Çarşamba, Ocak 19, 2022

Geleneksel Blogger Yıl Sonu Değerlendirmesi | 2021'in Ardından

Bir yılı daha geride bıraktık ve sırf bu kıymetli bloğun hatrına geçen yıla dair birkaç not almazsam ayıp olacak gibi hissediyorum. Az buz şey de yaşamadık hani 2021'de! E madem bunca şey gördük, geçirdik, bari bunları kendi kişisel tarihime, kendi elimden/dilimden not düşeyim ki belki gelecekte bir bakan olur veya döner ben bakarım, iş burada bir zaman yolculuğ kapsülümüz bâki kalsın.

Yıla okulum ve hatta yuvam diyebileceğim Boğaziçi Üniversitesi'ne rektör diye Melih Bulu adlı bir adamın atanması saçmalığıyla başladık. Zaten geçen yılın yıl sonu değerlendirmesi hariç tek yazısını da bununla ilgili olarak yazmışım, artık nasıl içim sıkıştıysa bu konuda! Yıl ilerledi, bu tepeden inme çapsızların absürt uygulamaları devam etti ancak çok daha kıymetlisi bunun karşısında müthiş kararlı ve istikrarlı bir direniş duvarı örüldü. Öğrencisi, akademisyeni, mezunu, toplumun aydınlık kesmi öyle güzel bir araya geldi ve öyle etkili bir duruş gösterdi ki bu çapsızlar kudurdu, kudurdukça saldırganlaştı, saldırganlaştıkça daha da çapsızlaştı ve kendilerini bir kısır döngüye mahkum etti. Ardından Melih Adam tıpkı görevine atandığı gibi bir geceyarısı kararıyla o görevden alındı, yerine daha sinsisi olan Naci Adam geldi. Daha sinsi diyorum çünkü okulun içinden gelip de bir kültüre bu kadar ihanet etmek bence çok daha korkunç bir karakterin göstergesi. Tabii ne bu şanlı direniş bitti, ne Naci tüm hukuksuzluğuna rağmen orada elini kolunu sallaya sallaya at koşturabildi ama misal Berke ve Perit adlı pırıl pırıl iki genç üç aylarını hapishanede geçirdi sırf bu ahmak adamların hırsından. Neyse ki ay başında tahliye edildiler -yurt dışı yasağı vb. başka saçmalıklarla da olsa. Bu yılın başında minik bir güzel haberi hak etmiştik çünkü. İktidarın ve çetesinin rant ve hırs uğruna göz göre göre ne kadar yanlış işler yapabileceğinin bir kanıtı olan bu süreç belli ki bu yıl da devam edecek.

Geçen yılın diğer bir kötü yanı da ülkenin hiçbir şekilde yönetilememesinin artık iyice ayyuka çıkmasıydı. Bunu bir yönetememe değil de kasıtla yağmalama olarak değerlendirmek daha doğru ve gerçekçi olacak sanırım. Yılın başındaki döviz kuru ile sonundaki arasında korkunç bir uçurum var, haliyle ülkece inanılmaz fakirleştik ve yıllardır zorla elimizde avucumuzda tuttuğumuz şeyler yine bir avuç niteliksiz vasıfsızın cebine akarak onları zenginleştirmeye devam etti. 2021'i sonsuz zamlar yılı olarak da değerlendirebiliriz sanırım. Yılın başında benzin kaç liraydı şimdi kaç lira, yumurta kaç liraydı şimdi kaç lira baktığımızda "vallahi iyi ölmemişiz" diyorum, pek çoklarının öldüğünü veya giderek ölüme daha da yaklaştığını görerek. Bu korkunç yağmayı açıp yıl boyunca yaşadığımız tüm kötülükleri tek tek irdeleyemeyeceğim, hem artık bunu gönlüm kaldırmıyor, hem de geriye dönüp bakınca bu yıla dair güzel şeyleri hatırlamak istiyorum, o yüzden bu paragrafla birlikte iç karartımızı da sonlandıralım. Ülkemi gasp edenlere aşağıdaki şekilde bakıyorum.

Gelelim şahsi haberlere ve güzelliklere, 2021'in benim açımdan en önemli noktaları nelerdi bir bakalım. En büyük haberden başlıyorum tabii ki çünkü diğer tüm konular bu çılgınlığın yanında gölgede kalıyor. Bu yıl baba oldum! Merveciğim ile ikiz oğlumuz oldu, bebek beylere Deniz ve Yaz isimlerini koyduk ki hep ruhumuzun en hafif, en keyifli anlarını hatırlayalım isimlerini duydukça. Kendileri Ağustos'ta ailemize katılsalar da aslında hamilelik sürecini de düşünürsek senenin ilk yarısı hazırlık, ikinci yarısı da uygulama ile geçti diyebiliriz. Tahmin edebileceğiniz üzere hayatımızın rutini kökünden değişti, yeni bir düzene geçtik, ilk bir iki aylık şokun ardından buna da alıştığımızı ve bu yeni düzende giderek daha iyi bir seviyeye geldiğimizi düşünüyorum. Şanslıyız ki desteğimiz çok, ilk ay annem bizde kaldı sonrasında da ara ara desteğe geldi, ikinci aydan itibaren yıl sonuna kadar biz Merve'nin ailesinde kaldık, Hatice Abla hep bizleydi, ablam ve Meziyet Teyze gibi ilk aylardaki en zorlu dönemlerde bize düzenli destek sağlayan joker oyuncularımız oldu. Yeni yılla birlikte kendi evimize geçtik, hâlâ güçlü bir destek ekibiyle beraber bebek beyleri elimizden geldiğnice büyütmeye çalışıyoruz. Beş ayları bitti altıya koşuyorlar bile ağabeyleri ablaları, teyzeleri, amcaları! Neyse ki artık onlar da bizi tanıyor ve bize gülüyorlar da öyle sonsuz bir karşılıksız hizmet veriyormuşuz hissi kayboldu, hahah. Şaka gibi ama çekirdek aile nüfusumuz bir gecede iki katına çıktı!

Yılın iki bebek haberinden sonraki en büyük haberi ise 678 yıl sonunda kendi şarkılarımdan ikisini resmi olarak dijital kanallar üzerinden yayınlayabilmem oldu. Salgın koşullarında geçmişteki kayıtların izlerini takip etmek daha kolay olacağı için ilk iki şarkı olarak Tanışma ve Toz'u seçtik. Tanışma'da Levo'nun güzel şiirine yaptığım besteyi Emre Malikler 2021 hisleriyle yeniden tarif etti. Onun ses dünyasına Elif Dikeç tuşlulardaki dokunuşları, Nilipek. ise yardımcı vokalleriyle kendi örgülerini kattı. Yashica ile çektiğim bir fotoğrafı da kapağına koyarak 11 Haziran'da Tanışma'yı kendimden çıkarıp kamuya mâl edebildim. Akabinde sıra Toz'a geldi. Toz'da ise Berat'ın güzel şiirine yaptığım besteyi Yiğit Yemez'in ilk versiyonunun izlerinden giderek Emre yeniden kurguladı. Çok kıymetli iki müzisyen dostum Canberk ve Berkay ise bas ve davullarıyla Toz'a dokundular. Nil İpekciğim bu kez sadece yardımcı vokal olarak değil solist olarak benimle düet yaptı Toz için, şarkıyı o sonlandırdı. Hayranı olduğum Can Güngör ise şarkının sonundaki üflemeli dokunuşunu klarnetiyle yeniledi, bir yıldız daha eklemiş oldu bu projeye. Şarkının kapağı yine Yashica arşivinden, benim elimden çıktı. Her iki şarkımın da vokal kayıtlarını Kadıköy Yeldeğirmeni'ndeki Şen Bakkal Stüdyoları'nda aldık ki hem bunun için hem de şarkının dijital dünyaya girişindeki desteğinden ötürü Nil İpek'e bir kez daha teşekkür etmeliyim. Bu süreçte kullandığım tüm sanatçı fotoğraflarımı ise sevgili Holly Fabienne çekti. Bu insanlık için küçük ama benim için büyük adım bana sevdiğim şeylerle uğraşmayı ve ilmik ilmik bir projeyi planlamayı ne kadar özlediğimi hatırlattı. Umarım bu yılın sonuna kadar yeni bir veya birkaç kayıt daha yapabilmiş olurum sandıktakilerden.

Müzikten konu açılmışken biraz da Karşı Müzik'e değineyim, yılın ilk yarısında elimden geldiğince çılgın bir performansla karşılaştığım çoğu müziği dinleyip beğendiklerimi paylaşmaya ve arşivlemeye devam ettim. Tabii yılın ikinci yarısında bebek beylerin gelmeye çok yaklaşmaları ve sonra da aramıza katılmaları ile Karşı Müzik'e ara vermiş oldum. Kendime bu projeme bir yıl sonu değerlendirmesi ile geri dönme hedefi koymuştum, bir şekilde bunu da yapabildim. Aferin bana: Karşı Müzik 2021 Değerlendirmesi

Yılın bir diğer çılgınlığı ise yılın ilk günlerinde giriştiğim 15 ciltlik ve her cildi bin sayfaya yakın Zaman Çarkı serisine girişmek oldu. Yine yılın ilk yarısında şahane bir hızla ilerledim, ikinci yarıda yavaşladım ama son ciltteyim, yorumlarımı son cildin ardından herhalde Instagram'da uzu uzadıya paylaşırım. Değişik bir deneyim oldu bir yılı bir kitaba ayırmak. Bakınız aşağıdaki paylaşımda bir işe başlamanın her zaman onu bitirmenin yarısı olmadığını anlatmışım.

Geçen yılın bir diğer çılgınlığı ise yılın başında Ziya Baba'nın da katkılarıyla hayatımıza giren piyano oldu. Yıllardır Merve de ben de bir piyanomuz olsun çok istiyorduk, sonunda kendisine kavuşmuş olduk. Sevgili Caner Başbuğa'nın inanılmaz YouTube kanalı sağ olsun her ikimiz de kendimizce bu yolculukta bayağı bir yol aldık piyanoyu anlamak adına. Tabii yine bebek beylerin hayatımıza girişine kadar. Ama piyanoyu bir an önce almak istememizin en büyük sebeplerinden biri de gençlerin büyürken zorlanmadan doğru sesler çıkartabilecekleri bir enstrüman ile tanışmış olmalarıydı. Şimdilik pek ilgi göstermiyorlar ama bakalım gelecek aylardan umutluyuz, hem onlar adına hem de vakit yaratıp tekrar piyanonun başına ara ara oturabilme ihtimalim adına.

Yılın yine beybilerden önceki döneminde bolca bisiklet sürdüm, fırsat buldukça denize gittim, bunları 2022'de düzenli olmasa da tekrar hayatıma sokmayı deneyeceğim. Bir de çok havalı bir VTEC Honda Civic'imiz vardı, çocuk isterken Clio'cuğumuza sığmayız diyerek bir ön hazırlık niyetine almıştık. Sonra ikiz çocuklarımız olacağını öğrenince acaba buna sığacak mıyız soruları başladı, akabinde çocuklar doğdu ve hayatımıza izofix, ana kucağı, ikiz bebek arabası gibi kavramlar girdi. Hemen Google'a girip "arka koltuğuna üç izofix sığan arabalar" şeklinde bir arama yaptım keza iki bebeğin yanında yolculuk sırasında benim ya da Merve'nin de oturabilmesi şarttı. Hızlı bir araştırma ve değerlendirme sürecinin ardından Civic'ciğimiz hayatımızdan çıktı yerine ilk kamyonetimiz Citröen Berlingo girdi. Artık biz de bir Doblolu enişteydik. Üstelik isminde de gizli bir mesaj/anlam var. Berlin-go, kıps. Şu an dingilli aracımızla Merve de ben de KOBİ gibi takılıyoruz. Aile büyüğümüz sevgili emektar Megane da bize geldi tekrar bu süreçte, sağ olsun beni işe götürüp getiriyor, onun da hakkı ödenmez. İnşallah kamyonetle başladığımız bu büyük araç sevdası yolculuğunda gelecek hedeflerim arasında ilk olarak Vitovari bir araç, ardından da tır kamyonu var, Tanrı utandırmasın. Hemen aşağıya mide bulandırma garantili bir bisiklet videosu bırakayım.

Son olarak geçen yılı iş hayatı gözünden de değerlendireyim. Uzaktan çalışmanın, arada bir ofise gitmenin normalleştiği bir yıl oldu 2021. Ancak bebek beylerin gelişiyle ve ona paralel yıl sonuna doğru giderek artan iş yoğunluğu sağ olsun, daha çok ofise gidip gelmeye başladım yılın ikinci yarısında. Şu an bu yılın başından beri yine yükselen vakalar ile üç gün evden iki gün ofisten çalışma sistemine döndük. Bebekli bir evden çalışmanın (bizim durumda bebeklerle dolu bir ev desem daha doğru olacak) kendine göre güzellikleri ve zorlukları var, bizim "bebeklerle ilgilenme takımımız" kalabalık olduğu için ben çok büyük bir zorluk çekmiyorum ama sadece Merve ile ikimiz olsaydık hakikaten evden çalışmak bir hayale dönüşebilirdi. Nedense çok fazla çalıştığımı hissettim geçen yılın son çeyreğinde, bunda belki uzun süren evden çalışma ve göreceli olarak daha düşük tempolu iş yapma rutinine girmemizin de payı vardır. Şimdi tekrar her şey rayına oturuyor gibi hissediyorum. Ara ara Frankfurt seyahatleri ve kariyer etkinlikleri sebepli yurt içi gezileri de başladı tekrar, vesileyle dostlar da görülüyor. Bakalım bu yıl ve önümüzdeki yıllar bize neler gösterecek.

Yılın benim için güzel anlarından biri yayınladığım teklilerin ardından sevgili Tuğçe'nin beni pek sevdiğim Sonsuz Çilek Tarlaları programına davet etmesiydi. Böyle sohbetleri dönüp kendi yaptıklarımı değerlendirmek ve kendimi sorgulamak açısından da çok kıymetli buluyorum. Bölümün şarkısız kaydını da şuraya iliştireyim, şarkılar yukarıda var zaten. :) Bu güzel fırsat ve keyifli sohbet için bir kez daha teşekkür ederim Tuğçe. Kendi hayatımı ve müzikal yolculuğumu baştan sona tekrar hatırlamama sebep olan bir diğer etkinlik ise sevgili Safa Canalp'in doktora tezi için alternatif müzik sahnesinden pek çok insanla yaptığı röportajlar arasında bana da yer vermesiydi. Dört saatlik dolu dolu bir sohbet ile doğduğumdan bu yana müziğin hayatımdaki yerini, müziğin ve hayatlarımızın bu yıllar içinde nasıl değiştiğini adım adım inceledik, çok da güzel oldu. Sonuçlarını da görmeyi/okumayı sabırsızlıkla bekliyorum.

Kendimizi ülkenin gerçeklerinden sıyırdığımızda her şeye rağmen güzelliklerle dolu geçirebildiğimizi görüyorum 2021'i. Belki de artık kendimiz ülkemizden tamamen sıyırmanın vakti gelmiştir de geçiyordur, kim bilir. Bakalım bu yıl ve önümüzdeki yıllar bizlere neler gösterecek. Yıkılmadık, ayaktayız. 2022 beklentilerimi de şuraya ekleyip geleneksel blogger yıl sonu değerlendirmesi yazımı tamamlamak isterim.

2022'de en az bir, mümkünse birkaç şarkı daha yayınlamak isterim tabii yine resmi olarak ve dijital kanallardan. Bebek beyleri güzelce büyütmek isterim Merveciğim ile beraber. Kendisi içindeki bebek sevgisinden de beklenildiği üzere şahane bir anne oldu bu arada, bunu da belirtmeden geçemeyeceğim. Hayatımda en çok vakit alan şeylerden ikisi olan kitap okumayı ve Karşı Müzik'i 2021 bitmeden tekrar rutin akışıma dahil edebildim, yeni yılda da bisikleti ve arada bir denize gitmeyi bebekli hayat rutinlerime ekleyebilmeyi hedefliyorum. Şu lanet Korona'nın ve tüm artçı versiyonlarının hayatımızdan çıkmasını çok istiyorum bu yıl. Sevdiklerimle daha çok görüşmek, insanlara sarılmak, onlarla öpüşmek, korkmadan sohbet edebilmek, yüzlerine karşı "tü allah belanı vermesin" diye az da olsa tükürebilmek, kapalı alanlarda buluşabilmek, endişesizce bir yerleri tutabilmek ve elceğizlerime artık kolonya püskürtmemek, kulaklarımı maske ile germemek istiyorum. Dilerim 2022 hepimiz için 2021'den çok daha güzel olur!

Not: Bu arada farkında olmadan şu yazısıyla bu yazıyı yazmam gerektiğini bana hatırlatan, memleketimizdeki blogger'ların anası sevgili Elif'e de bir selam göndermiş olayım.

Hiç yorum yok: