Salı, Kasım 22, 2011

Karşılaştırmalı Bursa ve Eskişehir Turu



Bir alttaki yazımda belirttiğim üzere Cuma sabahtan kelli yollardaydık. Kısaca BÜTMK ya da uzunca Boğaziçi Üniversitesi Türk Müziği Kulübü (korosu) olarak ilkin Eskişehir yoluna çıktık. Kadıköy Evlendirme Dairesi'ne servis gelir mi gelmez mi tartışması lehime sonuçlanmıştı, biz de Zehra Hanım ve Zeynep Hanım'la orada buluşup servise binebilmiştik. Kurtköy tarafında farklı bir rotadan gelen diğer servisle buluştuk sonra da yola devam ettik. Yol uzundu ancak sazlı sözlü geçti, en azından bizim serviste. Akşamki konsere sesimiz kalmayacak kadar çok şarkı söyledik. Eskişehir'e vardığımızda her şeyden evvel açtık. Lakin prova beklemez. Yunus Emre Kültür Merkezi'ne girdik, provamızı yaptık. Ses sistemcisinden tutun da sokaktan geçenlere kadar herkes bir samimiydi Eskişehir'de. Bize çok misafirperver davrandılar, prova biter bitmez otele geçtik, yemek yedik, üstümüzü değiştik, 25 dakika rötarla sahne aldık. Salon doluydu! Deplasmanda yüzümüz gülüyordu. Konser de gayet keyifli geçti, benimki de dahil tüm solo eserler sorunsuz atlatıldı. Monitörümüz olmasının dayanılmaz hafifliği sazendelere de solistlere de yansıdı desek yanlış olmaz sanırım. Sonrasında önce otele dönüldü kıyafet değişikliği için, ardından da şehre inildi. Ben bu esnada liseden müzisyen dostum Egemen Bey'i kandırıp kendimle görüşmeye ikna etmiştim. Onun da tavsiyesiyle, grupça nargile, çay ve kahve içmeye uygun bir yere oturduk. Masanın bizim bölümünü Zehra Hanım, Mustafa Bey, Ozan Bey, Egemen Bey ve ben oluşturuyorduk, pek eğlendik o gece maşallah. "Semazenler yine elleri boş döndü." adlı o gece Egemen Bey'den öğrendiğim Zaytung imzalı cümleye hâlâ gülüyorum. Neyse gece oradan kalktık otele yürüdük. Bu arada Eskişehir'le ilgili tek kötü nokta otelin yemeğiydi, o da geçti gitti. Gece bir miktar ya da bir kaç miktar odada müzik yaptık eşle dostla. Sonraki sabah kalktık, neyse ki otelin kahvaltısı akşam yemeğine oranla çok daha normaldi. Akşam izlediğimiz haberleri tekrar izleyerek -serumunu ağaca asan amca hariç- kahvaltımızı ettik.


Sonra Bursa yoluna koyulduk. Yediğimiz cezayı saymazsak gayet keyifli bir yolculuk geçirdik.Yediğimiz cezanın hemen ardından verdiğimiz molada Sertab Erener cd'si almak üzere benzinciye girdik. Albümü bulamayınca kalan alternatifler arasından insiyatif kullanarak Kibariye albümü aldım. Her şey bu andan sonra daha hızlı gelişti, bizim servis açık ara en çok eğlendiren servise dönüştü. Vardık Bursa'ya. Bursa'da erkeklerin çoğunun kalacağı yer, bizim kalacağımız yer ve konser yeri ben yanlış anlamadıysam birbirinden uzak yerlerdi. Neyse kalınacak iki ayrı yere de uğradıktan sonra yine açlıkla sınanmış bir şekilde yemek yiyeceğimiz yere vardık. Buraya varmadan evvel de Bursalı dostlarımız Dilan Hanım ve İrem Hanım bize katıldılar. Beşyol Kebabçısı mıydı neydi oturduğumuz yerin adı. Lezzetli bir iskender yedik ancak Bursa'da İskender yenmeyebilir. Gereksiz bir pahalıymış, aldığımız duyumlara göre her yerinde böyleymiş hem de. Neyse üzerine yakın bir başka yerde tatlımızı yedik, çayımızı içtik ve konser alanına doğru yola çıktık. İsmini hatırlayamadığım bir AVM'nin içindeydi konser vereceğimiz sahne. Eskişehir'deki müsamahayı burada pek göremedik ne yazık ki. Kendine çok güvenen sesçi mi arasın, it kopuk çaycı çocuklar mı, hazırlanmamış bir sahne mi, üst katta verilecek Sıla konseri mi. Her şey adeta bizim için hazırlanmıştı. Neyse beklediğimin üstünde bir seyirciye çalmaya başladık. Konser de gayet güzel ilerledi. Sololarıyla, koro eserleriyle her şey yolunda gitti denilebilir. Hocanın eserlerinde azıcık sallandık onun dışında pek bir zayiat vermeden atlattık konseri. Gülşen Hanım da bize eşlik etti üstelik bu konserde. İki konserin de ses kaydı mevcut belki yayınlanır bir zaman. Çıkışta AVM'de bir şeyler yedik -ki gayet güzel oldu- sonrasında bir yerler arayarak servislerle bir buçuk saat kadar dolandıktan sonra, dev bir kıraathaneye oturduk. İsteyenler nargilesini içti, isteyenler çayını kahvesini. Mekan sahibi imajı çizen bir ağabey bize İstanbul'dan geldiğimizi öğrenince birer çay daha ikram etti. Sonra o gece aramızdan ayrılacakları terminale uğurladık ve kalınacak yerlere dağıldık. O gece karanlık odada Mustafa Bey, Ozan Bey ve Alper Bey'le Lionistik konular hakkında konuştuk, elimden geldiğince meraklarını gidermeye sorularını cevaplamaya gayret ettim. Leo nedir derseniz buradan buyrun. Daha iki yönlü görmek isterseniz de Ekşi Sözlüğe girip vakit ayırıp okuyun Leo başlığı altındaki 8 sayfa yazıyı.


Sonrasında sabah zor da olsa kalktık, toparlandık, yola koyulduk. Eker firmasının mekanında kahvaltı ettik, sonrasında da Neyzen Rıdvan Efendi'nin şoförlüğünde bir grup korist garip bir döndürme makinesine binip dönüşe başladılar. Binmeden izleyerek keyiflendik resmen o dönüş makinesini. Parkta biraz daha vakit geçirdikten sonra şehir merkezine doğru araçlarla yola çıktık. Ulu Cami'nin önünde inip gezimize buradan başladık. Bugüne dek gördüğüm en güzel camiler listesine çok üst sıralardan girdi bu cami. Kaleye benzer mimarisi, çok kubbeli dikdörtgen yapısı, ortasında bulunan çeşmesi ve onun camsı kubbesi, mükemmel bir ahşap işçiliğine sahip minberi ve farklı üsluplardaki çok sayıdaki görkemli hat eseriyle gerçekten havalı ve zarif bir yerdi. Caminin ardından, caminin külliyesi gibi duran bir çarşıda biraz gezindik, sonrasında ismini şu an unuttuğum eski bir hamama gittik. Tesadüfen korodaki dostlarımızdan İrem Hanım'ın babasının o gün orada resim sergisi vardı. Bursa resimleri ağırlıklı olmak üzere birbirinden güzel eserleri gördük inceledik, ardından bize farklı baharatlardan oluşan Osmanlı Çayı adında bir çay ikram edildi, balla tatlandırılan. Çayı içtik keyfimiz yerine geldi, yüksek kubbeli bu güzel akustikli yerde başladık şarkı söylemeye. Münir Nurettin'den Kalamış'ı okuyorduk ki, genç ve eğlenceli tanburi dostumuz Muhammed eseri sağlam bir gazelle taçlandırdı. Ya da eserin kendiliğinden sağlam gazelini hakkını vererek okudu diyelim. Sonrasında oradan kalkıp Pideli köfte yemeye gittik, şehrin daha eski duran bir kısmına. İşte Bursa'nın en güzel anlarından birisi buydu. Pek lezzetli bir yemek, pek güzel bir hizmet ve uygun fiyatlarla karşılaştık. Üzerine çayımızı kahvemizi içtik. Kafkas'a doğru yollandık. Biz o sırada Dilan Hanım ve Mustafa Bey'le cd alabileceğimiz bir yer bulmak ümidiyle gruptan ayrıldık. Şehir merkezinde uzunca bir süre aramamıza rağmen "Cd İbo" adında bir korsancı dükkanından başka bir yere denk gelmedik. Sonra otobüslerimize binip yola koyulduk. İki benzincide durmamıza rağmen Sertab Erener albümüne denk gelemedik vardır bir hayır deyip devam ettik. Kemençevi Gizem Hanım'ın udla başı çektiği pek keyifli bir yolculuk yaptık, feribota bindik indik, şehre döndük. Sonra yolda yavaş yavaş dökülerek okula vardık. Orada herkes gitti, birbirinden süper servisçi ağabeylerimizden biri bana komşuymuş, beni eve kadar bıraktı, yolda da bizim grubun ne kadar keyifli ne kadar pırlanta gibi gençlerden oluştuğunu vurguladı.


Hakikaten hak veriyorum, bu turne bu kadar keyifli geçtiyse her şeyden evvel birbirinden güzel insanlarla olduğu içindir. Başımızda bugüne dek tanıdığım en nevi şahsına münhasır insanlardan biri olan Gönül Hocamız olduğu için bir de. Bursa'da daha çok vakit geçirsek ve daha çok aktiviteye bulaşsak da Eskişehir'deki o el üstünde tutulma havasını daha çok sevdim sanırım. Ama Bursa'nın da hiçbir şehirle yarışamayacak bir yanı var ki o da Şebnem Hanım, Dilan Hanım ve İrem Hanım gibi değerleri bize kazandırmasıdır. Üzerinden 2 tam gün geçti turnenin ama hâlâ tadı damağımdan gitmedi. Tüm BÜTMK ailesine en samimi teşekkürlerimi sunuyorum bu güzel turneye katılma fırsatını bize de tanıdıkları için. Geziyi mükemmelleştiren tüm dostlara da en derin sevgi ve saygılarımı...


Not: En üstte belirtmemişim ama oraya müdahale edersem yazının ahengi bozulur diye öylece bırakıyorum, aslında her şey Perşembe akşamı okulda verilen Tenhâ konseriyle başlamıştı. Neyse.

2 yorum:

Gülşen dedi ki...

Emir Bey, yazınızda bana da yer verdiğiniz için çok teşekkürler. Tüm yazılarınız çok keyifli.

Emir Bey dedi ki...

ahahahah ilahi Gülşen Hanım sizin gibi kudümzen bulacağız da yazımızda yer etmeyecek, esas siz değerli vaktinizi bu bloga ayırdığınız ve yazıyı okuduğunuz için ben teşekkür ederim, sizin de hem usül hem ses icralarınız pek keyifli =)