Cuma, Ağustos 31, 2012

Bağlantılar İçinde Merdivensiz Kalmayın


Önnot: Bu yazıyı dün yazmaya başlamıştım, sonra yoruldum, sıkıldım, uykum geldi falan derken yattım, o yüzden ilk iki paragraftaki kısımlara bir gün daha ekleyelim misal dün diyorsam dünden önceki gün oluyor o.

Ben de sonunda dün Anadolu'muzun dünya tarihinin en büyük yatırımı olan metrosuna bindim. Aziz Kedi Bey'in gazetede okuduğum tam sayfa yazısı kadar güzel ve detaylı irdeleyemeyeceğim ki kendisi zaten değinebilecek hemen her şeye değinmiş, yine de bir iki nokta yazasım geldi bu önemli güne dair. Öncelikle günüm metroya gelene kadar da gayet yoğun ve keyifliydi. Öğleden sonra annemle ev bakmaya çıktık, ecnebilerin "overrated" tabir ettiği bizim ise daha ziyade şöyle dillendirdiğimiz bir durum var emlak piyasasında. Neyse 2 adet eve baktıktan sonra, Moda'ya doğru devam edip Ayşen Teyze'yle buluştuk, çaylar içildi, kitaplar okundu derken ben Elif Hanım'la buluşmak üzere Rexx'e doğru yollandım. Meğer lise yılları Kadıköy'de geçmiş pek çok akranımız için öyle büyük bir travmaymış ki Rexx'in önünde beklemek, Elif Hanım da "buna tek başıma dayanamam" deyip Melike Hanım adlı bir arkadaşını çağırmış. Birlikte adeta İrlandalılar gibi alkol tüketecekmişçesine Belfast'a oturup, soğuk çay ve bitki çayı içtik. Elif Hanım'la tanışma hikayemizi anlattık Melike Hanım'a ki bu durum artık bir gelenek halini aldı. Bu hikayeyi hatırlamayanlar varsa buyursun buradan yaksınlar. Ardından Melike Hanım'ın ayrılmasıyla biz de daha fazla oturmadık ve Moda yönüne doğru bir yürüyelim dedik, yolda -reklam yapmak gibi olmasın- Lays Fırından (tabi ki yeşil) aldı Elif Hanım. Tam dondurmacı ve waffle'cının oralardaydık ki Elif Hanım'a Kerem Bey'den gelen telefon ile Rexx yönüne geri döndük. Orada kısa süre içinde 2 adet Kerem Bey'le buluştuk, bunlardan bir tanesi Elif Hanım'ın arkadaşı olan ve orada tanıştığım kişiyken, diğeri önceden de muhakkak bahsi geçen, Elif Hanım'ın kardeşi olan ve birlikte şu müzikli video'da yer aldığımız insandı.

Dördümüz önce Pilavcıoğlu'na uğradık çünkü Kardeş Kerem Bey ve ben acıkmıştık, ardından da Barlar Sokağı'nın en kötü yerine oturduk. Diğer Kerem Bey de bu noktada fark etti ki kararsızlık, en kötü karardan kötü olmayabilirmiş. Bu aynı Kerem Bey bizim yeni tanışmamızdan duyduğu gerginliği atlatmak için bizlerin tanımadığı iki arkadaşını daha davet etmişti. Bihter Hanım ve Yiğit Bey'in gelişiyle birlikte gerçekten de ortamda bulunan herkesin o an tanıştığı kişi sayısı en az 1, en çok  3 oldu. Yiğit Bey'in Antalyalı olması, Bihter Hanım'ın gerektiğinde Allah'ın bile hakkını savunma çabası ve Kerem Bey'in bitmeyen eğlenceliliği, uzun zamandır içtiğim o en kötü Türk Kahvesi'ni içtiğim mekanda geçen yaklaşık bir saatten aklımda kalanlar. Ardından bu keyifli sohbetten kopmak istemesem de Merve Hanım'cığımı bekletirsem atımın kararıp prensliğimin fethedileceğini hissetmiş olacağım ki Rıhtım yönüne doğru hızla inmeye başladım. Kalbim metroya bineceğimden ötürü her adımda daha bir küp küp atıyor, midemde kelebekler şey oluyordu. Tramvay durağı tarafındaki aşağıyı gösteren M'nin ordan yürüyen merdivenlere bindim. Uzun merdivenlerde benim dışımda bir kişi daha vardı, dedim acaba bu tenhalık, bu yalnızlık? Sonra ne dediğimi kendim de anlayamadan diğer merdivenlere geldim. Geçerken görevliye sordum normalde 12 ama bu gece 12:30'a kadar çalışıyor dedi, maç vardı çünkü. Neyse merdivenlerden aşağı inerken metronun kalkmasına kaç dakika kaldığını gösteren tabelalar vardı yolda fünikülerdeki gibi. En sevdiğim şey bu oldu girişte sanırım, insan depar atıp atmamaya, ne büyüklükte riskler alması gerektiğine bu tabelayla karar veriyor keza. Neyse ben macerayı sevdiğimden ötürü ilk metroya 1 ikinciye 6 dakika olduğunu görmeme ve yolun ne uzunlukta olduğunu bilmememe rağmen koşturmaya başladım yürüyen merdivenlerde, neden? Çünkü koşan merdivenler bir türlü yaygınlaşamadı, neymiş insan dengesini kaybedermiş, eylemsizlik kazanırmış falan filan. Eylemsizlik hep kazanıyor zaten. Ahaha içimdeki Olacak O Kadar. Neyse o 1 dakika kalanı 5 metreyle kaçırdım, böylelikle gözlem yapacak vakit kazandım raylar bölgesinde. Yeni olduğundan olsa gerek daha derli toplu duruyor rayların oralar. Raylar paslı bir tek, onu bir zımparalayıverin demek geldi içimden oradaki güvenliklere. Güvenlik demişken maçtan ötürü mü böyle kalabalıktı bilmiyorum ama güvenlik ordusu vardı aşağıda, "hanım efendi sarı çizgiyi geçmeyelim" gibi yerinde uyarılar yapıyorlardı halka. Neyse aşağısı kalabalıklaşırken Aziz Kedi Bey'in de yazdığı üzere Nazgül sesiyle metromuz vizyona girdi. İçine geçtim. İçeri girmemle içimdeki "pembiş, bebiş, kalp, ay ne tatlı" kelimelerinin hepsi bir anda ağzımdan fışkırıyordu zor bastırdım. Evet metronun koltukları pembe tonlarında, zemin de güzel, hemen kirlenmiş gerçi ama olsun. Neyse oturdum ve sağı solu incelemeye başladım. Metronun hızı ivmelenmesi falan güzel. Ahahaha. Eskiden Avrupa metrosu da iyi hızlanırdı ama artık daha yavaş gidiyor, yaşlandı mı ne? Neyse duraklar panosunu inceledim ve içten içe düşündüm acaba hangi durak nereye çıkıyor diye. Çünkü diğer metroda olduğu gibi gerçeklikten çok uzak bir ulaşım haritası konulmuş basite indirgemek adına. Bu kapının üstündeki duraklar panosunun en sevdiğim yanı ise durakların arasındayken de -yani metro ilerledikçe- ilerleyen ışıklı bir çizgiye sahip olması. Neden yok diye hep sorgulardım bunu, adamlar sorgumu hissedip yapmışlar. Başka ayrıntılara çok takılamadım, tünel boyunca sağa sola sık sık monte edilmiş güçlü ışıklar biraz gözümü ve beynimi yordu az daha akbilsel yolculuğum astral bir seyahate dönüşecekti. Neyse geldik Kozyatağı durağına ve indik. Tahminlerimde yanılmamıştım, burası metronun en popüler duraklarından biriydi. Sonra yukarı doğru çıktım Kerem Bey'in tarifi üzerine en soldaki yolu kullanarak. Çıkışa yakın kısımlar mağara tarzıydı ki havalı olmuş. Derken yeryüzüne bir çıktım ki Üsküdar dolmuşlarının kalktığı yerde, Nida Kule'nin eteklerindeyim. Vay arkadaş dedim teknoloji ne güzel şey dedim, yiyorlar ama çalışıyorlar dedim, demir ağlar falan dedim, daha klişe 4-5 alıntı daha yaptım o esnada ve Merve Hanım'la buluştuk evlerinin orada. Bu da mutlu son. Dilerim ki metroyu her kullanan yolun sonunda sevdiğiyle kavuşsun. Merhaba İkbal Hanım.

Metroyla ilgili de diyeceklerimi dedikten sonra yeni bir paragrafa geçmekten kimse beni alıkoyamaz. Efendiler gitar dersi vermeye karar verdim. Çevrenizde bu hususta hevesli gençler olursa çekinmeden bana yönlendirin, ben de 13 yıllık deneyimlerimi kendisine aktarayım, sırf bir gitar dersi değil, müzikal vizyon oturtayım o gencecik dimağlarda. Bu konuda çok ciddiyim, bunun ilanını nasıl yaparım diye düşündüm, Yaprak Hanım bir kaç yol gösterdi sağolsun, yine de kulaktan kulağa yayılmakta fayda var. Gerilla pazarlamamı yapabilirsiniz gönül rahatlığıyla.

Bir diğer mühim konumuz ise yaz sezonunun bitişiyle birlikte konserlere kaldığımız yerden devam etmemizle ilgili. Eylül ayının ilk Emir Bey konserinin hatları kesinleşti. 7 Eylül Cuma akşamı tahminimce saat 21:30 gibi en alıştığımız sahne olan 60m2'de. "60m2 nerededir?" diyen olacağını sanmıyorum pek artık ama ben yine de tarif edeyim. Taksim Meydanı yönünden İstiklal Caddesi'ne girdiğiniz zaman sağ taraftaki sokaklardan köşesinde Benetton olan sokağa giriyorsunuz, sokağın girişine yakın sağda bakkal gibi bir şey var hemen onun yanında girişi. Neyse efendim bu konserin bir mühim yanı şu ki Nil İpek Hanım uzun zaman sonra bizle birlikte olacak tekrar, yeterince iyi birer şirin olursanız onun zarif bestelerini de duyabilirsiniz. Nağme Hanım, Yargın Efendi ve Umut Bey olacak kadromuzda. Ufak tefek sürprizler olur mu olmaz mı şimdilik bilemiyorum. Gelirseniz birlikte görürüz.

Diğer değinmek istediğim mevzuları da bu uzunlukta yazarsam bu yazı bitmeyecek, o yüzden onları madde madde sıralayayım, sizler de fırsatınız olunca inceleyiverin.

- Fenerbahçe Leo Kulübü'nün sosyal sorumluluk projesinden bahsedecektim ne zamandır. Hayvan. İnsan. Sevgi. kısaca H.İ.S. Projesi. Sloganları da "İhtiyaç Sen'sin". Hayvanlar konusunda hepimiz duyarlıyız ancak tek başımıza yapamadığımız bazı işler oluyor, ancak benzer fikirlere sahip olduğumuz hevesli üretken insanlara denk gelebilirsek bu bir projeye dönüşüyor ve harcadığımız emek doğrultusunda da başarıya ulaşıyor ya da ulaşamıyor. H.İ.S. Projesi gerçekten de değerli bir proje, hayvanlar konusunda duyarlı olan başka vakıflar ve Kadıköy Belediyesi de bu projenin bir ucundan tutuyor. Detaylara buradan vakıf olabilir, nasıl katkınız olabileceğini öğrenebilirsiniz. Hiçbir şey yapamıyorsanız bir gün onlarla birlikte barınakları ziyarete gidin ve 15 dakika bir hayvanı sevin.

- Kısa kısa yazdığım iyi oldu. Hohoyt. Alt yazıda bahsetmiştim sanırım pek değerli reggae grubumuz Sattas için bir fan video'su bile çektik diye. Şapşallığımıza doymadık bunu alenen yayınladık ve Sattas grubuyla da paylaştık. Maksat tescillensin şapşallık. Ama eğlenmek güzeldir, tıpkı kirlenmek gibi diyor ve sizi fan video'muza yönlendiriyorum. Vesileyle çete liderliğine de yükseldim. Sattas konusunu kapatmadan yepyeni zaferlere koşmak dileğiyle geçmiş Zafer Bayramı'nızı bu şarkıyla kutluyorum. Daha da acayip şeylerle karşılaşmamak dileğiyle.

- Mabel Matiz yeni klibini yayınladı. Pek güzel bir şarkı, klip de pek güzel olmuş keyifle izletiyor. Barışırsa Ruhum adlı parçaya çekilmiş klip. Sonra "yapmayayım etmeyeyim" derken kendimi yine youtube yorumlarının derinliklerinde buldum. Tarikat analizleri mi dersin, söz yakalayıcılar mı, dünya müzik ve sinema otoriteleri mi, ne ararsan var. Youtube derya tabi ama yine de 200 liraya klip çekmiş helal temalı yorum ve İLLUMEMATİ yazılan yorumlara çok güldüm. Söylese O Ben Söyleyemem klibindeki 35. saniyeye dikkat çeken yorum ve bunca yıldır ormancıyım böyle bak ağaç diyeni görmedim diyen yorumlara da ölümüne gülmüştüm. Neyse izleyin kendi yorumunuz kendiniz yapın.

- Bir diğer önemli duyurumuz Can Başkan'ın yönetmenliğinde çekimlerine devam ettiğimiz Öbür Taraf isimli kısa filmle ilgili. Facebook sayfamız açılmış ve teaser'ımız yayınlanmış durumda. Takip etmenizi tavsiye ederim, teaser da pek keyifli proje de pek keyifli devam ediyor, filmimiz ise çok yakında.

- Bir diğer cânımız yönetmen İsmet Bey de yeni kısa filmini yayınladı, It's Me'ye buradan ulaşabilirsiniz.

- Yora'nın albümü Gün Sözleri'ni de artık buradan ücretsiz dinleyebilir ve yasal olarak indirebilirsiniz.

- Son olarak Zaytung okuyun!

Dipnot: Kalın örtülere geçtik, ayaklar üşümeye başladı, sokağa çıkarken de hırka kazak alıyorsak güle güle yaz demenin vakti gelmiş de geçiyordur.

Hiç yorum yok: