Çarşamba, Kasım 21, 2012

Resimsiz Yazı Korkutur Bilirim


Bu hafta da yine çok afedersiniz ata binmiş dört nala koşturuyorcasına başladı. Arkadaş pazartesi ve salı çok dolu geçiyorsa o haftadan korkacaksın zaten ve düşüneceksin bunun çarşambası cuması nasıl geçer kim bilir diye. Neyse dün annemle biraz trafikle savaşmanın ardından akşam Kadıköy'e geçtim ve Merve Hanım'la buluştuk. Ardından da Salih Bey, İmer Hanım, Hüseyin Bey ve Güneş Hanım'la tanıştık. Kendilerine yapacakları tiyatroda yaklaşık 10 dakikalık müzikal bir yardımda bulunacağım, gayet keyifli olacak gibi duruyor bakalım Cuma tekrar görüşeceğiz o zaman biraz daha netleşecek yapılacaklar. Keyifli vakit geçirdik komik video'lardan laf açıldı tabi ki bir noktada ve hepimizin düşene gülen kötü insanlar olduğumuz anlaşıldı. Oradan ayrıldıktan sonra Merve Hanım'la da bir çay içtik keza görüşememiştik kaç zamandır, iyi oldu, isabet oldu. Bugün ise okulda koroya gitmeyi, ardından da gece Peyote'de Ars Longa'yı dinlemeyi planlıyorum bir aksilik olmazsa. Ne ara ipin ucunu kaçırdım bilmiyorum ama şu an grubun içinde 3 tane pek sevdiğim insan olmuş durumda, gruba sızılmış anlayacağınız. Planlarda bir patlayım olmazsa yarın da Yiğit Bey'de Nil İpek Hanım'la beraber Toz'un vokallerini halledip, ardından bize geçip cumartesi günkü olası ev konserimize çalışmak istiyoruz. Bu arada konudan bağımsız ama Çamlıca gerçekten ne kadar da İstanbul'un en güzel manzaralarının toplamına sahip bir yer öyle. Her tür havada gitmek lazım ama sisli ve puslu havada çok etkileyici oluyor. Abdülmecit Efendi'nin Tevfik Fikret'in şiirinden esinlenerek yaptığı tablonun panaromik olanına bakıyor gibi hissediyor insan, var ile yok arasında bir şehir. Bu kültür sanattan dolup taşan ve ne kadar da entelektüel olduğumu gösteren cümleden sonra tekrar normal yazıma devem edebilirim. Cuma tiyatro ziyareti, Cumartesi olası ev konseri falan derken ettik mi sana Pazar'ı? Bakalım her şey yolunda gitsin de hızlı gitmesinde bir problem yok bana kalırsa. Bu arada Kınalıada'da çektiğimiz esas video da elime geçti, şu an youtube'a yüklenmekle meşgul. Mavi Büyücüler'den yayına girer herhalde bugün. Nil İpek Hanım'ın solo bir çalışması olan ilk video'yu (Kınalıada) zaten yayınlamıştık evvelden, bunda biraz daha kalabalık bir ekibiz, bir de karga var ki dillere destan, neyse. Son olarak diyeceğim o ki bu blog'u okuyun muhakkak, zaten okuyorsunuzdur gerçi de. Çünkü güzel müziğin nasıl reklama ihtiyacı bir noktada olmuyor ve o kendiliğinden dinleyicisini buluyorsa, güzel yazı da eğer okumayı seviyorsanız karşınıza çıkıveriyor. Melis Hanım'la benzer şeyleri ağırlıklı olarak düşündüğümüz bir dönemdeyiz şu sıralar, çok benzer kafalara sahip insanlarız ki zaten problem de burada sanırım. Hepimiz sadrazamız bence ama sona bıraktığımız soru sayısı ve zorluğu fazla bu testte ve az vaktimiz kaldı sanırım çözmek için, Birey'in matematikleri gibi falan. (Birey miydi o zor olan soru bankaları? Her neyse öyle kalmış aklımda, 7-8 senede aklımda kaldığına şükretsin.) Yine de çözmek bizim işimiz değil mi? Son olarak (son olarak x2) değineceğim konu şu ki Sezen Aksu diskografisinin sonlarına gelmek üzereyim, last.fm'de sanırım tavan yaptı Sezen Aksu sevgim. Vaat ettiğim üzere detaylı bir yazı yazacağım bu konuda ancak 88-89 senesinde çıkan iki albüm (Sezen Aksu '88 ve Sezen Aksu Söylüyor) fazlaca efsanevi, bir de şu Bahane Remixes (2005) gibi beni yoran ve yavaşlatan şeyler olmasa arada pek iyi olacak. Size ufak bir hediye şimdilik oyalanasınız diye. Yakında tekrar görüşmek üzere!

Hiç yorum yok: