scorpions çalıyor bilok yazmaya başlarken ben, Still Loving You diyorlar. Gelin görün ki başlıktan da anlayacağınız üzere an itibariyle yediğim hurmaların verdiği hazzın yanında Malmştin gelse yanımda gitar çalsa dönüp de bakmam. Sergen ya da Rıdvan demişti Çek Cumhuriyeti'nin kötü bir maçından sonra, o takım bizim mahallede maç yapsa izlemem diye. Her neyse, hurmadan güzel şey çok az yaşadım şu hayatta. Başıma gelen en güzel ilk 3 şeyden biri hep hurma oldu bu yaşıma dek. Annem ile beraber hediyelik fikri edinmek üzere Kapalı Çarşı'ya gittik bugün, sahafları da gezdik, Mahmut Paşa'yı gezdik en son da Mısır Çarşısı'na girdik ki orda Malatya Pazarı varmış. "Eeeaaaaööööh burda hurma var" diyerek hurma leğeninin içine meylettim, kulaç eyledim. Annem de beni sakinleştirmek için aldı sağolsun. Medine Hurması deniyormuş benim sevdiğim cinse, koyu renkli, teni buruşukça, kıvamı serte yakın, tahminen ağızda 6. ya da taş çatlasa 7. çiğnenişini yaşayan ama evvelinde bakkal dükkanında 2 ay beklemiş bir Falım marka sakız kıvamında. Ağızda eriyen şeyleri pek sevmem keza. Neyse sonra eve döndük, akşamüzeri de Ikea'ya gittik. Tasarımcılarına dedim bravo, dükkanı yapana da tasarımcılara bu serbestliği verdiği için bravo dedim. Bahadır Ağabey bence oraya tasarım yap arada bir. Sonra oranın çok meşhur İsveç Köftesi'ni tattık. (Bakmayın aslında Ikea Ümraniye' de değil İsveç'te) Hasılı kelam benden pek yüksek oy alamadı, ama Sultanahmet Köftesi'ni de sevmem ben, artık kendi hesabınızı yapın. Namık Kemal'deyken (ilköğretim okulum) öğlen araları TRT Caddesi'nin üzerindeki köfteciden aldığımız ekmek arası İnegöl Köftesi'nin tadı demek ta o zamanlardan çitamızı çok yükseltmiş. Hey gidi vay. Çitalar da çok iyi koşar. Neyse Ikea da bitti, Çengelköy'e gittik, Çınaraltı'nda oturduk aile dostumuz Osman Nuri Ağabey ve annesiyle. Dedim Osman Ağabey'e Radyo'da spikerlik sınavı açılırsa ben geliyorum diye, bir de önümüzdeki seneler yanına gelip staj yapabilirim belki diye. Neyse az önce geldik eve. "Ay em furom Malatya, ay eme purofeyşınıl dırayvır" diyen hurmalarımı koydum önüme, kırıyorum soylarını acımaksızın. Düşünürken şunu buldum, annem de onayladı. Medeni kelimesi Medine'den geliyor. Medine de muhtemelen şehir demektir. Yani medeni kelimesinin anlamı şehirlidir ilk çıktığı zaman. Bir de çok abartılı bir balık kelimesi teorisi ürettim. Bal eski Türkçe'de şehirle alakalı bir anlam taşıyor sanırım, ama bu anlamın oluşmasının sebebini suya bağladım. Suyun bol olduğu yerlerde hep şehir oluyor, ama bunlar tatlı su tabi, içilebilir su. Balık da işte öyle bir yerden geliyor. Demek Türkler bu yüzden alabalığı çok seviyorlar. Eski şehirleri hep tatlı su kenarında olduğundan. Bir de Balıkesir tartışmamız vardı annemle. Kendisi balı bol olan yer anlamında olabilir demişti, ben de esirlerin tutulduğu şehir demek olabilir demiştim. Çok mantıklı olmama rağmen ilki doğruymuş nasip.
Bir de cana can katan şu hurma olmasa.
9 yorum:
gece gece canım çekti şimdi ne olcak ya bir yerim şişerse :))9
köfte var, köfte var. köfteden köfteye fark var. ha bi de piyaz var. közlenmiş soğanıydı biberiydi. off bi de ayran, laaayn ;p
y.o. : aman şişmesin
orç : bekle geliyorum !
canım hurma istediiii:((
of orçun naptın yaa!=)
piyaz (tabiki tahinli), şiş köfte, ayran=))))
bir dilbilimci olarak sizi onaylama gereği duydum emir beyciğim. "bal" kelimesinin etimolojisini bilmemekle beraber medine'nin şehir demek olduğunu ve medeni'nin de şehirli anlamına geldiğini söyleyebilirim =))
hanife : al ye hemen :D
merve : bekleyin azcık geliyorum =)
zat-ı şahane : aklın yolu birdir demek ki :D
azıcık mı?emin misin azıcık olduğuna?!
değilim
Yorum Gönder