Çarşamba, Mart 01, 2017

Müziğe Dair #0003 || Ceyl'an Ertem


Üniversitenin ilk yıllarıydı sanırım Anima adlı bir grup çıkmıştı, hatta Joker adlı bir şarkıları vardı böyle cayır cayır rock sesli, onun klibi dönüyordu müzik kanallarında. Şimdi baktım 2006 imiş Anima'nın tek albümü Animasal'ın çıkış yılı. 2006'dan bu yana 11 yıl geçmesi de ayrı bir konu ya neyse ona girmeyelim şimdi. Ben hâlâ "İki binler mi?" diye şaşıran bir insanım sonuçta. Neyse aynı albümün benim kuşağım üzerinde tesiri çok olan duygusal çalışması ise Yağmurla Gelen adlı eserdi. Nice genç mızıkaya düşmüştür bu şarkıyı dinleyip, kovboy olup gittiler sonra bir daha kendilerinden haber alamadık. Anima, Tunçay Korkmaz -ki o mızıkaları çalan da kendisidir, Ekin Cengizkan, Murat Çopur, Berkant Çelen ve Ceyl'an Ertem gibi canavar bir kadrodan oluşmuştu. Ceyl'an'ı bir yana koyalım -ki kendisi zaten bu yazının ana kahramanı- ekipteki tüm isimler de birbirinden şahane müzisyenlerdir, Murat Çopur'u bugün hâlâ Ceyl'an Ertem'in ve pek çok başka güzel ekibin konserlerinde görebilirsiniz, ekipteki diğer müzisyenler de farklı farklı pek çok güzel işte en beklenmedik anda karşınıza çıkıverirler. İşte Ceyl'an Ertem'in sesinin benim de hayatıma girişi Anima ile daha doğrusu bu Yağmurla Gelen şarkısıyla olmuştur.


Üniversitenin ilk yılları aslında benim için de pek çok müzik keşfi yaptığım, müzik dinleme ve müzik araştırma yanımı geliştirdiğim yıllardı. Tüm müziklerin sadece televizyonda karşımıza çıkanlar olmadığını, tüm türlerin birbirinden net çizgilerle ayrılmadığını, müziğin çok daha farklı çeşit, inanış ve yöntemlerle de yapılabileceğini bu yıllarda idrak ettim. Önceden neye maruz kalıyorsam onu kabul ederken, bu yıllarda bize sunulmayanı ya da sunulanın dışında kalan şeyleri de peşine düşüp kovaladım ve bunun sonucunda çokça güzel müzik, çokça güzel müzik insanları keşfettim. Hâlâ da aynı şekilde bir şarkıdan, bir düzenlemeden, bir enstrümandan yola çıkıp yepyeni keşifler yapmaktan, onların arasında bağlantılar kurmaktan çok keyif alırım.

Anima sağ olsun Ceyl'an Ertem'in adı aklımda bir köşede kaldı, kulağım ondan gelecek yeni seslere karşı hep açık oldu. Kendisi de zaten çokça üreten, çokça projeler geliştiren, beklenmedik yerlerde karşıma çıkan bir isimdi. İlk solo albümü Soluk, 2010'da yayınlanana kadar da nice çeşitli işine şahit oldum kendisinin ki bunlardan en etkilendiğim Gönül Dağı yorumuydu, ilk albümdeki değil, ondan evvelki, albümdeki de intro'su ve devamıyla ayrı güzel gerçi, o yıllar daha myspace aktif kullanılıyor falan sanırım, oradan dinlemiştim bu ilk Gönül Dağı yorumunu, "vay arkadaş ne güzel iş" demiştim.


Derken zaten ilk albüm Soluk geldi. Onlarca canavar gibi müzisyenin imzası olan bir baş yapıt bana kalırsa. Bizim ülkede çok az cesaret edilen türde bir iş. Albümün girişindeki matkabımsı ses de diyor zaten aslında "Bir müsaade edersen beynini deleceğim ki içeri ışık girsin." diye ama tabii herkesin Şevket Akıncı yorumu kendine. Soluk hâlâ çevire çevire dinlediğim ve her şarkısına, her şarkısının kadrosuna ayrıca hayran kaldığım bir albümdür. Bu albümde İnsandık'tan yükselen Gevende mi, Gidip Dinlenmeliyim'de saklanan Elif Dikeç mi, Nazım'a şarkısında Alp Ersönmez'in inanılmaz cümleleri mi, Kızılcıklar Oldu mu?, Fikrimin İnce Gülü, Gönül Dağı gibi ustalara saygı duruşları mı, Çok Yakın'daki Seha Can mı beni daha çok etkiliyor, yoksa hepsinin etkisi toplanıp da üst üste inanılmaz bir sonuç mu doğuruyor bilmiyorum. Ama şunu biliyorum ki yıllar sonra geriye dönüp bakıldığı zaman bu dönemin müziğine dair en sert iz bırakan albümlerden biri olarak anılacak Soluk.


İlk albümün iki sene ardından 2012'de Ütopyalar Güzeldir albümü çıkıyor. Toplumdaki 2010 sonrası netleşen kırılma bence bu albümde Ceyl'an Ertem'in müziğinde de daha çok hissedilir oluyor. Kendisi her daim düşündüklerini, inandıklarını söylemekten çekinmemiş bir insan zaten ama sanki bu albümde koşullar bu şarkıları biraz daha böyle evirmiş gibi geliyor bana en azından. Sanatçı dediğin nereden beslenecek zaten toplum dışında, inziva hayatı yaşamıyorsa. Ne Olursan Ol Gelme, Cennetin Irmakları, İstisna -ki bu şarkı Kompile Karga 4: Söz derlemesinde de yer alır, Ütopyolar Güzeldir ilk aklıma gelen şarkılar bu albümden, tabii bunda benim daha sakin çalışmalara yatkın olmamın da payı var. Yoksa diğer tüm şarkıların gerek düzenlemeleri, gerek tarzları birbirinden şahane. Çok daha zor ve önemlisi parçalar tümüyle özgün ve yenilikçi.


Geliyoruz 2014'e ve Amansız Gücenik yayınlanıyor, Gezi ile birlikte hepimizin yaşanmışlıkları değişmiş, maskeler düşmüş ama henüz bu çarpık düzen düşememiş -yakında düşecek. Hırpalandı Mayıs ile giriyor Ceyl'an Ertem bu albüme ve diyor ki "Zalimler pusu kurdu, zalimler kardeşlerimizi sokakta vurdu, zalimler pusu kurdu, dün oldu bugün oldu onlar böyle hep puşttu." Denecek her şeyi demiş, neye ne deneceğini saptırmadan, açık açık, daha ne desin? Yine her şarkısı titizce hazırlanmış, ince elenip sık dokunmuş şahane bir albüm Amansız Gücenik. Yorgun Eller, Bu Bardak Dolsun, Bitince yine ilk aklıma gelenlerden. Albümde bir de çok ses getiren bir Yıldız Tilbe yorumlaması var El Adamı, aslında albümdeki tek Yıldız Tilbe şarkısı bu değil, bir diğeri de Kahroloji ama El Adamı'nı bizzat Yıldız Tilbe'den dinlemiş neslin bu yorumdan etkilenmemesi mümkün değildi. Böyle işleri ayrıca seviyorum, müzik tarihinde bağ kuran bu tip yorumlar ile müzik ve müzisyenler bir alt kuşağa aktarılıyor ve unutulmuyor. Yani Ceyl'an Ertem ve diğer müzisyenler albümlerindeki yorumlarla aslında bir yandan hem çok sevdikleri şarkılara bir daha can veriyorlar hem de adeta bir müzik öğretmeni edasıyla müzikal zamanlar arasına bir köprü kuruyorlar.

Bu arada yukarıdaki albümlerde bakmayın üç dört aklıma ilk gelen şarkının ismini verdiğime, her albümün tüm şarkılarını içime sindirdim, eski usul hepsini döndüre döndüre defalarca dinlediğim için her şarkının kalbimde yeri ayrı, üstelik zor ama gerçek, her şarkısıyla güzel albümler hepsi, yani hiçbir şarkı laf olsun diye, vakit doldurmak için yer bulmamış bu albümlerde bence. Neyse kaldığımız yerden devam edelim.


2015'e geldiğimizde bir yorumlar albümü ile karşılaşıyoruz. YUH! adındaki albüm içimizdekini dışa vuran şarkılardan oluşmuş, yıllardır, on yıllardır ne çok "yuh" çekildiğini gösterir nitelikte adeta. Aynı zamanda Ceyl'an Ertem'in ne büyük yorumcu olduğunun kanıtı bu albüm başlı başına. Şarkı seçimleri muazzam, tıpkı az yukarıda bahsettiğim gibi sadece icrâ açısından değil müziğin aktarımı açısından da çok değerli bir iş YUH! albümü. Bu şarkıları her albüme ikişer üçer serpiştirmektense böyle başlı başına bir yorum albümü yapmak da çok cesur bir duruş bana kalırsa. Şu yukarıdaki Son Bakış yorumunu dinleyin, sonundaki ağıtta yıkılmamak elde değil. Aman sakın YouTube yorumlarına bakmayın, bırakın şarkının etkisi bir süre üzerinizde kalsın, ülkenin gerçeğine dönmeseniz de olur.


Geldik bu seneye ve taptaze albüm Yine de Amin'e. Öncelikle albüm hikâyesi videosunu izleyin, ben albüme bir kat daha saygı duydum videonun ardından. Albüm pek çok anlamda yine bir baş yapıt olmuş. Çok övdüm belki, bir şeyi böyle çok övünce anlamını yitiriyor dediklerim gibi hissediyorum bazen ama her cümlemin altını çizerek yazıyorum ve gerçekten de böyle düşünüyorum. Öncelikle albümde çalan ekip ibretlik. Yaylılar, üflemeliler, Volkan Öktem, Alp Ersönmez, Cenk Erdoğan, Adem Gülşen ve daha nice canavar. Sadece çalanlar mı? Albümün kayıt üslubu ve seslere hükmeden ekip de şahane. Düzenlemeler de şahane ellerden çıkmış Can Güngör gibi, Cenk Erdoğan gibi. E şarkılar ve söyleyen de canavar gibi. Üstelik albümde yer alan Ceyl'an Ertem imzalı olmayan şarkılar da destan gibi işler. Albüm yayınlandı evde sürekli döndüre döndüre dinliyorum, Merve'ye de gönderdim, o da hem işte hem evde dinliyor, sonra geldi dedi ki: "Sanki eski albümler gibi olmuş hissiyatı, çok güzel." Hep diyorum Merve benden 15-20 kat iyi bir müzik yazarı (veya bana komik gelen tabiriyle müzik eleştirmeni) olur ama yazmıyor işte. Neyse, albüm hikâyesi videosunda da göreceksiniz, zaten albüm kaydedilirken yaratılmak, yakalanmak istenen hissiyat bu ki Merve'den de gördüğümüz üzere tam anlamıyla o hissi yakalamışlar hem ses hem düzenlemelerle.


Yine albüm hikâyesi videosunda Can Güngör'ün söylediği bir şey var aslında çok önemli bir tespit. Diyor ki "Ceyl'an dinleyicisini kendi müziğine zaman içinde alıştırdı ve artık dinleyici ondan farklı sesler duyduğunda yadırgamıyor." Yani tam olarak bu kelimeleri kullanmasa da bu minvalde bir şeyler diyor Can. Gerçekten de Ceyl'an Ertem yaptığı işlerde yeni şeyler denemekten, canının istediğinin peşinden koşmaktan, farklı olmaktan, "elalem ne der" algısından hiç çekinmedi bugüne dek. Bunun sonucunda da kitlesini çok nitelikli bir şekilde büyüttü, biraz da tırnaklarıyla kazıya kazıya. Şayet daha hızlı yürüyeyim deseydi, Türkiye'nin en iyi Sezen Aksu yorumlayan insanı olarak da şöhret kazanabilirdi, Yıldız Tilbe'nin El Adamı'nı değil de Delikanlım'ını yorumlamayı da seçebilirdi. İşte bunlar işin iç yüzünü tam görmesem de yakından takip etmeye çalışan ben gibi biri için çok şahane işler. Yani gerçekten inandığı, sevdiği, denemek istediği işleri yapıp, yaptığı işle saygı görür hâle gelmek ve bunu dinleyiciye kabul ettirmek, kendi kitlesini daha kopmaz bağlarla bağlamak, sağlam adımlarla büyümek gibi şeylerden bahsediyorum.


"İnsanlar bunu istiyor, insanlar buna alışık" diye leş pop yapan nice televizyon yıldızına, güzel olan birkaç örneği tutunca birbirinin aynısı akustik alternatif çok sözlü şarkı yapıyorum diye ortalığa dökülen gençlere de bu vesileyle bir laf edeyim. "Millet buna alışık, millet bunu istiyor" diye iş yapmayın, bakın ülkece bunu yapa yapa tüm ülkenin seviyesini yerle yeksân ettik. Siz kalitesiyle güzelliğiyle inandığınız işi yapın, belki ilk anda kitlelere hitap etmezsiniz ama adım adım oluşturduğunuz yoğurduğunuz kitlenin içine toplumun tamamını değiştirme gücü yerleştirmenin değeri bambaşkadır. İnsan olarak hepimizin içinde belli bir oranda kötülük ve tembellik olsa da aynı şekilde içimizdeki bir diğer taraf da iyiye, yeniliğe, güzele, düzene, meraka açtır. İlkini değil de ikincisi beslemeye gayret edenler daima uzun yıllar kalıcı olur, sadece kendini değil çevresini de ilerletir. Neyse, nereden nereye geldim, özetle Ceyl'an Ertem'in her albümde ulaştığı kitlenin genişlemesi bence şahane ve bu sanılanın aksine bir "Yıldız Tilbe yorumlayayım da oradan yürüyeyim" algısının çok ötesinde. Bugüne kadar yaptığı işlerin hiçbir noktasında avam bir reyting kaygısı hissetmiyorum ben, hissedenleri de oturup durumun böyle olmadığına iknâ ederim.


Neyse uzun zamandır bir şeyler yazayım diyordum Ceyl'an Ertem ile ilgili, sonunda bugün vakit ayırıp bu işe girişebildim. Bir de geçen haftaki albüm tanıtımı konserine de gidelim Merve ile öyle yazarım diyordum. Konsere gittim, sonra üzerinden birkaç gün geçsin, bir uyuyup uyanalım dedim falan anca bugüne gelmişiz. Her neyse Merve ile birlikte liseli hayranlar gibi mikrofonun önünde yer seçtik kendimize erken gidip konsere. Konserden de bahsedeyim yeri gelmişken. Babylon Bomonti zaten çok havalı bir mekan, hem Bomontiada güzel hem Babylon şehrin en iyi konser dinlenecek yerlerinden birini inşâ etti burada. Neyse en önde yerimizi aldık. Bu noktada Asena'ya da koca bir kalp göndereyim. Önce sahneye Dilara Sakpınar çıktı, Lara Di Lara adıyla yürüttüğü solo projesinin ikinci albümü Hazineler İçindesin'den bazı şarkılar söyledi, sahnede kendisine Burak Irmak ve Kaan Çelik Metin eşlik etti. Şarkıları çok güzel bence, yorumu ve tarzı çok kendine has Dilara'nın, hepsinden ötesi sahnede uzun zamandır gördüğüm, dinlediğim en kibar, zarif solist kendisi. Albüm de yayınlandı bu arada, çok güzel olmuş, onu da çevire çevire dinledik, dinlemeye devam ediyoruz Merve ile. Ayrıca yazarım o albümü de muhtemelen bir Karşılaştığım Müzikler yazısında.

Ardından sahneye Ceyl'an Ertem çıktı. Canavar gibi ekibiyle birlikte. Ses hakimiyetini zaten geçtim, sahne ve dinleyici hakimiyeti de çok inanılmaz Ceyl'an Ertem'in. Ne yapın edin en az bir konserine gidin, sahneye yakın bir yerden dinleyin, zaten bunca sıkı müzisyeni aynı anda görebileceğiniz çok konser bulamıyorsunuz. Sadece şarkı söylerken yansıttığı his değil aralarda konuşmaları, anlattığı hikâyeler, kahkahaları, komikliği, sahnede içinden geldiği gibi davranmasıyla Merve'ye de bana da biraz Sezen Aksu'yu anımsattı. Sadece iyi bir şarkıcı değil iyi bir hikâye anlatıcısı aynı zamanda Ceyl'an Ertem. Konser muazzamdı kısa ve net olmak gerekirse. Ceyl'an ile 3 sene önce sanırım Pürtelaş 3+1 için yaptığımız bir çekimde tanışmıştık yüz yüze. Adem Gülşen ile birlikte gelmişlerdi Yiğit'in Pürtelaş'taki ev stüdyosuna. Sonra kayıtlarda bir şeyler içine sinmemişti, o bölümü de tekrar bir türlü çekemedik, böylece Ceyl'an'ın Pürtelaş bölümü hiç olmadı. Nasip.


Bu arada yazı ağırlıklı albümler üzerinden gitmiş oldu, halbuki geçmişten bugüne onlarca başka projeye de imza atmış bir kişi Ceyl'an Ertem, üretebildiği, el atabildiği her alanda çalışmalar yapıp bunları insanlarla paylaşıyor. Şu-bi-dap, Cadı Avı, Duyuyor musun? aklıma ilk gelenler. Bir de ekşi sözlük'e bir bakayım dedim geçmişe dair hatırladığım bir iki konuyu teyit etmek için. Yaklaşık 100 sayfa yazı var ilk onunu okudum bana yetti. Ekşi Sözlük'teki eski yazıları ve eski yazarları bir ansiklopedi formunda toplayıp kalanları çöpe atabiliriz bence artık. Şahane yeni yazarlar, yazılar yok mu içinde şu an, tabii ki var ama artık bayağılık, linç, küfür falan iyice normal olmuş, doğru düzgün içerikler marjinal kalıyor, bu durumda okuyucunun işi de samanlıkta iğne aramaya benziyor.

Neyse sonuçta kafamdaki Ceyl'an Ertem yazısını da böylece yazmış oldum sanırım. Artık bir 3-4 albüm daha yazmam herhalde bunca paragrafın üstüne. Ta 2006'dan beri severek, hayran olarak ve daha önemlisi ilham alarak takip ediyorum, birileri favori müzisyenimi sorduğu zaman da hiç beis görmeden çat diye cevabımı yapıştırıyorum. Tüm bu yazıyı okuyanlara da yüzeysel olarak değil de detaylı detaylı bu müzikleri dinlemelerini tavsiye ederim. Dinledikçe sevecek, anlayacak, öğrenecek ve yeni yolculuklara çıkacaksınız. Bir melodinin izinde onlarca yıllık albümleri karıştırmak veya bir satırın peşinde kitap kitap gezmek gibisi yok zaten, yoksa anlamlı olur mu hiç şarkılar? Ceyl'an Ertem'i takip edebileceğiniz bağlantılar da şöyle:


Hiç yorum yok: