Pazartesi, Ocak 28, 2013

Cuma Kadıköy'ü


Evet çok enteresan ancak yazın dünyam tersine döndü allah sizi inandırsın. Eskiden cumartesi-pazar günleri vakit yaratırdım blog yazmak için, ekstradan hafta içi de bir gün yazabilirsem çok sevinirdim. Neyse artık geliştirdiğim üstün not alma teknikleri sayesinde hafta içi de sık sık blog yazabiliyorum ama bunun rehavetiyle hafta sonu blog yazmaya vakit yaratamıyorum. Neyse hep demişimdir blogger'ın pazar yazmayanından şüpheleneceksin diye, ben de öyle biri oldum çıktım! Okumayı seven bir avuç insana pazar gündüzü eline çayını kahvesini alıp da bir iki yazınızı okutamayacaksanız, bırakın gidin bu topluluğu.

Evet sakinleşelim ve Cuma'ya geri dönelim, işten çıkınca eve gidip, kostüm değiştirip, bir şeyler yeyip hayırlı bir vesileyle Kadıköy'e doğru tekrar yola çıktım. Melis Hanım ve İpek Burcu Hanım'la buluştuk, nereye gitsek diye düşünürken 35 Gram'da karar kıldık. Hep adını duyup da bir türlü gitmediğiniz yerler vardır ya işte, neyse biz şeytanın bacağını kırdık. 3 teyze olarak bitki çaylarımızı söyledik, yayıldık, tam esnemeye başlamış, müziği de azıcık kıstırsak mı diyorduk ki Umut Bey'in de Kadıköy'e geldiğini öğrenip ayaklandık. Doğruca Karga'ya geçtik. Eskiden, daha İstanbul'u pek bilmezken magazin programlarında şöyle cümleler duyar şaşırırdık: "Geceye X'te başlayan Emir Bey, ardından Y'de bir şeyler atıştırıp, Z'de dans etmeye devam etti." Sonra İstanbul'a gelince öğrendik ki misal bu bahsi geçen X, Y ve Z aslında Etier'de 10'ar metre aralıkla yer alan mekanlarmış. Kadıköy'ün de en güzel yanı bu. Barlar Sokağı (Kadife Sokak) birbirinden güzel pek çok yeri bünyesinde kardeş kardeş yanyana barındırıyor. Kadıköy'ü seviyorum diye ilkokul 2 cümlesi de kurarak bu konuyu kapatayım. Bu esnada öğrendik ki Cuma günü gerçekten de Umut Bey kardeşimizin doğum günüymüş, bana gün içinde online olarak pek çok kez söylemesine rağmen ben algılayamamıştım. Üstüne üstlük bir de kendisiyle dalga geçmiştim. Neyse gerçekle yüzleştim ve kabullendim. Bu vesileyle bir kez daha buradan diyelim iyi ki doğdun Umut Bey!


Karga'ya gitme sebebimiz pek sevgili Yora'yı dinlemekti. Kendileri hızlıca verdikleri bir kaç Türkiye konserinin sonuncusunu Kadıköy'de yapıyorlardı. Konser öncesi bir kaç ahbapla hoş beş ettik, derken Nil İpek Hanım ve Ali Bey çifti de gelerek mutluluğumuzu biraz daha arttırdılar. Sonra sahnenin önüne bağdaşımızı kurup oturduk. 5,5 senelik bir çim deneyiminin ardından bağdaş kurmakta müthiş hızlanmış bir insandım ne de olsa ve Yora çalmaya başladı. Geçen geldiğim Ceylan Ertem konserine göre sesler çok daha güzel geliyordu, bunun sebebi bizim önde durmamız da değildi bence sadece. Sadece Yora değil Karga adına da mutlu oldum böylelikle. Neyse önde durunca insan grupla içli dışlı oluyor, Uygar Bey'in emriyle konserin yarısına doğru ayağa kalktık. Sonrasında biraz salındık, sallandık, kendimizce kıpırdandık, bağıra bağıra şarkılara eşlik ettik. Sahnedekilerden laf yedik, sahneye laf attık falan derken pek güzel bir konser geçirdik. Kendilerine de dedim bir kez daha buraya da not düşüyorum. İyi ki böyle güzel müzikler yapan güzel insanlar var! Yora'yı dinleyin. (soundcloud / facebook)


Cuma gecesinin bir diğer önemli noktasıysa ilk mobile upload'larımı gerçekleştirmem oldu. Telefonum beni açıkça uyardı eğer formuna dikkat etmezsen Kubat olacaksın diye. Bir de kendini çekme mevzusuna biraz daha çalışmam lazım, yanlış açılar ölümle sonuçlanabiliyor malum. Bir de şimdi şöyle bir stres çıktı, çekilen fotoğrafları düzenleyip, ayrıştırıp, bir kısmını anında bir kısmını belli aralıklarla yüklemek, bir kaçını blog'a ayırmak. Bunlar hep önemli problemler, tabi hep dediğimiz gibi allah daha büyük dert vermesin de. Hafta sonu şöyle bir video'ya denk geldim bir de pek hoşuma gitti. Akustik müzik kavramı gerçekten müthiş bir şekilde anlamını yitirse de ses temizliğinden ve sesi iyi kaydetmekten ötürü akustik tanımını kullanıyorlardır belki hâlâ diye düşünüyorum.

Son olarak Kola adlı hiç tanımadığım grup, Zombiler İstanbul'da adlı şaheserden sonra, benim kulağıma bir o kadar güzel gelen yeni bir şaheser yayınlamış: Anakonda. Dinlemenizi tavsiye ederim. Hafta sonu haber okumayıp, izlememenin verdiği müthiş rahatlığı da yaşıyorum bu yazıda, çok hafif hissediyorum evet.

Hiç yorum yok: