Çarşamba, Aralık 06, 2006

Aktarma Çılgınlığı / Hastayım

Benden size bir şarkı gelsin hasta hasta söyledim ama Tuhaffiye Hanım hastayken sesin daha güzel çıktığını iddia etti bakalım beğenilecek mi :


Geçen gün duraktan otobüse bineceğim, evim bu bindiğim durağa göre öyle bir noktada ki duraktan kalkan 3 otobüsün 2' sine binebiliyorum hatta ve hatta aylık akbil gibi güzel bir icat sayesinde direkt olarak karşıya geçenlere bile binebiliyorum. Neyse durağın çıkışındaki trafik ışığının oraya pusu kurdum yine kırmızı yandığı zaman o noktada birikenlerden birine bineceğim lakin bu sırada ilerden durağından ayrılıp ağır ağır ışığa gelen bir 500A gördüm, ben de ona doğru yürüdüm ve bindim ve saçmaladığımın farkında olduğumu bile bile genç ve komik duran şoföre "Kalkıyor musunuz hemen abi?" dedim, baktım adam kilitlenmiş şapşal bir sırıtışla yüzüme bakıyor, "Ha kalktınız mı?" dedim bir de bu arada da hâlâ ilerliyoruz. Sonunda adam kilitlenmekten kurutlup "İyising?" diye sordu bana ben de "Ahahah." diyerek arkaya doğru yuvarlandım. Bu arada bu akbil konusunun bahsi geçmişken bu konuyu genişletmeden duramayacağım, nasıl bir güzelliktir bu aylık akbil, nasıl bir güven verir insana? Sanki tüm şehri dolaşabilecek gibi hissedersiniz o demir düğmeli kartı avcunuzda hissettiğinizde ve yaşasın AKıllı BİLetler dersiniz içten içe. Sonra bir de sonsuza kadar aktarma yapma isteği belirir içinizde gideceğiniz yere direk tek araç olsa bile, ya da ne trafiği yahu vapurla geçerim diyebilmenin rahatlığını hissedersiniz ta içinizde. Lakin bazı amcalar teyzeler vardı -ki her otobüste arkanızda ya da yanınızda bulunurlar siz başlarda farketmezsiniz- sürekli bir aktarma heyecanı olur içlerinde gerçekten, onlara yol sorduğunuzda 5km lik yolu 3 ila 8 araç değiştirerek -ve bu esnada göya gezip mutlu olarak- kat edebilirsiniz. Böyle insan olabilmenin başında gelen 2 büyük şart köprü aktarması şekillerini ve köprülü kavşak aktarması şekillerini ezbere bilmek, finüküler, tünel, motor, sarı dolmuş gibi alternatiflerden haberdar olmaktır. Misal ben okulla ev arasında milyonlarca değişik şekilde yolculuk yapabilirim. En kısa olanı 125' tir tabi ama bu sene trafik -şayet böyle bir şey mümkünse- geçen seneye göre daha da artmış. O yüzden bazen 5 vesaite varan aktarmalar yapabilirim. Nasıl mı? Şöyle ilk geçen otobüsle Levent' e, oradan metroyla Taksim' e, oradan fünikülerle Kabataş' a, oradan motorla Üsküdar' a, oradan "Horhor Durağı" ndan hareketle Bağlarbaşı' na... Kulağa ne kadar inanılmaz gelse de bazen 2. yol 1. sinden kısa sürüyor. Neyse bu aktarma konusu sonsuza kadar gitmeden önce değinmek istediğim bir kaç nokta daha var, geçen akşamki rüyalarımın birinde sakallarım vardı, ama şuanki gibi sağda solda tek tük bireysel sakallanma şeklinden ziyade, her yere eşit dağılmış, hatta oldukça da güzel ve karizmatik görülen sakallardı bunlar. Rahmetli Mahmut amcamın sakallarına çok benziyordu. Yanaklarda da çıkarsa şayet bir gün direk yapacağım iş o şekilde sakal bırakmaktır. Bir de günlerdir aklımdan çıkmayan bir cümle var ki Ilgın Hanım, Merve Hanım ve ben okulda gezerken Ilgın Hanım sanki Merve Hanım okula ilk kez geliyormuş gibi, kendisi de tur rehberiymiş gibi herşeyi izah ederken, bak köprü, bak bina derken bir anda ne dese beğenirsiniz? Ağaçları göstererek "Bak yeşilin bir kaç tonu!" dedi, sonrasında o kadar çok güldüm ki Allah da Ilgın Hanım' ı güldürsün, kendisine uzun ömürler versin. Bu arada dün tekrar şunu iyice anladım ki şayet çok ağır bir yüküm yoksa bir daha okula arabayla gitmeyeceğim, resmen trafik çilesi yahu! Şimdi diyeceksiniz ki siz bu paşazade bu saatte evde ne arıyor da üşenmeden bu kadar yazı yazıyor? Şöyle ki efendim haftasonundan beri bir kırgınlığım, boğaz ağrım vardı, dün çok da sevimli geçen bir günün ardından, akşam eve döndüğümde, burun tıkanıklığım son raddesine varıp sinüsler yardımıyla baş ağrısını başlattı. Akşam da uyuyamadım bunun üzerine ve bir kaç pek başarılı geçmeyen istifrağ girişimimden sonra sabah zorla kalktım, çeyrek dilim ekmek yiyebildim. Ağabey sağolsun Üsküdar' a götürdü sağlık ocağına, tekrar eve döndüm, ilaçların bir kısmını aldım, yoğurt çorbasını ısıtıp içtim ve şimdi daha iyiyim, lakin ne yazık ki hem AE notumu hem de Hukuk' un doğru cevaplarını öğrenemedim, ve gereksiz yere oluşan bu saçma hastalık ve halsizlik durumu yüzünde okula gidemedim. Finallere kadar bir miktar çalışabilip 6 dersin 4 ünden kalmak istemiyorum.

NOT : Girişteki şarkıyı söylemek fikrini Caner Bey vermişti.

10 yorum:

Elsa dedi ki...

oo geçmiş olsun emirim beyim. çabuk iyileşin lütfen.

Adsız dedi ki...

oncelikle gecmis olsun...
ama icimden okurken, keske hasta olsam da yogurt corbasi yapsa birileri diye gecirdim...

Adsız dedi ki...

tekrardan geçmiş olsun,ya bu aktarma cidden mükemmel bi şey,gerçekten de insana bütün şehri gezebilirmişsin gibi bi güven veriyo,ben de geçen gün 2 vesaitlik gidilen yere 4 vesaitle giderek abarttım ama olsu.Bizim aktarmamız var,biz güçlüyüz.Yaşasın aktarmaaa:)))

Adsız dedi ki...

seni her türlü anlıyorum emir bey. ben de bostancıdan kabataşa oradan funiküler ile taksime taksimden dolmuşla okula ya da kabataştan yusufpaşaya yusufpaşadan okula ya da trenle haydarpaşaya oradan karaköye oradan okula ya da ya da diye gidiyor işte.

istanbul trafiğinden nefret etmek nedir onu da biliyorum.

hastalıklarının da ne olduğunu tam anlamıyla biliyorum. ıcığını cıcığını bile biliyorum.

o sakalı biliyorum aynısından ben de var.

o rüyayı biliyorum. sabah uyandığında aynaya baktığındaki hisleri bile biliyorum (bunları yazmamıştın mesela :P)

kısaca blogger tarihinin en fazla anladığım postu bu olabilir yani :)

Adsız dedi ki...

uzun yazılarının sonuna geldiğimde başını unutmuş oluyorum emirim.bundan sonra her paragrafın özetini çıkarmaya karar verdim..

aktarmayı pek bir sevdiğini bizzat yaşayarak öğrendim zaten :) kadıköye giden araç fonksiyonumuzu maksimize etmiştin birgün(calculus sınavından sonraki yorum anca böyle olur),binmediğimiz araç tipi kalmamıştı hatırlarsan.. bursaya gitmiş kadar olmuştum. hatta en son araç olan dolmuşa bindiğimde sinirden mi yorgunluktan mı bilmem bayılmışım.

çok geçmiş olsun bu arada,bir an önce iyileş de taksime gidelim yarın (bencil melis)

bi de şarkı çok güzel olmuş,hastalıktan eser yok sesinde,hastayım diye bizi kandırıyor musun yoksa kuzum?

Adsız dedi ki...

aay emir bu kilitleme olayı harika yaa.bigün beraberken de yapalım tamam mı?bir seneye yakın güleriz heralde.deli yaa beni kilitlediği yetmezmiş gibi tanımadığı insanlarla da uğraşmaya başlamış :))

Adsız dedi ki...

geçmiş olsun emir bey yahu.. nazar değdi sanırım size.. şarkının yine muhteşem olduğunu söylememe gerek var mı? =)

deryik dedi ki...

emir yaa.. uzun yazıyosun ama ben hep çakırkeyifken okuyorum, sonra sabah bi daha okuyorum ffalan... zor oluyo. (ahah diyene bak, ortalama kelime sayım 1500 falan heralde.. ay yazmak ne zor. poff. okiycam sabah.. söz. parantez kapa) aa fotoğraflar bi de.

Adsız dedi ki...

emir görmeyeli ahmet altan olmuşsun ehehe.
bu arada bugün mehmet altan'ı gördüm!
yuoppiidieie.

Emir Bey dedi ki...

ÇOK ÖNEMLİ NOT : Arkadaşlar blogger beta ya geçtiğim için yorumlarınızın hemen hepsi ananymous görünüyordu tahmini bir şekilde cevapladım ama sanırım doğru yine de kusuruma bakmayın, beta oldum diye yorumları keserseniz kavga çıkar kalbinizi kırarım. Yok daha neler nasıl isterseniz efendim ne hadime karışmak.

elsa : mersi efendim inşallah.

tuğçe : yoğurt çorbası mükemmeldir.

hanife : sağolun :) yaşasın aktarma!

ferhat : ne güzel anlaşılmışım :)

melis : ufak bir not defteri ile bu sorunu çözeriz :)

melis : yaparız evladım :)

muhterem : teşekkür ederim efendim her ikisi için de :)

deryik : çakırkeyiflik iyidir derler ben pek bilmem ama :)

eysean : sizin orası biraz merkezi herhalde :) teşekkürler :)

lavender : ay başıma gelenler !