Pazar, Aralık 24, 2006

250

Düzenleme (Edit) : Sabah koyamadığım şarkıyı Caner Bey' in yardımıma yetişmesi üzerine mp3 e çevirip koyabildim. Dinleyin bakalım sevecek misiniz? Ben çok çok severim : Küçük Kız.Sabahtan özendim Egecan Bey' e Dilara Hanım' a hem de içimde bir sevilmeme korkusuyla gittim berbere kestirdim saçlarımı. Allah' ım yahu neden enseyi normalden 3 kat uzun bırakırsın ki hem de en başta ısrarla her yanı eşit olacak demişken. Neyse onu hallettirdik bu sefer ön taraflarda kaos çıkardı ya neyse gençtir, heveslidir diyip kalktım ses etmeden. Nasipse akşama da Yasin Bey' e özenip 'sakallarımı' keseceğim.Küçükken biz dayanıklılık testi yapardık. Ben, ağabey bir de üçüncü, deniz kenarında akşamüzerleri yapardık bunu. Dalganın patladığı noktayı belirler sonra bir kaç dalga daha izler ve ortalama bir dalga patlama noktası tesbit ederdik. Sonra tam o noktaya gider bağdaş kurup otururduk ve tüm cesaretle kaçmadan gelen dalgayı beklerdik. Dalganın patlamasıyla genelde bir takla atıp neresi dip neresi yüzey kavramını kaybeder ve panikle çırpınıp kıyıya vururduk tabi o esnada her yanımız kum ve taşlardan çizilir ama deli gibi keyif aldığımız bu işi sonsuza kadar yapardık. Lara' nın denizi akşamları dalgalı olur ve dalgalı deniz şayet kumlu sahille birleşirse su böyle mavi değil de kahverengiye yakın ve bulanık olur ama pislikten değil kumdan. Ne zaman oraya gitsek hep bunu yapardık, bir de Lara, Konyaaltı' na oranla daha geç derinleşir ve ayakların taşlar yerine kuma bastığı için acımaz ya işte ben daha bir severdim orayı bu yüzden. TRT Kampı' nın bayrakları vardı cankurtaran kulelerinin yanında onlar 12-15 arası gibi kırmızı olur o saatler dışında yeşil olurdu, o saatlerde girmek tehlikeliydi, o saatte uyunurdu, zaten deniz kenarı hafif eserdi de. Ama akşamüzeri rüzgar arttıkça dalgalar büyür, dayanmak zorlaşırdı, her şiddetli dalgada birkaç takla ve su altında bir miktar adrenalinli saniyeden sonra tekrar yüzeye çıkar gidip aynı yere otururduk, su altından yüzeye çıkan insanlar daha net duyarlar ya hemen işte o anki o herşeyi duyabilme yeteneği beni çok sevindirirdi. Su altında yastığın altındaki gibi duyardın halbuki yüzeyde herşey canlıydı, rüzgar da esiyorsa o da çınlatırdı kulağını. Çok güzeldi vallahi, dalgayla sökülüp sonra koşarak aynı yeri bulup oturmak ve bir dahaki dalgayla tekrar sökülmek. Dayanıklılık testi adını verdiğimiz iyi olmuş bu oyuna. Daha bir zekiymişiz herhalde gençken. Neden anlattım bunu bilmiyorum ama uzun yazacağım bugün.
Peki o zaman,
- Kara Murat kimin?
- Benim...
- Benim!
- Benim.Bir de yeni atlattık en uzun geceyi, onla ilgili aklıma bir ton şey geldi. En uzun gecede sürekli durup durup "Yav birader ne uzun geceymiş hakkaten geçmek bilmedi!" demek istedim ama sonra insanların beni anlamayacağını düşünüp vazgeçtim. Sanırım 14 saat kadar vardı uzunluğu. Bir şiir yazayım bari dedim. "Ne uzun gecemizdin sen Nebahat Abla" diye sonra baktım çalıntı olacak ayıp da olacak. İnsan bu sürede neler yapmaz ki? İki orta zorlukta bilgisayar oyunu bitirir, 60' a yakın şarkı çıkarır, çocuk yapar büyütür, ders çalışıp mezun olur, ya da uyur. Ben biraz uyudum sanırım ama bakmayın aslında çok işler başarırdım da... Ben en uzun gecenin sonraki gündüzü çok ahmaktım yalnız bunu kabul edelim demek en kısa günlerden birisi bana pek yaramıyormuş.Alıntı yapıyorum:
"Geceyi uykusuz geçirdi, fakat bu yorgunluk gözlerini kapamıştı. Şimdi o kapalı gözleriyle ufukta, parlak ülküsünün gerçekleşmek üzere olduğunu görüyordu. Bu acı dolu ve işkence hayatından sonra, herkes ve herkesle beraber kendisi de sakinlik ve huzura varıyordu. Ruhu bir süngerin suları çekmesi tarzından bu yeni doğan alemde büyük büyük mutluluklarının müjdecisi olan ilk gerçeklere dokunuyordu. Artık her ne şekilde olursa olsun öldürmek yoktu; kimse ile kavga yoktu; kimsenin karısına göz dikmek yoktu; kendi karısına bağlılıktan ayrılmak yoktu; göze göz, dişe diş kuralı yerine, daima acımak ve daima daima affetmek vardı; düşmanlarına da düşmanlık yerine dostluk ve sevgi duyulacaktı. Bu düşüncelerle bu günden itibaren hayatının bu birinci kitabını kapamıştı; ertesi günden itibaren geniş, derin, yüksek duygularla dönüp yeni bir hayata girecekti..."Ömrümü yedim bir ses dosyası uzantısı değiştirici program bulayım diye elimdekilerin süresi bitmiş çok da sevdiğim bir şarkı kaydetmiştim ama nasip değilmiş demek şimdi 22 mb lık şarkıyı da koymanın alemi yok wav haliyle gün gelir mp3 yapacak bir program bulursam o zaman ancak. Lakin Yasin Bey' im bir şarkı tavsiye etti ve dinledim bunları yazmadan önce beni alıp götürdü satamadan getirdi çok güzel çok hoş bir yorum çoook. Şarkı zaten eskilerden ve güzel. Dinleyin siz de olur mu? Anouk - Losing my religion.Bir kahve istemiştim ve her takdir ettiğim mekandaki gibi yanında suyla beraber getirdiler, lakin yanında başka bir şey daha vardı, likör olduğu üzerinde anlaştık ve koklayıp bademli olduğunu da bulduk, ilk getirirken çözseydim olayı "Onu götürün lütfen gerek yok!" diye kestirip atardım. Görünüşü san' atsal oldu amma-ve-lâkin.

15 yorum:

scarlet dedi ki...

Yasin'in o şarkıya hayran kaldığı ana bizzat şahit oldum sanırım.

Bir de, şu dayanıklılık testinin benzerini Gazipaşa'da (Antalya)yapardım ben de küçükken. Ama tek başıma yapardım. Yalnız bir çocuk izlenimi vermiş olabilirim şu noktada =) Ama kuzenler benim kadar gözü kara değildi, odur sebep.

Emir Bey dedi ki...

scarlet : hemen bizi de hayran bıraktı sağolsun :) Yoksa siz de mi Antalyalısınız? Bu arada yalnız ama cesur bir çocuk imajı çizdiniz :))

scarlet dedi ki...

İstanbul doğumluyum ama Antalyalıyım hem anne hem babadan, soranlara da Antalyalıyım derim, onlar beni orada yaşıyor zannederler, ben durumu açıklarım, böyle klasik sahneler yaşanır her seferinde =)
Severim Antalya'yı... Gerçi biz içinden değiliz ama içi de dışı da ayrı güzeldir.

Hanife dedi ki...

fotoğraflarınız yine pek bir sanatsal olmuşlar Emir Bey,çok beğendim:)))

Emir Bey dedi ki...

scarlet : sizi bir kez daha takdir ettim Antalyalı olmanızdan ötürü, Antalya' dan her daim süper insanlar çıkar zaten -sizi mi övdüm kendimi mi belli değil- :)

hanife : eskilerden kırpıp kırpıp koydum efendim teşekkür ederim :)

zat-ı şahane dedi ki...

emir bey döktürmüş yine.. bu kadar güzel yazma nazar deyecek.. =)

vintage biscuit dedi ki...

aman fotolar cok guzel !

Adsız dedi ki...

badem likörünün kısmetinde ben varmışım atamayana atarlar da demek istiyorum ayrıca

Emir Bey dedi ki...

şahane : o sizin okuyan gözlerinizin güzelliği :) bakınız o sizin ....nizin güzelliği kalıbına sokamayacağım şey yoktur :)

vintage : sağolun efendim emirgan korusu lale festivali ağırlıklı :)

ılgın : iç iç bakalım içç :D -verecek ecvap bulamayıp saçmalarım-

Adsız dedi ki...

merhaba
sayfan çok güzel. ben beğendim doğrusu. lara da olup senin dayanıklılık testini uygulamak isterdim doğrusu...
sunshine

Tugc dedi ki...

geri geldim :) Sondaki resmi cok begendim.

deryik dedi ki...

bayramda türk kahvesi badem ya da nane likörüyle servis edilir. yani bizim evin yegane adeti budur heralde.. bayram jestiymiş o.

Emir Bey dedi ki...

sunshine : teşekkürler ben de çok isterdim şu an lârâ da olmayı. (a lar uzun okunuyor Antalya ile haşırneşir değilseniz öğrenmelisiniz) :)

tuğçe : hoşgeldin :) beğendiysen al senin olsun resim değil yalı :))

deryik : bayram değil seyran değil efendim :) yoksa artistlik yapmam zaten :))

benim hala umudum var dedi ki...

bugün sizi kafeteryada gördüm lakin sakal yoktu herhalde:)
bunun sebebi benim miyop olmam olabilir ya da ben başka birini size mi bezettim acaba!:)

Emir Bey dedi ki...

umut : görmüş olabilirsiniz sanırım lakin ben de zaten karıncayı incetecek kadar sakal çıkmaz çıksa da keserim kesmesem de uzaktan da yakından da görülmez :) bir daha görürseniz seslenin de :))