Cumartesi, Ağustos 27, 2011

Olmuyor


Bazı günler güzel geçiyor, Antalya günleri gibi, bazı günler sakin geçiyor, kimisi daha hareketli, kimisi evde, kimi sokakta, bazen aileyle dolu bazen dostlarla. Kafamda bir yerde bu günler boyunca bir türlü olmayan oturmayan bir şeyler var. Tam ne olduğunu da tarif etmesi kestirmesi zor. Bazı günler bunu unutuyorum bazı günler sırf bu olmazlıkla kalıyorum. İşle ilgili konular, sorular ve bilinmezlikle bunun en büyük sebeplerinden biri. Küçük sebepler ise düşünmek, çok düşünmek. Her neyse no beyin no pain diyelim madem. Nil İpek Hanım gitti gidiyor bugünlerde. En azından İstanbul'dan gitti bir süreliğine. Sanırım benim dilimin ve elimin döndüğünden çok daha fazlasını anlatan bir şarkı var bu konuyla ilgili. O yüzden bu şarkıyı dinleyin. Şu dünyada en keyif veren şeylerden biridir Nil İpek Hanım'la birlikte şarkı söylemek, onun sesini duymak, dinlemek, arkadaşı dostu olup sevgisine sohbetine ortak olabilmek. Daha da demem bir şey. Genel ruh halim için gelsin sıradaki parça. Nil İpek Hanım'ın ve Emir Bey'i oluşturan tüm dostlarımın -kolaylıkla anlayacağınız gibi- gerçekten yürekten yaptıkları bir icrâ:


Biri çıkıp yüzüme olmayınca olmuyor arkadaş desin diye bekliyorum belki de.

Perşembe, Ağustos 25, 2011

Öncü


Hayri Bey'le evvelden farklı şehirlerde kayıtlar yapıp bunları birleştirmiştik. Pek çoklarına göre "değişik" bir müzik yapıyorduk. İlk kez dün bir arada müzik yaptık. Bir kaç saat geçmiş çalışmaların üzerinden geçtik, bir kaç tane de yeni bir şeyler ürettik. Tarzımız için bir etiket daha ürettim şu an: Akışına bırakmak / free flow. Her neyse bir arada müzik yapmanın, ayrı ayrı yapıp birleştirmekten farkı inanılmaz boyutlarda değildi benim için lakin bunu 3 kişilik de olsa bir dinleyici / izleyiciyle paylaşmak gerçekten farklı hissettirdi. Gün içindeki icralardan ziyade o anki icranın bir kaydı olsun isterdim açıkçası. Değişik bir duygu ve deneyim yaşamış oldum böylece, artık müzikal anlamda çok farklı bir şey yaşamam diye düşündüğüm şu günlerde hem de. Yazılacak olayların ve değinilecek konuların çokluğu beni yazmaktan uzaklaştırıyor bu aralar (traji)komik bir şekilde.

Cumartesi, Ağustos 20, 2011

Konser Var


Bu gece Nil İpek Hanım, ben ve Uluç Bey sahnede olacağız. Nil İpek Hanım'ın Hollanda'ya gitmesinden evvel -kısa süreli bir veda da olsa bu- kendisine bir veda konseri tertipledik. Benim dünya üzerinde en sevdiğim kadın seslerinden biridir Nil İpek Hanım sesi. Ağırlıklı olarak kadın solistleri dinlemeyi sevdiğim için bu önemli bir derece. Bunun dostlukla, arkadaşlıkla falan da ilgisi yok, sesi baya müthiş hepsi bu. Bugüne kadar söylediğimiz bizim için önemli şarkıları koyduk repertuvara, ilk kez söyleyeceğimiz bir kaç şarkı da koyduk. Hepsinden güzeliyse, repertuvarımız ağırlıklı olarak benim ve Nil İpek Hanım'ın bestelerinden oluşuyor. Dinleyiciler açısından ne denli iyi bir şeydir bu bilmiyorum ama benim açımdan baya mühim. Neyse bu güzel Cumartesi gecesinin 1-2 saatini vaktiniz varsa bize ayırabilirsiniz. Ayrıca konser etkinliğine çok komik bir isim koydum ama ya fazla ciddiye alındım ya kimse TRT izlememiş/dinlememiş hayatında. Buyrun etlinlik burada.


Konser Yeri: 60m2
Saat: 21.30

60m2'ye nasıl gelirim dediğini duyar gibiyim bazılarınızı. Taksim Meydanı'ndan İstiklal Caddesi'ne girdiğinizde (Galatasaray yönüne doğru yürürken) sanırım sağdan ikinci sokakta. Sokağın köşesinden dev bir Benetton mağazası var zaten. Sokağa girince hemen sağda bakkal gibi bir yer var, oranın yanındaki girişten girip birinci kata çıktığınızda geldiğiniz yer 60m2. Sokakta tabelası da var zaten.

Perşembe, Ağustos 18, 2011

Paris Combo - Berceuse Insomniaque (8)


Bu şarkıyla ilk kez nasıl tanıştığımı hatırlamıyorum. Her şey Pink Martini ile başlamıştı ama oradan nasıl Paris Combo'ya geldim bilemiyorum, belki de Paris Combo sadece Jazzamor'dan sonraki adımdı. Her neyse bir vesileyle tanıştığım bu grubun tıpkı diğerleri gibi kendini dinleten ve keyif veren bir tavrı tarzı vardı. İlk dinlediğim gün de bugün de beni hâlâ diğerlerinden biraz daha fazla etkileyen bir şarkıyı paylaşacağım şimdi sizlerle:


Şarkımızın adı Berceuse Insomniaque ve kim bilir nasıl telaffuz ediliyor. Bazen düşünüyorum İngilizce değil de Fransızca bilmek vardı diye. Attraction isimli 2002 çıkışlı pek naif Paris Combo albümünden. Dil bilmediğim için sözlerinden zerre anlamıyorum fark etmişsinizdir, ama pek çok iyi şarkıda olduğu gibi anlamasam da olur dedirtiyor. Keyifli dinlemeler!

Pazartesi, Ağustos 15, 2011

Antalya Ağustos'ta Ilık Olur


Çok dolu dolu geçen bir 10 gün ardından bugün öğlen tekrar evimdeydim. 4-14 Ağustos tarihleri arasındaki Antalya'ya yazın gitmek konulu gezimin sonuna gelmiştim. Programlama ve organizasyon yeteneğimin en yüksek olduğu günler bu günler olabilir tüm sene içerisinde. Bu 10 günlük sürecin her günü, minimum 3-4 programla geçti, biraz yorucu olsa da hızlı yaşamak güzeldir diye düşünüyorum. Her şeyden evvel Merve Hanım'ı görmek, ardından kadim dost Orçun Bey'le senelik istişaremizi yapmak gezinin can alıcı yanlarıydı. Bir de bunların üzerine İtalyan dost Emre Bey'in de benle aynı tarihlerini Antalya'ya denk getirmesi tek kelimeyle mükemmel oldu. Antalyalı dostlar ise adete tüm vakitlerini bize ayırdılar ve geçen her dakikanın keyifli geçmesini sağladılar. Uraz Bey, Ilgın Hanım, Cansu Hanım, Musti Bey, Hüseyin Bey özellikle tebriği teşekkürü hak edenler.



Kısaca neler yaptığımızdan bahsetmek gerekirse -ki bence gerekmeyebilir- pek çok şey yaptık diye gireyim paragrafa. Daha ilk gün, Orçun Bey beni havaalanından alırken maceralarımıza başladık. O gece, sabah 06.30'da denize girerek sona erdi. Böyle hızlı başladı her şey. Sonraki gün Antalya - Korkuteli - Yeleme - Korkuteli - Elmalı - Antalya gibi bir rota izledik toplam 300 km yol kat ettik diye tahmin ediyorum. Yeleme benim köyüm, daha doğrusu baba tarafımın köyü. Amcam ve yengeme sürpriz yaptık. Elmalı'da da Orçun Bey'in ağabeysinin eşinin aile evine gittik. Çok iyi tamlama yaparım bu arada. İşin güzel yanı bunca işi halledip şehre dönüp programlara devam ettik. Pek çok tabelalı fotoğraf çektirdik. Diğer günlerde de yine günübirlik olmak üzere Tefenni ve Alanya'ya gittik. Gezimizin ilk günü çok tatsız bir olayla başladı, sonrasında biraz daha normal devam ettik. Daha sonra astım olduğumu öğrendim, aynı akşam astımdan ölen bir adama denk geldik. Çok yedik, az uyuduk, iyi yanamadım falan derken vakit çok hızlı geçti ve geri döndük. Değinilmesi gereken notlar arasında 4 kez yediğim, tahini ve cevizi bol kabak tatlıları, Hüseyin Bey ve yeğenlerinden Tefenni kırsalında gördüğümüz muazzam ev sahipliği ve Orçun Bey'in son gün bile bizden bıkmadan bizi havaalanına bırakması başlıkları ön plana çıkıyor. Emre Bey'le de dönüş yolu çekilebilir oldu neyse ki, tek olsam çok kötü geçerdi. İyi ki Merve Hanım'ı gördüm, iyi ki Orçun Bey'de kaldım, iyi ki Emre Bey'le Antalya'da denk geldim, iyi ki Antalyalı dostlar ne zaman arasam açıp, nereye çağırsam geldiler! Şimdilik denilecekler bundan ibaret.

Pazartesi, Ağustos 01, 2011

Cennet Bahçesi



Bugün neden bilmiyorum bu şarkıyı dinliyorum. Üzerine bir de Levent Bey, Tuhaffiye Hanım ve Gün Bey'le de vakit geçirdik, geçmişe gittim birden. Yıl 2008 -nostaljik olamayan girişler- ilk kez içime sinen bir beste üzerinde çalışıyorum, taslağını çıkartıp kaydedip şaire yolluyorum bakalım beğenecek mi diye. Tesadüfün böylesi ki şiiri yazdığı tarihin yıldönümüymüş, tam bir yıl önce o bu satırları yazmış, ben de tam bir yol sonra bestelemişim, tarihe bakmaksızın. Konserlerde hep başlangıç olarak çaldım bu şarkıyı, benim için bir başlangıçtı çünkü, pek çok şarkıda yaptığım anonsu tekrar ederek: "Şimdi çalacağımız şarkının sözleri Levent Sevi'nin bir şiirinden..." Ne güzel böyle insanlar var, ne güzel dostlar var, hayatımızı daha güzel yapan ne çok şey... Neden böyle bir ruh halindeyim bilmiyorum ama, şairin ve şarkıcının da dediği gibi: "Boğazımdaki elmanın giderek acılaşan tadıyla..." Siz de bu ruh haline girmek için buradan buyrun, bu şarkıyı bu şarkı yapan herkese Levent Bey'e, Nağme Hanım'a, Nil İpek Hanım'a ve diğer tüm dostlarıma sonsuz teşekkürler.